Ümit KARDAŞ
Korona (COVİD-19) küresel virüs salgınına ilişkin alınması gereken tedbirler, yaşananların muhtemel sonuçları tartışılıyor. Sistemin bir virüs karşısında nasıl etkilenebildiğini, nüfus yoğunluğunun ve sosyal temasın olduğu yerlerde hak ve özgürlüklerin nasıl kullanılamaz hale geldiğini, hayatta kalma güdüsünün insanı her alandan nasıl tecrit ettiğini yaşıyoruz.
Aslında insanlığın yaşadığı bu endişe ve kısıtlanma halinden çıkarması gereken dersler, sisteme ilişkin düşünmesi gereken konular, cevabını araması gereken sorular bulunmakta.
İnsan güç, para, mevki ve şöhretin, bunlara yönelik ego ve hırsın, öldürerek yaşamanın dayanağını oluşturan savaşların ne kadar önemsiz olduğunu idrak edebilecek mi? Doğayı içinde yaşayan canlılarıyla temel alan yeni bir dünya paradigması inşa etme becerisini gösterebilecek mi? Korona virüs salgınını bir fırsata çevirebilecek mi?
İnsan, yenemediği korku ve hırslarıyla yarattığı para, din, ulus-devlet, sınır, bayrak, marş ortak mitleriyle bir yanılsama dünyasında yaşamaya devam edecek mi?
Güne şiirle, şarkıyla, doğanın fısıldadığı ezgileri dinleyerek başlayabilseydik, güzellikleri fark edebilme, kötülük yerine iyilik yapma, başkasının acısını hissedebilme ve sevebilme yetimizi geliştirme yolunda çok yol kat etmez miydik?
100 bin yıl önce yeryüzünde en az 6 farklı insan türü varken günümüzde sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak? Para hangi serüvenlerden geçerek herkesin güvendiği tek şey haline geldi? Homo Sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü? Neden çoğu toplum erkek egemen? Güç ve parayı elde etmekte çaba ve başarı gösteren Sapiens, neden bu gücü iyiliğe ve mutluluğa dönüştürmekte başarısız?
Yuval Noah Harari bize bu soruları sordururken “Tarım Devrimi”ni tarihin en büyük aldatmacası olarak niteliyor. Bu değişimle Sapiens, doğayla kurduğu uyumu bozarak, açgözlülük ve hırsa kapılmış ve yabancılaşmaya doğru hareket kazanmış durumda.
Avcı-toplayıcılar için gökyüzü, dereler, ağaçlar, tepeler yani tüm doğa, evleri gibiydi. Yaşadıkları ve gezindikleri alanda fazla değişiklik yapmamışlardı. Oysa çiftçiler ormanları yok etmeye, kanallar açmaya, meyve ağaçları dikmeye, çitler çekmeye, duvarlar örmeye, hendekler kazmaya, böylece yapay insan adacıkları yaratmaya başladılar. Harari’ye göre etkileri çok geniş bir devrim gerçekleşmiş, Sapiens benmerkezci özelliğini göstermeye başlamıştı.
Avcı-toplayıcılar doğanın sırlarını biliyorlardı. Hayatta kalmaları buna bağlıydı. Zamanlarını çeşitli faaliyetlerle geçirebiliyor, açlık ve hastalıklarla az karşılaşıyorlardı. Oysa tarımla gelen düzen çiftçilere daha zor bir hayat sunuyordu.
İnsanlar çok emek isteyen buğday için kayalık ve çakıllı toprakları temizleyerek gün boyu çalışmaya başladılar. Toprağı tezekle beslemek ve su taşımak zorunda kaldılar. Küfle, çekirge sürüleriyle mücadele ettiler. Dahası bedeni bu tür işler için evrilmemiş olan Sapiens, bu uğraşlardan sonra bilmediği hastalıklara maruz kaldı.
Ağaçlara tırmanan, hayvan kovalayan Sapiens, topraktan kaya sökmeye, su taşımaya başlamıştı. Nitekim eski iskeletlerin incelenmesinden, tarıma geçişin bel fıtığı, kireçlenme ve omurga ağrılarına neden olduğu görüldü. Buğday tarlalarının yanına kalıcı barınaklar kurulmaya başlandı. Böylece Sapiens eve girmiş oldu.
