Halil BERKTAY
[10 Ocak 2015] Charlie Hebdo’da, Montrouge’da ve Hyper Cacher süpermarketinde öldürülen 17 kişinin yasını tutuyorum (iki polis ve bir kadın trafik polisi dahil). Başlığımın yanında bu yüzden mutad resim yok. Matem siyahı.
Korkunç şeyler yaşadık, yaşıyoruz. Sadece Fransa değil, Cezayir, dünya, Türkiye, hepimiz. Kendi inançlarını mutlak, evrensel düşünce ve ifade özgürlüğünü ise yok sayan bazı kişi ve gruplar, bir yerleri basıp tarıyor, bombalıyor, insanları kaçırıyor, sonra soğukkanlılıkla boğazlarını kesiyor, okul çocukları dahil inanılmaz katliamlar gerçekleştiriyor. Bu çok özel, çok amansız, sıfır insaf, şefkat ve merhamet payı içeren gaddarlık, bizzat kendi kafalarında, kendi söylediklerine bakılırsa, gücünü dinden alıyor. Ortaçağın Hıristiyan Haçlıları veya (13-15. yüzyılların) İspanyol, sonra (16. yüzyılın) Papalık Engizisyonu gibi, günümüzün Müslüman cihadçıları için de, Allahın ve Muhammed’in ne istemiş olabileceğine dair kendi yorumları (öğretildikleri ve bağlandıkları tefsir) tartışılmaz. Chérif Kouachi, son gün telefonlaştıkları anlaşılan BMF TV’ye “Biz Hazreti Muhammed’in savunucularıyız… Peygamberin intikamını aldık” diyor ve devam ediyor: “Öldürdüklerimizi sivil insanlar değil hedeflerimizdi.” Amedy Coulibaly ise “İslâm Devleti’ne bağlı”lığını ve “Halife’nin emirlerini yerine getirdiğini” açıklıyor (bkz Milliyetweb sitesi, 9.1.2015). Fakat demek ki her şey, şu veya bu doktrinin içsel tanımlarına bağlı: “bizim” için “hedef” dersen, siviller sivil, insanlar insan olmaktan çıkıp “hedeflerimiz” oluyor. Benim için belki en dehşet verici lâf, işte bu. Aynen Nazizmde olduğu gibi (milletin düşmanları — Komünistler ve diğer gayri-millî yıkıcılar, Yahudiler ve diğer aşağı ırklar); aynen Komünizmde olduğu gibi (sınıf düşmanları — gericiler, karşı-devrimciler, emperyalizmin ve burjuvazinin ajanları); aynen Atatürkçülükte olduğu gibi (inkılâpların düşmanları — irtica, mürteciler) — dehümanize edilmiş bir “hedef” kategorisi yaratılıyor ve bu da vahşetin, alçaklığın, cinayetin normalliği, kabul edilebilirliği sonucunu veriyor.
Üstelik, bilmem hatırlatmaya gerek var mı, bu ilk değil (ve herhalde son da olmayacak). Sadece son iki yılın en dramatik enstantanelerini alırsak — 15 Nisan 2013, Tamerlan [Timurlenk] ve Cohar Çarnayev adında iki kardeşin gerçekleştirdiği Boston Maratonu bombalamasında, 3 ölü ve 264 yaralı (önemli bir kısmı ağır ve sakat). 15-16 Aralık 2014, Avustralya’da, Sydney’deki Lindt Kafe’de, Man Haron Monis’in 18 kişiyi rehin alması, sonuçta iki ölü. Gene 16 Aralık 2014’te, yani aşağı yukarı aynı anda, bir Taliban biriminin gerçekleştirdiği Peşaver okul baskını; 8-18 yaş arası 132 öğrenci dahil, toplam 145 ölü. Bütün bu dönem boyunca, Nijerya’da Boko Haram’in sürekli yaptıkları; okulardan kız çocuklarını topluca kaçırması, en son Baga kentinde 2000 kişiyi katledip cesetlerini açıkta, sokaklarda bırakması. Gene bu dönem boyunca, IŞİD veya İD’nin ortaya çıkışı; ele geçirdiği her yerde kurduğu akıl almaz düzen, sergilediği benzersiz kıyıcılık, zalim sözcüğünün tarifte yetersiz kaldığı kan dökücülük.
El Kaide, IŞİD, Taliban, El Şebap, Boko Haram. Son on yıldır her gün hayatımıza daha fazla girenler.
