Ümit KARDAŞ
“Sıfırdan Anayasa İnşa” sürecine ilişkin yazdığım yazı dizisinin bu bölümünde, 2011-2012 yıllarında görev aldığım “Yeni Anayasa Platformu”nun (YAP) Güney Afrika’da yaşanan süreci gözeterek yaptığı çalışmalar sonucu ortaya çıkan sonuç ve önerileri aktaracağım.
2011-2012 dönemi Türkiye’de yeni bir anayasanın oluşturulma umudunun yeşerdiği yıllar oldu. YAP, Türkiye'nin yakalamış olduğu tarihi fırsatı doğru değerlendirerek; özgürlükleri güvenceye alan, devleti özgürlüklerin yaşama geçirilmesinde etkin bir aygıt haline getiren, halkın iradesini yansıtacak meclisi en üst karar organı kabul eden, toplumun tüm renklerinin siyasal yapıya yansımasını sağlayan, bireysel özgürlükleri ve demokratik siyasal işleyişi güvenceye alan bir anayasa oluşması için halkın katılımını sağlamaya çalışmak için yola çıktı.
Halkın sürece katılımını sağlamak için birçok il ve ilçeye gidildi. Benim de görev aldığım toplantılara herkes kendi imkânlarını kullanarak katıldı. Gidilen yerlerin belediyelerinden ve meslek örgütlerinden salon desteği alındı. Duyurular yapıldı.
Halkın yeni bir anayasa oluşturulurken fikrinin alınması ilgi ve heyecanı arttırmıştı. Salona bir kürsü kondu. Sadece kısa bir konuşmayla anayasanın ne anlama geldiğini anlatarak sözü gelen misafirlere bıraktık. Hayatında bir kürsüden topluluğa karşı hiç konuşmamış her düşünceden, her kesimden insan söz aldı.
Değişik görüşteki insanlar birbirlerini saygıyla dinlediler. İnsanlardan bizi heyecanlandıran değişik ve anlamlı öneriler ve talepler geldi. Halkın bu şekilde süreçlere katılmasının demokratik alışkanlıkların ve kültürün oluşmasına ne kadar etkili olabileceğini gözlemlemiş olduk.
Türkiye genelindeki toplantılardan elde edilen öneri ve talepler uzman kişilerce tasnif edilerek sonuçlar çağrıyı yapan Anayasa Çalışma Grubuna gönderildi. Bu aşamada KONDA desteğini esirgemedi.
Sıfırdan yeni anayasa fikrini geliştirmek amacıyla toplumsal yaşamın her alanından gelen uzman kişilerden oluşan AÇG’nin ülke ve dünya gerçekliklerini dikkate alarak, evrensel değerleri de hesaba katarak, anayasa toplantıları kanalıyla gelen talepler doğrultusunda yeni anayasanın genel esaslarının ne olması gerektiğine ilişkin hazırladığı raporlar siyasi partilere, hükümete, TBMM Başkanlığı’na sunuldu.
Amaç; sıfırdan anayasa inşa sürecinin nasıl işleyebileceğini siyasi partilere, hükümete ve meclise göstererek siyasetin öncülüğünde toplumda yaratılacak bir heyecanla halkın katılımını sağlayacak yolun açılmasını sağlamaktı. Ancak ne iktidar ne de muhalefet bu fırsatı değerlendirebildi.
Anayasa Toplantıları'nda halktan özetle şu görüşler geldi:
-Anayasayı oluşturacak ruh, toplumun bütün kesimlerini içine alacak çoğulcu bir ruh olmalı.
-Çerçeve çizen, kısa ve öz bir anayasa olmalı.
-Anayasayı halk yapsın, uzmanlar kaleme alsın.
-Yeni anayasayı surların arkasında yaşayanlar yapmasın.
-Anayasaların ön yargılardan uzak, ön yargılardan kurtulmuş ya da ön yargılarını bir kenara bırakabilen insanlarla hazırlanması gerekir.
-Anayasa yapılırken toplum değerleri iyi tanınmalı ve bu değerlere önem verilmeli.
-Anayasa katılımcı bir yolla yapılmalı.
-Bana anayasa verme, anayasa yapmayı öğret.
-Seçim barajı kaldırılıp yeni oluşacak hükümetin anayasayı hazırlaması lazım.
-Anayasa, tek bir partinin hazırladığı bir anayasa olmamalı.
