Halil BERKTAY
1930’ların üç tipik rejimi : Nazi Almanyası, Stalin’in Sovyetler Birliği ve Kemalist Türkiye. İktidardaki haliyle kadın, aile, annelik ve kürtaj politikalarına eğilmeden önce, ideolojik arka planlarını yan yana koymak istedim. Önemli bir karşılaştırma vardı aklımda, geçen sefer yerim kalmadığı için giremediğim. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en su katılmadık (İtalyan anlamında Faşisti değil, doğrudan) Nazisi diyebileceğimiz Nihal Atsız’ın, “burjuva” kadınlarına ve onlar üzerinden genel olarak kadınlara ilişkin tavrı ile Nâzım’ın söylemi arasındaki paralelliklere dikkat çekeceğim.
Unutmayalım, buraya nereden geldiğimizi. 1920’lerin garçonne’larının erkekleri nasıl korkuttuğunu; kısa saçlı, dar kalçalı, sigara içen ve spor giyinen bu androjen tiplerin annelik idealine çok uzak gözüktüğünü Mark Mazower’dan aktarmış (7 Haziran): ardından, o yıllarda Nâzım’ın da farklı kafada olmadığına dikkat çekmiştim. Özellikle 9-12-14-15 Aralık 1934’te peş peşe yazdığı dört yazı, bu açıdan çok ama çok kötü. “Doğal” saydığı toplumsal cinsiyet rollerinin korunması ve (kıyafet gibi) farklılık çizgilerinin aşılmamasında israr; genç kız ve kadınları “kötü” yollardan korumaya yönelik, yukarıdan ahlâk vaazları; boyanmaya ve açık giyinmeye karşı sert “patron” uyarıları ne ararsanız var. İkide bir “eşitlik” diyor ve sonra hemen “ama”sını ekliyor. Ben ahlâkçı değilim diyorsa da, hele “açık giyinip etinizi sergilemek suretiyle [biz] erkeklerin içini gıcıklıyorsunuz” gibi cümleleriyle, geleneksel “fuhşiyat” edebiyatının kıyısında dolaşıyor.
Nâzım’ın bu yazılarından sekiz, Peyami Safa’nın Fatih-Harbiye’sinden (1931) beş yıl önce, Nihal Atsız,Topal Asker şiirini yazmış (1926). Belki Millî Mücadele’de, fakat öyle olması da şart değil, genel olarak vatanın ve milletin düşmanlarına karşı savaşırken sakat kalan bir Türk askeri, Alman proto-faşizmininVolkisch damarından beslenen bir halkçılık, ya da SA hücum taburlarının “proleter”liği, ya da keza MHP ve Ülkü Ocaklarının “pleb sokak faşizmi” içinden konuşup, “sınıf nefreti”ne hedef olarak kozmopolitizmi; alla franca’yı; yukarı sınıf, “ecnebi” ve “burjuva,” yani “kötü” olan her şeyi temsil eden bir genç kızı seçer :
Ey saçları “alâgarson” kesik hanım kız !
Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız !
Bacağımla alay etme pek topal diye.
Bir sorsana o topallık nerden hediye ?
Sen Şişli’de dansederken her gece gündüz
Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz
Yaylaları geçtik; karlı dağları aştık;
Siz salonda dansederken bizler savaştık.
Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız !
Aradaki fark başlangıçta sadece sınıfsal ve kültürel gözükse de, beyitten beyite sertleşip ahlâkçı bir reddiyeye, bir fahişelik ve hattâ (beterin beteri) yabancılarla yatıp kalkmışlık suçlamasına doğru evrilir. Bu, Kemalizmin milliyetçi-gerçekçisi Yakup Kadri’nin Sodom ve Gomorre’siyle Nâzım kadar Nihal Atsız’ı da buluşturan bir noktadır :
Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz !
Ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel !
Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
Yapıyorduk biz de kanla, barutla düğün.
Fuhuş teması giderek büyür, genişler, başka her şeyi yutar. Çanakkale Şehitleri’nde Mehmed Âkif “medeniyet”i (= Batıyı) sürekli kılık ve tavır değiştirip bizi aldatan “yüzsüz” bir “âfet,” bir “kahpe” gibi resmeder. Nihal Atsız’a geldiğimizde is bu “kahpe,” bu “kötü kadın” artık dışarda değil içerdedir; “içimizdeki düşman”ın bir tezahürünü simgelemektedir :
Gülme öyle bana bakıp pek arsız arsız
Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız !
Sana karşı haykıranı, mecbursun, dinle;
Bugün hesap göreceğiz artık seninle :
Ben cephede geberirken, geride vatan
Aşkı ile bin belâlı işe can atan
Anam, babam, karım, kızım eziliyorken
(...)
Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız ?
Köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız !
Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda...
Ey nankör kız, ey fâhişe, unutma şunu:
Sizin için harbederken yedim kurşunu.
Son dizedeki kıymeti bilinmemişlik ifadesi, bana bu yakınlarda Gürbüz Özaltınlı’nın dikkat çektiği, soldaki “fedakârlık” böbürlenmesi ve dolayısıyla kendini hep haklı, hep dokunulmaz bulma eğilimini hatırlattı. Nihal Atsız’da, asker-erkeğin milliyetçi ve kadın düşmanı öfkesi bir kreşendo halinde kabarır; bir yandan sözcük dağarcığı tükenip sırf küfürler kalırken, diğer yandan öldürme tutkusuna ulaşır :
Ya siz nasıl yaşadınız? Bizim kanımız
Size şarap oldu sanki... Şehit canımız
Güya sizin mezenizdi ! Yiyip içtiniz;
Zıpladınız, kudurdunuz arsız, edepsiz !..
Gerçi salonlarda senin “yıldız”dı adın,
Hakikatte fâhişesin ey alçak kadın !
Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu;
Bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.
Omzunda neden seni fuzulî çeksin ?
Kinimizin şiddetiyle gebereceksin !
Bütün bunları Nâzım’a yakıştırmak tabii mümkün değil. Ne ki, sırf arsız, edepsiz veya ahlâksız sayılan; açılmak, boyanmak, dans etmek, eğlenmekle suçlanan kadınların nasıl tasvir edildiğine bakın. Madalyonun diğer yüzünde, bu ruh ikizliğini görmezden gelmemiz de olanaksızdır.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYADevlet, Komün ve Demokratik Sosyalizmin İnşası; Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu... 14.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024