Halil BERKTAY
[4-5 Ocak 2020] Araya Kasım Süleymani olayı girdi. 3 Ocak yazımda dile getirdiğim fikirlerden devam ediyorum. Daha dört beş gün boyunca, şu “aşırı uçlar, aldatılanlar, yalan haberler ve dış güçler” sorunsalı etrafında dönen bir dizi örnek sunacağım.
Bildiğiniz gibi Güneydoğu Asya’da, Hindiçini yarımadasının sol kenarında Myanmar diye bir ülke var. Eski adı Burma veya Birmanya. 19. yüzyılda İngiliz kolonisi oldu. 1948’de bağımsızlığına kavuştu. Sonra, Üçüncü Dünya açısından çok tipik bir gelişmeler zinciri yaşandı. Yeni bağımsızlığına kavuşan pek çok Asya ve Afrika ülkesinde olduğu gibi, 1962’de ordu iktidara el koydu. Ülke yirmi küsur yıl başını Burma Sosyalist Program Partisi’nin çektiği bir askerî diktatörlükle yönetildi. Bu “sosyalist” sözcüğüne dikkat. Zamanın devletçi, otoriter kalkınmacı akımlarının alâmet-i farikasıydı. Türkiye’de de 27 Mayısçıların bir bölümü, sonra Doğan Avcıoğlu ve Yön-Devrim çizgisi bu eğilimdeydi, ama tutmadı. Buna karşılık Ortadoğu’da Nasırcılık, Baasçılık ve türevleri Sovyetler Birliği’nin himayesine girmişti. Uzak Doğu’da Myanmar ise derhal Çin’in bölgesel nüfuz alanına eklendi. Ortak rasyonel, anti-emperyalizm alanının genişlemesi oldu.
1988’de patlak veren büyük kitle hareketleri rejimi sarstı. 1990 seçimlerini o dönemin giderek ikonikleşen demokrasi savaşçısı Aung San Suu Kyi liderliğindeki Ulusal Demokrasi Birliği (UDB) kazandı. Ancak hükümeti kurmasına izin verilmediği gibi, kısa sürede yasaklandı ve yeraltına itildi. Generaller çözümü kukla bir sivilleşmede aradı. Bu süreci idare etmek için bir Devlet Barış ve Kalkınma Konseyi kuruldu. 2003’te yedi aşamalı bir yol haritası sunuldu. Bu çerçevede, 2010 seçimleri yapıldı. UDB’nin boykot ettiği seçimleri, askerlerin partisinin (Türkiye’nin 1983 seçimlerini kazanmaya eli mahkûm olduğunu fazla erken ilân eden Turgut Sunalp’in ve MDP’sinin [Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin] Myanmar versiyonunun) her iki mecliste neredeyse yüzde 80 çoğunlukla kazandığı ilân edildi. Pek kimse yutmadı. ABD başkanı Barack Obama, seçimleri “çalınmış” ilân etti. Buna karşılık Çin beklenebilecek bütün refleksleri gösterdi; sonuçları benimsedi ve dış güçlerin Myanmar’ın içişlerine karışma çabasını kınadı. (Sırf bu aşamada, Amerika’nın “emperyalist,” Çin’in “sosyalist,” Myanmar’ın ise “yerli ve millî” olmuş olması, kimi haklı kimi haksız saymamızı gerektirirdi?)
Geçelim. Bizde 1946 seçimleri gibi Myanmar’da da 2010 seçimleri, ülkenin demokrasiye yürüyüşünü ilk ağızda durduramadı. 2011’de ordu Aung San Suu Kyi ile doğrudan pazarlığa girdi ve ilk taleplerinin bir kısmını karşıladı. İşçi sendikaları yasallaştı, siyasî tutukluların onda biri serbest bırakıldı. Karşılığında UDB 2012 ara seçimlerine katılacağını açıkladı -- ve 45 milletvekilliğinin 43’ünü aldı. Bu süreçte Suu Kyi, mutlaka generallerin onayıyla, Başkan Obama ile uzun bir telefon görüşmesi de yaptı ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın ülkeyi resmen ziyaret etmesi kararlaştırıldı. Myanmar üzerindeki tecridin kırılması demek olan bu gelişmeyi Çin “ihtiyatla” karşıladı. (Doğru muydu? ABD 1946-50’de Türkiye’de olduğu gibi 2010’larda da Myanmar’daki demokratikleşme sürecine destek vermese miydi? Emperyalistlik taslamamak adına, Çin tarzı bir aldırmazlığı -- yani aslında diktatörlüğe destek tavrını -- benimsemesi daha mı iyiydi?)
