Halil BERKTAY

[3-4 Mart 2025] Bazen derslerimde yan pistlere girerim. Geçenlerde, galiba ilk dönemin sonlarıydı, küçük bir sınıfta “hocam, en sevdiğiniz [Türk] şair kim” diye sordu birileri. Beğenmek ve sevmek farklı olabilir dedim (demeye çalıştım). Beğenmek ve öğrenmek, yararlanmaksa, Nâzım Hikmet tabii. Başka şeyden değil, sadece Memleketimden İnsan Manzaraları’ndan söz ediyorum. Muazzam bir duvar resmi âdetâ. Meksika müralistleri gibi. Diego Rivera’nın şiir karşılığı. Hayat ve insan anlayışı çok derin. Topluma ve 1900-1940 Türkiye’sinin “kültürel mahremiyet”ine nüfuzu benzersiz. Hem en büyük şairi, hem en büyük romancısı Türk edebiyatının. Ama sevmek derseniz, Cemal Süreya sanırım. Başkadır içtenliği. Sahiciliği. Yer yer korunaksızlığı. Ruhumda taşırım.
“Karangu, acayip, asyalı bir aşk”ın “kısa ve korkunç hükümdarlığı”ndan söz eder Cemal Süreya, Ülke’sinde (1). İlk ağızda, müthiş bir karakterizasyonudur Şarkın aşk anlayışının (en azından şiir, müzik ve edebiyattaki haliyle). Ama zamanla, hayat tecrübeme göre daha geniş anlamlar da kazandı. 60-50-40 yıl öncesini düşünüyorum da, sanırım ancak bu tür mistik, esrarengiz sözcüklerle, karangu, acayip, asyalı bir aşk diye tarif edilebilir, bizlerin, bizim kuşakların 1960’lardan 80’lere devrimle, devrimci şiddetle, silâhlı mücadeleyle yaşadığımız. İnsanı esir alan, dışına çıkılması zor duygu duvarları içine hapseden, alabildiğine irrasyonel bir tutkuydu. Bu fantazmagoriden vazgeçilmesi için berbat yenilgiler, korkunç acılar yetmedi. Alttan alta sürdü. Tortusu onyıllar boyu PKK hayranlığına taşındı.
Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 çıkışıyla başlayan yeni çözüm arayışı, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’te PKK’yı silâh bırakma ve kendini feshetmeye çağırmasıyla, varması gereken ama varmayacağından korkulan noktaya ulaştı. Görünen o ki, toplumun çoğunluğu bu gelişmeden yana. Karşıtları, beğenmezleri, illâ kavga diyenleri yok değil. Alper Görmüş, Öcalan’ın PKK’ya yaptığı ‘şehâmet’ aşısı bu defa tutacak gibi; şimdi devletin şehâmetini ölçeceğiz (1 Mart) yazısında geçmişin akılsızlıklarını hatırlatırken, ister istemez hâlâ mevcut tuzak ve tehlikelere de dikkat çekmiş oluyor. Gülçin Avşar Yeniden kale duvarını aşabilmek’te (2 Mart) istemezükçü hezeyanları daha etraflı eleştiriyor. Bu meyanda, ulusalcılığın ne yaptığını bilmezliğine parmak basıyor. Ama ulusalcılığın içerdiği solculuk damarına değinmiyor (2). Daha genel olarak, kendilerini sol diye tanımlamayı sürdüren solcuların (parti, grup, mahfil, mecra veya kişilerin) bütün bu olup bitenleri nasıl karşıladığına dair pek bir şey yansımıyor kamuoyuna. Böyle bir tartışma yok gibi. Oysa silâh ve siyaset (ve savaşçı örgütlenme ve barışçı örgütlenme) konusunda PKK’nın geldiği nokta, Türk solunun hayli geniş kesimleri için de (ki daha çok Dev Genç, Dev Yol, Dev Sol ve Aydınlık (Maoculuk) geleneklerinden söz ediyorum), kendilerine ve geçmişlerine nasıl baktıkları bakımından önemli olmalı. Hem tarihçeleri, hem PKK’ya nasıl baktıkları açısından. Kıvırtılamaz, etrafından dolaşılamaz, es geçilemez artık. Zira Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı, yıllardır söylemediklerini, kabullenemediklerini yüzlerine vuruyor.
Gerçek şu ki, neredeyse elli yıllık bu son Kürt hareketi daha hiç sahneye çıkmadan önce, Türk solunun kendisi tırmandırdı yıllar boyu, devrim ve devrimci şiddet fetişizmini. Çeşitli kaynaklardan türedi bu takıntı. Bir yönüyle, 1960’ların başlarında uçveren gençlik ve sonra diğer kitle hareketleri, hemen derhal bir şiddet sarmalının içine çekilmek istendi. Mazeret ararsak, çok buluruz. Provokasyon tabii olacak. Mesele provokasyona gelmemekte. Evet, karanlık derin devlet eylemleri düzenlendi. Kanlı Pazarlar örgütlendi. Nişan alıp öğrenci vuran ve soruşturulmayan polisleri, giderek bu amaçla örgütlenen Ülkücülerin yükselen tahrik ve saldırıları izledi. Karşılığında, solcu gençlik de militanlaşmaya, silâhlanıp fakültelerde, okullarda, mahallelerde, yollarda, kahvelerde kendini savunmaya, hattâ benzer biçimde karşılık vermeye itildi. Bir düello mantığı doğdu. Siyasî miyopluk aldı yürüdü. Hemen bütün “liderler” (ki alt tarafı 20-25 yaşlarındaydı) bugünden yarına yaşamaya, bu işin sonu ne olur, sokak çatışmacılığı nereye varır, bundan kim yararlanır diye durup düşünmemeye saplandı.
Bu sürüklenişte, gençliğin tecrübesizliğiyle birlikte öksüzlüğü ve kimsesizliği de büyük rol oynadı. Güçlü ve olgun bir demokratik sol yoktu Türkiye’de, ağırlığını barışçı siyasetten yana koyacak. Tersine, hırs, hamlık, bencillik ve ihtiras bölünmeleri kol geziyor; ortada manevî otorite diye bir şey bırakmıyordu. TİP daha yeni kurulmuş ve ancak 1961’de Mehmet Ali Aybar’ı genel başkan seçmiş, 1965’te Millî Bakiye sistemi sayesinde 15 milletvekili çıkartıp Meclise girebilmişti. Ama bu da bir parlamenter mücadele kültürü oluşturup hakim kılmalarına yetmedi. Yeniyetmeliklerinin ve daha bir yığın faktörün yanısıra, kendilerini Türkiye solunun asıl sahibi sayan bir alternatif de vardı karşılarında: Eski Tüfekler (3). 1951-52 Türkiye Komünist Partisi tevkifatında Şefik Hüsnü etrafında toplanmış, cezalarını yatıp çıktıktan sonra yurtdışına gitmeyip Türkiye’de kalarak (sürekli polis takibi altında) informel bir mahfil oluşturmuşlardı (4). İdeolojik bakımdan gayet doktrinerdiler. Şefik Hüsnü, sonra Reşat Fuat Baraner, sonra Mihri Belli önderliğinde, Leninizme sadıktılar. TİP’e ise, kendilerinden bağımsız bir oluşum ve Aybar önderliğinde (komünizme değil) İkinci Enternasyonal sosyalizmine kayabilir diye, hegemonik kıskançlık ile ideolojik gerekçelerin birbirine karıştığı bir şüphecilikle bakıyorlardı. Gene de başlangıçta desteklediler, ama 1965 seçimlerinde kazandığı özgüven yüzünden artık kontrol edemeyeceklerini düşündükleri Aybar’la giderek karşıtlaştılar, kutuplaşma içine girdiler. Bu kutuplaşmanın gerekçesini de “sosyalist devrim–millî demokratik devrim” tartışması oluşturdu. Buna göre, TİP liderliği önce sosyalist devrim diyor; buna karşılık Komintern Marksizmi, Türkiye gibi “yarı-sömürge, yarı-feodal” ülkelerde (bu da aslında zaman aşımına uğramış bir diğer dogmatizmdi), önce emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı bir mücadele verilmesini ve zaferden sonra sosyalizm aşamasına yürünmesini öngörüyordu.
