Ümit KARDAŞ
Anayasal düzeyde uzlaşma sağlayabilmiş toplumlar kadim sorunlarını önemli ölçüde çözerek toplumsal enerjilerini gelişme ve kalkınma yönünde seferber edebildiler. Türkiye ise neredeyse 143 yıldır uzlaşma ve barış koşulları içinde yaşayabileceği bir Anayasayı oluşturamamış durumda.
Yalancı baharlarla geçen bu sürede farklılıklarla birlikte yaşama konusunda uzlaşma sağlanamadı. Anayasa yapma süreçlerine toplumun katılması düşünülmediğinden anayasal metinlerin toplumsal meşruiyeti olmadı. Ayrıca yapılan Anayasaların hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemelerine pratikte uymama alışkanlığı normalleşti.
Bugün gelinen noktada siyasi ahlak yerlerde sürünürken, hukuk güvenliği yerini keyfiliğe ve polis devlet uygulamalarına bırakmışken, betonlaştırılan şehirlerde yağmurlar yolları yarar, altgeçitleri, dükkânları basarken, ormanlar ve doğa yağmalanırken, sendika yöneticileri güç ve çıkarlarını iktidarla paylaşıp çalışanları enflasyona ezdirirken, işsizlik azami seviyeye çıkmış, halkın alım gücü düşmüş ve ekonomi durgunluğa girmişken sıfırdan bir inşanın zamanı gelmiş demektir.
Siyasi, hukuki ve ekonomik çöküşün bir arada yaşandığı bu dönemde, artık eskinin referans alınmadığı yeni bir toplumsal sözleşmenin boş bir sayfaya uzlaşılarak yazılması ihtiyacının ortaya çıktığı açık. Toplumda hissedilen bu ihtiyacın siyasete de yansıdığı görülmekte.
Türkiye’nin gündemini önümüzdeki süreçte uzlaşmaya dayalı Anayasa inşası tartışmaları meşgul edecek. Bu nedenle katkı sunma amacıyla birkaç yazımı bu konuya ayıracağım.
Uzlaşmaya dayalı anayasanın hangi yöntemle inşa edileceği ve muhtevasının nasıl oluşturulacağını açıklamadan, niçin bu noktada bulunduğumuzu anlayabilmek için Batı Anayasacılığıyla Osmanlı Anayasacılığını karşılaştırmanın yerinde olacağı kanısındayım.
Batı kökenli bir kavram olan Anayasaların temelinde parlamento oluşturma hareketleri ile hak ve özgürlük istemleri yatar. Hak ve özgürlük bildirilerinin ilki İngiltere’de Kral Yurtsuz Jean tarafından kabul edilen 1215 tarihli Manga Carta Libertatum’dur.
Özgürlük Büyük Şartı’nın 12. ve 14. maddelerine göre kral feodal beylerden ancak rızalarıyla yeni vergi alabilecekti. 39. maddeye göre kral özgür kişileri mahkeme kararı olmaksızın tutuklayamayacak, mallarına el koyamayacak , sürgüne gönderemeyecekti. 41. maddeye göre tüccarlar serbestçe ticaret yapabileceklerdi.
1628 tarihli Petition of Rigths (Haklar Dilekçesi) ile vergi alınması kanuna bağlandı.1679 tarihli Habeas Corpus Act ile de İngiliz yurttaşlarına keyfi tutuklamalara karşı hukuk güvenliği sağlandı.
1689 tarihli Bill of Rights (Haklar Bildirisi), monarşi karşısında parlamentonun yetkilerini arttırırken, 1701 tarihli Act of Settlement ile kralın parlamento üzerindeki yetkileri sınırlandı.
İdeolojik yaklaşımlardan uzak olan bu metinlerin ortak amacı bir yandan parlamentonun yetkilerini arttırarak, siyasi özgürlük alanını genişletmek, diğer yandan hak ve özgürlüklerin başta monark olmak üzere bütün kurumlar karşısında hukuku güvenliğiyle korunmasını sağlamaktı.
Tüm bu belgelerin ve yargı organlarının katkılarıyla ortaya Common Law denilen İngiliz ortak hukuku çıktı. Siyasi iktidarlar ortak hukuka uymayı bir zorunluluk saydılar. İngiltere’de özgürlük anlayışının doğup gelişmesinde ve korunmasında İngiliz hâkim ve avukatları çok önemli bir rol oynadılar.
Avrupa ülkelerinde ve özellikle Fransa’da hâkimler yarı memur durumundayken, İngiltere’de hâkimlik egemen bir kurumdu. Hâkimler de avukatlar da halkın hak ve özgürlüklerini korumayı bildiler.