Devam edelim. 2015 seçimleri sürecinde UDP, parlamenter demokrasinin olağan tuzakları karşısında ilk popülist tehlike sinyallerini vermeye başladı. Büyük çoğunluğu Budist olan bir ülkede, aşırı milliyetçi Ma Ba Tha örgütünün son derece dar ve katı zihniyet sahibi Budist rahiplerine tâviz vererek, aday listelerinde Müslümanlara yer vermekten kaçındı. (İdeolojik yapısı kabaca MHP’ye karşılık gelen bu grubun, Irkı ve Dini Koruma/Yaşatma Derneği, Örgütü veya Komitesi olarak tercüme edilebilen tam adı, yüzde yüz millî ve yerli karakterine tanıklık etmekte.) Sonraki gelişmeler düşünüldüğünde, bu endişe ve çekingenliğin özellikle Suu Kyi açısından çok ciddî sonuçları olduğu anlaşılıyor. UDB 2015’te müthiş bir zafer kazandı gerçi. Başkanlık Temsil Koleji’nde, 2010’un güya galibi Birlik Dayanışma ve Kalkınma Partisi ile onun tarafından atanmış vekillerin oluşturduğu asker-yanlısı bloku altedebilmek için, meclisin her iki kamarasında yüzde 67’lik bir “süper-çoğunluk” sağlamaları gerekiyordu (Türkiye’de, 2007’nin “nitelikli çoğunluk” dalaveresini hatırladınız mı?). O sınırı çok aşıp Temsilciler Meclisi’nde 255, Milliyetler Meclisi’nde 135 koltuk kazanarak BDKP’yi yaya bıraktılar ve parlamentonun tamamında yüzde 86’ya ulaştılar. Bu sayede hem cumhurbaşkanını, hem cumhurbaşkanı yardımcısını seçme hakkını elde ettiler. Aung San Suu Kyi, gerek müteveffa kocasının, gerekse çocuklarının yabancı bir ülkenin (İngiltere’nin) vatandaşı olmaları (ve Myanmar vatandaşlıklarının, cunta tarafından iptal edilmesi) yüzünden cumhurbaşkanı seçilemedi. Bunun yerine, kendisi için Devlet Danışmanlığı diye yepyeni bir makam icat edildi. Bu suretle hükümete fiilen ve doğrudan başkanlık etmesi mümkün kılındı.
Ama ordu kendi başına buyrukluğunu korudu ve Suu Kyi, hem Budist milliyetçiliğiyle, hem de silâhlı kuvvetlerle uzlaşmak durumunda kaldı -- ve bu, bir bakıma onun yükselişinin doruğu ama aynı zamanda inişinin başlangıcı oldu. Myanmar’ın etnik-dinî karmaşıklığı ile askerin fütursuzluğunun bileşimi, milliyetçilik karşısında Aung San Suu Kyi’nin köşeye sıkışmasına yol açtı. Bu tür “millî mesele” krizleri çoğu zaman “memleketin asıl sahipleri”nin lehine, iktidara daha zayıfça tutunan sivillerin aleyhine olur. Çünkü popülist dalgayı göğüsleyemez, ses çıkaramazlar. Myanmar’da da aynen bu yaşandı. 2017’de ordu “aşırılık tehlikesi” gerekçesiyle, yıllardır zaten “Bengali” saydığı ve vatandaşlık tanımadığı, Rahinke eyaletindeki zavallı devletsiz Rohingya Müslümanlarına karşı harekete geçti. (Sakın bana kimse ırkçılığın sadece Batı’ya ve beyaz adama özgü olduğunu söylemesin.) Düpedüz bir soykırım gerçekleştirildi. Binlerce Rohingya öldürüldü. 744,000’i ülkeden kaçtı. Komşu Bangladeş’e sığınan mültecilerin toplam sayısı 1.1 milyonu buldu.
