Ümit KARDAŞ
Türkiye, son 8 yıllık yargı pratiğiyle demokrasiden ve hukuk devletinden uzaklaşarak despotik-otoriter bir zemine kaymış durumda. Tek kişide toplanan iktidar erki, yargıyı bir araç olarak kullanıp siyaset alanındaki muhaliflerini ve rakiplerini ortadan kaldırma amacını güderken, sivil toplumun ve bireylerin eleştiri ve itirazlarını yapabilmelerini sağlayan anayasal hak ve özgürlükleri de kullanılamaz hale getirmiş durumda.
Hakim ve savcıların yürütmenin, yasamanın, medyanın müdahale girişimlerine dur demeleri, yurttaşların hak ve özgürlüklerini hukuk güvenliği şemsiyesi altıında korumaları hayati önemde.
Hakim, siyasal suçları da düzenleyen ceza kanununu uygularken maddi gerçeği araştırır. Nihai hedefi adaleti sağlamaktır. Bunu yaparken usul kuralları olarak hak ve özgürlükleri en çok ilgilendiren Ceza Muhakemesi Kanunu’nu ( CMK) uygular. Hukuk güvenliğinin ve adil yargılanma hakkının temeli “Ceza Muhakemesi Hukuku”nun nasıl uygulandığıdır.
CMK kuralları maddi gerçeğin araştırılarak adaletin sağlanması hedefine ulaşmak için insan hak ve özgürlüklerini yakından ilgilendiren bazı koruma tedbirlerini düzenler. Bu nedenle hakim, söz konusu tedbirlere başvururken kanunun aradığı koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini, hukuka uygunluğun bulunup bulunmadığını titizlikle incelemek zorundadır.
Hakim, gözaltı, tutuklama gibi kişi özgürlüğünü, arama gibi konut dokunulmazlığını, elkoyma gibi mülkiyet hakkını, iletişimin dinlenmesi, teknik takip gibi özel hayatın gizliliği ilkesini ihlal eden kararlar verir. İşte bu önemli kararları verirken kılı kırk yarmak zorundadır.
Şüpheli kişinin gözaltına alınmasına karar vermek için, suç işlendiği hususunda makul bir şüphenin bulunması gerekmektedir, aksi durumda gözaltı hukuka aykırı olur. AİHM, makul şüphenin, tarafsız üçüncü bir kimseyi ilgili kimsenin suç işlemesinin mümkün olduğuna ikna etmeye yetecek ölçü ve nitelikte bulunması gerektiğini belirtmiştir.
Gözaltı sürelerinin, gözaltındaki kimsenin salıverilmesi veya hakim önüne çıkarılması bakımından sonuna kadar kullanılması her zaman hukuka uygun olmaz. Eğer gözaltı nedeni ortadan kalkmış veya gözaltına alınmakla güdülen amaca ulaşılmış veya hakim önüne çıkarılmak için yapılması gereken başka bir iş kalmamışsa sürenin bitmesine gerek yoktur.
Gözaltı süreleri doldurulması gereken süreler olmadığı gibi bu sürelerin aşılması da gözaltında yapılan işlemleri hukuken sakatlayacak ve daha sonra yapılacak işlemleri de hukuka uygun olmaktan çıkaracaktır. Nitekim AİHM, gözaltı süresinin aşılmasının sorgulama sırasında şüpheliye verilmesi gereken avukattan yararlanma hakkı olmak üzere diğer teminatları ortadan kaldırdığına karar vermiştir.
Bir bireyin özgürlüğü yalnızca çok ciddi nedenlerle sınırlandırılabilen çok önemli bir hukuksal değerdir. Bunun için kanuni dayanaklar yanında, adil yargılanma hakkı, maddi gerçeğin araştırılmasının asgari ölçütleri ve hukuk devletine özgü gerekliliklerin bulunması gerekir. Bu nedenle kişisel özgürlüğü kısıtlayan tutuklama kararının yeterli özgürlük güvencelerini içermesi ceza muhakemesinin vazgeçilmez koşuludur.
Tutuklamanın kanunda öngörülmeyen amaçlar için kullanılması, kararların yeteri derecede gerekçelendirilmemesi, tutuklama sürelerinin orantısız biçimde uzun tutulması bir hukuk devletinde kabul edilemez. Orantılılık prensibine göre tutuklamanın bütün somut etkileri, kişinin sağlığına, ailesine, işine, ticari varlığına ve imajı da dahil olmak üzere hayatının bütün alanlarına etkisi değerlendirilmelidir.
Tutuklama şartları gerçekleşmiş olsa bile başvurulması zorunlu olmayan bir koruma tedbiridir. Kural, soruşturma ve kovuşturmanın tutuklama olmadan yapılmasıdır. Hakim tutuklamada öncelikle kuvvetli suç şüphesi olgularının bulunup bulunmadığına bakacaktır. Bu olgular muhakeme sonucunda kişinin mahkum olma olasılığının yüksek olduğunu göstermelidir.
CMK 100/3’te yer alan suç listesinde sayılan suçlar bakımından dahi tutuklama zorunluluğu yoktur. Hakim bu suçlarda bile suçun işlendiğine dair delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebinin varlığıyla yetinmemeli,ayrıca kaçma şüphesi veya delil karartma şüphesinin var olup olmadığını da incelemelidir.
Listede yer alan suçun isnat edilmesi sadece bir karinedir ve bir karineden yola çıkılarak tutuklama yapılamaz. Somut olayda şüpheli kimsenin kaçacağına veya delilleri karartacağına yönelik somut delillerin bulunması, tutuklama nedeninin karar gerekçesinde açıkça belirtilmesi, elde edilen delillerin kuvvetli suç şüphesini ve tutuklama nedenlerinden birinin varlığını göstermesi gerekir (AİHM, Boicenco/Moldova, Memedova/Rusya kararları).
Kaçma şüphesinin kabulü somut bir takım olguların varlığına bağlıdır.Mesela kişinin pasaport alması,ikametgahının veya sabit bir işinin bulunmaması,uçak bileti alması gibi olgular kaçma şüphesi uyandırabilir. Hakim kararında bu olguların neler olduğunu göstermek zorundadır (AİHM, Labita/İtalya, Punzelt/Çek Cumhuriyeti kararları).
Kaçma şüphesi, sadece şüpheli ve sanığın ileride mahkum edilebileceği cezanın ağırlığına göre varsayılamaz. Şüpheli veya sanığın karakteri, mesleği, dış dünyaya yansıyan davranışları, aile bağları gibi faktörler ile somut deliller birlikte değerlendirilmelidir (AİHM, Neumeister/Avusturya kararı).
Hakim, adli kontrol uygulanmasının kanunen mümkün olduğu hallerde neden adli kontrol uygulanmasının yetersiz kalacağını veya amaca neden ulaşılamayacağını açıklamak zorundadır.Tutuklama ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda kanunun aradığı şartların her biri, gerekçelendirilmiş olarak yazılmak zorundadır (Anayasa 141, CMK 100/2).
Ayrıca başlangıçta tutuklama için var olan nedenler zaman geçtikçe zayıflayıp, kuşkulu hale gelebilir. Sonraki kararların meşruluğu için,o nedenlerin halen varlığını ve ölçülük koşuluna uygunluğunu sürdürmesi gerekir (AİHM, Kreps/Polonya kararı).
CMK 101/1’in emredici düzenlemesine göre savcının tutuklama isterken mutlaka gerekçe göstermesi ve ayrıca adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer vermesi gerekir. Aynı şekilde mahkeme de tutuklamada bu emredici düzenlemeye uymak zorundadır. Maddenin 2. fıkrasına göre tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda; a) Kuvvetli suç şüphesini, b) Tutuklama nedenlerinin varlığını, c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Hem 1982 Anayasası, hem de CMK mahkemelerin tüm kararlarının gerekçeli olmasını zorunlu kılmakta. AİHM, gerekçe olarak “suçun niteliğine, delillerin durumuna ve dosyanın içeriğine ilişkin” gibi basmakalıp terimler kullanılmasını hukuka uygun bulmamakta (Letellier-Fransa, Tomasi-Fransa, Tymoshenko-Ukrayna kararları).
Anayasa, CMK düzenlemeleri ve AİHM içtihatlarıyla mahkeme kararlarının gerekçeli olması bir hak olarak kabul edilmiştir (“gerekçeli karar hakkı”). Söz konusu kararlarda gerekçesizlik olarak değerlendirilebilecek “kuvvetli suç şüphesinin devam ettiği”, ”suçun önemi”, "şüphelinin tutuklu kaldığı süre”, ”kaçma şüphesinin devam ettiği” gibi somutlaştırılmamış, basmakalıp (stereo-type), genel, soyut ve hukuka aykırı tabirler kullanılması, savunmanın taleplerine yönelik nedenlerin irdelenmemesi ve bu hususlara cevap verilmemesi bu hakkın ihlalidir.
Nitekim AİHM, Türkiye’yi bu nedenlere bağlı olarak tahliye talebiyle ilgili kişiye başarı şansı ve umudu sunmaması sonucu AİHS’nin “özgürlük ve güvenlik” başlıklı 5/4 hükmünü ihlal ettiği gerekçesiyle mahkum etmiştir (AİHM Koşti ve diğerleri-Türkiye, Mehmet Özcan ve diğerleri-Türkiye kararları).
Sulh ceza hakimlikleri, söz konusu tedbirler alınırken hak ve özgürlüklere müdahale sonucu mağduriyet yaratılmaması ve bu konuda özen gösterilmesi amacıyla hatta özgürlükler hakimi nitelemesiyle kuruldu. Ancak olağanüstü bir dönemde araçsallaştırıldığı için gayesine ulaşamadığı gibi adeta özgürlükleri tırpanlama işlevi gördü. Bu durum sulh ceza hakimliklerinin objektif tarafsızlıklarının sorgulanmasına neden olduğu gibi Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi’nce benimsenen ve HSYK’ca da hakimlere tebliğ edilen BM Bangalor Yargı Etiği ilkelerine de aykırılık oluşturmakta.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025