Halil BERKTAY
Nabi Yağcı’yla, siyasî değil ama teorik ve tarihsel konulardaki anlaşmazlıklarım bazen artış gösteriyor. Uzun süre pek bir şey olmuyor. Derken, Nabi’nin yazılarında (tabii bana göre) bazı hatâlar beliriyor. Ben asıl “Türk Tarih Tezi çökerken”de (4 nisan) gördüğüm yanlışlara değinecektim. Fakat şimdi bunlara, bir anlayış sorunu da katılmışa benziyor.
16 Nisan 2011 (cumartesi) günkü “Sol’un zamanı geliyor mu ?” yazısının girişini doğrusu çok şaşarak okudum :
“[HB] ...arada bir Marx’tan söz etmeme takılmış. Gazete yazılarımda Marksizm gibi kapsamlı anlatım gerektiren konulara ve tartışmalara girmem pek, çünkü konunun hakkı verilemez. Başka yerlerde yazıyorum, konuşuyorum. Onları okumuş olsaydı, anlıyorum ki, görüşlerime yine katılmayacaktı fakat en azından arada bir Marx’tan söz etmemin damarımın kabarmasıyla, yani inatla hiçbir ilgisinin olmadığını anlayabilirdi.”
Allah allah, dedim kendi kendime, sevgili Nabi, senin veya başka herhangi birinin Marx’a değinmesini yanlış bulacağımı nasıl düşünebilirsin ? Benim, gazete yazılarında Marx ve Marksizm gibi konulara girmek zordur gibi bir varsayımım da yok, üstelik. Bana göre her konu, makro-sorunları unsurlarına bölüp ayrıştırır, üslûp ve yaklaşımını doğru tutturur, açıklamalarını yeterince yoğunlaştırabilirsen, her yerde yazılıp tartışılabilir. Nitekim Taraf çıkalı beri, ben sürekli (ve Nabi’ye kıyasla çok daha sık) giriyorum, Marksizmin sorunlarına. Kendim bu kadar Marx konuşurken, Nabi’nin Marx’tan söz etmemesini isteyebilir miyim ?
Ve ikincisi, benim gerçekte ne dediğim, nasıl olur da bu kadar yanlış anlaşılabilir, bu şekilde özetlenip aktarılabilir ? Ben, tam da Nabi’nin “başka yerlerde” yazıp konuştuklarını (bazı web sitelerine düştüğünde) okuduğum ve “biz Marx’ı yanlış okuduk” leitmotif’inin sürekli tekrarlandığını gördüğüm için, “Kimin Kürdü”nün (9 nisan) bir noktasında şöyle yazmıştım : “...bazen Nabi’nin de bir ’gerçek Marksizm’ damarı tutuveriyor. Marx’ı yanlış okuduk, diyor örneğin. Yani (Althusser ve öğrencilerinin, Balibar ve Ranciere’lerin bir ara herkesi inandırmaya çalıştığı gibi) ’doğru’ okusaydık bunlar olmayacak mıydı ?” Buraya nasıl geldiğimi de hatırlatayım : BDP-DTK’nın “AKP kendi Kürdünü yaratmaya çalışıyor” söyleminin ardındaki, kısmen açık kısmen örtük “tek gerçek Kürt vardır ve o da bizim Kürdümüzdür” varsayımını eleştiriyordum. Bu bağlamda, bütün “gerçek Türk, gerçek Kürt, gerçek işçi, gerçek Müslüman, gerçek Atatürk ve Atatürkçülük, gerçek Marx ve Marksizm” söylemlerinin aynı derecede idealist ve tarih dışı olduğunu vurgulamış; özel olarak Binnaz Toprak’ın kendi tercih ettiği Müslümanlığa “gerçek İslâm” demesindeki sübjektivizme dikkat çekmiş; ancak ondan sonra, Nabi’nin tavrında da benzer bir sakatlık gördüğümü belirtmiş; bunun, “Kuran’ın doğru yorumu [=okunuşu]” cihatçılığa imkân vermez tarzı “gerçek İslâm”cılıktan pek bir farkı olmadığının altını çizmiştim.
Şimdi sevgili Nabi, tekrar soruyorum; nasıl olur da bunları, senin Marx’tan söz etmene bir sataşma gibi anlayabilir ve gösterebilirsin ? Benim neye karşı çıktığım çok açık değil mi ? Komünizmin belirginleşen olumsuzlukları, derinleşen krizi ve nihayet çöküşü karşısında, “neyi kurtarabiliriz” arayışı onyıllardır mevcut. Maalesef pek çok durumda bu arayış, “şu fikir ve pratikler net olarak yanlıştır, artık almıyor ve alıkoymuyor, bu fikir mirasını reddediyoruz; buna karşılık şu fikirleri doğru buluyor, alıyor ve koruyoruz” netliği ve dürüstlüğü içinde yürütülmüyor. Bunun yerine hâlâ, her nasılsa “temiz” kaldığı varsayılan bir “kurucu”nun manevî otoritesine sığınmak tercih ediliyor. Kimine göre Troçki’ye kadar her şey yolunda; kötülük Stalin’le başlıyor. Kimine göre Lenin iyi (ve iyi bir sentez), ama sonra Stalin-Troçki kutuplaşması her şeyi çarpıtıyor. Kimine göre sadece Marx iyi; buna karşılık bizatihî Lenin ve Leninizm, Marksizmi raydan çıkarıyor.
Bu son stratejinin de “hangi Marx” ve “Marx’ı nasıl okumalı” etrafında dönen alt-varyantları var. 1960’larda Louis Althusser ve öğrencileri (Etienne Balibar, Jacques Ranciere, Roger Establet ve Pierre Macherey; bkz. Lire le Capital, 1965), Fransız Komünist Partisi’nin Stalinist dogmatizm ve kemikleşmesine karşı, bir “doğru okuma” hareketi yarattılar. Onlara göre, Marx’ın özü doğruydu; ne ki, bir yerden itibaren “yanlış okunmuş” ve bu da çizgisel, ekonomik determinist bir ortodoksiye [= reel sosyalizm] yol açmıştı. Oysa “doğru okunmuş” olsaydı ve bugün bile doğru okunacak olsa, bu hatâlar giderilebilecek; farklı ve çok daha iyi bir uluslararası komünist hareket kurmak mümkün olacak(tı).
Bence bu çeşitli açılardan çok yanlış ve tam bir hayal, ham bir hayal. Bir kere, tekrar edeyim, sosyalizmin başarısızlığının “Marx’ı yanlış okumak”tan kaynaklandığı kadar sakat bir idealizm az bulunur. İkincisi, bana göre Lenin pekâlâ iyi bir Marksistti, Stalin de iyi bir Leninist. Çünkü üçüncüsü, öyle demokrat ve özgürlükçü bir “gerçek Marx” da yok aslında.
Dördüncüsü, bu koşullarda, Marx’ta ne doğru, ne yanlış diye soracağımıza Marx’ın hangi okunuşu doğru, hangisi yanlış diye sormak, bizi hiçbir yere götüremeyecek bir entellektüel cesaretsizlik, yüzeysellik ve sığlığa saplanıp kalmak anlamına geliyor.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024