Hiç olmazsa gizli kalmadı, kalamadı. Uluslararası basın sayesinde bütün dünya öğrendi olup biteni. Bu sefer mağdurlar Müslüman olduğu için, Türkiye’den Batı medyasını kötüleyen, çifte standartlılıkla suçlayan, dış güçlerin parmağından şikâyet eden tek ses çıkmadı. Buna karşılık, maalesef 1991 Nobel Barış ödüllü Aung San Suu Kyi üstlendi, bütün dünyaya ve insanlık vicdanına karşı “ülkesi”ni savunma işlevini. Gambiya’nın açtığı dâvâ üzerine 2019 Aralık ortalarında Den Haag’daki (Lahey) BM Uluslararası Adalet Divanı’nın önüne çıktı ve Rohingyaların sırf Rohingya oldukları için nasıl vahşice, kadın erkek, çoluk çocuk demeksizin, bazen korkunç işkencelerle katledildiğine dair birinci elden tanıklıklara, ayrıca bu fecaati yurtdışına duyuran Myanmarlı gazetecilerin nasıl tutuklanıp ağır hapis cezalarına çarptırıldığına dair (son kısmı doğrudan kendisini ve hükümetini ilzam eden) bilgilere rağmen, (tıpkı İttihatçı-Kemalist Türk milliyetçiliğinin bunca yıldır 1915 Ermeni soykırımını kabullenememesi gibi), Aung San Suu Kyi de 2017 Rohingya trajedisi için hayır, karmaşık ve üzücü, acılı bir durumdur, ama soykırım değildir dedi.
Myanmar generalleri kuşkusuz çok memnun kaldı, kendileri öne çıkmaksızın bunu Suu Kyi’ye söyletebildiklerine. Ama uluslararası kamuoyu yemedi, kabul etmedi. Aralık sonunda konu bu sefer Birleşmiş Milletlere geldi. Önce, 14 Aralık’ta Sosyal, Kültürel ve İnsancıl konulardan sorumlu Üçüncü Komite’de ele alındı. Görüşülen karar tasarısında, Müslüman Rohingyalara ve diğer azınlıklara karşı ciddî insan hakları ihlâlleri kınanıyor; keyfî tutuklamalara, işkenceye, gözaltında ölümlere, diğer zalim, insanlık dışı veya aşağılayıcı uygulamalara son verilmesi isteniyor; Myanmar ordusu ve güvenlik güçleri her türlü şiddete derhal son verip ülkede yaşayan herkesin insan haklarını teminat altına almaya çağırılıyordu.
Tasarı Üçüncü Komite’den 140 lehte, 9 aleyhte ve 32 çekimser oyla geçti. Kimler karşı oy kullandı? İbret verici bir tablo: Myanmar’ın yanı sıra Rusya ve Belarus, sonra Çin, Laos, Vietnam, nihayet Kamboçya, Filipinler, bir de Zimbabwe. Yani Asya’nın iki yeni süper-diktatör devleti, daha küçük uydu ve müşterileri, bir de tek tük, kendileri asla benzer şekilde sorgulanmak istemeyecek hayli hukuk dışı rejimler. Ardından Genel Kurula geçildi ve hemen aynı örüntü tekrarlandı: 193 üye ülkeden 181’inin katılımıyla, 134 lehte, gene o 9 ülke aleyhte, 28 çekimser. Ha, bir de Myanmar’ın BM büyükelçisi Hau Do Suan’ın beyanı var tabii. Genel Kurul kararının Myanmar’a “siyasi baskı” amaçlı olduğundan yakındı. Rakhine eyaletindeki “karmaşık duruma” çözüm getiremeyeceğini söyledi. “Çifte-standartlılığın [ve] insan hakları ölçütlerinin seçici ve ayırımcı biçimde uygulanmasının bir diğer klasik örneği” diye niteledi.
Ne kadar evrensel bir reaksiyon! Bodrumunda veya merdiven altında gizleyecek şeyleri olan bütün rejimler, hep aynı sözlerin ardına saklanıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024