Halil BERKTAY
Taner Akçam’ın [TA] T24’teki yazısında bir sorun daha var ki çok kritik. Her nedense TA, Torosyan’ın illâ 1916’da Romanya cephesinde bulunmuş olduğunu ispatlamak istiyor. Önünde iki engel var: Romanya “madalyası”nın sahteliğinin ispatlanmış, Hakan Erdem’in ise Torosyan’ın aynı 1916 yılında ABD’de altı ay kaldığını göstermiş olması. Hem bu iki engeli bertaraf etmeye, hem de Torosyan’ın 1916’da Romanya’da olduğuna dair ek ve pozitif kanıt bulmaya (imal etmeye) çalışıyor.
Önlü-arkalı “iki” Yoklama Kartı ve “baştaki yara” sorunu
Bu doğrultuda TA, gidip Louise Schreiber’dan aldığı Romanya “madalya tasdiknâmesi”nin sahte çıkması konusunda hemen hiçbir şey söylemiyor; es geçmeyi tercih ediyor. Torosyan’ın 1916’da ABD’ye geldiğine dair beyanını ise, dün aktardığım “masum yalan” teorisiyle geçiştirmeye kalkıyor. Geriye, o sırada Romanya’da olduğuna dair ayrı, “pozitif” kanıt bulmak kalıyor.
TA bu noktada, bir Askerlik Yoklama Kartı meselesine başvuruyor. Hakan Erdem kendi kitabında, Torosyan’ın kişisel hayatı hakkında bulabildiği bütün bilgilere yer verirken, 1942 yılına ait Askerlik Yoklama Kartını da önlü arkalı basmış; burada Torosyan’ın al yanaklı, pembe tenli, çilli olarak tarif edildiğini de zikretmişti (bkz Erdem, s. 305 vd). TA’ya göre bu, yanlış kişi ve yanlış kartmış. Kendisi “doğrusu bu” diye (güya) “başka” bir Askerlik Yoklama Kartı’nı arkalı-önlü basıyor ve bu kartın arkasında, Torosyan için “başının sol yanında yara izi var” (scar on left side of head) dendiğine dikkat çekiyor.
TA bu “saptama”yı şuraya bağlıyor: Torosyan kitabında, Romanya’da başından yaralandığını söylüyor ya. İşte bakın, bu kişinin de başında yara izi var. Öyleyse ikisi aynı. Öyleyse Torosyan burada doğru söylüyor; 1916’da hakikaten Romanya’da. Öyleyse ABD’de olmuş olamaz. Öyleyse 1920’de E Island’da, ben buraya 1916’da da geldim derken yalan söylemiş olmalıdır.
Doğru Yoklama Kartı’nın ön yüzüne, başka bir kartın arka yüzünü eklemek
Torosyan’ın Göçmen Bürosu mülâkatında daha kolay giriş yapmak uğruna yalan söylediği faraziyesi hakkında ne düşündüğümü dün yazdım.
Geriye, bu Askerlik Yoklama Kartı meselesi kalıyor. Bunun uzmanı da Hakan Erdem ve şu sırada oturup bağımsız bir makale yazması imkânsız. Konuyu kendisine sordum; 17 Mart 2013’ta bana yazdıklarını özetleyerek aktarıyorum.
• Hakan Erdem der ki: “Ben Torosyan’ın Askerlik Yoklama Kartını aynen yayınladığım gibi aldığım arşivin künyesini de verdim. Defalarca kontrol ettim. Hiçbir yanlışlık yok. Bu kişi Sarkis Torosyan’dır.”
• “Taner Akçam da bir Askerlik Yoklama Kartı veriyor. Güya benimkisi başka bir kişiye, onunkisi ise Sarkis Torosyan’a ait. Ne ki, bu ‘iki kart’ın ön yüzleri AYNI. Evet, bir bakışta anlaşılacağı gibi TA, benim yayınladığım (ve tüm kimlik bilgilerinin bulunduğu) ön yüzü AYNEN yayınlamış. Kendi verdiğinin doğru, benimkinin ise yanlış adama ait olduğunu iddia ediyor.”
• “Farklılık, kartların arka yüzünde. TA, benim verdiğimle aynı olan doğru ön yüzün altına, başka bir karta ait olan arka yüzü monte etmiş; onu yayınlıyor. ‘Başının sol yanında yara izi’ (scar on left side of head) bu arka yüzde yer alıyor. Ve Taner Akçam buradan Torosyan’ın anılarındaki Romanya’da yaralanma faslına geçerek, Romanya anlatımının doğruluğunu güya ispatlamış oluyor!”
• “Problem şu ki, bu arka yüzün kime ait olduğunu BİLMİYORUZ. Çünkü TA, kartın (isim, soyisim, adres, imza, yakınların adları gibi her türlü kimlik bilgisinin yer aldığı) ön yüzü diye, benim verdiğim ve gerçekten Sarkis Torosyan’a ait olan ön yüzü yayınlıyor. Verdiği arka yüzün gerçek ön yüzünü ise bizden saklıyor; dahası, benim verdiğim arşiv bilgilerinden farklı olarak, kendisi bu “belge”yi nereden bulup aldığını hiç söylemiyor. Bir tarihçinin asla yapmaması gereken bir şeyi yapıp, ‘belge’sini kaynak göstermeden kullanıyor.”
Bilim ahlâkı açısından, bu iş nereye gidiyor
Şimdi ben [HB] altını çizeyim ki bu, son derece ağır bir suçlama. Doğruysa, kimse bunun altından kalkamaz. Torosyan’ın uydurma kitabına ve sahte “madalya tasdiknâmeleri”ne inanarak (veya inanmış gibi yaparak) inatlaşmak başka şeydir; o inandığı tanıklığa yer yer keyfince doğru keyfince yalan demek bile başka şeydir; doğrudan doğruya sahte kanıt imal ve monte etmek ise tamamen başka.
Bu, bilim ahlâkının doğrudan ve açıkça ihlâline girer. Böyle şeylerin, örneğin doğa bilimlerindeki karşılığı, araştırma ve deney sonuçlarını bile isteye tahrif etmektir. Hele Amerikan üniversitelerinde, gözünün yaşına bakmazlar. Emsalleri var. Bütün projelerine son verirler; laboratuarını kapatırlar; tahkikat süresince kişiyi açığa alır ve ofisine girip çıkmasını bile yasaklarlar; vahamet derecesine göre, “iş garantisi” (tenure) bile olsa “ahlâki düşkünlük”ten (moral turpitude) kapının önüne koyarlar.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- PKK ve Türk solcuları (3) Silâh, savaş, “Önderlik
10.03.2025 - Yarısı biten sürecin kalan yarısına dair
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (2) “Adam öldürmeyi oyun mu sandın?”
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (1) Silâh ve şiddet fetişizmiyle dolu otuz yıl
6.03.2025 - Trump’ın, yeni tip Hitler ve bilinçsiz Leninist olarak portresi
10.02.2025 - Bir demokrasi ve mücadele alanı olarak “ahlâklı denetim”
29.01.2025 - Eksik ve kaygılı bir devrimperestlik: Amerikan Devrimi
25.01.2025 - Marksizmden önce devrim, terör, diktatörlük
16.01.2025 - “Bir günde giriverdik demektir Şamı Şerif şehrine”
24.12.2024 - Kültür Bakanına birkaç soru
20.11.2024
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları










































































Derya Titiz
Sewgili yazar Laf salatası değil...Gözümüse gözümüse sokmuşsunuz...Her zaman ki gibi muhteşemsiniz