Halil BERKTAY
Çıktım bir kere 1 Mayıs 77 mecrasından. Döneceğim ama zaman alacak. Zira parantez parantezi getiriyor. Başbakanın kürtaj söylemi ve kampanyası, proto-faşizme, “büyük nüfus” arayışına, kadınları “annelik hapishanesi”ne tıkma çabalarına götürüyor. Olmadık düşünsel akrabalıklar çıkıyor bu noktada. 1930’larda Nazizm, Stalinizm (ya da doğrudan Komünizm) ve Kemalizmin bazı noktalarda ne kadar yakın ve akraba olduğu gündeme geliyor.
Bu açıdan, Nâzım hakkında yazdıklarım gene şüphe ve tepki uyandırmış birilerinde. Aynen 1 Mayıs konusunda olduğu gibi : solun kutsal değerlerine nasıl hakaret edermişim. Gene uyduruyormuşum. İşim mi yokmuş da (hiç sağla değil) hep solla uğraşıyormuşum.
İyi de, tarihi ne yapacağız, gerçekleri ne yapacağız o zaman ? Kemalizmin resmî tarihi gibi, bir de başımıza “solun resmî tarihi”ni mi çıkaracağız ? Oraya mı hapsolup kalacağız ? İkide bir, artık toparlanan ve olumlu gelişen bir soldan söz ediliyor. Bu kadar vurmayalım zira zararlı oluyor, deniyor. Olumlu gelişiyorsa sürekli ve kapsamlı bir geçmiş eleştirisinden neden gocunsun ? Tersine; eğer bu eleştiriyi yarım ve tarihin pisliklerini temizlenmemiş bırakırsak, asıl bu çürük temel engel olmaz mı, sağlıklı bir gelişmeye ? Fakat acaba bu “iyi ve olumlu gelişme” denen şey, gene bir takım pragmatik uzlaşmalar üzerine mi inşa edilmek isteniyor ?
Dönelim, Nâzım konusuna. İki üç yıldır bu konuda bir kitap hazırlığı içindeyim; bir türlü, bitirmek için gerekli iki aylık konsantre zamanı ayıramıyorum. Düzyazılarıyla Nâzım Hikmet. Bir 1930’lar Komünistinin Günlük Hayatı, Duygu ve Düşünce Dünyası. Aşağı yukarı bu başlık altında, dört uzun konuşma yaptım şimdiye kadar Sabancı Üniversitesi’nde, Harvard’da, Bilgi’de ve son olarak 26 Ocak 2012’de Küyerel’de. Aşağıdaki alıntıları (genel kaynak : Nâzım’ın bütün eserlerinin 80’lerdeki Adam Yayınları edisyonu), o konuşmalarda da kullanmıştım. Altı örnek sunuyorum.
“Ben” imzasıyla [ki bu da bayağı bir ego gerektirir], 25 Ağustos 1931’de Yeni Gün’de : Hayvanlar ve Medeniyet (Yazılar 2, 157). Yeni bir nazariye (teori) peydahlamışmış Nâzım : İnsanlar medeniyetin pek çok unsurunu şu veya bu hayvanı taklit yoluyla geliştirmişler. Kuşlar uçaklara, balıklar denizaltı gemilerine, köstebekler metroya, papağanlar gramofona, kaplumbağalar tanka ilham vermiş. Bu fantezi niye ? Sonunda “Feministlik : Devekuşundan mülhem olmuştur” diyebilmek için.
Orhan Selim imzasıyla, 9 Aralık 1934’te Akşam’da : Kızım sana söylüyorum (Yazılar 2, 186). Okullu kızların saçlarını eğirip berelerini eğmelerine, moda konuşmalarına kızıyor da kızıyor : “Seni beğenmiyorum. Kafanın dışını beğenmiyorum ! (...) Şapkanı böyle giymeyi kimden öğrendin ? Hangi gözü çıkası kötü sinema yıldızı fingirtisinden özendin buna ? (...) Seni beğenmiyorum, kızım... Kafanın içini beğenmiyorum.”