İngiltere’de özgürlüklerin düzene sokulması gibi bir sorun olmayıp, söz konusu olan bu özgürlüklerin korunmasıdır. Bu nedenle İngiltere’de özgürlükler de diğer kavramlar gibi muhafazakârdır.
İngiltere’de bu gelişmelerin sonucu yazılı bir anayasa oluşturulmadı. Her ne kadar son zamanlarda İngiltere’de yazılı bir anayasa yapılması tartışılıyor olsa da Common Law, bugüne kadar İngiliz yurttaşlarının hak ve özgürlüklerinin güvencesi olmayı başarmış durumda.
Amerika’ya ayak basanlar, özellikle İngiltere’ den göç edenler püriten inançlarını da birlikte götürdüler. Bunun anlamı Tanrının kendilerini doğuştan özgür varlıklar olarak yarattığına inanmalarıydı.
İngiliz belgelerinin de Amerika’da önemli etkileri oldu. Ancak Amerikan belgeleri İngiliz belgelerine göre evrensel bir karakter taşırken, Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ni etkiledi.
Kongre, Mayıs 1776 tarihli çağrısıyla her koloninin kendi anayasasını yapma önerisinde bulundu ve Virginia bu öneriye önce uyarak anayasasını hazırladı, bu anayasanın başına da bir haklar bildirisi (bill of rights) ekledi.
Kongre, kolonilerin İngiltere ile her türlü siyasal bağı kopardığını ve bağımsız olduğunu ilan ettiği 4 Temmuz 1776 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’nde, Virginia Haklar Bildirisi’nin ilk üç maddesini büyük ölçüde yineleyen bir çizgi izledi.
4.Temmuz. 1776 tarihinde kaleme alınan Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’nin başlangıcında insanların doğuştan bir takım hakları olduğu belirtiliyordu.
”Bütün insanlar eşit yaratılmıştır. Yaradan, her insana kimsenin elinden alamayacağı bir takım haklar bağışlamıştır. Yaşamak, özgürlük, mutluluğu arama bu haklardandır. Yönetimler bu hakların korunması için insanlarca kurulmuştur.”
Bu bildiri Philadelphia Anayasasına esas oluşturdu.1787 tarihli Anayasa önsöz, alt bölümler içeren 7 madde ve 27 yasa değişikliğinden oluşmakta. Anayasanın temel referansı John Locke’a uzanmakta.
“Bütün insanlar doğuştan hür ve bağımsızdır. İnsanların doğuştan bir takım hakları vardır, topluma katılmakla bunlardan yoksun kılınamazlar.”
Amerika’da iktidar yurttaşların haklarını koruyan bir kurumdur.
Ayrıca Anayasa, bağımsız eyaletlerin haklarını da güvence altına alarak ABD’nin federal sistemini tesis etti.
Fransa’da 1789 döneminden önce mutlak krallık yönetimi söz konusuydu. Fransa’da İngiltere ve Amerika’da olduğu gibi hak bildirileri olmadığından özgürlüklerden de söz açılamıyordu.
Devrimden sonra kurucu meclis evrensel niteliği bulunan ve Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’nden de etkilenmiş olan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisini açıkladı. Bildiriye göre doğal haklar kutsal, vazgeçilemez, aktarılmaz haklardı. Devletin amacı bu hakları korumaktı..
Her üç ülkede ortaya çıkan belgelerin ve anayasaların ortak yönü özgürlüğün insanın özüne bağlı, ondan ayrılamayacak bir kavram olarak ele alınmasıdır. Siyasi iktidar özgürlüğü ortadan kaldıramaz, onlara dokunamaz. Özgürlük iktidarın ortaya çıkmasından önce vardı. Siyasi iktidarın görevi insan hak ve özgürlüklerinin kullanılmasını sağlamaya yönelik olarak hukuk güvenliği sağlamaktır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ise özgürlüklere dayalı bir insan hakları öğretisi var olamadı. Osmanlı İmparatorluğu’nda insanın önemi ancak 19 uncu yüzyıl ortalarında anlaşılmaya başlandı.
Batı’da siyasi iktidarın sınırını belirlemek daha önce başlamıştı.1789 devrimiyle hukuk önünde eşitlik, 1848 devrimiyle de ekonomik eşitlik ilkeleri yaşama geçmişti. Oysa Osmanlı İmparatorluğu’nda insan hakları doktrini 19 uncu yüzyılın ortalarına doğru kendini duyurmaya başladı.
