Halil BERKTAY
[9 Ocak 2017] “Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur” deriz (bir varyantı “araba devrildikten sonra” şeklindedir). Sonradan ukalâlık etmenin değil, önceden uyarmanın önemine işaret eder. Ama aslında bizim kültürümüzde ondan da pek hoşlanılmadığını başka bir atasözümüz itiraf eder: “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.”
Eski Yunan mitolojisinde buna Kassandra’nın bahtsızlığı karşılık gelir. Ne Hera, ne Afrodit, ne Athena. Paris Aleksandros’un karşısına çıkıp, bu yakışıklı delikanlıya kendilerini “en güzel” seçtirmek için çeşitli vaatlerde bulunan muktedir, hırstan gözü dönmüş tanrıçalarla pek işim olduğu söylenemez. Benim gönlüme İfigenya, Nafsikaa ve Kassandra hitap eder.
* * *
İfigenya için ağlarım, çünkü baba zulmünün en masum kurbanıdır (kelime anlamıyla). Miken hükümdarı ve bütün Aka diyarlarının “krallar kralı” veya “yüksek kralı” (eski Türk politik terminolojisinde “hanlar hanı” ya da “kağan”ı) Agamemnon’un kızıdır İfigenya. Paris’in Sparta kralı Menelaos’un karısı Helen’i kaçırması üzerine, Menelaos ağabeyi Agamemnon’a gidip şikâyet eder ve yardım ister. Agamemnon’un çağrısıyla bütün o küçük küçük prensliklerden “bin gemi” toplanır Aulis limanında. Fakat rüzgâr tersten estiği için bir türlü denize açılamazlar. Sonunda bir kâhine danışılır; anlaşılır ki Agamemnon’un ormanda avlanırken yaraladığı geyik, tanrıça Artemis’in kutsal geyiklerinden biriymiş; onun için Agamemnon kendi kızlarından birini kurban etmedikçe kalkmazmış bu lânet. O alçak da kendi fetih hırsı ve otoritesi uğruna yapar bunu; İfigenya’yı sunağa yatırıp kendi eliyle boğazını keser (bkz yukarıda solda, François Perrier’nin İfigenya’nın Kurban Edilişi tablosu, 17. yüzyıl). “Ne yalvarmaları para etti, ne baba diye hıçkırması / Ne de gözlerini savaş bürümüş kralların dizlerine kapanması” (Aiskhylos, Oresteia). Yunanlılar henüz tektanrıcılığı tanımadıklarından, bir Yehova da çıkmaz ki Hazreti İbrahim’e yaptığı gibi gökten bir koç göndersin. İfigeniya bütün erkeklerin (babaların, kocaların, erkek kardeşlerin) bütün kadınlara (karılarına, kızlarına, kızkardeşlerine) yapabileceklerinin bir simgesine dönüşür.