İnsanlar tahıllarla beslenirken bağışıklık sistemlerini zayıflattıklarını, kalıcı yerleşimin ise salgın hastalıklar için bir üreme alanı oluşturduğunu anlamadılar; kuraklığın tehlikeli sonuçlar doğuracağını, gıdanın korunması için savunma duvarları oluşturmak gerektiğini düşünemediler. Sapiens tuzağa düşmüştü.
Çiftçilerin gelecek korkusu, endişeyle gıdaları saklamalarına neden oldu. Kuşkusuz tarıma geçişin en önemli sonucu büyük ölçekli politik ve toplumsal sistemlerin kurulmasıydı. Çiftçiler çok çalışmalarına rağmen ekonomik bir güvenceye kavuşamadılar. Yöneticiler ve seçkinler, emekle üretilen gıdayla beslenip çiftçileri zor bir hayata mahkûm ettiler.
Bu siyaset savaşlara neden olurken, sanat ve felsefe alanında gelişmeler yaşandı. Kaleler, anıtlar, tapınaklar, saraylar köylü yığınlarının emeği üzerinden var edilmiş oldu. İnsanlar arasındaki işbirliği ağları, genellikle baskı ve sömürüye dayalıydı. Gıdanın fazlası kralları, askerleri, filozofları, sanatçıları ve din adamlarını doyurdu.
Tarımın ortaya çıkmasıyla şehir devletleri ve imparatorluklar oluşurken, insanlar tanrılar, sınırları olan ülkeler, büyük şirketler üzerinden “yeni ortak mitler” yaratarak toplumsal bağları sağlamış oldular.
Harari, bugüne kadar gelen sistemin doğurduğu iletişim ağlarını “hayali düzenler” olarak nitelemekte. Sistemin sürekliliğini sağlayan toplumsal kurallar ortak mitlere olan inanca dayanmakta.
İkinci Tarım Devrimi aslında Sanayi Devrimi’nin yarattığı ucuz enerji ve hammaddeyle bağlantılı ortaya çıkmış bulunmakta. Tarım, traktörler, yapay gübreler, sanayi tipi zirai ilaçlar ve hormonların devreye girmesiyle hızla sanayileşirken üretimde patlama meydana geldi. Soğutucular, uçaklar gıdaların korunarak en uzak yerlere ulaştırılmasını sağladı.
Hayvanlar üretim bantlarında mekanikleştirilerek eziyete uğramakta. Hayvanların hayatlarının uzunluğu ve kalitesi ise kâr hesaplarına bağlı. Geniş bir alanda beslenmek, sosyal hiyerarşilerini belirlemek, yuva yapmak gibi güçlü istekleri olan tavuklar hareket edemedikleri dar alanlarda beslenerek bekliyorlar.
Süt ineklerinin çoğu hayatlarının tamamını kendi idrar ve dışkılarının içinde makinelere bağlı olarak geçiriyor. Bir taraftan besin, hormon, ilaç verilirken diğer taraftan başka bir makine sütlerini sağıyor. Bilimsel araştırmalara göre bu hayvanlar fiziksel acı hissediyorlar ve duygusal sıkıntılar yaşıyorlar.
Modern kapitalist ekonomi sürekli bir çeşitlilik içinde üretimi artırırken, üretilenlerin de birileri tarafından tüketilmesini istiyor. Tüketimcilik yeni bir etiğe bağlanıyor. Tüketimcilik popüler psikolojiyle de el ele vererek insanlara hazzın iyi, tutumluluğun ise kişinin kendini baskılaması olduğunu düşündürtmeyi başardı ve herkes çok iyi tüketici haline geldi.
Bu durumu “kapitalist-tüketimci etik” olarak kavramlaştıran Harari, bu etiğin ideallerini şöyle vurguluyor: “Bu yeni etik, zenginlerin yaşamlarını açgözlü ve daha fazla para kazanmakla uğraşarak geçirmeleri, geniş kitlelerin de arzularını ve tutkularını gidermek için daha fazla satın almaları koşuluyla cenneti vaat ediyor. Bu, tüm yapılması buyurulanları inananların yerine getirdiği tarihteki ilk dindir. Peki, bunun karşılığında cennete ulaşacağımızı nereden biliyoruz? Çünkü televizyonda öyle gördük.”
