Halil BERKTAY
[20 Kasım 2021] Brezilya, Arjantin, Şili. Türkiye’de 12 Mart ve 12 Eylül rejimlerinin Gladio’su, Özel Harp Dairesi, Kontrgerilla’sı, işkencehaneleri de bunun bir parçasıydı. Tesadüf değildi, münferit olaylar değildi, sporadik, spasmodik öfke ve hunharlık patlamaları değildi (bunlar hep var). Çok sistematik, eğitilmiş, kurumlaşmış, sıkıyönetim komutanlıklarının himayesinde ordunun başını çektiği bir işkence örgütlenmesiydi. O haliyle, o profesyonellik ve yaygınlık düzeyiyle, biraz olsun geride kaldı (veya biz öyle zannediyoruz, en azından şimdilik). Yeni nesiller bilmiyor. Çünkü yaşamadılar. Tarih olarak anlatılması, çalışılması, öğrenilmesi gerekiyor.
Her kuşağın kendi hafızası var. Doğrudan yaşadıkları, kendi yaşam süresi içinde bizzat tanık oldukları (veya çağdaşlarından, akranlarından duydukları). Tabii hem özel-kişisel, hem genel-toplumsal boyutları içerir. Ne kadar gerilere uzandığı, yaşınıza bağlı.
Benimkisi yetmiş küsur yıl önceden: 1950’lerin başlarından, babamın hazine avukatlığı yaptığı, annemin ise belediyede mimar olarak çalıştığı Alaşehir’den, tabii Demokrat Partili olan Alaşehir belediyesinin “Menderes” ve “Zorlu” adındaki iki traktöründen, ikinci katında oturduğumuz evin boyasız ahşabından, bir gün kavisli tahta merdiveninden silindir gibi yuvarlana yuvarlana aşağıdaki taşlığa düşmemden başlıyor. Yerde küplerimle, takozlarımla oynuyorum. Annemle kule ve mağara yapıyoruz. Küçük bir sarı-mavi motorum var, zembereğini kurup kovada yüzdürüyorum, daireler çiziyor. Kalabalık bir piknik. Bu sefer bir derede yüzdürüyorum, içinde mum yakılan ve ince borularda ısıttığı suyu geri ittiren bir başka motorumu. Denize ve gemilere meraklıyım. Hani çocuklara sorarlar ya, büyüyünce ne olacaksın diye. Benim o sıralar ilk cevabım kaptanlık.
Olağan bir çocukluk işte. Fakat sonra bu masumiyet bitiyor, kamusal alanla kesiştiğinden. İzmir’e, dedemlerin yanına dönmüşüz (zaten limanı orada tanıyorum). Bu göçün, sonradan öğreneceğim bir nedeni varmış meğer; babam etrafındaki çemberin daraldığını seziyor, başına bir iş geldiğinde karısı ve çocuğunun yalnız kalmasını istemiyormuş. Öyle oluyor nitekim. İlkokul 1’deyim. Bir gün eve geliyorum; annem ütü yapıyor ve ağlıyor. “Babanı aldılar” diyor. Kim? “Polis.” Anlamıyorum ama ben de ağlamaya başlıyorum.
1951-52 TKP tevkifatı. Beş yaşımdayım ve bundan sonraki hayatım hep bir solcunun hayatı. Uzun süre dünyaya bu gözle bakacağım artık. Zenginler ve yoksullar. Emekçiler ve burjuvazi. Kötüler ve iyiler. Ezilenler ve hâkim sınıflar. “Herkesin zengin olmasını isteyenler” (babam bir gün böyle açıklamıştı sosyalizmi) ve istemeyenler. Komünistler ve devlet. Klostrofobi. Sıkı tenbihler: okulda konuşma. Emperyalistler ve mazlum ülkeler. ABD ve Sovyetler Birliği. Amerikan işbirlikçileri: hem babamı ve arkadaşlarını tutuklayıp hem bizi Kore Savaşına sokanlar. İkide bir, (yukarıda gördüğünüz) yüksek bordalı, gri boyalı büyük asker nakliye gemileri (ya da nadiren, beyaz boyalı hastane gemileri) yanaşıyor İzmir rıhtımına. Evimiz Cumhuriyet Meydanı’nda. Balkondan sessizce seyrediyoruz. Vinçle tabutlar ve ağır yaralıların sedyeleri indiriliyor. İskelelerden, önce koltuk değnekli, başı sarılı, kolu bacağı kesik askerler, onların ardından sağ ve sağlamlar çıkıyor karaya. Babaannem söyleniyor, hükümeti lânetliyor, şehitlere dualar okuyor.