Şimdi bir. İslâmî terör değil de ne diyeceğiz, bu olayın adına? (a) Terör terörmüş, terörün ideolojisi olmazmış. (b) Gerçek İslâm bu değilmiş, dolayısıyla İslâmî terör denemezmiş. İkincisi bir yarım doğru, birincisi tümden yanlış. O kadar yanlış ki, en basit akıl ve mantık sınırlarına sığmıyor. Dolayısıyla işin a-b-c’sinden başlamak şart. Bireysel ölçüler içindeki ve gene bireysel dürtülerle işlenen cinayetler başka; belirli insan gruplarını yok etmeye kalkışmak başka. Terör diye bu ikincisinden söz ediyoruz. Bu terör de daima ideolojiktir; her durumda ideolojik bir çıkış noktası ve gerekçesi söz konusudur. Aksi takdirde birileri — inançları, kültürleri yaşam tarzları, vb kendi inançlarına, kültürlerine, yaşam tarzlarına ters değilse — ne diye diğerlerini, “öteki”leri(ni) imha etmeye kalksınlar? Bu çıkış noktası veya gerekçe, pekâlâ herhangi bir ideolojinin ana gövdesi veya mecrası değil, en aşırı ucu olabilir ve genellikle öyledir de. Ama bu, o ideolojinin genel adının, söz konusu terörist türevine uygulanmasının önüne geçemez. (1) Örneğin Marksizmin en azından 19. yüzyıldaki ana mecrası terörist olmayabilir, ama 20. yüzyıldaki varyantlarından Stalinizm veya Maoizmin devlet terörüne yönelişi, öte yandan henüz muhalefetteki “hal”lerinden düzinelerle akım veya fraksiyonun 1960’lardan itibaren gitgide daha fazla adam-gemi-uçak kaçırma, suikast, canlı intihar bombası, rehin alma ve öldürme gibi eylemlerine, ister sol terör, ister Marksist terör, ister Komünist terör demeyeceğiz de ne diyeceğiz? (2) Aynı şekilde, bütün Türk milliyetçiliği ve milliyetçileri elbette şiddet, cinayet ve katliam yanlısı değildir — ama faraza MHP’nin ve ister İtalyan Kara Gömleklilerin, ister Nazi Alman Kahverengi Gömleklilerin (SA’ların) taklidi olarak Ülkü Ocakları’nın 1970’lerde işlediği cinayetlere sağ terör veya milliyetçi terör denmesi, objektif olarak doğru, haklı ve meşru değil midir? Süleyman Demirel istediği kadar “bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz” demiş olsun, dönemin dürüst tarihçileri kendilerini bu kör inatla kısıtlamak zorunda mıdır? (3) İttihatçılık da, Kemalizm de öncelikle birer terör ideolojisi değildir kuşkusuz. Ama ister muhaliflerine (Ahmet Samim, Mustafa Suphi’ler, Ali Şükrü, Sabahattin Ali, Nâzım Hikmet) yönelik suikastleri veya yarı-suikastleri, ister Babıâlî Baskını, ister Ermeni soykırımı, ister İstiklâl Mahkemeleri, ister Şeyh Sait ve Dersim isyanlarının bastırılışı düşünüldüğünde, İttihatçı veya Atatürkçü terörden de söz etmek çok mu haksızlık olur? Şu da var ki Türkiye’de Atatürkçülük çok uzun süre iktidarda kaldı ve bu, şiddetini daha çok devlet şiddetiyle sınırladı. Ama eğer nezaketen “ulusalcılık” dediğimiz hortlak biraz daha “aktif, eylemli muhalefet”te kalsaydı ve 2006-2007 yıllarının Rahip Santoro, Hrant Dink, Zirve Yayınevi cinayetleri biraz daha fazla sürseydi, acaba otonom, aşağıdan yukarı bir ulusalcı terör veya Atatürkçü terörden bahsetme noktasına gelmeyecek miydik?
Yukarıdaki “ana mecra” ve “uç” ilişkilendirmelerinin hepsi, genel olarak İslâmiyet ile özel olarak İslâmî terör açısından da aynen geçerli. Fransız resmî makamlarının “üç Fransız terörist öldürüldü” tavrı – yani suçu dine veya İslâmiyete yıkmamaları — bence de siyasî açıdan fevkalâde doğru (bkz Oral Çalışlar’ın Radikal ve Serbestiyet’teki son yazısı, 10 Ocak 2015). Daha önce İçişleri Bakanı Cazeneuve’ün, her türlü Müslüman karşıtı linç eğilimlerine olabilecek en sert ifadelerle karşı çıkması gibi, bu da bütün kesimleriyle Türkiye toplumunun örnek alması gereken bir olgunluğu yansıtmakta. Ne ki bu madalyonun bir yüzüyse, diğer yüzünde de söz konusu katillerin kendi görüşleri; kendi inanç çerçevelerinde, belirli bir yorumuyla Müslüman olmayı Fransız (ve insan) olmaya üstün tutmuş olmaları yer alıyor. Yüzleşmek zorunda olduğumuz dogmatizm ve fanatizmlerinin başka bir izahı pek yok. Dolayısıyla bu bağlamda, faraza “dinci katiller” diye nitelenmeyi hem de fazlasıyla hak ediyorlar. Elbette ki her mümin potansiyel bir katil değil; herhalde yüzde 99.9’u