Ümit KARDAŞ
1971 askeri cuntasının isteği doğrultusunda, CHP’nin de desteğiyle 61 Anayasası'nın özgürlüklerin sınırlanması başlıklı 11. maddesine "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” gibi muğlak, özgürlükleri boğmaya uygun bir ek yapıldı.
Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, "sosyal uyanmanın ekonomik gelişmeyi geçtiğini"
belirterek anayasa değişikliği istiyordu. Bu arada Genelkurmay’da anayasa değişikliği çalışmaları yapacak olan bir "Planlama Grubu" oluşturuldu.
Yani Tağmaç’ın analizine göre, emeğin sömürü ve istismarına dayalı rejime karşı tabanda bir uyanış başlamıştı. 61 Anayasasının getirdiği özgürlük ortamı bu farkındalığı yaratmıştı. Sermaye bundan rahatsızdı. Bu durum bir gerilim yaratıyordu. O halde bu uyanışı bastırmak için anayasada hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getirmeye yönelik kısıtlamalar yapılması şarttı. Bu kısıtlamaların en başta geleni özgürlükleri sınırlayan "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" mottosuydu.
Başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere birçok muhalefet partisi liderinin canhıraş bir şekilde savundukları bu motto geniş halk kitlelerinin hak ve özgürlük talepleri önünde bariyer görevi gören faşist bir aparatın norm olarak kabul edilmiş haliydi.
Üstelik özgürlükleri kısıtlamak için kriter olarak kabul edilen bu motto halkın sömürülmesinin yoğunlaştığı, 24 Ocak kararlarının uygulandığı dönemde Evren-Aldıkaçtı grubunca 82 Anayasası'nın hem başlangıç metnine hem özgürlükleri sınırlayan 14. maddeye konuldu.
Bununla da yetinilmedi, kurnazca 3. madde içine sokularak değişmez bir norm haline getirildi. Bu hamleyle emeğin sömürüsünün sürekliliği garantiye alınırken, Kürtlerin, Alevilerin ve diğer grupların hak taleplerinin bölünmez bütünlük karşısında kabul edilemez olması sağlanıyordu. Böylece özgürlükleri keyfi bir şekilde sınırlayan bir norm ölümsüz hale getiriliyordu.
Politikacıların, akademisyenlerin, gazetecilerin bu denli antidemokratik bir mottonun tarihsel serüveninden, siyasi, hukuki ve ekonomik saikinden bihaber olmaları şaşırtıcı. Peki önce özgürlükleri sınırlayan ve daha sonra başka bir cunta tarafından değişmez hale getirilen bu motto etrafında neden bu kadar fırtına koparılıyor? Anlaşılıyor ki özgürlüklerin kısılması uluslararası sermaye kadar ülke sermayedarının da çıkarını koruyor. Türkiye’yi güçsüz bırakan etnik, dinsel, mezhepsel farlılıkların yarattığı iç gerilimlerin ortadan kaldırılmasını engelleme görevini görüyor.
Şimdi 12 Mart 1971’e giden sürece ve 61 Anayasası’nda yapılan değişikliklere göz atalım.
1961 Anayasasının getirdiği ifade ve örgütlenme özgürlüğü hızlı bir şekilde çoğulcu ve dinamik bir toplum yaratırken, ülke ekonomik kalkınmayı sağlayacak sermayeden yoksundu. Bu durum devlet imkanlarıyla büyümeyi hedefleyen sermaye ile milli gelirden daha çok pay almayı isteyen başta işçiler olmak üzere geniş halk kitleleri arasında bir gerilim yaratıyordu.
Bu durumun sonucu olarak şekillenen siyasi ve toplumsal hayat sağ ve sol ideolojik kutuplaşmalara neden olmuştu. Özellikle solcu gençlik dış dünyayla yaptığı kıyaslamalar sonucu işçi sınıfı ile birlikte politik bir güç haline gelmişti.
Diğer taraftan Anadolu’da büyüme yolları arayan Batı’ya mesafeli orta ölçekli girişimciler kendilerini temsil edecek yeni politik arayışlara girişmeye başlamışlardı.
Bu ortam siyasal bir kargaşa yaratmış böylece ülke geniş kitlelerin siyasi mutabakatına dayalı koalisyonlar yerine küçük partilere verilen tavizlere ve aritmetik hesaplara dayalı koalisyonlarla idare edilmeye başlanmıştı. Bu durum ilkesiz siyasi hayatın çürümesine yol açtı...
Tekelci İstanbul sermayesi devletten ucuz krediler alarak büyüdüğünden, sendikal hareketlerden ve devlet desteğinin azalacağından endişe ettiğinden askerin müdahalesine sıcak bakıyordu.
Süleyman Demirel, Ordudan emin olmadığı ve güvenemediği için, doğrudan kontrolü altında olan polisi kullanarak sosyal muhalefeti ve özellikle işçi hareketini bastırarak geriletmeye çalıştı. Adalet Partisi kurulduğu günden beri 61 Anayasası'nın getirdiği hak ve özgürlük düzenlemelerinden rahatsızdı. Demirel başbakan olduğu günden itibaren 61 Anayasası'nın topluma haddinden fazla bol geldiğini savunuyordu.
1969 seçimlerine giderken AP bir anayasa ıslahat programı hazırlamıştı. Yürütmenin güçlendirilmesini, parlamentonun daha kolay çalışmasını, akademik özgürlüklerin sınırlanmasını, özerk kuruluşların yeniden düzenlenmesini, özgürlüklerin kötüye kullanılmasının önlenmesini istiyordu. Askerler de gerek MGK toplantılarında gerekse "Genişletilmiş Komuta Konseyi"nde Anayasa'nın toplumun bünyesine uymadığını, fazla özgürlükçü olduğunu belirtiyor, sendikacılıktan ve idari yargıdan yakınıyorlardı...
Ordu içinde sol ideolojiye mensup cuntanın 9 Mart 1971’ de yapmak istediği darbe bu darbeye katılması beklenen kuvvet komutanlarının çekilmesiyle bastırıldı ve 12 Mart 1971’de TSK adına Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları tarafından bir muhtıra verildi.
12 Mart 1971’de verilen “Muhtıra”da parlamento ve hükümetin tutumları yüzünden ülkenin anarşiye sürüklendiği, reformların yapılmadığı ve cumhuriyetin ağır bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor, partiler üstü ve anarşiyi durdurup reformları yapacak bir hükümetin kurulması isteniyor, bunlar yapılmadığı takdirde TSK’nın yönetime doğrudan el koyacağı bildiriliyordu. Askerler bir teknokrat hükûmeti istiyorlardı. Bunun için tarafsız bir milletvekili aranmaya başlandı. CHP Kocaeli milletvekili Nihat Erim ismi üzerinde anlaşıldı. Erim 26 Mart günü CHP'den istifa etti. Teknokratlardan oluşan partiler üstü reform hükümetini kurarak icraatlarına başladı.
TİP sendikal harekete ve Kürt taleplerine destek verdiği için kapatıldı, yöneticileri tutuklandı. DİSK 1970 Haziran eylemleri nedeniyle hedef haline geldiğinden yöneticileri tutuklandı, sendika baskı altına alındı. 12 Eylül ile pekişen durum halen sendikalaşmayı ve grev hakkının kullanılmasını engellemekte. Böylece darbe hukuku iktidar ve muhalefetin işbirliğiyle gücün egemen hukuku olarak meşrulaştırılmış durumda.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmesine kadar varacak olan süreç başlatılmış oldu. Erim bu uygulamaları "Gerekirse demokrasilerin üstüne şal örtmeli" sözüyle meşrulaştırmaya çalıştı.
Askerin istediği yönde değişiklikleri yapma konusunda AP ve Demokratik Parti gönüllüydüler. Ancak değişiklik için oyları yeterli değildi. CHP’nin İnönü önderliğindeki sağ kanadı destek verirken, muhtıraya karşı çıkan Bülent Ecevit önderliğindeki sol kanat pasifleştirildi. Böylece geriye gidiş CHP’nin desteğiyle yapılan anayasa değişiklikleriyle sağlandı.
Anayasada yapılan değişikliklerle yasama geriletilerek yürütme güçlendirildi. Buna örnek olarak hükümete vergi kanunlarında değişiklik yapma yetkisinin verilmesi gösterilebilir. (An. m. 61/ek fıkra) Diğer önemli bir yetki hükümete kanun hükmünde kararnameler çıkarma yetkisi tanınması oldu. (An.m. 64/2-6 ek fıkralar )
Asıl önemli olan temel hak ve özgürlükler alanında yapılan değişikliklerdi. Bu değişiklikler devlet otoritesinin toplum ve kişi aleyhine büyümesi şeklinde oldu.61 Anayasasının ilk şeklinde özgürlük kural, sınırlama ise istisna iken,11. maddede yapılan değişiklikle bu anlayış tersine çevrilmiş oldu.
“…Memurların sendika kurabilmeleri (An. m.46 ve 119),öğretim üyelerinin ve yardımcılarının siyasi partilere üye olabilmeleri (An.m.120) imkansız hale getirildi.
Bazı özgürlüklerin somut olarak sona erdirilmesinde hakim şartı kaldırıldı, “gecikmesinde sakınca bulunan hallerde” idari makamlara ,özgürlüklere müdahale yetkisi daha geniş bir şekilde tanındı. ( An. m. 22/3,29 ) Ayrıca 30. maddedeki gözaltı süreleri uzatıldı.
Tüm bu geriye gidişlerin dışında olağanüstü mahkeme niteliği taşıyan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yasayla kurulabilmeleri imkansız görüldüğünden bu mahkemelerin anayasa değişikliği yoluyla yaratılmaları yoluna gidildi.( An. m. 136 ) Bu nedenle de 32. maddenin başlığı “tabii yargı yolu” iken “kanuni yargı yolu” olarak değiştirildi.
Askeri bürokrasinin 1961 Anayasasının fazla özgürlükçü olduğu bunun da anarşi ürettiği görüşünden hareketle Anayasada değişiklik yapılmasına ilişkin talepleriyle Adalet Partisi’nin bu yöndeki talepleri örtüşmüş, asker-siyasetçi uyumu sağlanmıştı.
CHP her zaman ve bugün de olduğu gibi ikna olup, kendi içinden bir milletvekilini hükümeti kurmakla görevlendirince hak ve özgürlükler ve hukukun üstünlüğü hususlarında tam bir geriye gidiş gerçekleşmiş oldu. Toplum ise neleri kaybettiğinin farkında olmadı.
Söz konusu mottonun değişmez hale getirildiği 12 Eylül 1980’e gidiş süreci ayrı bir yazı konusu. Ancak şu kadarını söylemeliyim ki; monist (tekçi) bir anlayıştan plüralist (çoğulcu) bir kuruluş felsefesine geçme ihtiyacı bulunmakta. Tek etnik kimlik, tek din, tek dil, tek kültür, tek mezhep kurucu felsefesi toplumdaki çokluğu kuşatamamakta, gerilimi arttırmakta.
Başlangıç metni, değişmez maddelerindeki hak ve özgürlük kısıtlamaları, tutarsızlığı, dil hataları bakımından düzeltilmesi olanaksız, yurttaşlara ve topluma deli gömleği gibi giydirilen, demokratik, laik, sosyal, hukuk devletinin inşasını engelleyen, gelişmenin, yaratıcılığın, demokratikleşmenin, özgürleşmenin, barışın önünü tıkayan bu yükten kurtulmanın zamanı gelip geçmiş durumda.
Ancak bunun için geniş temsile dayalı bir kurucu meclise, toplumsal meşruiyeti sağlayacak bir yönteme, en geniş ifade özgürlüğünün ve hukuk güvenliğinin sağlandığı bir ortama ihtiyaç bulunmakta. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına uymayan bir iktidarla bu anlamda bir anayasa inşa etme imkanı bulunmamakta.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025