Cemil KOÇAK
Bir zamanlar Kur’an’ın şifrelerini matematiksel yöntemlerle çözdüğünü savunanların ortaya attığı 19 Mucizesi sonunda Nutuk’ta da ortaya çıktı. İki tıp doktoru matematiksel yöntemlerle Nutuk’taki şifreli mesajları çözmeyi başardı!
İki tıp doktorunun kafa kafaya vererek Nutuk’un gizli şifresini çözmesi hayli yeni sayılır. Bundan önceki kuşakların bu gizli şifreden yoksun kalmış olması hakikaten üzücü. Ama yine de şanslıyız, ya bizim kuşak da bundan habersiz kalsaydı; hele hele AKP’nin iktidar olduğu böylesine dehşet bir devirde!
Yazarlar şöyle bir yöntem uygulamışlar: Nutuk metnini ham veri olarak bilgisayara yükledikten sonra kendilerince analize tâbi tutmuşlar. Ama daha başında belki de korkunç bir yöntem hatası yapmış olabilirler. Çünkü Nutuk’un son cildindeki belgeleri bu analize dahil etmemişler. Nutuk’un matematiksel uyumu belki de daha işin başında tehlikeye düşmüş olabilir. Çünkü, Atatürk’ün gizli şifresini metne işlerken vesikaları da işin içine katmadığı gibi bir varsayım daha başında yazarlar tarafından ön kabul haline getirilmiş ki, bundan nasıl emin olabildiklerini kitapta hiçbir şekilde açıklamıyorlar. Oysa yöntem olarak hayli iddialılar. Ama vesikalar cildinin bu analizin tamamen dışında tutulması, belki de gerçek şifrenin yine gizli, saklı kalmasına neden olmuş da olabilir. Yazarları uyarmak elbette herkesin hakkı; ne de olsa Atatürk’ün belki de yüzyıllar ötesine uzanacak kehanetlerinden yoksun kalınması gibi bir tehlike söz konusu.
Gizli şifre açığa çıkıyor sonunda
Yazarlar, daha sonra Nutuk metninde yer alan sözcüklerin tekrarını saymışlar. Mesela Almanya kelimesi on üç kez mi geçmiş; yazarların bu gizli şifreden çıkardıkları anlam, geçmişte 14 Aralık 1913 tarihinde Liman von Sanders heyetinin Osmanlı Devleti’nde işe başlamasıdır. Atatürk’ün herkesin zaten kolayca ulaşabileceği bir geçmiş tarih bilgisini gizli şifre olarak Nutuk’a kazımasındaki mana ne kadar bilinemese de, ortada yine de teknik bir sorun olduğu muhakkak. Çünkü bu tarih eski takvimle 1 Aralığa denk düşmektedir! Acaba Atatürk geçmişteki bir olayı hatırlatırken, üstelik bunu gizli şifreyle yaparken, 1925 yılında kabul edilen yeni takvimi mi gözetmişti, yoksa eski takvimi mi? İşte sonu gelmesi imkânı olmayan bir tartışma daha açılmış bulunuyor!
Bunun gibi pek çok kelime sayılmış araştırmada, fakat pek çoğunun ne geçmişle ne de gelecekle irtibatı kurulmuş. Mesela Amerika kelimesinin tam altmış dokuz kez geçmiş olmasının gizli bir anlamı olup olmadığını bilemiyoruz, çünkü yazarlar 69 rakamıyla ilgili en küçük bir ilinti kurmamışlar. Yazarlara göre 1869 ABD’de köleliğin kaldırılma tarihi olarak kendisini belli ediyor, fakat diğer yandan yüz yıl sonra da kadın haklarının gündeme geldiği yıl olarak önemliymiş. Acaba Atatürk bununla bize ne demek istemiş olabilir diye düşünenlere bir ipucu da benden: Daha geçendeki kürtaj tartışmalarına bir göndermede bulunma imkânı acaba yok mudur bu gizli şifrede? Ya da Bolşevik sözcüğünün sadece yedi kez geçmesi ne anlama gelmektedir? Yazarların dediği gibi, 7 Temmuzda tutuklama kararı üzerine Lenin’e bir gönderme midir, yoksa bambaşka bir 7 Temmuzdan mı söz edilmektedir? Yine spekülasyonun sonu gelmeyecek bir tartışma. Ya elli dokuz kez geçen Bursa kelimesine ne demeli? Yazarlar bunu 1859 senesinde yapılan Bursa Hünkâr Köşkü’ne bağlıyorlar; neden böyle bir atıfta bulunulmuş olduğuna en küçük şekilde değinmeden. Benzer bir örnek Kastamonu’nun yirmi dört kez geçiyor olması, bu da Atatürk’ün 24 Ağustos 1925 tarihinde şapka giymesine işaret ediyor. Nutuk’ta reisicumhur sözcüğünün yirmi sekiz kez geçmesi de, Atatürk’ün halka ancak 1928 senesinde devrimleri anlatmaya başlamasına yoruluyor. Ayrıca unutulmasın ki aynı tarihte cumhurbaşkanının yemin metni de değiştirilmişti.
