Ümit KARDAŞ
Cumhuriyetin kuruluş ideolojisinin taşıyıcısı olan CHP, yeni cumhuriyetin ve devrimlerin maruz kaldığı tehlikelere karşı şekillenmiş bir parti. Bu parti milliyetçi, devletçi ve otoriter bir
yapılanmayı iktidarda bulunduğu sürece kemikleştirdi, seçkinci, halkı küçümseyen ve siyasetin dışında tutmayı amaçlayan bir anlayışın sahibi oldu.
Çok partili döneme geçiş süreci, demokrasi ve özgürlük taleplerini içermesine rağmen yaşanan süreç gerek 1924 Anayasası’nın demokrasi, özgürlükler ve hukuk devleti ile uyum sorunu, gerek başta fikir özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlükler üzerindeki anti-demokratik kanuni kısıtlamalar gerekse de çatışma-gerilim üreten tarihsel gelenek nedenleriyle başarısızlıkla sonuçlandı.
Tekçi ideolojinin egemen olduğu tek partili dönemde, muhalif her düşünce bastırıldı. Özellikle 1940-1947 yılları arasında uygulanan 7 yıllık sıkıyönetim rejiminin asıl hedeflerinden biri sosyalist düşünce ile işçi kuruluşları oldu. Bu nedenle çok partili yaşama geçişte gerek kanunlar gerekse sıkıyönetim uygulamaları sonucu sol kanadı budanmış bir demokrasiye geçilmiş oldu. (Zafer Üskül-“Siyaset ve Asker”)
Nitekim CHP ve DP anti-komünizm konusunda birbirleriyle yarışıp, birbirlerini komünistlikle suçladılar. Aynı siyasi kültürden gelen CHP ve DP kadroları gerilim-uzlaşmazlık hattı üzerinden ülkeyi askeri darbe ortamına getirdiler. Kurucu ideolojinin bayraktarlığını yapan CHP askeri vesayeti tahkim ederken, DP muhalefeti bastırmaya yönelik politikalarla antidemokratik bir zemine kaydı.
TİP FAKTÖRÜ VE ‘ORTANIN SOLU’
Askeri darbe yönetimi sürecinde hazırlanan 1961 Anayasası’nın kabulünden sonra gelen özgürlükçü ortamda kurulan ve sosyalist bir parti olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) ilk kez seçimle meclise girdi. TİP’in bu başarısı sol düşünce ile tarihsel ve düşünsel olarak hiçbir ilgisi bulunmayan CHP’yi 1966’da yapılan 18.Kurultayda “ortanın solu” politikasını tartışmaya götürdü.
İsmet İnönü, TİP’in önünde bir bariyer oluşturacak politika değişikliği ile sol politikaların da devletçi gelenekten gelen CHP eliyle uygulanması gerektiğini düşündü ve solu merkezin hemen solunda tutma işlevini üstlendi. Bu politikayı savunan Bülent Ecevit genel sekreterliğe seçildi.
Kurucu ideoloji çerçevesinde bürokrasi-siyaset-sermaye hattında derinleşen devlet 61 Anayasasının yarattığı özgürlük ortamından ve sınıfsal taleplerden rahatsızdı. Zamanın genelkurmay başkanı Memduh Tağmaç’ın söylemiyle sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aşmıştı ve bu nedenle 12 Mart 1971 askeri müdahalesiyle rejime ayar verilerek anayasal değişikliklerle antidemokratik bir zemine kayıldı.
1971 askeri müdahalesinden sonra da İsmet İnönü reform hükümetini kurması için partisinden Nihat Erim’in başbakan olarak görevlendirilmesini uygun gördü. CHP yine devletçi bir refleksle askerin müdahalesine meşruluk kazandırarak, halk desteği olmayan bir hükümete destek verdi.
Bu gelişmelere karşı çıkan Bülent Ecevit genel sekreterlikten istifa etti. CHP’nin, Bülent Ecevit’in ortanın solu politikası doğrultusunda halka açılan bir partiye dönüşmesi ve bu yönde halkçı bir söylemle ve halkla iletişim kurarak ortaya bir program çıkarması seçimlerde karşılığını bulmuştu. Ancak açılan bu parantez de CHP’yi kurumsal olarak sosyal-demokrat bir partiye dönüştüremedi.
Ecevit tarafından sistemin eleştirilmesi ve değiştirilmesi gerektiğine ilişkin bir saptama ister istemez yapıldı. Ancak bu gelişmenin kapsamlı bir değişim programına ve uygulamasına dönüşmemesi ve parti içi çekişmelerle birlikte demokrasiye ilişkin temel ilkelerde partiler arası uzlaşmanın sağlanamaması rejimi 1980 askeri darbesine götürdü.
1980 DARBESİ
1980 askeri darbesinden sonra partilerin kapatılması ve siyasi kadronun
tasfiyesi sonucu uygulanan politikalarla cumhuriyet otoriter yapısını daha da sertleştirerek sürdürdü. 1982 Anayasasıyla topluma deli gömleği giydirildi. 1980 sonrası rant ekonomisi, yolsuzluk, rüşvet sarmalına sokulan ülke, askeri harcamalarını arttırarak Kürt sorununu şiddetle çözme batağına sürüklendi. Siyasete tekrar dönen eski siyasetçiler, askeri darbe travmalarıyla malul olarak sahne almaya başladı. Yeni siyasetçiler ise çözüm üretemediklerinden hızla
eskidiler.
CHP’nin, bu tablo içerisinde değişen dünya ve ülke koşullarını göz önüne alarak sorunları çözmeye yönelik değişim programını sistem eleştirisi üzerine inşa etmesi gerekirken, bunu yapamadı, halka ulaşacak kanalları açık tutan ve parti içi demokrasiyi yaşama geçiren, düzeyli muhalefet seçeneklerini barındıran bir yapıya kavuşamadı.
Gerçek zorlayıcı güce sahip ideolojik derin devletin kurumlarıyla birlikte muhalefette kalmayı yeğleyen monark bir parti lideri, oligarşik bir kadro ve bu yapıya bağlı merkez yönetimi, parti örgütleri, delegeler ve meclis grubuyla otokratik, çözüm üretemeyen bir
siyasi yapılanmanın çürümesi ve başarısız olması kaçınılmazdı. Deniz Baykal partiyi bu anlamda tarihsel işlevine döndürmüş oldu.
Bir parti, parti içi demokrasinin gereği olarak içinde bilgili ve düzeyli muhalefet seçeneğini barındırmıyorsa başarısızlığa mahkum olduğu gibi rejime de yük haline gelir. Ve yaratacağı muhalefet ancak şiddeti barındıran öfke, sığlık ve kalitesizlikle kendisini gösterir.
CHP, devlet bürokrasisince üretilmiş ideolojinin siyasi alandaki aygıtı işlevini gören, bu nedenle şantajcı, komplocu, çeteci bütün yöntemlerin tehdidine açık hale gelen ve bu yöntemleri adeta destekleyen bir konuma itildi.
II. Meşrutiyet’ten itibaren İttihat ve Terakki, Halk Fırkası, Cumhuriyet Halk Fırkası tarihsel çizgi ve geleneği değişmeden devam etti. Rejimin sürekli gerilim üretmesi, toplumun ve siyasetin kriz beklentisi içinde olmasının nedeni her kesimi kucaklayacak sorunları uzlaşma-işbirliği ekseninde demokrasiyi ve özgürlükleri genişleterek çözecek bir sosyal demokrat partinin bulunmayışı oldu.
Demokrasi, özgürlükler, Kürt sorunu konusunda çıtayı düşüren AKP’ye karşı ciddi bir iktidar seçeneğinin bulunmayışı demokrasiyi tehdit altında tuttu.. CHP o kadar statüko ile entegre oldu ki statüko ile uyum içine giren AKP’yi bu zayıf noktasından eleştiremedi. Demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü konularında gerileyen ve otoriterleşen AKP’ye karşı ciddi bir iktidar seçeneğinin bulunmayışı rejimi çöküş noktasına getirdi.
Merkezde CHP’nin devletçi-tekçi ideolojiyi koruma işlevini AKP’ye kaptırması Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’yi tarihsel işlevi nedeniyle çoğu zaman Cumhur İttifakı’na meşruiyet kazandırma durumuna soktu. Türkiye, temeli bulunmayan, köksüz, partili cumhurbaşkanlığı sistemi olarak adlandırılan otoriter bir rejim değişikliğine kaydırıldı.
Devletçi gelenekten gelen CHP, son yerel seçimlerdeki başarı rüzgarının itmesiyle tarihsel bagajıyla yüzleşip, devletin değil, birey hak ve özgürlüklerinin korunduğu, çoğulcu, katılımcı, hukukun üstünlüğüne bağlı bir demokrasiyi inşa etme yönünde öncü bir rol alabilecek mi? Yani tarihsel bir ivme ile değişebilecek mi? Bu sorunun cevabı Türkiye’nin ve rejimin geleceğini belirleyecek önemde.
Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025