-Anayasada yeni bir anayasa yapmayı engelleyecek hiçbir hükmün olmaması gerek.
-Yeni anayasanın ismi, anayasa değil, sivil bir anayasa olduğuna dair gönderme yapacak şekilde, yeni bir isimle adlandırılmalıdır.
-Gerçekten demokrat, Kürtleri de, Alevileri de, Sünnileri de kendi içine alabilen, Türkiye Cumhuriyeti’nin 70 milyonunun her bir ferdini 70 milyonun her bir hissiyatını içine alabilen bir anayasa olması en büyük temennimdir.
-Devlet merkezli değil, insan merkezli, ideolojisiz, sivil bir anayasa olmalı.
-İnsanı devlete karşı koruyan bir anayasa olmalı.
-Anayasasız bir toplumu hazırlayacak bir anayasa olmalıdır.
-Kutsanmış kişi, din, dil, cinsiyet, ırk, sınıf, kavram, kurum içermesin.
-Ötekileştirmenin önünü kapayan bir anayasa istiyorum.
-Cinsiyetsiz, kimliksiz, dinsiz, ideolojisiz ve çatışmacı bir dili barındırmayan bir anayasa olmalı.
-İçinde “ancak”lar bulunan bir anayasayı asla kabul etmiyorum.
-Baba anayasası değil bütün evlatlarını aynı şekilde kucaklayan ana anayasa istiyorum.
-Türkiye halkı artık “özgür olmakta özgürdür”, sözüyle bitecek bir anayasa diliyorum.
-Tüm toplulukların düşüncelerini rahatlıkla ifade edebileceği, yalın, adil, yalnızca temel ilke ve kavramların yer aldığı bir anayasa istiyorum.
-Katılımcı bir yöntemle daha yeni, özgürlükçü, eşitlikçi, barıştan yana, savaşın olmadığı, silahlarla kanın akıtılmadığı, her eve polislerin girmediği bir anayasa yapılabileceğine inanıyorum.
-Ben, insanların birbirleri uğruna ölmelerini değil yaşamalarını her zaman metheden bir anayasa istiyorum.
Toplumun çeşitli kesimlerine dahil katılımcıların YAP toplantılarında dile getirdiği yukarıdaki talepler, yeni anayasa yapılırken izlenmesi gereken yöntemle ve anayasanın ruhuyla ilgili ipuçları sunmakta. Bunları aşağıdaki gibi sıralanarak değerlendirildi:
Öncelikle, 2. talepte yer alan “toplum değerleri” vurgusuyla, yeni anayasanın yapım sürecinde toplumsal dayanışmanın ve farklı kimliklerin yan yana duruşunun istendiğini söyleyebiliriz. Toplumdaki farklı kimliklere ait geleneklerin birbiriyle kuracağı dayanışmadan yola çıkarak, farklı unsurlar arasındaki uyuşmazlıkların değil, bu unsurların birlikte yaşama arzusunun etkili olması önemli görülmekte.
“Bana anayasa verme anayasa yapmayı öğret” talebine çok dikkat etmeliyiz. Çünkü bu talep, birtakım temsilciler aracılığıyla değil, isteyenlerin doğrudan sürece eklenebileceği bir katılımcılık modeline işaret ediyor.
Yukarıdaki talepler halkın yeni anayasanın yapımında ordu, yargı ya da idari bürokrasi gibi çeşitli kurumları değil, sadece siyasetçileri ve meclisi muhatap aldığını ortaya koyuyor. “Yeni anayasayı surların arkasında yaşayanlar yapmasın” ifadesi de bunun net göstergesi. Ayrıca muhataplarını meşru sayabilmek için, doğrudan halkın görüşlerini dikkate almaları gerektiğini özellikle vurguluyor.
Yeni anayasanın katılımcı bir biçimde yapılabilmesi için, yeni bir anayasaya yönelik çalışan farklı sivil girişimlere ait çabaların birleştirilmesi ya da eşgüdümlü hale getirilmesi gerekli görülüyor.
“Toplumsal kuruluşlar ve/veya üyeli örgütler yeni anayasaya ilişkin görüşlerini tabanlarındaki tartışmalar ve üyelerinden aldıkları taleplerle oluşturmalılar.” Bunun taleplerde vurgulanan bir nokta olduğuna dikkat etmeliyiz. Bununla birlikte, metnin kaleme alınması sırasında uzmanlardan yardım alınması gerektiği de dile getirilmekte.
