Halil BERKTAY
Güya başka şeyler yazacaktım. Yazmıştım da. Ne ki, Taner Akçam’ın “körle yatıp şaşı kalktığı” izlenimini veren yazısı çıkageldi (HerTaraf, 24 Aralık 2012). Eh, ona da birkaç cevap farz oluyor.
Bir kere, hiç lâfı dolandırmayalım, bu yazının zor yutulur ana mesajı, ortada bir “soykırımı gizleme” çabasının olduğu. Bu iddiayı (başta sırf bana yönelik olarak) Ayhan Aktar (AA) ortaya atmış; 22 Mart 2010’daki ilk Torosyan tanıtımının Çanakkale’yle ilgili bölümlerine 10 Nisan 2010’da “hayır, bunlar olamaz” dediğimde, 3 Mayıs 2010 tarihli cevabında beni derhal “Türk inkârcılığı”yla suçlamaya kalkmıştı. Kitap yayınlanıp tartışma Ekim ayından bu yana süren son aşamasına girdiğinde, bizzat Taner Akçam (TA), 23 Kasım tarihli Agos röportajında aynı suçlamayı bu sefer (isim vermeksizin de olsa) hem bana hem Hakan Erdem’e yöneltti. AA’nın “ufak bir pencere açtığı” Osmanlı ordusundaki Hıristiyan subaylar konusu üzerinde duracak, Torosyan’ın bu konuya tuttuğu ışığı değerlendirecek yerde, (Çanakkale’de batıp batmayan gemiler ve rasat noktası olan-olmayan tepeler gibi) ıvır zıvır saydığı konularla uğraştığımız için, o pencereyi hemen kapatıp “soykırımı sırrı”nı örtbas etmekle uğraştığımızı söyledi. Bu konuda sırf Hakan ve ben konuştuğumuz, yazıp çizdiğimiz için, kimi kastettiği konusunda hiçbir kuşkuya pay bırakmayacak şekilde, bizleri okurken “yüzünün kızardığı”nı belirtti. “Aydınları böyle” olan bir ülkenin kalanından hayır gelmeyeceği gibi, başka çok ağır ifadeler de kullandı.
TA, aynı tavrı son yazısında da geliştirerek ve inatla sürdürüyor. Hürriyet’te Taha Akyol’a yazdığı kısa notla da birleştirirsek (20 Aralık), aşağı yukarı şöyle bir kurgusu var: (1) Torosyan’ın çok üzerine gidilip haksızlık edildi, çünkü o bir tarihçi değil ve her şeyi doğru yazmak gibi bir yükümlülüğü (ya da bizim ondan böyle bir beklentimiz) olamaz. (2) Buna karşılık Torosyan (hâlâ) yararlı. Kitabından, resmî ideolojinin efsanelerine karşı birçok gerçeği öğrenmek mümkün. (3) Bizim yazdıklarımız ise son tahlilde gene ıvır zıvır; gemiler, toplar, tepeler vb ancak Çanakkale Savaşları’nın askerî tarihini değiştirebilir (yani AA’nın daha temel saydığı öyle bazı gerçekler var ki, onları etkileyemez).
(4) Hal böyleyse, bu kitaba bu kadar saldırmak da salt bilimsel kaygılarla açıklanamaz. Hakan’ın ve benim özel bazı ideolojik nedenlerimiz olmalı. (5) Esasen, Halaçoğlu’yla değil hep Torosyan’la uğraşmamız da aynı noktaya olası bir “gizli gündem”e işaret ediyor.
(6) TA’ya göre, 1915 yaklaşırken bizim amacımız dikkatleri Ermeni soykırımının 100. yıldönümünden Çanakkale’nin 100. yıldönümüne kaydırmak olabilirmiş. Zaten benim Çanakkale üzerinde yoğunlaşmam da bu yüzdenmiş. Diğer yazdıklarını değil bu bölümleri öne çıkarmam (veya çıkarmamız), bir kere Çanakkale “kutsallığı”na ne kadar gönül verdiğimi/zi (yani ne biçim gizli Türk milliyetçileri olduğumuzu) yansıtıyormuş ve ayrıca, Torosyan’ı bu “kutsallık” üzerinden zayıflatmak içinmiş. İnce hesabımız, desisemiz, soykırımı inkâr meğer bu noktada yoğunlaşıyormuş. İşte buna karşı Taner Akçam da bir “mıntıka temizliği”ni gerekli bulmaktaymış.
Evet, aşağı yukarı böyle. Şimdi buna karşı üç tavır olabilir. Birincisi, safsatayla hiç uğraşmamak; kestirmeden git işine demek. İkincisi, en sondan başlamak; soykırımı örtbas etme suçlamasına cevap vermek. Üçüncüsü, en baştan başlamak; tekrar pahasına da olsa, fırtınayı kopartan asıl mesele, yani Torosyan’ın kitabı konusunda işin neresinde olduğumuzu hatırlamak, hatırlatmak.
Ben öyle yapacağım, çünkü TA’nın herhalde Türkiye’ye çok uzaktan bakmaktan mütevellit bir hayal âleminde yaşadığı; Torosyan’ın kurtarılabilir olduğu zannına kapıldığı (belki AA tarafından böyle dezenforme edildiği): dahası, anlaşılan Hakan Erdem’i henüz okumamış olduğu gibi, galiba Torosyan’ı bile ya hiç okumadığı veya doğru dürüst okumadığı; her halükârda, tam ne kadar zayıf olduğunu bilmediği ve/ya bu iskambil şatosunun toptan çöktüğünü idrak edemediği; Torosyan’ın herhangi bir tarihçilik amacıyla kullanılabilirliği varsayımı çekilip alınırsa (alındığında) muhteşem komplo teorisinden geriye hiçbir şey kalmadığını da göremediği kanısındayım.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024