değil. Ama bu, yeryüzündeki katillerin bir bölümünün dinî inançlarıyla harekete geldiği ve dolayısıyla onlar için “dinci katil” tarifinin pekâlâ uygun olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İki. Buna bağlı bir büyük sorun da mağduriyet sorunu. Evet, bir bütün olarak İslâm dünyasının ve daha özel olarak, tek tek bazı Müslüman toplumlarının çeşitli mağduriyetleri olageldi Batı karşısında; 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarının Yeni Emperyalizmi karşısında; yakın zamanlarda Huntington tipi “bir sonraki düşman” öngörüleri ve “medeniyetler savaşı” senaryoları karşısında; bizatihî İslâmiyeti İslamofaşizm olarak gören-gösteren bir islamofobi karşısında; 9/11 sonrası neo-con’ların (uydurma gerekçelerle) başını çektiği Irak işgali karşısında. Gorbaçov’un Berlin Duvarının yıkılış yıldönümündeki konuşmasına da katılırım: O gün bugündür ABD ve bütün Batı ciddi bir zafer sarhoşluğuna, bir hubris’e kapıldı gerçekten. Dolayısıyla büyük zihinsel ve yapısal dönüşümler şart. İyi de, kısa ve orta vâdede bu tesbit neye yarar? Tarihsel bir saptama olarak evet; defansif bir mazeret olarak hayır. Ünlü fıkradaki gibi, “hırsızın hiç mi kabahati yok?” Ya da tersten soracak olursak, şu veya bu ölçüde bir haksızlık, adaletsizlik ve algısına dayanmayan herhangi bir şiddet ideolojisi ve mobilizasyonu var mı tarihte? (i) Hıristiyanlar, Yahudiler Hazreti İsa’yı katlettiği, ardından çoktanrıcı Romalılarca ezildikleri, ardından Kutsal Diyarlar Türklerin eline geçtiği için mağdur. Öyleyse gelsin ghetto’lar, pogrom’lar, Haçlılar, Engizisyonlar. (ii) 1848 Devrimlerinin yenilgisi sonrasında, Rusya ve Doğu Avrupa halkları müstebit imparatorluk rejimleri ile millî baskılarından mağdur. Öyleyse gelsin Anarşizm, suikastler, Saraybosna, Gavrilo Princip (ve Birinci Dünya Savaşı). (iii) İşçi ve emekçi sınıflar kapitalizmden mağdur. Öyleyse gelsin proletarya diktatörlüğü, Stalin, Çeka, KGB, Gulag, Çin Kültür Devrimi. (iv) İtalya, Birinci Dünya Savaşı’nda kendisine vaat edilenleri alamadığı için mağdur. Öyleyse gelsin Faşizm, Mussolini ve squadristi. (v) Almanya, Versailles Antlaşması’yla mağdur (ve gerçekten mağdur, adamakıllı mağdur, hani şöyle böyle değil). Öyleyse gelsin Hitler ve NSDAP, SS’ler, Auschwitz, lebensraum, 1939 öncesi ilhakler ve İkinci Dünya Savaşı. (vi) Türkiye, gerek Büyük Devletler, gerekse rakip Balkan ve Kafkas milliyetçilikleri karşısında mağdur (Rum ve Ermeni milliyetçilikleri dahil; evet, bu da bir gerçek maalesef). Öyleyse gelsin Türkçülük, nüfus mühendisliği (bkz Fuat Dündar), 1915 soykırımı, 1923 mübadelesi, Cumhuriyet döneminin hâlâ içten içe süren intikamcı ırkçılık ve ayırımcılığı. (vii) Yahudiler, malûm, yüzlerce yıllık bir anti-semitizmin ve sonunda Holokost’un kurbanları, 20. yüzyılın herhalde en büyük etnik mağdurları. Öyleyse gelsin İsrail’in kendi ırkçılığı; ezici, kahredici Arap-Filistin düşmanlığı. (viii) Bir noktada, (sırf Müslümanlar değil) pek çok Asya ve Afrika halkı 19. yüzyıl sonundaki büyük İmparatorluk Çağı’nın mağduru. Öyleyse gelsin, rövanşist Üçüncü Dünya milliyetçilikleri; İdi Amin’lerin, Robert Mugabe’lerin, Kim (İl-sung, Jong-il, Jong-un) ailesinin diktatörlükleri.
Nereye varır bu gidiş, bu gidişler? Bir halk türküsü geliyor aklıma: Mezar taşlarını Hasan koyun mu saydın / Adam öldürmeyi Hasan oyun mu sandın. Oradan bir başkası:Alçaklara karlar yağmış / Üşümedin mi aman / Sen bu işin sonunu / Düşünmedin mi. Evet, bir işin sonunu düşünmek diye bir şey var, tarihte, politikada, şu yeryüzünde insan olarak varoluş hallerimizde. 11 Eylül 2001 saldırıları meydana geldiğinde, benden çok yaşlı, emektar ve emekli bir diplomat tanıdığımla konuşuyorduk; “önümüzde kapkaranlık bir uçurum, bir abyss açıldı, dibini, ucunu ve sonrasını hiç göremiyorum” demiştim sanırım. On üç küsur yıl geçti. Daha çok acı çekeriz, Batısı ve Doğusu, Müslümanları ve gayrimüslimleriyle herkes, ama herkes, takkesini önüne koyup her şeyi, ama her şeyibaştan düşünmeye razı olmazsa.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024