Ümit KARDAŞ
“Özgürlüğe mahkûm olan insan bütün evrenin yükünü omuzlarında taşır, o evrenden ve kendinden sorumludur.” Jean-Paul Sartre
Locke, ne olduğu belirgin olmayan, tek tek bireysel iradelerin toplamı olarak karşımıza gelmesi de mümkün bulunmayan genel irade kavramına atıf yapmaz. Onun için önemli olan iktidarın keyfî davranışlarını frenleyecek sivil toplum düzeninin kurulmasıdır. Bu düşünceyi Habermas geliştirir. Ona göre sivil toplumun kurumsal çekirdeğini, kiliselerden, kültür deneklerinden, üniversitelerden bağımsız medyaya, tartışma kulüpleri, yurttaş forum ve inisiyatiflerinden meslek birliklerine, siyasi partilerden, sendikalara ve alternatif kurumlara kadar uzanan devlet- ekonomi dışı gönüllü birliktelikler oluşturur.
Bu birliktelikler toplumun tümü açısından önem taşıyan konuları keşfeden, değerleri yorumlayan, sorunların çözümüne katkılar getiren “kamusal müzakere” yürütürler ve böylece “kamusal söylem” şekillenir. Bu şekilde sivil toplumun damarlarından geçerek billurlaşan kamusal söylemler iktidarı etkileyen “iletişimsel bir iktidar” üretirler. Bu etki “meşruiyet sağlama” veya “meşruiyetten yoksun bırakma” ile kendini gösterir.
Zordan, baskıdan ve müdahaleden arınmış “siyasal kamusal müzakere” süreci kurumsal güvencelerini “hukuk devleti”nde bulur. Hukuk devleti, iktidarın sadece işlem ve eylemleri yönünden yargı denetimine tabi tutulması değil, bunun ötesinde bütün devlet faaliyetlerinin kamuoyu aracılığıyla “meşrulaştırılmış normlar”a dayandırılmasıdır. Meşru hukuk devleti, tarafsızlaştırılmış ve zordan arındırılmış, kamusal alanın ihtiyaçlarına tabi kılınmış devlettir.
Yetkiye uygunluk ve hukuksal biçimsellik hukuk devletinin ölçütleridir. Rasyonel idare ve bağımsız ve tarafsız yargı örgütlenme ve kamusal müzakere açısından ön-şart niteliğinde. Yasalar ise ilke olarak istisna ve imtiyaz tanıyamaz. Anayasalar, siyasal kamusal müzakerenin zor, baskı ve müdahaleden arındırmışlığını temel hak ve özgürlükler biçiminde formüle ederler. Siyasal kamusal müzakerenin serbestliğini garantileyen bu temel hakların başında medya özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü, dilekçe hakkı, haber alma hakkı ve devlet faaliyetlerinin şeffaf, kamuya açık ve denetlenebilir olması ilkesi gelmekte.
Peki, Batı’da 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına kadar geçen zamanda gerçekleşen bu süreç bizim ülkemizde neden hâlâ yaşanamıyor ve biz hâlâ neden despotik ve otoriter süreçlere savruluyoruz?
Türkiye’de 18. yüzyılın sonundan başlayarak devam eden süreçte Devletin Weberyen anlamda modern bir devlete dönüştürülmesi çabası yaşandı. Rusya’da olduğu gibi Türkiye’de de modern devlet bir bürokratik aygıt olarak transfer edildi. Batı’nın siyasal teknolojisi aktarılırken doğal olarak bu teknolojinin tarihsel- kültürel- toplumsal geçmişini aktarma imkânı bulunmamaktaydı. Bir tespite göre bu durumda bürokratik aygıt kendisini sınırlayacak, gemleyecek, dengeleyecek devlet-dışı oluşumlardan azade kaldığından otoriter rejimlere eğilim gösterdi.
Diğer bir tespite göre Tanzimat’tan bu yana devlet anayasal bir karakter kazanmasına rağmen hukuk devletine dönüşemedi. Çünkü devleti buna dönüştürecek burjuva siyasal kamusu gelişmemişti. Osmanlı Gayrimüslim burjuvazisi Batı’da olduğu gibi bir iç politik mücadeleyle diğer sınıf ve katmanları yanına çekerek devlet üzerinde denetim kuramadı, güçsüzlüğü nedeniyle iç strateji yerine, dıştan destek almayı yeğlemek durumunda kaldı. Nitekim Cumhuriyet döneminde yetişen Müslüman- Türk burjuvazi de baş edemediği siyasal iktidarı Fuat Paşa’nın “yandan kuvvet” teorisine uygun olarak dış destekle frenlemeye çalıştı. Batı’da olduğu gibi siyasal toplumsal müzakere işletilip kamusal söylemler oluşturulamadığı takdirde iktidarları frenleme, dengeleme ve otoriterliğe eğilimi önlemeye imkânı bulunmamakta.
AKP iktidar olduğunda arkasında dayandığı Müslüman bir Anadolu sermayesi ve entelektüel birikim vardı. Ancak iktidarın meşruiyetini dayandıracağı ve dengelenebileceği bir kamusal müzakere alanı yoktu. Bu nedenle AKP iktidar süresinin uzamasının getirdiği yıpranma ve kirlenmeyle birlikte otoriterliğe kaydı ve entelektüel desteğini de kaybetti.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP)
4.06.2025 - Bir ülkeyi yaşanılır kılan adalet ve özgürlüktür!
25.05.2025 - Hukuk devletinin temeli: Adil yargılanma hakkı
11.05.2025 - Türkiye değişebilir mi?
24.04.2025 - İtaatsizliğin erdemi
2.04.2025 - “Meşruiyet"in Kaybı
28.03.2025 - “Gücü, gücü yetene!” dünyası
14.03.2025 - Gücün ve kötülüğün egemen olduğu bir dünyada yaşamak
8.03.2025 - Adaletin yitimi ve toplumsal çürüme
27.02.2025 - Barışın, özgürlüğün, adaletin önündeki engel
20.02.2025
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
Şakir Saat
Benzer şekilde düşünüyorum. İttihatcı darbeci statükocu gelenek,derin devlet taksim olaylarını kullanarak AKP ile hesaplaşma peşinde ve tekrar geriye dönmeyi deniyor. AKP ise eski yapılarla sınırlı bir hesaplaşmaya girdi ve yeni bir statüko oluşturma peşinde.Bunu da salt parlamento çoğunluğunu abartarak yapmağa çalışıyor. Demokrasinin sadece çoğunluğa dayalı bir rejim olmadığını gözardı ediyor.Çoğunluğun iradesinin yanında azınlığın varlığı hak ve özgürlüklerini yaşaması,kendini yaşam içinde ifade etmesi olduğunu sözde kabul edip pratikde gözardı ediyor. Çözüm AKP kitlesinin içindeki değişimci yenilenmeci kesimlerinin bunu dahada farketmesi öne alması ve Türkeyenin değişimci yenilikci demokrat kesimlerinin iki ana yaklaşımın dışında varlıklarını düşüncelerini ve tavırlarını koyabilmeleridir. Taksim eylemini başlatan duyarlı sorumlu insanlarda ortak yaşama sorumluluklarınada bir an önce dönmelidirler. Çözümü şiddetin dışında aramağa devam etmeliyiz.