1960’lar. Giderek kamusallaşıyor, özel ve kişiselden uzaklaşıyor bu anılar dizisi. Siyaset her şeyi yutuyor. 27 Mayıs olduğunda ortaokuldayım (61-64’te lisede). O gece babamla Kordona çıkıp, jiplerle, cemselerle geçen birlikleri alkışlıyoruz. Çünkü DP’nin temsil ettiği “komprador burjuvazi ve yarı-feodal toprak ağaları”na karşı ordunun ilerici Kemalist geleneğinden yanayız. Daha genel olarak, dünya çapında Amerikan emperyalizmini gerileten her şeyden yanayız. Bu yüzden, tabii Cezayir’in bağımsızlığıyla, Güney Kore’de Syngman Rhee’nin devrilmesiyle seviniyor, Küba Devrimiyle coşuyoruz. Bunlar son tahlilde kitlesel, aşağıdan yukarı diye tanımlayabileceğimiz hareketler.
Ama yetmiyor; bunun ötesinde, askerî darbeleri de ilerici ve gerici diye ayırıyoruz. Bu ilericilik-gericilik ayırımı, “tarihin yönü” kavramından kaynaklanıyor. İnsanlık sosyalizme yürüyor. Zorunlu ve kaçınılmaz. Karşısına dikilen gericiler var. En başta ABD emperyalizmi (ve işbirlikçileri). Devrim artık şu veya bu ülkede üretici güçlerin ne kadar geliştiği, dolayısıyla işçi sınıfının ne kadar büyüyüp güçlendiği meselesi değil. Dünyayı saran emperyalizm zincirinin (Âkif, “çelik zırhlı duvar”; Nâzım, “O duvar”) en zayıf halkasından kırılması meselesi. Nerede ve nasıl kırılırsa kırılsın, iyi. Kim yaparsa yapsın iyi. Nihaî kurtuluşu hazırlayan küçük bir adım. Dolayısıyla Arap ülkelerindeki Nâsır ve Baas darbeleri iyi; Orta ve Güney Amerika’daki darbeler kötü. Household words (evde günlük sohbet konuları). Tek tek tanıyorum, Enver Sedat, Ali Sabri ve Hüsnü Mübarek’leri; Bin Bella’ları ve Bumedyen’leri; Mişel Eflak, Salah Cedid ve Hafız Esad’ları; Abdülkerim Kasım ve Abdüsselam Arif’leri, sonra Hasan el-Bekr ve Saddam Hüseyin’leri.
Görüldüğü gibi, hafıza ve tarih ilişkisi sadece somut olayların akışı değil, aynı zamanda fikirlerin akışı (ve değişimi) için de söz konusu. Ben Marksizmin hemen bütün teorik, entellektüel serüvenini sırf okuyup çalışarak değil, daha ilk adımda, kendi hayatımdan biliyorum.
