Ümit KARDAŞ
Türkiye sürekli bir fasit daire içinde dönüp duruyor. Temel ve kadim sorunlarını tartışmaktan, çözüm üretmekten çok sığ, yüzeysel, kırmızıçizgiler içinde kalan tartışmalarla debeleniyor. Çatışma ve gerilimleri besliyor, işbirliği ve uzlaşıyı ret ediyor. Hakikatlerle yüzleşmekten, vicdanını özgürleştirmekten, ruhunu arındırmaktan korkuyor. Sürekli mızmız bir çocuk gibi “biz dövmedik, onlar bizi dövdü”, “onlar bize sövdü biz onun için onların kafasını patlattık” diyerek şikâyet ediyor. Herkesin kendisine düşman olduğunu, bütün dünyanın kendisini bölüp parçalamak istediğini düşünüyor. Sarıldığı ip çocukluk hastalığı kabul edilen ilkel bir milliyetçilik oluyor. Siyasi partiler balığın suda yaşaması gibi milliyetçilik içinde var oluyorlar.
Kültür ve gelenekte sorunları açıkça tartışıp uzlaşmak ve işbirliği yapmak yok. Aksine sorunları ve hakikati gözden uzak tutup, halının altına süpürmek, daha sonra devasa boyutlarıyla ortaya çıktığında da ötekileştirdiklerini yok saymak, aşağılamak, tepelemek var. İdeolojisi ne olursa olsun tekçi bir dayatmayla herkesi benzer hâle getirmek, benzemek istemeyeni çete yöntemleriyle yargısız infaz etmek var.
Gelenek, muhalif ve öteki gördüğünü tuzağa düşürmek, kumpas kurmak, hile yapmak, enseden kalleşçe vurmak, beş on adam toplayıp ellerine geçirdikleriyle bir kişiyi linç etmeye kalkmak üzerine devam etmekte.. Öte yandan mertlik, yiğitlik, erkeklik hamasetinden geçilmiyor.
Osmanlı’dan bu yana hiçbir sorunu uzlaşıyla çözememek ve çok boyutlu sorunları sadece asayiş ve güvenlik zaviyesinden görerek şiddet yoluyla çözmeye çalışmak nasıl bir zihniyet ve kodlama. Hak taleplerini karşılayarak, işbirliğine özendirerek bir çatışmayı önlemek varken 50.000 kişinin ölümüne yol açan bir basiretsizlik ve aymazlığı bitmez tükenmez bir çatışmaya dönüştürmek nasıl izah edilir.
Hiçbir kurumunuz, siyasetiniz, bürokrasiniz, ordunuz, polisiniz, okullarınız, üniversiteleriniz, aileniz demokratik kültür, değer üretemiyor, gelenek oluşturamıyor. Entelektüeliniz yok denecek kadar az. Aydınınız gücün kırmızıçizgileri ya da ideolojik saplantıları içinde konuşup yazıyor. Akademisyeniniz, hukukçunuz daima konjonktürel gücün etkisi ve korkusu altında.
Sivil toplumunuz “sivil” değil, var olan ise cılız. Meslek teşekkülleri, dernekler, vakıflar güce çıkarla veya ideolojik olarak bağlı. Bu nedenle “kamusal müzakere” ortamı yok. Oysa kamusal müzakere iktidar gücünü sınırlayan ve ona meşruiyet sağlayan bir işleve sahip.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi ülkeyi toplumun kılcallarına kadar yayılan koyu bir idari vesayet örgütlenmesiyle, tam bir kolonyal sistemle, merkezden atadığınız valiler ve kaymakamlar aracılığıyla yönetiyorsunuz. Türkiye, dünyada az görülür bir şekilde iç bölgeden yani merkezden katı bir merkeziyetçilikle yönetilmekte. Böyle bir modelle iktidarın dengelenip denetlenmesi mümkün mü? Egemenliği katılımcı bir anlayışla halkla paylaşmadan otoriterliği engellemek mümkün değil. Ne yazık ki bu mesele bir demokrasi meselesi olarak değil sadece Kürtlerin dile getirdiği onlara ait ve ülkenin bölünmesine neden olacak bir sorun olarak algılanıyor ya da algılatılıyor. Oysa bu mesele tam anlamıyla ülkenin demokratikleşmesiyle ilgili. Türkiye siyaseti, akademisi, medyası ve sivil toplumu ademimerkeziyet meselesinin çoklu ve katılımcı bir demokrasi için ne kadar hayati olduğunun henüz farkında değil.
Tablo ortada. Bundan sahih bir demokrasi ve meşru bir hukuk düzeni çıkmaz. Siyaset kadrosu yetersizlikleri, çapsızlıkları ve zihniyet kodları nedeniyle toplumun sorunlarını uzlaşarak çözemiyor.. Hakikatler devlet sırrı adı altında gizleniyor, hırslar dizginlenemiyor. Peki, toplum kendi içinden yeniden inşayı yapacak, uzlaşıyı ve işbirliğini sağlayacak insanları ve örgütleri çıkarabilecek mi? Bunu beceremezsek faşizme eğilimli bir otoriter rejimde birbirimize zarar vermeye devam eder, siyasi birliği ve barışı sağlayamayız.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yazarlar
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025