Para farklı zamanlarda farklı yerlerde icat edilirken, yaşanan zihinsel bir devrimdi. Sapiens, insanların ortak hayal gücünde yeni bir gerçeklik yaratmıştı.
Hıristiyanlar bir dönem bastıkları farklı paralarda Arapça “Allah’tan başka Tanrı yoktur, Muhammed Allah’ın elçisidir” sözcüklerini kullandılar. Hıristiyanlar bu paraları kullanırken Kuzey Afrika Müslümanları, üzerinde İsa ve Bakire Meryem’in olduğu paraları vergi olarak topluyorlardı.
Harari bu durumu şöyle değerlendirmekte: “Dini inançlar konusunda uzlaşamayan Hıristiyanlar ve Müslümanlar paraya inançta anlaşıyordu. Çünkü din bir şeye inanmamızı isterken, para başkalarının da bir şeye inandığına inanmamızı ister (…) Para dilden, devlet yasalarından, kültürel yasalardan, dini inançlardan ve toplumsal alışkanlıklardan daha açık fikirlidir (…) ayrıca din, cinsiyet, ırk, yaş, cinsel yönelim üzerinden ayrımcılık da yapmaz.”
Bugünün hayali düzeninde para nadir bulunuyor. Gerçekte var olan para miktarı bilgisayar ortamında dolaşan paranın onda biri kadar. Tüm paranın %90’ı hayali olarak sadece sanal âlemde gözüküyor. Sapiens, mitlere dayalı hayali düzende, hayali parayı ortak mit haline getirmeyi başarmış durumda.
Kapitalist dünya reklam bombardımanıyla daha çok satın almaya ve tüketmeye özendirirken, daha çok isteme bizi tatminsiz ve mutsuz kılıyor. Bu döngü egomuzu ve hırsımızı kamçılıyor. Ego ve hırs bizi kontrol altına alırken ne empati yapabiliyoruz ne güzellikleri fark edebiliyoruz ne de mutluluğu tadabiliyoruz.
Uluslardan çok dünyada yaşayan insanların birlik olmasına ihtiyaç var. Artık olumlu olumsuz her şey küresel bağlamda yaşanmakta. Ulus-devlet modelinin ve milliyetçiliğin hiçbir anlamının kalmadığı bir çağda yaşıyoruz.
İnsanın yarattığı sistem kendi sonunu getirme tehlikesi taşımakta. Yapay zekâ ve biyo-teknolojinin ulaşacağı noktalar insanlığı nereye götürecek? İnsan biyoloji ve sibernetik alanlarında fikir üretebilecek bilgiye sahip olmadığı gibi demokratik yapıların da yeterince hızlı veri toplama ve işleme yeteneği bulunmadığından siyasetin sorunlara çözüm üretme kapasiteleri sınırlanmış durumda.
Yapay zekâlı ama bilinçsiz robotların bizi bizden daha iyi tanıyabilecekleri bir dünyada hayatımız nasıl olacak? Kaotik bir dünyada söz konusu gelişmeler ve ihtimaller içinde insan ne anlam ifade edecek? Sapiens’ten bu yana insan birçok değişim yaşamasına ve kazanımlar elde etmesine rağmen barış ve huzuru sağlayamadı ve mutluluğunu arttıramadı.
İnsan, küresel ısınmaya, çevre ve doğa kirliliğine neden olan eylemleri sonucu doğal ortamını yok ederken kendi sonunu da hazırlamakta. İnşa ettiği sistemle cehennemini yaratırken her gün yeniden dirilerek yanmakta ve başka insanların da cehennemi olmakta.
Savaşlar, kıyımlar, katliamlar… Kadınlara yönelik öldürme eylemleri, gençlerin savaşta ölmeleri ya da sakat kalmaları, intiharlar.
İnsan içinde var olduğu gezegeni kendi içindeki cehennemle yakmaya devam edecek mi? Her şey en başa mı dönecek? Yoksa kendini yok etmeye götüren bu süreçte ilerlerken bir uyanış mı yaşayacak? İnsan “Korona”nın sunduğu fırsatı kullanabilecek mi?
Yazarlar
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025