Bu arada, işkence bizim kuşağın ve şahsen benim de hayatımıza giriyor, 12 Mart darbesiyle. İki önceki yazımda anlattığım aşırı solculaşma, maceracılaşma, demokrasiyi horlama süreçlerimiz çanak tutuyor bu gelişmeye (bkz Solun şiddeti, devletin şiddeti, 12 Kasım 2021). Bu çerçevede, birinci elden tanıyoruz, falakayı ve elektriği. Fakat gene sadece NATO’nun ve “Amerikan emperyalizminin işbirlikçileri”nin hesabına yazıyoruz. Kendi payıma, 1964’te Joao Goulart’ı deviren Brezilya ordusunun; 1973’te Allende’yi deviren ve öldüren General Pinochet’nin; 1976’da Arjantin’de iktidarı ele geçiren Videla cuntasının yaptıklarını artık iyice biliyor ve anlıyorum da… madalyonun diğer yüzünde, epey bir zaman bilmiyorum, düşünmüyorum, aklımdan geçirmiyorum, Arap diktatörlüklerindeki Mukhabarat’ların kendi halklarına neler çektirdiğini. Aynen, 27 Mayısçıların da (ötekilere, memleketimin bir diğer mahallesine) neler yaptığı ve yaptırdığını uzun süre düşünmediğim gibi.
Benim bu kişisel serüvenimde sanırım 1980 ve 80’ler bir dönüm noktası. Oraya kadar, içinde doğup büyüdüğüm habitus’un içinde varım. Zamanla şekil değiştirse, Marksistlikten Maoculuğa evrilse de, çok sıkı bir kimlik, aidiyet ve sadakat duygusu söz konusu. 80’lerde üzerimdeki, gerek dışsal gerekse içselleştirdiğim hegemonya zayıflıyor, çatlıyor ve sathın altındaki, belki yıllardır biriken ama bastırdığım düşünceler birleşip, büyüyüp satha çıkmaya başlıyor. Carlo Ginzburg, Peynir ve Kurtlar’da köy değirmencisi Menocchio için anlatır bunu. Protestan Reformasyonu, Katolik Kilisesinin ve Papalığın yüzlerce yıllık hegemonyasını çatlatmış; (matbaanın da yardımıyla) bir yığın değişik düşünce yarıklardan çıkıp, sızıp yayılmaya başlamıştır. Menocchio okuduğu kitaplardan edindikleriyle kurar kendi kozmogonisini, kâinat vizyonunu. Galiba benim için de öyle oldu. 12 Eylül darbesi ve gene Atatürkçülük, gene Atatürkçülük. Solun toptan yenilgisi. Sovyetler Birliği’nin çöküşü. Hepsi birleşti. Çatlaklar, yarıklar derinleşti. Düşünceler ısındı, kaynadı, genleşti. Ben de kendi Menocchio’laşmamı yaşadım.
Problem şu ki, bütün bunlar çok, çok uzak şimdiki nesillere. 20’lerindeki öğrencilerime bakıyorum. Hiç birini bilmiyorlar yukarıda yazdıklarımın. David Satter’ın bir kitabı var, It Was a Long Time Ago, and It Never Happened Anyway: Russia and the Communist Past (2013) diye. “Üzerinden çok zaman geçti ve zaten hiç olmamıştı ki.” Unutma ve aldırmamanın mazeretleriyle ilgili. Sovyet “proletarya diktatörlüğü”nden çıkarılması gereken derslerin nasıl üstünün örtüldüğünü ve şimdi Putin döneminde nasıl hep benzerlerinin yaşandığını irdeliyor. Tanıdık bir fikir. Başka bazı ülkeler için de geçerli olabilir. Düşünsek mi acaba? Yok, o mecraya girmeyelim şimdilik. Benim asıl derdim, bu uzaklık meselesi. “Üzerinden çok zaman geçti.” Şimdiki öğrenci nesilleri için, ha Sovyetler Birliği, ha Karolenj İmparatorluğu. Ya da ha Şarlman, ha Brejnev. Hepsi sislerin ardında.
İşkence ve başta sözünü ettiğim “büyük işkence çağı” da böyle. Zaten T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun sorularının zayıflığına da yansıyor. Öyle de olsa. Mehmet Eymür’e hepsini tekrar hatırlattığı için teşekkür mü borçluyuz acaba?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024