Orhan Selim imzasıyla, 12 Aralık 1934’te Akşam’da : Kadınlar takma sakal takmalı mı ? (Yazılar 2, 187). İlk paragrafta gene ne kadar eşitlikçi olduğunu anlatıyor, ters anlaşılmasın diye. Lâkin kadınların erkek giyimi kuşamına özenmelerini asla anlayamazmış. Kadınla erkek arasında ayrılık olmasın demek, erkekler de kadınlar gibi çocuk doğursunlar, kadınlar da erkekler gibi sakal bıyık bıraksınlar demek değilmiş. Kadınların erkek ceketi ve kravatına özenmeleri, erkeklerin kadın iç çamaşırlarına özenmelerinden farksızmış. (Bugün olsa, birisi biyolojik farklar ile sosyal ve kültürel kullanımlar arasındaki farkı açıklardı.)
Orhan Selim imzasıyla, 14 Aralık 1934’te Akşam’da : Çok boyanıyorsun kadınım (Yazılar 2, 189). Hitap tarzına başlı başına yukarıdan, mülkiyetçi, efendilik taslayıcı : kadın“ım” ! Hiç aklına gelmiş midir acaba, bir kadının da çıkıp aynı mütehakkim, aşağılayıcı tavırla, “[bana bak] erkeğim” diye yazması ? Geçtim. Bazı cümleler : “Kan boyalı ağzın adam yemiş gibi. Çocuğun varsa, onu sen bu dudaklarla nice öpebilirsin ? Kocan, nişanlın, sevgilin varsa, onlar senin bu dudaklarını nasıl öpsünler ?” Hem ahlâkçı, hem de akıl veriyor, nasıl daha fazla beğenilebileceklerine dair : “Yüzüne baktıkça utançtan yüzüm kızarıyor... Bu yoluk kaşlarınla, ağzının tadını bilen et düşkünlerine bile güzel görünemezsin ki.”
Orhan Selim imzasıyla, 15 Aralık 1934’te Akşam’da : Çok açılıyorsun kadınım (Yazılar 2, 190-191). Özeti : Nâzım bir oteldeki düğüne gitmiş. Parisli bir gazeteci de varmış. “Sırtları kuyruk sokumlarına, göğüsleri göbeklerine dek açık” kadınlara “bön bön bakıyor”muş. Meğer hepsini (Nâzım’a inanacaksak) “bar artisti” sanmışmış ! Eh, diyor Nâzım, sanat ve artistlik uğruna bazı şeyler yapılabilir. Ama “etini salt bizi gıcıklamak için göstermekliğin artistlikle de alışverişi yoktur düşüncesindeyim.”
Orhan Selim imzasıyla, 10 Nisan 1935’te Akşam’da : Feministlik (Yazılar 3, 76). İlk cümlesi : “Anlamadığım nesnelerden biri de feministliktir.” İkinci cümlede uzun uzadıya ne kadar eşitlikçi olduğunu anlatıyor; derken aynı cümlenin sonu : “... gel gelelim, feministlikten, sufrajetlikten anlamıyorum bir türlü.” Burada kötü bir bilgi problemi de var Nâzım’ın : 19. yüzyıl İngiltere’sininsuffragette’leri, kadınların seçme ve seçilme hakkını, bir başka deyişle doğrudan siyasal eşitliği savunuyorlardı. Buna bile neden karşı çıkıyor, belli değil. Acaba özel olarak kadınların her türlü militan aktivizmine mi karşı ? Ya da sadece savruk ve özensiz yazmaktan kaynaklanan bir dil sürçmesi mi ?
İş ulus-devletin ideal kadın tipine, aile ve annelik rollerine, kürtaja ve “büyük nüfus” politikasına geldiğinde, Nazizm, Stalinizm ve Kemalizmin nasıl buluşup örtüştüğünün başka örnekleriyle devam edeceğim.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024