Ahmet ÖZTÜRK

Ahmet ÖZTÜRK
Ahmet ÖZTÜRK
Tüm Yazıları
Çirkinlikler kenti
28.03.2016
1703

 Son derece süfli, kötünün de kötüsü bir hayatı yaşıyoruz… Yaşam kalitemiz sözcüğün tam anlamıyla yerlerde sürünüyor… Mahalleler, caddeler, bulvarlar çirkin şehirciliğin zevksiz uygulamalarıyla dolu…Şehir planlaması denen kavram,işi kitabına uydurmanın adı bizim ellerde… Birbirinin üzerine abanan apartmanlar, eciş bücüş yollar, ulaşılması mümkün olmayan kamusal yapılar, beceriksiz yönetimin akla zarar sonuçları olarak cehenneme çeviriyor hayatımızı… Kent mobilyaları tam bir komedi; görsel bütünlük oluşturup, kente estetik katmasından vazgeçtim işlevsel bile değil birçoğu… Diz boyu özensizlik yapılan tüm çalışmalara damgasını vururken, estetik duygusundan yoksun olarak yapılan işler, gözü yoran bir görüntü kirliliğine dönüşüyor…

Her şeyimiz çok çirkin… Zemin kaplaması adam gibi yapılmış, kaldırımları, ışıklandırmaları standartlara uygun düzenlenmiş, araç işgaline uğramamış bir tanebile sokak yok evlerimizin önünde. Birbirinin ışığını, rüzgârını, güneşini kesmek için yarışa girmiş biçimsiz apartmanlar, bir önce dikilen apartmanı zindana çevirmek için dikiliyor sanki… Konut değil de modern mahpushaneler yapıyoruz kendimize… İşin doğrusu şu ki, bunu kimse zorla dayatmıyor, pespayelikler, biz istediğimiz, içimize sindirdiğimiziçin yapılıyor… İşin içine hele bir de rant girerse daha da kötüsünü istiyoruz hatta… Birlikte yaşamayı beceremeyen bir toplumuz çünkü. Apartmanın içindeki merdiven boşluklarını düzenlemek için cebimizden çıkacak her kuruş zorumuza giderken, evimizi ultralüks eşyalarla döşemekte sıkıntı görmüyoruz… Mülkiyet hırsımız, sahip olma arzumuz her şeyin üstünde çünkü…

 BU UYGULAMAYA DERHAL SON VERİLSİN

Biz kötü olduğumuz için, doğal olarak, seçimlerimiz de kötü oluyor… Daha önce de yazdım, yirmi beş yıldır aynı evde kiracı olarak oturuyorum Fatih Sitesi’nde. Her gün Zonguldak’a gidip gelirken, halk otobüslerini kullanıyorum… Önceleri de şikâyet bitmiyordu ama özelleştikten sonra daha da keyfi çalışma başladı bizim hatta… BİMER’e kadar defalarca şikâyet ettiğim halde hiçbir sorunu çözemedim; seçtiklerimizin çapı bu kadar çünkü… Yeni başlatılan insanlara saygıdan uzak bir uygulama ile sorunlar tavan yaptı… Bu uygulamaya göre halk otobüslerine kart ya da jeton olmadan binilmiyor… Jetonu olmayan yolcu, diğer yolculardan bulamazsa, otobüsten indiriliyor…İşin en kötü tarafı şu ki, Zonguldak, Kozlu ve Fatih Sitesi dışında hiçbir noktada jeton satılmıyor…

Şayet, taksiye verecek kadar paranız yoksa Fatih Sitesi yol ayrımından, Zonguldak Belediyesi otobüslerinin hizmet başlangıç noktası olan KYK önüne kadar otostop yapmak ya da yürümek zorundasınız… Başka bir toplu taşıma aracı da çalışmıyor çünkü… Gözümün önünde, aralarında yaşlı kadınların da olduğu insanlar defalarca indirildi araçlardan… Her defasında da şoförle kavga etmek zorunda kaldım… İlgili yerlere sonuç alamayacağımı bile bile durumu bildirdim ardından… “Jetonu olmayan yolcu, ne hali varsa görsün” denildiğine göre,Ertan Şahin’i, bize zulüm yap diye Kozlu’ya başkan yaptık galiba… Bir kamu hizmeti olan taşımacılığın belediyenin yasalarla emredilmiş asli görevi olduğunu anımsatmak isterim kendisine…

 Araçtaki şoförlere söylediğim için burada yazmam da bir beis yok… Kartımın dolu olmasına çok özen gösteriyorum… Ama insan olmakla malulüz sonuçta, kontör yüklemeyi unutur da aynı durumda kalırsam kesinlikle inmeyeceğim arabadan… Şoför mü atmaya kalkar, polisi ya da başkanı mı çağırır orasını bilemem. Bildiğim bir şey var ama: Kozlu Belediyesi bu kötü uygulamaya, taşeron firma jeton satış noktalarını çoğaltılıncaya kadar derhal son vermelidir. Halkını bu denli zor durumda bırakmaya hiçbir yöneticinin hakkı yoktur çünkü… Hiç kimse bir kamusal hizmetin alınmasını “İşinize gelirse, ben böyle yaptım herkes uyacak”keyfiliğiyle engelleyemez…“Keser, sap, hesap” meseli herkes için geçerlidir ve Ertan Şahin de münezzeh değildir bu meselden…

FİKİRLERİ TARTIŞMAYA DEVAM EDECEĞİM

Bu kentte kamusal hizmetler mi çirkinlik yaratıyor sadece? Kesinlikle hayır… Basın fecaatin de ötesinde… Pusula Gazetesi Sahibi Ali Rıza Tığ’ın bana cevap verirken kullandığı pespaye dili gördünüz değil mi? Rıza Sarraf için ifade ettiği bir görüşü tartışmak istemiştim yalnızca… Mesele kişiselleşmesin diye ismini bile vermedim… Kişiliği, gazetesi, kentteki imajı konusunda tek sözcük etmediğim yazıma, sözcüğün tam anlamıyla belden aşağıya vurarak yanıt vermeye kalktı Ali Rıza… Fikri tartışmada ne zarar varsa,“Bize bulaşma” tehdidiyle bitirdiği yazısına,bulaşılmayacak şeyin ne olduğunu yazarak yanıt verebilirdim… Ama egomu tatmin etmenin dışında kime ne fayda sağlar ki bu? Kim bilir okuma oranım bile artabilirdi, tribünler bundan hoşlanıyor çünkü… Ama kentin hangi keline merhem olurdum ki? Hoş böyle de bir şey olduğu yok ama ben düzeyine düşmeyeceğim… Kim ne kadar çirkefleşirse çirkefleşsin ben fikir tartışmaya devam edeceğim bu köşede… Yanlış bulduklarımı da, kim yazarsa yazsın kıyasıya eleştireceğim… Allame-i cihan değilim sonuçta, pekâlâ yanlış da yazabilirim… Bunu ortaya koyanın da yalnızca kalemini öperim… Bilmem anlatabildim mi canım kardeşim?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar