Ümit KARDAŞ
Sadece kadınlara yönelik olarak 1993 yılında BM’de oylanmadan kabul edilen ilk uluslararası belge olan Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge 1. maddesinde kadına yönelik şiddeti şöyle tanımlamakta: "... kadınlara yönelik şiddet ister kamusal, ister özel hayatta olsun bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama, veya özgürlükten keyfi olarak yoksun bırakma dahil olmak üzere; fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar veya acı verme sonucu doğuran veya bu sonucu doğurması muhtemel olan, cinsiyete dayalı her türlü şiddet eylemi anlamına gelecektir.”
Bu tanım 3. maddede üçlü bir sınıflandırmayla açıklanır. Birinci olarak aile içindeki fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddet ( dayak, hırpalama, aile içindeki kız çocuklarının cinsel istismarı, evlilik içi tecavüz, kız çocuklarının cinsel organını sakatlama, sömürüyle bağlantılı şiddet gibi..), ikinci olarak toplum içi şiddet ( cinsel istismar, tecavüz, işyerindeki veya eğitim kurumlarındaki mobbingler, cinsel taciz, kadın ticareti, para karşılığı cinsel ilişkiye zorlama gibi..) Üçüncü olarak da; nerede meydana gelirse gelsin, devlet tarafından işlenen veya göz yumulan fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddet kadınlara yönelik şiddet olarak geniş bir şekilde ayrıntılandırılmıştır.
Bildirgenin 4. maddesinde devletin kendisinin şiddet uygulamaktan kaçınmak ve tüm uygun yolları kullanarak ve gecikmeksizin kadınlara yönelik şiddeti önlemeye yönelik bir politika izlemek zorunda olduğu belirtilmekte.
Devletler hiçbir mazeretle bu yükümlülüklerinden kurtulamazlar. Kadınların uğradıkları zararları tazmin etmek, sorumluları cezalandırmak için iç hukuk aracılığıyla cezai, hukuki, idari ve çalışma alanlarında yaptırımlar geliştirmek, etkin biçimde adaleti sağlayacak mekanizmaları oluşturmak, bu konularda kadınları bilgilendirmek , önleyici kültürel ve siyasi tedbirler almak zorundadırlar.
Devletlerin özel kişilerin eylemlerinden dolayı da “gereken özeni gösterme yükümlülüğü” ölçütü gereğince sorumlulukları bulunmakta. 1988 yılında İnter-Amerikan Mahkemesi tarafından Honduras’a karşı açılan davada mahkeme; devletin sorumluluğunu, hak ihlalinin bizatihi kendisi yüzünden olmasa da ihlali önlemek veya ihlali gereğince soruşturmak ve cezalandırmak için gereken özeni göstermediği gerekçesiyle kabul etmiştir. Yükümlülük ölçütü hem hukuk yollarının açık olmasını, hem de bu yolların etkin şekilde yürütülmesini kapsamakta. ( Dolunay Özbek- “Kadınlara Yönelik Şiddete Uluslararası Hukukun Yaklaşımı Ve İç Hukuka Yansıması, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi, Yayın 1, 2002)
BM İnsan Hakları Komisyonu’nun atadığı özel raportör, 3. maddedeki alt başlıklardaki ihlalleri genişleterek; kadın sünneti, kız çocuklarının erkek çocuk tercihi nedeniyle bakımdan yoksun bırakılması, kız çocuklarının kürtajla aldırılması, kız bebekleri öldürme, erken evlilik, dinsel aşırılıklar nedeniyle maruz kalınan şiddet, göçmen işçi kadınlara yönelik şiddet, pornografi, gözetim altındaki veya tutuklu kadınların maruz kaldığı şiddet, silahlı çatışma zamanında kadınlara yönelik şiddet, mülteci olmuş veya ülke sınırları içinde kalmakla beraber yerinden edilmiş kadınların maruz kaldığı şiddet konularını incelemeye almış durumda.
1999 yılında imzaya açılan İhtiyari Protokol ile de bireylerin iç hukuk yollarını tükettikten sonra devlet ihlallerini soruşturmak üzere Komite’ye başvurma imkanı getirildi ayrıca sistematik ve ağır ihlaller söz konusu olduğunda Komite’ye resen soruşturma yetkisi verildi.
Bildirgenin bir sonucu olarak devam eden süreçte 1999 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak belirlendi.
Uluslararası hukukta kadına karşı şiddeti ya da ayrımcılığı yasaklayan pek çok uluslararası düzenleme bulunmakla birlikte, İstanbul Sözleşmesi kapsamı ve oluşturduğu denetim mekanizmasıyla ayırt edici bir özelliğe sahip.
Kadına yönelik şiddete karşı en kapsamlı uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi ya da tam adıyla "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” oldu. Avrupa Konseyi tarafından hazırlanıp, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan bu sözleşme 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açıldı. 14 Mart 2012 tarihinde ilk olarak Türkiye tarafından imzalandı ve 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi.
Bu sözleşmenin imzaya açılmasından bu yana ulusal, bölgesel ve yerel yönetimlerden, toplumdan, parlamentolardan, diğer ulusal, bölgesel ve uluslararası insan hakları örgütlerinden, sivil toplum örgütlerinden ve medyadan kayda değer destek görmüş, kadınları ve kız çocuklarını şiddetten koruma vizyonundan ötürü ulusal ve uluslararası ödüller almış bulunmakta.
Sözleşme, imzacı devletlere, toplumsal cinsiyet eşitliği ekseninde kapsayıcı politikalar üretip uygulaması, bunu sağlamak adına daha fazla ekonomik kaynak tesis edilmesi, kadına yönelik şiddetin boyutu hakkında istatistik verilerinin toplanması ve kamuoyu ile paylaşılması, şiddeti önleyecek toplumsal zihniyet değişikliğinin yaratılması sorumluluğunu yüklemekte. Sözleşme sadece kadınlara yönelik olmayıp çocuklara karşı şiddet ve çocuk istismarının önlenmesini de amaçlamakta. ,
Sözleşmeyi kabul etmekle hükumetler, kadına yönelik ve ev içi şiddete sıfır hoşgörüyle yaklaşmak adına kanunlarını değiştirmeye, uygulanabilir önlemler sunmaya ve kaynak aktarımına mecburlar. Bu tür bir şiddetin önlenmesi ve bununla savaşılması artık iyi niyet meselesi olmaktan çıkmış, yasal bir yükümlülük haline gelmiş durumda.
Yasal yükümlülükler dışında, sözleşme aynı zamanda toplumun tamamına kadına yönelik ve ev içi şiddetin kabul edilmez olduğu yönünde önemli bir siyasi mesaj vermekte. Bu sözleşmenin hedefinin şiddeti deneyimleyen birçok kadının ve kız çocuğunun gerçekliğini gün yüzüne çıkarmak, farkındalığı yükseltmek ve uzun vadede zihniyeti değiştirmek olduğu anlaşılmakta.
İstanbul Sözleşmesi kadınlara yönelik şiddetin kadın erkek eşitsizliğinden kaynaklandığını, dolayısıyla da bu olgu ile mücadele için cinsiyet eşitliğine yönelik, her alanı kapsayan, bütüncül politikalar yürütülmesi gerektiğini belirtmekte.
Sözleşme, 20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından feshedildi..
İktidara yakınlığı ile bilinen Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) sözleşmeden çekilmeyi şu şekilde yorumladı: “İstanbul Sözleşmesi kadına şiddetle mücadele için önemli bir girişimdi. Geldiğimiz noktada zemininden koparılmış ve toplumsal bir gerilim öznesi haline dönüştürülmüş durumda. Verilen fesih kararını da bu gerilimin bir neticesi olarak okuyoruz.”
İstanbul Sözleşmesi, Anayasamızın 90. maddesine göre usulüne uygun olarak 24 Kasım 2011 tarihinde TBMM tarafından onaylanmış bir uluslararası sözleşme olup yürütme yetkisiyle feshedilemez. Dolayısıyla, iç hukukumuzda kanun niteliğinde olan bu Sözleşme ancak ve ancak yasama yetkisini elinde bulunduran Meclisin iradesi ile feshedebilir.
Bu nedenle yasama erkinin yetkisine giren bir hususta yürütmenin karar vermesi fonksiyon gaspıdır (erkler ayrılığı) ve hukuk aleminde yok hükmündedir. Danıştay’ın kararı bu durumu meşrulaştıramaz. İstanbul Sözleşmesi hukuken varlığını korumakta. Bu nedenle yürütmenin sözleşmenin gereklerine uyma sorumluluğu hukuki, siyasi, idari alanda devam etmekte.
İnsan hakları alanında kadınlara, çocuklara ve başkası kabul edilenlere çok önemli haklar ve güvenceler getiren uluslararası bir sözleşmenin ilk imzacısı olma onuru bu kadar kolay heba edilmemeliydi. Devam edeceğim.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025