* * *
Nausikaa’ya belli belirsiz tutkunumdur, bastırıp içine attığı aşkı nedeniyle. Belki biraz da kıskanırım Odiseus’tan. Odiseia’daki efsanevi Faekiya (veya İskerya) adasının kralı Alkinoos ve kraliçesi Arete’nin çok genç, çok güzel kızıdır (bkz yukarıda ortada, Frederic Leighton’ın 1878 tarihli Nausicaa tablosu). Büyücü Kalypso’nun adasından kaçan Odiseus, Poseidon’un çıkardığı fırtınada salı batınca, Faekiya’da karaya çıkar. Geceyi çalılıklarda çırılçıplak uyuyarak geçirir; ertesi sabah çok yakından gelen şen şakrak kadın sesleriyle uyanır. Nausikaa hizmetindeki kadınlarla birlikte dereye çamaşır yıkamaya gelmiştir. Olanca savaşçı erkek haşmetiyle Odiseus, önüne bir dal örterek çıkar saklandığı yerden. Hepsi kaçar, bir tek Nausikaa kaçmaz. İkisinin arasında bir elektriklenme yaşanır (Odiseia’nın İngilizceye Robert Fitzgerald çevirisinde, W. T. Mars’ın insanın içine işleyen bir çizimi vardır bu sahneye dair). Nausikaa Odiseus’u giydirir, yol yordam gösterir, sarayda önce annesi Arete’ye sığınıp yalvarmasını tenbihler (George Thomson’un klasik Marksist yorumuna göre, Faekiya aslında Girit’tir, Minos’tur, Minos’un eski anaerkil kültürünün kalıntılarına yansıtmaktadır ve Arete’nin Alkinoos’tan önemli olması da bunun bir parçasıdır). Herşey Nausikaa’nın dediği gibi olur; Odiseus izzet ve ikramla ağırlanır sarayda; şerefine düzenlenen ziyafette gerçek kimliğini de açıklar; kendisine gemiler verilir ve İthaka’ya uğurlanır. Bu arada, küçük, sessiz, açığa vurulmamış titreşimler gidip gelir Nausikaa ile Odiseus arasında. Odiseus’a göre Nafsikaa bir tanrıça kadar alımlıdır. Nafsikaa ise en yakın arkadaşına, keşke kocam onun gibi olsa der. Babası Alkinoos daha ileri gidip, Odiseus’a adada kalacak olması halinde Nafsikaa ile evlenebileceğini söyler. Ama Odiseus İthaka’ya dönmeye kararlıdır. Sonunda Nafsikaa Odiseus’u uğurlarken “beni hiç unutma, çünkü sana ben hayat verdim” der. Odiseus ise kendi krallığına dönüp karısı Pinelopi’ye kavuştuğunda, on yıllık yolculuğu boyunca yatıp kalktığı bütün kadınlardan da söz eder. Bir tek Nafsikaa’nın adını anmaz. Bu da aslında birbirlerinin gözünde ne kadar özel olduklarına işaret eder.
* * *
Ama kendimi en çok Kassandra’ya yakın hissederim. Adı, kimsenin duymaktan hoşlanmadığı doğruları çağrıştırır.
Sanırım onunla 1964-65’te aldığım Klasik Uygarlık derslerinde, Aiskhylos’un Oresteia trajik üçlemesinin sayfalarında tanıştım. Troya kralı Priamos ve kraliçesi Hekabe’nin kızlarındandır. Prensestir ve kendini tanrı Apollo’ya adamıştır; onun tapınağında rahibedir. Bu da bakirelik yemini etmiş olması demektir. Gelgelelim, Apollo âşık olur Kassandra’ya. Kızı baştan çıkarmaya kalkar; bunun için de ona kehanet (geleceği görme) yeteneği bahşeder. Ama Kassandra gene de boyun eğmeyince, bu sefer ağzına tükürür ki bundan böyle kehanetlerine kimse inanmasın (öykünün başka bir varyantında, Kassandra önce kabul ettiği, sonra sözünü tutmadığı için cezalandırılır). Her halükârda, tanrının dediği olur; bundan böyle kimse kulak asmaz Kassandra’nın dediklerine. Herkes ona deli muamelesi yapar. Hattâ bazı rivayetlerde, babası Kral Priamos’un emriyle özel bir piramit-hücreye kapatılır. Bu yüzden çılgınlığı daha da artar. Erkek kardeşi Paris’in Helen’i kaçırmaya kalkacağını, bunun da Troya Savaşına yol açacağını ve kentinin sonu demek olacağını görür ve bilir, örneğin. Paris’e Sparta’ya gitmemesini söyler ama dinletemez. Daha sonra Helen’in geldiğini görünce üzerine atlar, peçesini yırtar, saçını çeker, şehre sokmamaya çalışır, ama Troyalılar Helen’i karşılar ve bağırlarına basar. Savaşın onuncu yılında, Akaların çekip gitmiş gibi gözükürken geride bıraktıkları Tahta At’ın içinde Yunanlı askerlerin gizlenmekte olduğunu da söyler, ama bir kere daha kimseye kabul ettiremez. Bu da, öngördüğü gibi, memleketinin ve kendisinin felâketi olur.
