Halil BERKTAY
[14-15 Ocak 2025] Bu reel ve düşünsel serüven günümüzden 235 yıl önce başladı. Fransız Devrimi ilk patlak verdiğinde, devrimci diktatörlük teorisi duyulmamıştı. Hattâ net bir devrim söylemi bile mevcut değildi. “Öncü” diye, “çelik çekirdek” diye, “profesyonel devrimciler” diye bir şey bilinmiyordu. États généraux’nun yeni vergileri onaylasın diye toplantıya çağrılması, yeni bir tartışma ve mücadele alanı yarattı. Umutların hızla yükselmesine yol açtı. Ana fikir, monarşiyi meşrutiyete zorlamaktı. Herkes acemiydi, herkes beceriksizdi. 20 Haziran 1789’da kral (herhalde çevresinin telkiniyle), tam bir salaklık yaptı. Ulusal Meclis adını almış bulunan Üçüncü Tabaka’nın (Tiers état) güçlenmesini aklınca engellemek için, normal toplantı salonuna tamirat gerekçesiyle kilit vurdurdu. Bunun üzerine yakındaki Tenis Kortu’nda toplananlar, “krallığın Anayasası kabul edilinceye kadar dağılmamaya” yemin etti.
Derken olayların spontane seyri, beklenmedik bir tırmanışa yol açtı. Bir kırılma noktası aşıldı, Baldırıçıplaklar (Sansculottes) sokağa döküldü ve “1789 Günleri” birbirini izledi. 14 Temmuz’da Bastille düştü. 4-5 Ağustos gecesi “feodal sistem” (yani büyük toprak sahibi aristokrasinin Ortaçağ kalıntısı bütün ayrıcalıkları) ilga edildi. 26 Ağustos’ta İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi’nin tamamı Meclisten geçti. 5 Ekim’de Paris’in yoksul ve emekçi kadınları Versailles’a yürüyüp, XVI. Louis’yi ailesiyle birlikte başkente dönmeye zorladı.
Bu radikalleşme karşısında korkuya kapılan soylular ve Üçüncü Sınıfın zenginleri, Fransa’dan kaçmaya başladı. Gittiler ve İtalya’da, Londra’da, Hamburg’da, giderek Viyana’da büyükçe émigré (sürgün) grupları oluşturdular. Avrupa’nın önde gelen taht ve tâc sahiplerini Fransız Devrimine karşı kışkırtmaya koyuldular. Bu, tarihte ilk defa devrimin uluslararasılaşması anlamına geldi. Sürgünde karşı-devrim birlikleri kuruldu; düzenli Prusya ve Avusturya ordularıyla da birleşerek 1792’den itibaren Fransa üzerine yürüdü. Aynı zamanda, daha önce hiç benzeri bir tecrübe olmaksızın uzayıp giden devrimin zorlukları, iç bölünme ve parçalanmaları beraberinde getirdi. Paris’i tehdit eden Brunswick Dükü’ne karşı 20 Eylül 1792’de kazanılan Valmy Muharebesi, Fransız Devrimi Savaşları’nın ilk zaferi oldu.
Ama kriz derinleşmeye devam etti ve önce Jirondenleri, ardından Jakobenleri, ardından onların da (parlamentoda sol tepede oturdukları için) Dağ veya Dağlılar (la Montagne, les Montagnards) diye anılan en radikal kesimini iktidara getirdi. Fransa ve devrim uğruna kapsamlı bir olağanüstü önlemler paketini yürürlüğe koydular. Genel seferberlik ilân edildi. Müdahaleci bir savaş ekonomisi uygulanmaya başladı. Her alanda merkeziyet yükseldi. 1793 Ocak başlarında Ulusal Konvansiyon bünyesinde bir Genel Savunma Komitesi kuruldu. 6 Nisan 1793’te yerini Kamu Selâmeti Komitesi aldı. 21 Eylül 1792’te ilân edilen yeni cumhuriyeti yerli ve yabancı düşmanlarına karşı savunmak, Birinci Koalisyon ile savaşmak ve Vendée eyaletinde başgösteren isyanı bastırmakla görevlendirilen bu komite giderek güçlendi. Temmuz 1793’te yeniden yapılandırıldı. Savaş hali gerekçesiyle, yasama, yargı ve silâhlı kuvvetler üzerinde geniş yetkilerle donatıldı. Aralık 1793’te Konvansiyon’un yürütme yetkileri de resmen Kamu Selâmeti Komitesi’ne devredildi. Böylece hem geçici hükümet, hem en yüksek mahkeme oldu. Aydınlanma Çağı’nın Kuvvetler Ayrılığı düşüncesi, 1791-1792’de giderek zayıflayıp, 1793’te yerini tamamen Kuvvetler Birliği’ne bıraktı.
İyi ama devrimin amacı tam tersi, yani özgürlük ve demokrasi değil miydi? Yok, dedi Jakobenler: onun da sırası gelecek, ama önce devrimin ne pahasına olursa olsun hayatta kalması lâzım. 25 Aralık 1793’te Konvansiyon’da söz alan Robespierre, bunun tarihte ilk defa net ve berrak teorisini kurdu. Yeni bir ayırım getirdi: anayasal hükümet ile devrimci hükümet. İkisinin ilkeleri farklı olmak zorundaydı. Önce devrimci hükümetin, “hürriyetin düşmanlarına karşı zorunlu ve geçici bir savaş” vermesi gerekliydi. Ancak ondan sonra anayasal hükümet, bir kere sağlam bir şekilde tesis edilmiş olan bu hürriyeti barış içinde koruyabilirdi.
Böylece 1792-93’de önce devrimci diktatörlüğün kendisi ve gene 1793’te teorisi vücut buldu. Uygulaması, yani “hürriyetin düşmanlarına karşı” o “zorunlu ve geçici savaş,” belki 40,000 insanın hayatına maloldu. Rejim her yerde “karşı-devrimciler” görmeye başladı. Toplum bir isteri nöbetine yakalandı. Rastgele iftiraya uğramaktan korkanlar, önce ben davranayım mantığıyla ihbar yarışlarına girdi. Haziran 1793 ile Temmuz 1794 arasında giyotin sürekli çalıştı. Resmen 16,594 idam kararı verildi ve infaz edildi. 10-12,000 dolayında da yargısız infaz gerçekleşirken, 10,000 kişi hapishanelerde can verdi. Zamanın devrimcileri övünçle kullandı Terör deyimini. Victor Hugo’ya son romanı 1793’ü (1874), Anatole France’a Allahlar Susamışlardı’yı (Les dieux ont soif, 1912) yazdırtan bu kan banyosu, ancak Thermidor Reaksiyonu’nun Robespierre’i ve müttefiklerini devirip onları da derhal giyotine yollamasıyla durabildi.
Geriye zehirli bir düşünsel miras kaldı: Marksizmin “proletarya devrimi ve diktatörlüğü” projesi. Ve bir bakıma hiç son bulmadı. Tarih dışı bir sonsuzluğa dönüştü. Dünyanın hiçbir yerinde sıra Robespierre’in “anayasal hükümet”ine gelmedi. Devrimci diktatörlükler hep “iç ve dış düşmanlar”la çevrili yaşadı. Bitmeyen tahayyülleri bu oldu. Bu yüzden kâh şu, kâh bu ülke bir türlü demokrasiye hazır hale gelemedi. Adı ne olursa olsun, şiddete dayalı devrimlerle doğan diktatörlük rejimlerinin hemen hiçbiri kendiliğinden, kendi iradesiyle hukuk devletine evrilmedi.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024