Ahmet TAŞGETİREN
Dua edelim mi etmeyelim mi? Virüsle mücadelenin bir boyutunda da dua olmalı mı olmamalı mı?
Kimileri sanki dua ile virüs bulaşabilirmiş gibi ‘Sakın duaya dokunmayın’ dercesine bakıyor hadiseye.
Ben yine de onların hala ateist kalıp kalmadıklarının sınanması gerekse bile düşen uçakta olmamalarını dilerim.
Dua, Tanrı – İnsan ilişkisinin bir boyutu. Bu inanışa göre, Tanrı yaratan kudret, insan yaratılan varlık. İnsan tüm varlığını Yaratan’ın yaratmasına borçlu. Taş, toprak, ağaç, böcek vs. herhangi bir varlık değil, insan olması da kendi dışında bir Kudret’in, Yaratan’ın tercihi.
Bunu kabul etmeyenler için insanın varoluşuna dair başka izahlar getirmeleri ve o anlayış içinde insanın yeryüzü serüveninin nasıl seyredeceğinin çerçevesini çizmeleri beklenir.
Bu mesele, bütün zamanlarda tartışılmış. ‘Tanrının dışlandığı bir dünya’da insanın nasıl bir sorumluluk içine oturtulacağı sorgulanagelmiş. Dostoyevski’nin romanlarında, Albert Camus’nün ‘Başkaldıran İnsan’ında ‘Tanrı yoksa…’ diye başlayan tartışmalara yer verilmiş.
‘Düşen uçakta ateist bulunmayacağı’na dair söz de insanın çaresizlik anında refleksif olarak tutunacağı dalın yine Tanrı olacağı ön kabulünden doğuyor.
“İnsan bu meçhul” demiş Alexis Carrel. İnsan bu mucize de diyebilirdi. “Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen…” demiş Şeyh Galib. İnsan farklı bir varlık. İnsan böcek değil, ot değil, taş – toprak değil.
İnsanın farklılığını ancak ona ‘özel bir iradenin – kudretin müdahale ettiği’ gerçeği ile izah edebiliriz. Onu diğer varlıklardan ayıran, hatta diğer tüm varlıkları onun hizmetine sunan bir İrade – Kudret.
Aslında insan, o İrade ve Kudret’le ilişkisini de deruni bir yöneliş halinde hissetmiş. Buna ‘Fıtrat’ın Yaratan’ı tanıma potansiyeli’ olarak bakabiliriz. İnsan kendine rağmen diretmezse, içindeki yöneliş onu Yaratan ile ilişkiye götürecektir.
Onun için kendi kendimizle savaşa gerek yok. İnsanlık damarımızı diri tutup, Yaratan’la sağlıklı ilişki kurmaya yönelmeliyiz. Dua budur.
Herhangi bir problemle karşılaştığında her türlü çareye başvur, ama Yaratan’la ilişkiyi de unutma. Ona yönel, O’na sığın, O’ndan iste.
Düşün ki Sen’i veren, Sen’deki her şeyi veren, şu içinde bulunduğun anı da iyileştirmeye muktedirdir. O’na sığın, O’ndan iste, şayet bugün vermemişse, vermeyişinin senin için hayırlı olduğunu düşün. O’na kahretme, O’na küsme, O’na bühtanda bulunma. Sana nefes alıp vermeyi de O vermedi mi?
Kur’an’da insanın bu hallerinde içine gireceği tıkanmadan çıkışı gösteren bir ayet var:
“Andolsun, sizi biraz korku, (biraz) açlık, (biraz da) mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere (lutfu keremimi) müjdele.
Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” (Bakara, 155-156)
Biz Müslümanlar, genelde bir yakınımızı kaybettiğimiz zaman, bu ayetin bize sunduğu kalbi yönelişle “İnna lillah ve inna ileyhi raciûn – Biz Allah’a aitizi ve O’na döneceğiz” der, sabra sığınırız.
2015 yılı Ocak ayında, yeni bir yıla başlarken, Altınoluk dergisinde yine bu ayetten yola çıkarak “Hayatta iken ‘İnna lillah’ diyebilmek” başlığı ile bir kapak hazırlamıştık. Bir yakınımız ölünce değil, hayatta iken ve kendimiz için “Biz Allah’a aitiz” demek…
Aslında İslam’a göre insanın Allah ile ilişkisinin tam da bu çerçeveye, bu çetin zemine oturması istenir. Altınoluk’taki yazımızdan şu paragrafı paylaşmak isterim:
“Allah’a aidiyet bilinci”ni yüklenmek, ……bir kalb kıvamını zaruri kılıyor. Bir anlamda, “Zaten dönüş O’na değil mi? Hayatın kanunu bu değil mi? Biz zaten O’na ait değil miyiz? Kendimizi ebedi kalacakmış gibi, her şeyi kendi bilek gücümüzle kazanıyormuşuz gibi farzetmenin anlamı var mı? Kendini yeniden formatla, yeniden ilk varoluş safhasına dön ve “hiçbir şeyken bir şey haline geldiği”ni, bir damlacık suyun içinde beynin, kalbin, ellerin, ayakların, damarların, sinirlerin, gözlerin kulakların, dilin damağın, sindirim- solunum sistemlerinin, eklemlerin kemiklerin oluştuğunu ve bunun da “Kün – Ol” gibi bir ilâhi fermana bağlı olduğunu, içinde ruh diye yaşayan şeyin ilâhi bir nefha olduğunu, o çekip alındığında ortada sadece bir kadavra kalacağını hatırla.” diye konuşmak kendi içinde.”
Yüreklerimizin daraldığı bütün durumlarda dua kapısını daima açık tutan Rabbimize sonsuz şükürler olsun! Mirac kandilinizi tebrik ediyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
19.04.2025