İtiraf etmeliyim ki 60’lar ve 70’lerde her iki tarafta büyük bir heyecan ve inanmışlıkla yaşanan bu polemikler, bugün Ortaçağ Hıristiyanlarını düşündüren meleklerin cinsiyeti sorunu (5) kadar uzak geliyor bana. Tarih Marksist reçetelere göre değil, kimsenin ummadığı, öngörmediği kıvrımlarla gelişti; bilmediğimiz, tanımadığımız dinamikler sahne aldı; ne sosyalist devrim, ne millî demokratik devrim gerçekleşti; sonuç, “sınıfsız toplum”a giden yoldaki alt-aşamalardan çok farklı oldu. Sadece şu noktanın altını çizeyim: Sathın altında, önce sosyalizm mi, önce millî demokratik devrim mi değildi mesele. Aslında devrim (yani şiddete dayalı devrim, yani ihtilâl) mi, barışçı demokratik siyaset mi tartışılıyordu. Çünkü Aybar’ın önce sosyalist devrim derken bütün kastettiği, TİP’in seçimle iktidara gelmesiydi. Seçimle iktidara geleceğiz ve Amerikan emperyalizmini ülkemizden öyle kovacağız diyordu. Leninizme uymayan ve Mihri Belli’yi kızdıran da buydu; “burjuva” parlamentarizmiydi. Bun karşılık illâ millî demokratik devrim derken, vurgu Marksist anlamda devrim (revolution), yani sınıfsal iktidarın şiddet yoluyla el değiştirmesi üzerindeydi. Dar anlamda bir halk devrimi de olabilirdi, Nâsırcı veya Baasçı Arap Sosyalizmi örneklerindeki gibi “ilerici” bir darbe de. Önemli olan, 1960’lar ve 70’lerde yaşanan millî kurtuluş mücadelelerine asimile edilebilir olması ve Amerikan emperyalizminin nüfuz alanından kopmaya yaramasıydı.
Evet, bu da üçüncü önemli noktaydı; uluslararası ortamdı ve genç Türk solcularının gelişen silâhlı mücadele hayranlığında çok belirleyici bir rol oynuyordu. 1960’larda bütün dünyada bir sol yükseliş yaşanmaktaydı. Bu da bizatihî sosyalizmin prestijinden değil, anti-emperyalizm dalgasının kabarmasından kaynaklanıyordu. Madalyonun bir yüzünde, Kruşçev (1953-1964) ve sonra Brejnev (1964-1982) dönemindeki Sovyetler grileşip donuklaşıyor; Macaristan’ı (1956) ve Çekoslovakya’yı (1968) işgal edip, Doğu Avrupa’yı zorla bir arada tutuyor; “anti-Sovyetizm” gerekçesiyle Boris Pasternak’ı 1958 Nobel Edebiyat Ödülü’nü reddetmeye zorlarken, Sinyavsky-Daniel dâvâsıyla birlikte (1966) rejime aykırı düşen yazarları bundan böyle sırf entellektüel ürünlerinden ötürü suçlanıp yargılanabilir kılıyordu. Bunlar giderek belirginleşen bir inişin işaretleriydi.
Ama madalyonun diğer yüzünde, 1950’ler ve 60’lar büyük bir dekolonizasyon çağıydı. Eski sömürge imparatorluklarına mensup ülkelerin bir kısmı (aslında çoğu) barışçı denebilecek yollardan bağımsızlıklarına kavuşurken, Fransa’ya karşı Cezayir’de, gene Fransa’ya ve sonra ABD müdahalesine karşı Vietnam’da, Portekiz’e karşı Angola ve Mozambik’te süren silâhlı mücadeleler, 1959 Küba Devrimi’nin beklenmedik başarısıyla da birleşerek destansı boyutlara ulaştı. Ortalık millî/ulusal kurtuluş cephelerinden geçilmez oldu. Kâh İngilizce kâh Fransızca kısaltmalarıyla NLF’ler (National Liberation Front) veya FLN’ler (Front de Libération Nationale) her yerde örnek alındı, evrensel bir modele dönüştü, özellikle Küba ve Vietnam üzerinden (Che Guevara gibi kahramanların ve Régis Debray gibi yüzeysel yarı-teorisyenlerin de etkisiyle) bir “teknik” olarak gerilla savaşının yenilmezliği efsanesi doğdu.