Tahta At’ın içinden çıkan Aka savaşçıları kentin kapılarını açar; karanlıkta geri dönmüş olup dışarıda bekleyen orduyu içeri alır. Troya düşer, yakılıp yıkılırken Kassandra tanrıça Athena’nın tapınağına kaçar. Athena’nın tahtadan bir heykeline yapışır ve kendini himaye etmesi için yakarır. Buna rağmen Küçük Aias ya da Lokrisli Aias tarafından zorla çekilip alınır ve hemen oracıkta, tapınağın içinde tecavüze uğrar (bkz yukarıda, en sağda, Tischbein’ın 1806 tarihli Aias ve Kassandra tablosu). Bu, sığınma hakkının ihlâlidir, tanrılara saygısızlıktır, kutsallığın ayaklar altına alınması demektir. Zeus, Poseidon ve Athena, muzaffer Akaları ayrıca cezalandırır bu yüzden. Gemileriyle dönerken fırtına çıkarıp filoyu dağıtır ve çoğunu batırırlar. Krallar kralı Agamemnon, ganimetten payına düşen cariyesi Kassandra da birlikte olmak üzere, Argos’a ve oradan Miken’e varır.
Ne ki orada kendisini başka bir son beklemektedir. Kızları İfigeniya’yı hırsına kurban etmesini affetmemiş olan karısı Klitemnestra, kendine Aegisthus diye bir âşık bulmuştur kocasının yokluğunda. On yıl beklemiş ve intikam planları yapmıştır. Miken’e varan Agamemnon’un önüne (aslında fânilerin asla üzerine basmaması gereken) mor-kırmızı halılar serer; onu aşırı sevgi ve saygı gösterileriyle hamama dâvet eder. Agamemnon ilk başta irkilir ve reddeder; kral ve kraliçe atışırlar bir süre; ama sonunda Klitemnestra’nın zehirli, çatallı dili iğvasını kabul ettirir. Bu arada arabasından inen Kassandra gene Agamemnon’un (ve kendisinin) başına gelecekleri bilir; feryat eder gitmemesi için: “Apollo, Apollo! / Yolların ve yoılculukların efendisi, felâketim benim. / Beni sonunda nereye getirdin? / Burası kimin evi böyle? / (…) / Ah, utanın, utanın, şimdi [o, Klitemnestra] ne amaçlıyor acaba? / Nedir, evin içinde tasarladığı / Bu yeni ve korkunç melânet? / (…) / O kadar zalim olabilir misin gerçekten, / Bunu yapacak kadar? Kendi yatağının erkeğini / Tertemiz suyla yıkarmış gibi yapıp / Ve derken -- nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum gerisini. / Çok hızlı yapacaklar bu işi. / Bak, bir eli aranıyor şimdi / Ve diğer el de geliyor peşinden / (…) / Bakın, bakın, işte orada! Yanaştırmayın boğayı dişisine / Ağına dolayıp kıstırıyor onu ve vuruyor / Siyah boynuzuyla; yıkılıyor [erkek] su dolu teknede / (…) / Size söylüyorum, Agamemnon’un ölüsünü göreceksiniz birazdan…”
Kassandra’nın ünlü “cinnet sahnesi”dir bu. İçerde, hamamda, Klitemnestra (ve Aegisthus) robalara sardıkları Agamemnon’u bıçaklayarak öldürmekte; dışarıda Kassandra da bunu tane tane anlatmakta; ama her iki üç dizede bir araya giren Koro bir türlü olan biteni idrak edememektedir.
Derken Agamemnon’un çığlıkları duyulur. Sonra sarayın kapıları açılır. Agamemnon ve Kassandra cansız yatmakta; Klitemnestra üzerlerinde dikilmektedir.
“Şimdiye kadar söylediğim her şey, zorunluluktandı” diye söze girer.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024