Batı’daki köklü dönüşümlerin gerisinde hem düşüncenin gücü ( özgürlük, eşitlik, liberalizm, demokrasi ) hem de maddenin gücü (sınıfsal ve siyasal mücadele) yatar. Bu kazanımlar bir mücadele süreci sonunda elde edildi. Batı’da belirleyici rolü feodal- aristokratik kurumlara karşı halk sınıflarını da arkasına alan burjuvazi oynadı.
Osmanlı İmparatorluğu’nda bu gelişmeler Batı’da olduğu gibi olmadı. İmparatorlu’ta ne bu anlamda bir düşünce gücü vardı ne de iktidarın sınırlanmasının ve hak ve özgürlüklerin mücadelesini verecek sınıflar bulunmaktaydı.
III. Selim’in tahta çıktığı tarih olan1789’dan itibaren 1918 yılına kadar geçen dönemde temel kaygı çok uluslu İmparatorluğu sürdürmek oldu.
Batı, Amerikan ve Fransız devrimlerinden sonra Anayasacılığın birinci dalgasını yaşadı. (ABD, Fransa, İsveç, Norveç, Hollanda, Yunanistan) Bu sırada Osmanlı İmparatorluğu’nda bireysel hak ve özgürlükler tanınmıyor, kulluk sistemi devam ediyordu.
Kanun önünde eşitlik hakkı söz konusu değildi. Hukuk güvenliği, can ve mal güvenliği yoktu. Bu durumdan çıkış daha çok dış, bir ölçüde de iç etkenlere dayalı olarak 1839 tarihli Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile sağlanmak istendi.
Bu belge hükümdardan gelen tek yanlı bir işlem olarak ferman niteliğindeydi.
Ferman, kişi hak ve özgürlükleri bakımından eksik ama geç de olsa başlangıç olarak önemli bir liste getirmekteydi.
Eksiklik liberalizmin henüz kökleşmemesinden ve burjuva sınıfının yokluğundan kaynaklanmaktaydı. Ancak kanun önünde eşitlik, kişi dokunulmazlığı ve güvenliği, eşitlik, can ve mal güvenliğinin sağlanması gibi kavramlar fermanda yer alıyordu.
Tanzimat döneminde genel ilkeleri gösteren Ferman’ın uygulanabilmesi için başka reform fermanları çıkarıldı. Bunların en önemlisi tamamen dış etki ürünü olan Islahat Fermanı’ydı. Bu fermanın hedefi Müslüman olmayan uyruklar için eşitlik getirmekti.
Bu iki önemli ferman da anayasa niteliğinde olmayıp, Amerikan ve Fransız bildirilerinin işlevini görmüşlerdi. Bu dönemde Batı 1830 ve 1848 devrimleriyle anayasacılıkta ikinci dalga dönemini yaşıyordu.(1831 Belçika,1848 Fransa ve İtalya,1850 Prusya)
İmparatorluğun Meşrutiyet’e geçişinde Batılı devletlerin rolü olduğu kadar, Balkan Anayasacılığının da etkisi oldu. Romanya (Eflak-Boğdan Özerk Prenslikleri )1834’te bir anayasal belgeyle seçime dayalı bir sisteme geçti.
Sırbistan(özerk prenslik) 1869’da ilk anayasasını yaptı. Yunanistan’da anayasal yaşam genç Yunan burjuvazisinin önderliğinde 1844 Anayasası ile başladı.1864 Anayasası ile de parlamenter rejime geçildi.
Böylece kendisi bir anayasaya sahip bulunmayan Osmanlı Devleti, kendine bağlı özerk prensliklerin anayasal düzenlemelere geçmelerinin onaylayıcısı oldu.
Osmanlı Devletinin ilk anayasal belgesi 1876 tarihli Kanun –i Esasi oldu. Kanun-i Esasi kişisel haklar ve hukuki güvenceler bakımından önemli yenilikler getirmişti. Ancak Kanun-i Esasi’nin bir anayasa olup olmadığı tartışmalıdır. Münci Kapani’ye göre Kanun-i Esasi gerçek bir anayasa değil, millete bağışlanmış bir berattır.(Charte Constitutionelle )
1876 Kanun-i Esasi’sinde 1909 yılında yapılan önemli değişikliklerle II Meşrutiyete geçildi ve monarşi gerçekten sınırlandı. Devlet aygıtının yeniden düzenlenişi ve kişi hakları açısından ilk kez parlamenter anayasal bir monarşi kuruldu.
1918’ den sonrası ulusal devletin kurulabilmesi sorununun yaşandığı dönemdir. Bu dönemde 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (anayasa ) kurtuluş mücadelesinin bir anayasa ile hukuki bir zeminde sürdürülmesi iradesinin bir ürünü oldu. Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025