İşte bu sonuncusu, çok kritik bir zihinsel sıçramaydı, feci bir yanılsamaydı ve nice kuşakların felâketi oldu. Türkiye’de, 1960’ların genç öğrencileri gözlerini siyasete açtı — ve ilk başta özetlediğim şiddet tuzağıyla karşılaştı. Üzerine, Eski Tüfekler dolayımıyla Komintern Marksizminin hegemonik teorisizmi bindi. Üzerine, bu anti-emperyalizm ve silâhlı mücadele umudu bindi. Barışçı olması gereken hak mitingleri ve protesto gösterileri, Ho Ho Ho Şi Min / İki, üç, daha fazla Vietnam / Ernesto’ya bin selâm tezahüratıyla inlemeye başladı. Devrimi çocuk oyuncağı zannettiler. Zannettik. “Burjuva iktidarları zaten artık her yerde çürük ve zayıftır. Hele azgelişmiş ülkelerde büsbütün böyledir. Dağa çıkar, yağmur ormanına girer, ücra köşelerde küçük bir gerilla foco’su kurarsın. Vur-kaç eylemlerine başlarsın. Seni takibe gelen askerî güçleri imha edersin. Devletin kofluğu ortaya çıkar. Yoksul köylüler etrafında toplanır. Şehirlere girer ve kazanırsın.” Böyle bir halksız gerillacılık hikâyesi kurgulandı. Marksist terimlerle konuşacaksak, uzun yıllar boyu sabırla kitle çalışması yapmanın yerini, doğrudan ve kestirmeden silâh aldı. Bakın en başa koyduğum armalara; dönemin en popüler sembolü AK-47 (kalaşnikov) oldu. Tupamarolar, Sandinistalar, Zapatistalar, Sendero Luminoso ve benzerleri, romantik savaş hayranlığını körükledi. FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü 1964, Yaser Arafat 1969), FHKC (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi 1967, George Habaş), FDHKC (Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi 1969, Naif Havatme), Filistin’in hemen tamamen solun dâvâsı olduğu bir dönemi simgeledi. Kır gerillası yetmedi; şehir gerillası da olabilir dendi. 1970’te İtalya’da Kızıl Tugaylar (Brigate Rosse) ve Almanya’da Kızıl Ordu Fraksiyonu (Rote Armee Fraktion; Baader-Meinhof Grubu), 1971’de Japon Kızıl Ordusu (Nihon Sekigun) ortaya çıktı. Bu genel furya içinde, Türkiye’de de aynı 1970 yılının Aralık ayı, biraz da birbirleriyle rekabet ve yarış içinde, bir yanda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının THKO’sunun (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu), diğer yanda Mahir Çayan ve arkadaşlarının THKP-C’sinin (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) kurulmasına tanık oldu. Sonraki onyıllarda Acilciler ve MLSPB gibi alt-hizipleri çıktı. Maocu akım ise TİİKP adıyla (Türkiye İhtilâlci İşçi-Köylü Partisi), kendi çılgın maceracılığında, görünüşte klasik Marksizmin “sınıf” ve “parti” kavramlarına formel açıdan daha sadık kaldı.
Böyle şablonlar dizildi peşpeşe. Ve sonrasında da hiçbiri kendini bu modelcilik, taklitçilik, kalıpçılık dogmatizminden kurtaramadı. Bıraktık, kendi ülkemizi, toplumumuzu tanıma çabasını. Bıraktık, sırf günlük hayatımızda edindiğimiz gözlem ve tecrübe birikimlerinin dahi bir parça üzerinde düşünmeyi, “somut şartların somut tahlili”ne hiç olmazsa buradan başlamayı. Teori tokuşturmaya kapandık. Şiddete dayalı devrim ve halk savaşı, tamam, elde var bir de, doğru halk savaşı nasıl olur acaba? Kübacı-Guevaracı mı olalım, Vietnamcı mı, Çaru Mazumdarcı mı? Ne gerillası; Türkiye’de olmaz bu; hem zaten şiddete dayalı devrim doğru mu bakalım – diyemedik hiçbir noktada. Kesin bir çizgi çekemedik, bütün bu saçmalıklarla aramıza. Yiğitliği çizdirmemek uğruna, fraksiyonlar-arası radikalizm yarışlarından kendimizi alamadık. Kimimiz kendimizi Nurhak’lara, kimimiz Kızıldere’lere, kimimiz Söke’lere vurduk.
Sonuç malûm. Türk solu 1971’de bir yenildi ve ezildi. 1980’de tekrar yenildi ve ezildi. Bitti. Bütün olumsuzlukları yeni gelişen Kürt hareketine miras kaldı.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024