Ahmet TAŞGETİREN

Ahmet TAŞGETİREN
Ahmet TAŞGETİREN
Karar Tüm Yazıları
Dağdakilerin siyasete girmesi
30.10.2025
72

2006 yılının Ekim ayında Diyarbakır ziyaretinde Doğru Yol Partisi (DYP) genel başkanı sıfatıyla katıldığı bir iftar programında Mehmet Ağar "Yukarıda elde silahla mı dolaşsın, ovada siyaset mi yapsın?” gibi bir cümle kurar. Bu cümle 8 ekim tarihli Hürriyet’in manşetine “Dağda silah tutacağına düz ovada siyaset yapsın” şeklinde girer. Ondan sonra da “Düz ovada siyaset” terör örgütünü dağdan indirme projelerinin merkezine oturur.

Terör örgütünün silah bırakıp kendini feshettiğini, Türkiye’den de çekildiğini açıkladığı bugün de “Peki bundan sonra?” sorusunun cevabı aranırken konuşulan, “Dağdan inenlerin ovada siyaset yapabilmeleri” imkanının verilip verilmeyeceği meselesi…

Örgüt bunu istiyor, DEM de “İşte örgüt adımlar attı, Devlet de adım atsın” söylemiyle bu taleplere sahip çıkıyor.

Örgüt ve paralelinde DEM, Bahçeli’nin de dile getirdiği “Umut hakkı” çerçevesinde Öcalan için de, özgürlük talebini seslendiriyor.

Süreç, Meclis Komisyonu’nun dinlemelerinin ardından bir karar arefesine gelmiş görünüyor.

Kararı kuşkusuz iktidar verecek. Ancak iktidar cenahında görüşler netleşmiş değil. Halk desteği “Terörsüz Türkiye” için var, “örgüte meşruiyet” noktasında çok sınırlı. DEM tabanında bile fireler mevcut.

Tartışmalar devam edecek belli ki…

Sürecin nihayetinde muhtemelen örgüt mensupları “Düz ovada siyaset” hakkını elde edecekler.

Bu DEM bünyesinde mi olacak, yoksa Öcalan’ın daha aktif liderliğinde bir yeni siyasi yapı mı kurulacak, henüz belli değil.

Ama örgüt mensuplarının aktif siyasete katılmaları belli ki “Kürt siyaseti”nde ayrı bir ton ekleyecek.

En azından örgüt mensuplarının bu yoldaki ısrarı, siyasette etkin olma arzularının yansıması olarak okunabilir.

Etkin olma durumunun Dağın getirdiği radikalizm sonucu mevcut yapılar içinde sancı oluşturması çok mümkündür. Bu, bir noktada, partinin Türkiye iklimindeki konumunu savunulamaz hale getirme riski de oluşturabilir.

DEM’in şu andaki toplantılarının da çok geniş tartışmalara sahne olduğu biliniyor. Bu, parti kadrolarının bakışının, beklentilerinin, Türkiye okumalarının çok farklı olmasından kaynaklanıyor olabilir. Buna bir de “Dağ elemanları” ilave edildiğinde, tartışmaların çok daha renkli hale gelmesi tabiidir.

Bu arada söyleyelim, gerçekten “Dağdan inenler”in parti bünyesinde nasıl isimlendirileceği bile ilginç gelişmelere yol açabilir.

Peki Dağdan inenlerin her zaman parti bünyesinde etkin olmaları mümkün olabilecek mi?

Bazen başka türlü gelişmeler de olabilir. Bir kere aktif siyaset içindeki profesyonellerin edindikleri tecrübe ile çok daha öne çıkmaları beklenebilir. Bu durumda “dağdan inenler” aradıkları prestiji bulamayabilir ve ortada dolaşan “fuzuli şağil – boş gezenin kalfası” rolü içine düşebilirler. Bunun da ortaya çıkaracağı psikolojik sorunlar olacaktır.

Daha önemli bir mesele var. Mehmet Ağar o “Dağ – Ova” metaforunu seslendirirken “Ama etnik ayrıma dayalı siyaset yapılamaz" gibi bir şerh düşüyor.

Doğrusu, Kürt siyaseti açısından da “Etnik ayrıma dayalı siyaset” konusunun berraklaşması gerekiyor.

Bir ara eş başkan olduğu ve oldukça öne çıktığı dönemde Selahattin Demirtaş, HDP siyasetini “Türkiyelileşme ekseni”ne oturtmayı denemişti. Belli ki bunu gerekli görmüştü. Bu büyümenin de anahtarı idi, Türkiye’nin her yanına dağılmış – kaynaşmış Türk – Kürt gerçekliğinin de yansımasıydı, Kürt sorununu Türkiye bütünü içinde görüyor olmanın da ifadesiydi. Kaldı ki HDP oyları da sadece Kürt oyları değildi.

Şimdi, formül bulunur, Dağ kadrosu bir biçimde aktif siyasetin içine girerse, Öcalan da DEM’in beklentisine uygun olarak bir formülle daha etkin hale gelirse, hem Kürt siyaseti hem Türkiye siyaseti yeniden formatlanacak demektir.

Bu süreci mesela Selahattin Demirtaş’ın nasıl gördüğünü merak ederim. Böyle bir gelişmenin hâlâ mevcutsa, “Türkiyelileşme” yönelimi açısından nereye oturduğunu düşündüğünü merak ederim. Dağdan inenlerin Kürt siyasetine ne katacağına dair düşüncelerini merak ederim. KCK olgusunun nereye oturduğunu merak ederim. Bu konuda bizzat Öcalan’ın ne düşündüğünü merak ederim. Yine Demirtaş’ın “Öcalan’lı bir Kürt siyaseti”nin “Demokratik entegrasyon” diye altı çizilen hedef açısından kıymet-i harbiyesi üzerine ne düşündüğünü merak ederim.

Belli ki süreç sadece örgütün lağvedilmesi ile sınırlı bir vakıayı ifade etmiyor. Bir yerde Kürt siyasetinin gerçekten ülke bütününe entegrasyonunun imkânını da tartıyor. Soru, “Bu konuda zihinler berraklaştı mı?” etrafında odaklaşıyor.

 

 

 

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar