Ümit KARDAŞ
28 Şubat süreciyle oluşan boşluğu, eski görüşlerinde radikal revizyonlara giden bir grup Fazilet Partili dolduracaktır. Bu kadro kendilerinden öncekilerin aksine meşruiyetlerini, milliyetçiliğe ve devletçiliğe değil, AB taraftarlığına ve demokratikleşmeye dayandırıyordu. Fazilet Partisi’nin 14 Mayıs 2000’de yapılan 1. Kongre’sinde gelenekçi ve yenilikçi kanatlar arasındaki çatışma su üstüne çıktı. Adaylardan Abdullah Gül 521, Recai Kutan 633 oy aldı.
Recep Tayyip Erdoğan,12 Aralık 1997 tarihinde Siirt’te düzenlenen bir mitingdeyaptığı konuşma nedeniyle Diyarbakır DGM Savcılığı’nın “halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği”gerekçesiyle açtığı davada Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesinin 2. fıkrası uyarınca 10 ay hapis cezasına mahkûm edildi. Cezaevinde dört ay kaldıktan sonra, Milli Görüş’çü olmadıklarını açıklayan yenilikçi kanatın temsilcisi Abdullah Gül ile birlikte kurucu başkan olarak 14 Ağustos 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdu. Parti, 3 Kasım 2002’de genel seçimlere girerek yüzde 34.63 oy alıp iktidar oldu.
AKP’nin başarısının sırrı, eski elitin meşruiyet kaynağı olan “modernizmin taşıyıcısı” misyonunu, AB sürecini de kullanarak onların elinde almasında aranmalıdır. AKP, Batı değerlerine yaklaşma ve liberalleşme sürecinde Gülen Hareketi’nin, kendilerinden önce uygulamaya koyduğu stratejiyi adım adım takip etti.. Önce içeride liberallerle ittifak kurulacak, sonrasında ise, Batı üzerinden meşruiyet sağlayıcı ve devlet elitlerini temel meşruiyet kaynaklarından mahrum edici bir yolun tavizsiz savunucusu olunacaktı. Bu durum, Batılı değerleri içselleştirmekten çok, ancak bu şekilde varlıklarını sürdürebileceklerinin bilincinde olmalarına bağlanabilir.
Nitekim Nilüfer Göle, “bugünkü İslamcı hareketler de geleneğin geri gelmesinden çok modernizasyonun bir ürünüdürler” tespitini yapmakta. Gene de Türkiye özelinde İslamcıların, bir tür modernizmi bu denli istekli bir biçimde içselleştirmelerinin arkasında yatan sebep, büyük ölçüde, Özal dönemiyle beraber uygulanmaya başlanan liberal politikalardan ekonomik fayda sağlamış ve kendi burjuvalarını yaratmış olmalarıdır.
Bu yeni burjuvazi ve onun güç verdiği elit, varlığını eski elit gibi devlet ideolojisine sadakate ve devletin ekonomik değeri yeniden dağıtımından aldığı paya değil, büyük oranda serbest piyasaya ve ihracata borçludur. Bu yüzden de, devletin değil sivil toplumun, devletçi ekonominin değil liberalizmin, ulusalcılığın değil küreselleşmeciliğin savunucusudur. AKP, kendisini var eden geleneğin, Erbakan ve Milli Görüş çizgisinden çok, Özal ile başlayan bu yeni Anadolu sermayesi ve eliti olduğunun farkındadır ve bu yüzden Erbakan’a hiçbir referans vermez iken, tüm seçim faaliyetlerinde Menderes ile beraber Özal’ı öncüleri olarak sayar.
Yine de üst kadro, Milli Görüş çizgisi haricindeki İslami hareketlere referans vermekten çekinmez; bir anlamda İslami kimliğini onlar üzerinden yeniden tesis etmeye çalışır. Tayyip Erdoğan, kendisini en fazla etkileyen kişi olarak Necip Fazıl Kısakürek’i gösterecektir. Kuşkusuz bu İslami sosu artırılmış bir İslam-Türk sentezi anlamına gelmekte.
Devletin zorbalığından ve anti-demokratik zihniyetinden şikâyet eden AKP ve Erdoğan;Kürt sorununun adını koydu ve silahların susmasını sağladı. Ancak barış sürecinin kalıcılığı konusunda adım atılamadı. Alevi açılımı başlatılır gibi oldu ancak yol alınamadı. Gayrimüslimlerle ilgili taleplerin karşılanmasında yeterli olunamadı.
Ancak 2011’den özellikle de 2013’ten itibaren AKP iktidarı iç ve dış politikada kutuplaştırıcı bir dil üzerinden Milli Görüş çizgisine döndü. Osmanlı- Cumhuriyet geleneğine uyarak Sünniliği merkezde araçsallaştırdı. Özellikle Erdoğan, içte ve dışta başta dillendirdiği demokratik ilkelerden vazgeçip, ötekileştirici ve anti-demokratik mezhep politikasına sarıldı. Eski rejime göre değişen şey artık topluma üstten dayatılan referansların İslami olmasıydı. AKP, Gezi olayları ve 17-25 Aralık sürecinden sonra yönünü şaşırıyor, eski rejimi sahiplenerek otoriterleşiyordu.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yazarlar
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025