Taleplerde, seçim barajının yarattığı meşruiyet eksikliğine de dikkat çekiliyor. Bunun için bu eksikliği giderecek araçların üretilmesi önem taşıyor.
Halk hem yeni anayasa istiyor, hem de bu yeni anayasada bile daha sonra daha yeni bir anayasa yapmayı engelleyecek hükümler olmasın diyor. Diğer bir deyişle, halk yeniden ve yeni baştan anayasa yapma hakkının her zaman güvence altında olduğu bir hukuk düzeni istiyor.
Yeni anayasanın, önceki anayasalardan farklı olarak, halka ait olduğunu gösteren bir işaret isteniyor. Bu, anayasanın başlığına eklenecek bir ifade olabileceği gibi, anayasanın girişine yazılabilecek kısa bir metin de olabilir.
Bu değerlendirme doğrultusunda AÇG aşağıdaki yöntemi önerdi:
-Kuruculuk “halkla başlayan, meclisle devam eden ve halkla biten” bir süreç olarak tanımlanmalı.
-Mecliste ortaya çıkacak temsil eksikliğini gidermek üzere, parlamento dışı siyasi partileri de anayasa yapım sürecine katacak mekanizmaların oluşturulması gerekir.
-Yeni anayasa yasalaştırma süreci eski anayasadan bağımsız olarak, onu referans almaksızın, özgün bir meclis kararı ile yürütülmeli.
-Halkın doğrudan görüşlerinin alınması esastır. Bu amaçla uygun araçlar ve olanaklar yaratılmalıdır. Meclis başkanlığının inisiyatif almasıyla yönetilecek süreç, tüm siyasi görüşlerin sürece müdahil olduğu ve halk taleplerinin merkeze alındığı bir yöntemle yürütülmeli.
-Yeni anayasa için sadece siyasal ve hukuki meşruiyet yetmez. Toplumsal meşruiyete dayanma zorunluluğu, halkın görüşlerini doğrudan ifade etmesini gerektirir. Bununla bağlantılı olarak, üyeli kuruluşların sadece yönetici görüşlerini değil, tüm üyelerinin görüşlerini aktarmaları sağlanmalı.
-Anayasal karar halka aittir. Kurumları yaratacak olan da halk iradesidir. Bu nedenle darbe anayasalarının öngördüğü kurumların yeni anayasanın yapımında karar ve inisiyatif sahibi olması engellenmeli.
Söz konusu tespit ve değerlendirmelerden sonra oluşturulacak yeni anayasanın zihniyet değişikliğini başlangıç metninde göstermesi önemli. Benim kişisel önerim şöyle:
“Bağımsızlık ve özgürlük mücadelesiyle sınırları çizilen Türkiye coğrafyasında yaşayan çeşitli etnik, dinsel ve kültürel farklılıklara sahip yurttaşlar tarihten gelen barış içinde özgürce bir arada yaşama arzu ve iradesini tekrar ederek ve yenileyerek toplumsal bir mutabakata varmışlardır.
Bu toplumsal mutabakat doğuştan var olan insan hak ve özgürlüklerini, sosyal adaleti, her koşulda farklılıkları korumak ve farklılıklarla birlikte barış içinde yaşama isteğini gerçekleştirmek iradesini ve devletin, bireyin ve toplumun tüm kesimlerinin hak ve özgürlüklerini korumak ve kullanılmasını sağlamak, bireyin ve toplumun her kesiminin huzur ve refahını gerçekleştirmek, yoksulluğu ve yoksunluğu aşmak, ayırımcılığı her alanda ortadan kaldırmak için hukuk içinde hareket etmek üzere oluşturulmuş, ideolojisi bulunmayan bir aygıt olduğu düşüncesini temel alır. (Devletin bu şekilde tanımlanması durumunda anayasada vatandaşlık tanımı yapmaya gerek bulunmamaktadır.)
Toplumun her kesimindeki birey – yurttaşların katkılarıyla hazırlanan, olağan bir meclis tarafından kabul edilen ve halk tarafından onaylanıp, yürürlüğe giren bu anayasa demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin yaşama geçirilmesi, bireyin ve toplum kesimlerinin özgürlük ve barış içinde yaşaması ilkelerinin gösterildiği örnek bir metin olarak küresel demokrasi idealine yönelik bir çabaya da katkı sunacak tarihsel bir açılımın başlangıç noktasını oluşturacaktır.”
Yazarlar
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025