Ahmet TAKAN
İç siyasetin en hararetli iki gündem maddesi;
Kanal İstanbul,
Mansur Yavaş, Sinan Aygün rüşvet kapışması.
Fena halde kapışılıyor!..
Kanal İstanbul atışmalarını önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı yarışı ile ilişkilendiren hayli kabalık bir çevre var. İtiraz etmem… Piyasalarda en itibar gören senaryo; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun daha şimdiden ana muhalefet liderliğine soyunduğu ve Cumhurbaşkanı adayı olarak AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın karşısına dikileceği yönünde. Servis edilen fotoğraflara bakıp o yorumlara katılmamak elde değil. Yine itiraz edemeyeceğim… Ancak, aha tam şuraya minicik bir dipnot düşeceğim: bu fakir gazeteci, değerli okurlarına, Mansur Yavaş’ı da yabana atmamalarını önerir… Mansur Yavaş, Türk siyasetinde sessiz ve derinden gidip hedefe varmayı başaran nadir politikacılardan biridir… Çok sabırlıdır, nadir olarak polemiğe girer… O nadir olarak girdiği polemikler, yolunda yürüdüğü hedefin yapı taşlarıdır. Üstelik çok sabırlıdır da Mansur Yavaş…
Kameralarımızı, birazda bazı çevrelerin Tayyip Erdoğan’a karşı esas tehdit olarak gördükleri Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan hareketine çevirelim;
Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi’ni kurdu. Tayyip Erdoğan’a karşı resmen açtığı muhalefet yarışına ilk günden itibaren hızlı girmişti. Erdoğan tarafından dolandırıcılıkla suçlandıktan sonra da taraftarlarını oldukça memnun eden çıkışlar yaptı. Ancak, son günlerde biraz gündemin gerisine düştü. Siyasi çevrelerde, “Ahmet Davutoğlu’nun gündemine format atması gerek. Tayyip Erdoğan’dan öç alma partisi gibi bir görüntüsü var. Bu görüntüden uzaklaşıp bir hizip partisi olamadığını kanıtlayacak işler yapmalı ve söylemler de bulunmalı” yorumları yapılıyor. Gelecek Partisi kadrolarındaki, “Erdoğan’ın yanından kovulanlara ve bir türlü istediğini bulamayanlara” dikkat çekiliyor.
Abdullah Gül himayeli Ali Babacan, değerli meslektaşımız Şirin Payzın’a konuştu. Açıklamaları ilgi ile takip edildi. Sosyal medya üzerinde takip edilme rekorları kırıldı. Ali Babacan’ın etrafındaki isimler, Ali Babacan ile Tayyip Erdoğan’ın sosyal medya verileri üzerinden takip edilme oranları mukayese edip “Fark atıyoruz” diyorlar… Bu fark oranlarını gelecek için umut sayıyorlar…
Ali Babacan, gelecek için düşüncelerini uzun uzun açıkladı. Hatta, partisinin resmi kuruluş tarihi için önceki açıklamalarına göre daha belirgin bir tarih verdi. Ancak, o cenahtaki kafa karışıklıkları devam ediyor. Abdullah Gül’ün himayesi ve gelecekteki siyasi hedefleri konusunda hala soru işaretleri var. Sis perdeleri bir türlü aralanamıyor. Ali Babacan’ın Şirin Pazın ile söyleşisinden sonra o cenahın etkin isimlerinden şöyle yorumlarda dinledim;
“Babacan, Abdullah Gül’den bağımsız hareket edebilse daha başarılı ve daha net olur.”
Ali Babacan hareketinde, Beşir Atalay isminin merkezde tutulması hala büyük sorun teşkil ediyor. Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç gibi etkili isimlerin birçok konuda eleştiri ve itirazları var. Abdullah Gül, günlük mesaisinin büyük bir bölümünü gruplar halinde ve özel görüşmelerle transfer çalışmaları için geçiriyor. Kendisi ile görüşenlerle konuşuyorum. “Nasıl bir fotoğraf veriyor Abdullah Gül” diye soruyorum. Hemen hemen aynı yorumları alıyorum;
“Abdullah bey, hala ortada ve yuvarlak konuşmalar yapıyor. Ali Babacan’ın kuracağı parti için ‘Destekliyorum. Arkadaşlar, bana gelip fikirlerimi soruyorlar. Ben de anlatıyorum‘ diyor. Ancak konuşmalarında öyle bir tablo çiziyor ki, Türkiye’nin bütün yapılarının ve dengeleriniz bozulduğu ve bir daha tamir edilmesinin çok zor olduğu yönünde. Kendisinin beklentisi ve hedefi konusunda çok flu. Tayyip beyden hala çok korktuğu ortada. Bunu saklayamıyor. ‘Çıkın ortaya esaslı bir çıkış yapın’ dediğimizde yanaşmıyor bin bir gerekçe sıralıyor. Şehir üniversitesinde olduğu gibi.”
Peki, tüm bu iç siyaset karmaşasına ve kavgalarına bakıldığında, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için Tayyip Erdoğan’ın karşısına Ekrem İmamoğlu mu yoksa Abdullah Gül mü çıkar?.. Bu soruya, iki isimden biri için cevap verebilmek konusunda zamanın daha çok erken olduğunu düşünenlerdenim. Bazı aceleciliklerin kasıtlı olduğu kanaatindeyim. Neden?.. Çok iyi biliyorum; dünyanın en önemli ülkelerinden biri olan Türkiye’nin başına geçecek isimin belirlenmesi öyle günlük iç siyaset kavgalarının akışına bırakılmaz. Daha büyük kavgalar ve pazarlıklar hep başka yerlerde yapılır. Kamuoyu, sürekli cambaza bak oyunları ile oyalanırken… Derin dehlizlerden de siyasi gelişmeleri çok yakından takip eden çok sevdiğim, güvendiğim bir dostum geçenlerde ortaya çıkan yeni muhalefet hareketleri için bana şöyle bir şey demişti;
“Denizde, köpek balıklarının önüne atılan ölü balıklara benziyorlar. Erdoğan’ın karşısına çıkarılacak isim için başka yerlere bak.”
Tayyip Erdoğan, siyasi bekası için tehdit edildiği odakları çok iyi biliyor. Kanal İstanbul, onun için en önemli direnç noktalarında biri. Direncini ve vuruşacağını Kanal İstanbul üzerinden gösteriyor. Saraydaki kaynaklarımdan öğrendim, her hararetli iç siyaset tartışmasının ardından sürekli anlık anketler yaptırıyor. Gelen sonuçlara çok sinirleniyormuş. Şu ana kadar, Cumhur İttifakı’nı yüzde 46’nın üstünde gösteren bir anket sonucu eline ulaşmamış. Günün birinde Kanal İstanbul’u buzdolabına kaldırırsa hiç şaşırmayın!..
Bu faslı, bir not ile kapatalım; Meral Akşener ile Kemal Kılıçdaroğlu son sözlerini söylemeden bu “Erdoğan’ın karşısına kim çıkacak” tartışmaları magazin gündemi olmaktan öteye geçmez. İki liderin Millet İttifakı’nın geleceği hakkında vereceği son karar Erdoğan’ın rakibi ve rejimin nereye doğru yol alacağını da belirler. Sadece saraya bakma körlüğüne hapis olmayın!.
Saray kulislerinden bugünlük son not; Büyük tepkilere yol açan asgari ücret rakamını açıklayan aileden torpilli Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt’ün “gidici” olduğu konuşuluyor. Zümrüt’ün rakam açıklanmadan önce, “Bakanlığın ağrı yükü” gerekçesiyle birçok şikayetinden dolayı “Göz yaşları içerisinde istifasını Erdoğan’a sunduğu ancak kabul edilmediği” iddia ediliyor. Saray’daki söylentilere bakarsak iyi polis kötü polis oyunu bir “jest“ ile devam edebilir.
★★★
SÖZCÜ yazar ve yöneticilere dün verilen cezalar sadece basın ve hukuk tarihimize değil demokrasi tarihimize de geçecek ağır bir kara lekedir!..
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2021
10.11.2021
13.10.2021
12.10.2021
9.09.2021
31.08.2021
4.08.2021
13.07.2021
6.07.2021
2.07.2021