Ahmet TAŞGETİREN
İlahiyatçı hocalarımız bağışlasınlar beni, bilmem kaç yıllık “Hocalık” hayatlarında “model insan” olarak etraflarında üç-beş kişi toplayamamışlık gerçeğini sorgulamadan, her gün birisinin bir medya mecrasında bir cemaat yapısını yerden yere vurma eylemlerini görüyor ve şaşırıyorum.
Evet ortada misyonu çarpılmış bir “cemaat fitnesi” var.
Evet ortada, tasavvuf, tarikat benzeri yapılar bünyesinde, şeyh - mürid ilişkisinde olsun, ritüeller çerçevesinde olsun sahih İslam’ın kabul etmeyeceği tortular var.
Ama bir de yine İslam toplumlarının bünyesinde “kişiliğin yoğrulduğu pota” hüviyetinde, doğrudan Rasulullah (s.a.v.) ile Sahabe’nin buluştuğu yoğrulma zeminine benzer yapılar var.
Çok aktüel bir gerçekliğe işaret edeyim: Birçok insan bugün Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinde herhangi bir politikacıdan “Farklı” bir şey görüyorsa, onun da toplumsal, psikolojik zemini gözardı edilemez. Ne dersiniz, cemaatlerdeki bağlılığı sorgularken, insanların “Tayyip Erdoğan bağlılığı”nı da sorgulayalım mı?
Yoksa salt bağlılığı değil, yanlış bağlılıkları mı sorgulayalım?
Bence en net bilgi şu:
İslam yola cemaat yapılanması ile çıktı. Mekke toplumu içinde Dar’ül Erkam, Rasulullah Efendimiz etrafında ilk “Müslüman cemaat” yapılanması idi. Ben şunu diyorum: Dar’ül Erkam olmasaydı Medine olmazdı.
İslam toplumları, daha sonraki zamanlarda, kişilik aşınmasına tanık olunan savrulmalarda, bir tür Mekke ortamı endişesi içinde, Rasulullah’ın “Örnek çizgisi”ni takip eden salih insanlar, Allah dostları, manevi eğitim merkezleri arayışına girmişlerse, bu, kaçınılmaz bir toplum refleksidir. Tasavvufun doğuşu da bu ihtiyaçla alakalıdır.
Komünizm döneminde Asya Müslümanlarının, bir Allah dostunun kabrini ziyareti bile, kendini koruma refleksi olarak devreye girmiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki laik devrimler tsunamisinin amacı, tekke-zaviyelerin kaldırılması vs. suretiyle, devletteki laik yapılanış yanında, İslam’ın toplumsal zemindeki örgütlenmesini ortadan kaldırmak ve “yeni millet dizaynı”nda milletin asli değerlerinin korunduğu yapıları tasfiye niteliği taşıyordu. Oysa Milli Mücadele ruhu, o manevi zeminle alakalı idi.
Tayyip Erdoğan, milletin manevi ikliminde yetişmiş bir insan değil mi?
“Reis”liğin bile millet nezdinde manevi bir boyutu yok mu?
15 Temmuz gecesi ve sonrasında bayrak seli oluşturanlar, bu manevi zeminlerin beslediği gönüller değil mi?
Birileri istiyor ki, Tayyip Erdoğan, bir “Cemaat fesadı”ndan yola çıkıp, bütün manevi yapıları dümdüz etsin. Yani bir tür “Kemalizmin 2016 formatı”, dindar bir siyasi liderin eliyle hayata geçirilsin.
Bu Amerika’nın da bayılacağı bir eylem olurdu, Rusya’nın da ve İslam dünyasını köleler yurdu haline getirmek isteyen bütün güç odaklarının da.
Küresel kültürün insani değerleri tahrip ettiği bir çağda, vahyin diriliğini koruyan İslam’dan başka değerler nizamı, kırık - dökük manevi eğitim merkezlerinden başka sığınma alanı kalmamışken, siz kalkıp Türkiye gibi diriliğini korumaya çalışan bir ülkede, manevi eğitim merkezlerini hedefe koyacaksınız.
Ondan sonra hangi ilahiyatçı hocamızın arkasında saf tutacak insanlar? Modernist savruluşlar içinde kendi yüreğini toplayamayanlar, kimin yüreğini bağlayacak ana mecraya?
Hayır, ilahiyat hocalarının misyonunu görmezden geliyor değilim. Elbet orada bilgilenme noktasında önemli şeyler yapılıyor. Ama insanın İslam’la ilgisi bilgiden öte bir şey değil mi? Bir kalb işi var ortada. O, ayrı bir emek istiyor. Ve o sadece bilgi vermekle gerçekleşmiyor.
Bilgi artı kalb. Keşke bu, İmam Hatip’te, İlahiyatta ya da Diyanet’te gerçekleşse. O ideal olurdu.
Bir başka ideal, manevi eğitim merkezlerinin ilimle iç içe olması. Gönül adamlarının aynı zamanda ilim adamları olması. Ya da İslam’ın hukukuna vakıf, ölçüler üzerinde itinalı kişiler olması.
Olay, bana göre bu devletin en üst yöneticilerinin de (mesela Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın) itina göstermesi gereken hayati bir konu: İnsan kalitesi meselesi. Müslüman ülkede Müslüman kalitesi meselesi. Nasıl ulaşılacak o insana? Mevcutlara savaş açmadan önce gelin bu mesele üzerinde kafa yoralım.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.12.2025
26.12.2025
25.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
4.12.2025