Atatürk’ün kehanetleri
Yazarlara haksızlık da etmeyelim ama; metinde geçen küçük ve büyük harfle yazılmasına göre kelimelerin matematiksel gizlerini ayrı ayrı değerlendirmeleri göz yaşartıcı; çünkü böylece mesela cumhuriyetin altmış iki kez geçmesi, onlar açısından Atatürk’ün 1962 yılında Talât Aydemir’in yapacağı darbeyi öngörmesinden başkaca bir şey değildir. Nedense bu kez geriye değil de, ileriye yönelik bir tarih bulmak tercih edilmiş. Yine Diyarbakır ve Diyarbekir’in birlikte otuz yedi kez geçmesi, kentin adının 1937 yılında değiştirilmesiyle ilgilidir. Eser sözcüğünün yirmi yedi kez geçmesi, Nutuk’un 1927 senesinde okunması anlamına gelmektedir. Ya da Fransa kelimesinin otuz altı kez geçmesi, Hatay’ın 1936 yılında Türkiye’ye katılacağını müjdelemektedir. İstiklâl kelimesi Nutuk’ta otuz altı kez geçmektedir ve bu da Mehmet Âkif Ersoy’un 1936 yılındaki ölümünü öngörmektedir. Kürt kelimesinin nedense tam on dokuz kez geçmesi, acaba geleceğe ilişkin bir öngörü müdür, yoksa geçmişteki bir tarihe atıf mıdır sorusunu maalesef yanıtlayamayacağım, çünkü yazarlar da bu soruyu boş bırakmışlar; fakat okuyucular bunu mesela 2019 olarak değerlendirebilirler.
Nutuk söylediğiyle değil, saklı gerçeğiyle daha mı değerli?
Eh nihayet şurada birkaç sene kaldı, kehanetin sonucunu görmeye! Nutuk’ta yazarlara göre tarihsel göndermeler büyük bir isabetle kaydedilmişti, fakat bazılarındaysa “küçük zaman kaymaları” saptanmıştı. Yine de yazarlar çalışmalarından kuşku duyuyorlar; gizli şifrenin açığa kavuşturulmasında yetersiz kalabileceklerinden endişe ediyorlar ve başkaca çalışmaların gereğini vurguluyorlar. İşin tuhafı yazarlar, Nutuk’tan alınacak ana fikrin Atatürk’ün bizleri gelecekte iç ve dış düşmanlara karşı uyarması olarak değerlendiriyorlar; iyi güzel, fakat bunu keşfetmek için bu kadar çaba ve gayrete ne gerek vardı acaba? Zaten Nutuk’un gençliğe hitabe tarzındaki finali bunu açık olarak belirtmektedir. Bu uyarı gizli bir şifre olarak neden saklanma gereği duyulmuş hiç anlaşılamıyor.
19’un sırrı
19 rakamının Atatürk’ün hayatındaki önemi yazarların gözünden kaçmamış: İlk önce tabiî ki doğum tarihi olan 19 Mayıs 1881! Kaç kez yazılacak çizilecek bilemiyorum artık, Mustafa Kemal’in 19 Mayıs olarak belirtilen doğum günü gerçek doğum günü değildir; kendisinin sembolik önemi olduğunu düşündüğü ve kendisine uygun gördüğü tarihtir. 1881 de yanlıştır; gerçek doğum yılının 1880 mi, 1881 mi olduğunu muhtemelen hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Bir zamanlar 1880 olarak ders kitaplarına ve pullara bile geçmişti. Sonra 1881 daha uygun görülmüş olmalı. Biri araştırsa keşke, bu geçiş tam olarak ne zamana denk gelmiş diye. Dahası da var: Mustafa Kemal Atatürk ismi ve soyadı tek tek harfler toplandığında 19 ediyor. Gençliğe hitabe de 19 cümleden ibarettir; buradaki tek sakınca bu kısmın İsmet İnönü tarafından yazıldığına ilişkin iddiadır. 19 Mayıs 1919 tarihinde üç tane 19 rakamı olması, Atatürk’ün ömrünün de 3 çarpı 19 olmasıyla ilintilidir. Ayrıca 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün yaşının 2 çarpı 19 eşit 38 olması başkaca bir işarettir. Bu da matematiksel olarak doğru olmayacak korkarım, çünkü Atatürk’ün yaşı tam olarak bilinmemektedir. Muhtemelen bilinenden daha erken bir tarihte doğmuştur. Bütün bunlardan tatmin olmayan okuyuculara iki örnek daha vererek konuyu kapatıyorum: Ne mutlu Türküm diyene ile istikbâl göklerdedir özdeyişlerinde bulunan harfleri bir sayın bakalım kaç çıkacak? Ya tabiî ki 19. Ve son olarak doğum ve ölüm yılları 19 sayısının katlarıdır. Cenazesi de 19 Kasım’da İzmit’e götürülmüştü zaten.
Niçin 2005 yılında incelemeye tabi tutuldu
Eğer biz de yazarların izinden gidecek olursak, sanırım şu soruyu sormakta haklı oluruz; yazarların özellikle vurgulama gereğini duydukları “çok fazla tesadüf tesadüf değildir” özdeyişi madem ki ciddîye alınacaktır, o halde Nutuk’un niçin 2005 yılında böyle bir incelemeye tâbi tutulduğunu öğrenmek hakkımızdır. 2005 bir tesadüf olabilir mi? Sanırım hayır; nedense ulusalcılığın zirveye taşınmakta olduğu bir sırada Nutuk’ta geleceğe ilişkin kehanet arama; Atatürk’ün söylediklerinden hareketle gerçekte söylemeyip gelecek kuşakların araştırmalarına emanet ettiği kehanetlerinin keşfedilmesini sağlama çabaları, Atatürk’ün ve Atatürkçülüğün ulusalcı eksende yeniden şekillendiği döneme denk geliyorsa eğer, bu elbette basit bir tesadüf sayılamaz. Aksine, bu ve benzeri bütün “araştırmalar”, ulusalcılığın şahlanışına eşlik ettiler. Amaç tekti; Atatürk’ün söylediklerinden yeterince yararlanılacak bir şey bulunamadığında, bizzat Atatürk’ün gizli hakikatlerine müracaat etmenin gerekli ve mümkün olduğuna inanmak ve inandırmak. Yani Atatürk yaşasaydı ne derdi, ne yapardı tarzındaki yaygın soruları, “ikna edici” bir şekilde yanıtlamak; sonra internet üzerinden alıcı kitleye propaganda etmek. Bu türden “zengin” ikramlar zamanında piyasayı epey doldurdu ve doyurdu. Lâkin mesela bu kitabın yeni baskı yapmaması tabiî üzücü. Bu piyasanın bile daraldığını gösteriyor. Hatırlar mısınız bilmem, Atatürk’ün öte âlemden seslendiğini duyanlar, bu kez Nutuk’ta keramet ve kehanet avcılığına çıkmış olmasınlar sakın? Atatürk’ü modern bir Nostradamus haline getirmek isteyenler işi bayağı ilerletmişler; MacArthur’la görüşmesinde onun ikinci dünya savaşını nasıl yıllar öncesinden öngörüp, hatta sonucunu bile tıpa tıp anlattığıyla iftihar etmişlerdi. Ah her şey yolunda gidebilirdi, bu palavraları ortaya döken tarihçiler olmasaydı!
Nutuk’un şifreli gizli söylevi
Bu gizli şifreyi çözebilmek için yazarlar, Nutuk’ta 19 kere tekrar edilen kelimeleri ilk kullanıldıkları şekilde sıraladıklarında, kelime dizisine sâdık kalarak, özel isimlerin de gerçek anlamlarını göz önüne alarak, bu kelimelerden Atatürk’ün anlatmak istediğini kaleme almışlar. Elbette bazı “eksik” kelimeleri de “hadlerini aşarak” kendileri tamamlamak zorunda kalmışlar. İlk başta özgün metin anlamsızdır; mesela ortaya çıkan özgün metin “orada dedikten bunda cuma vezaifi yüzbaşı Fahrettin cepheye fikri” tarzında sıralanmaktadır; ancak yazarlar, bu gizli şifreyi de şöyle çözmeyi başarmışlardır: “bunda toplanma görevi yüzbaşınındır; büyük şerefli cephe düşünülmelidir.” Ancak bilgisayarda analiz veri değerlendirme aşamasında yapılan bazı teknik yanlışlıklar yazarların dikkatini çekmiştir; bu durum yeni yeni değerlendirmelere neden olur. Ve sonunda gerçek bütün açıklığıyla birdenbire ortaya çıkar; meğerse Atatürk tam da bugünleri işaret etmektedir; 2010-2016 yılları Kürt bağımsızlığından tutun da şeriat devletine kadar giden yoldaki her şeyi görmüştür ve haber de vermiştir. Allahtan şifre kırılmış ve halkımız bu gafletten uyandırılmıştır. Gerçi yazarlar araştırmalarında zaman zaman “akıllarının karıştığı”ndan söz etmektedirler; ne diyelim, tıpkı çocukluğumda okula giderken ninemin duasını tekrar etmemin dışında elimden maalesef bir şey gelmez: Allah zihin açıklığı versin!
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016