Arife KÖSE
Ergenekon davasının merakla beklenen kararı nihayet açıklandı. Karar, elinde Kürt halkının, darbe mağdurlarının, Hrant Dink'in, Zirve Yayınevi'nde öldürülen üç Hıristiyan'ın, Rahip Santora'nın kanını taşıyan katillerin cezalandırılması için yıllardır mücadele eden darbe karşıtlarını ve özgürlük savunucularını sevindirirken, bazılarını da büyük ve derin bir üzüntüye boğdu. Ergenekon davasının karar duruşması, davanın başladığı günden bu yana olduğu gibi, bir kez daha, özgürlükler, Kürt sorunu ve genel olarak demokrasi mücadelesi konusunda turnusol işlevi gördü, yarılma bir kez daha yaşandı.
Bu yarılmanın taraflarının iddiaları ve bunları tartışmak üç açıdan önemli; birincisi, 1915 Ermeni soykırımından başlayarak bu ülkedeki muhalifleri, kendisine benzemeyenleri yok ederek bugünlere gelen devlet geleneği ile hesaplaşmak öncelikle bugün Ergenekon kararına üzülenlerle hesaplaşmaktan geçiyor. İkincisi ise, bu hesaplaşmayı kazanmadan AKP'ye karşı özgürlükçü, gerçek bir alternatif oluşturmak ve AKP'ye oy veren kitleleri bu partiden koparmak mümkün olamaz. Dolayısıyla AKP'ye alternatif olabilecek bir siyasi odak ancak Ergenekon davasına üzülenleri bertaraf etmiş, bu tartışmayı kazanmış bir odak olabilir. Üçüncüsü daha çok sol açısından anlam ifade ediyor; JİTEM'in katillerini, darbecileri her ne gerekçeyle olursa olsun savunanların sol, solcu, sosyalist olmakla bir ilgisi yoktur.
Bu iddialara geçmeden önce Ergenekon davasının bugün hemen hemen hiç dile getirilmeyen tarihi bir önemini vurgulayarak başlayalım; Ergenekon davası Türkiye'de askerlerin ilk kez sivil mahkemelerde yargılandığı davadır. Veli Küçük gibi katillerin ceza almasına burun kıvıranlar için muhtemelen bunun bir önemi olmayacaktır ama darbelerin askeri mahkemelerinde yargılananlar muhtemelen bunun ne anlama geldiğini iyi biliyorlardır.
AKP'ye karşı olacağım derken Veli Küçük'ü savunur duruma gelmek
En sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; bugün açıklanan Ergenekon kararlarına hukuk, insanlık vs, ne adına olursa olsun üzülenlerin büyük bir kısmı asıl derdi bu yargılamaların AKP iktidarı zamanında yapılıyor olmasıdır. Yoksa yıllarca JİTEM'in ortaya çıkarılmasını, Hrant Dink'in katillerinin yargılanmasını, darbecilerin hesap vermesini savunup bugün bunların çok yetersiz de olsa sorumlularının bir kısmının ceza almasına üzülmenin, devletin katillerinin ömürboyu hapiste kalacak olmasına üzülmesini başka bir açıklaması olamaz. Ama bu AKP karşıtlığına kilitlenmiş içi boş muhalefet gözlerini o kadar kör ediyor ki birdenbire kendilerini Veli Küçük, İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz gibi katilleri, İlker Başbuğ, Hurşit Tolon, Şener Eruygur gibi darbecileri savunurken buluveriyorlar. Veli Küçük'ün ömür boyu müebbet hapis cezası almasının hukuksuzluk olduğunu bir Cumartesi Annesi'nin, fail-i meçhul yakınının yüzüne karşı söylemek sosyal medyanın korunaklı mecralarında ahkam kesmek kadar kolay olmasa gerek.
Asıl müebbeti adalet mi aldı?
Kararın ardından okuduğum en hoş cümlelerden birisi, "bu davada asıl müebbeti adalet aldı" idi. Bu cümle Ergenekoncuların günlerdir propogandalarının merkezine oturttukları bu davada hukuk katliamı yaşandığı iddiasını özetliyor. Veli Küçük'ün ömür boyu müebbet almasını adalet olarak görmeyenlere birkaç sorum olacak o zaman. Birincisi, bugüne kadar ne zaman hukukun tam olarak, yüzde yüz bütün vicdanları rahatlatacak şekilde işlediğini gördünüz ki sanki şimdi birdenbire Ergenekon davasında hukuk cinayeti işleniyormuş gibi davranıyorsunuz? Hrant Dink davası adil mi? Ama onun dostları her duruşmada mahkeme salonunun kapısında olmayan adaletin peşinden bıkmadan usanmadan koştular. Dolayısıyla evet, Ergenekon davasında hukuk ihlalleri olabilir ama bu ihlallerin olmadığı herhangi bir dava zaten yok. Bu ihlaller sadece bu davaya özgüymüş gibi davranıp buradan AKP'nin bu davalar aracılığıyla sivil darbe yaptığı gibi sonuçlar çıkarmak ancak Türkiye gibi garip bir ülkedeki garip sola has bir iddia olabilir. Ama tabii ki kimse hukuksuzluğu savunmaz, adalet bir gün herkese lazım olur. Bu davadaki bütün hukuksuzluklar da tabii ki giderilmelidir ancak bunların giderilmesi Ergenekon davasının öneminin ön şartı değildir. Bu dava ile birlikte, Balyoz davasını saymazsak (Ergenekon'dan sonra başlamıştı), bugüne kadar darbe yaptığı için yere göğe konamayan Türkiye'nin şanlı generalleri ilk defa yargılandı ve ceza aldı. Yıllar boyunca Kürt halkının kabusu olan JİTEM'cilerin en azından birkaç tanesi yargılandı ve ceza aldı. Tüm bunların yetersiz olduğunu söylemek başka bir şey, "ama bu davada hukuk cinayeti işleniyor" diyerek bu eli kanlı katillerin ceza almasına üzülmek bambaşka bir şey. Birincisini söyleyerek Mehmet Ağar'ı yargılatabilirsiniz ama bu kararlara üzülürseniz birdenbire kendinizi Kürt halkının ve Hrant Dink'in katillerine ağlarken buluverirsiniz. Sonra sizi günde üç vakit Marks okumak bile bu rezaletten kurtaramaz.
Peki ya Süleyman Demirel, Mehmet Ağar ve Tansu Çiller?
Karar açıklanır açıklanmaz ilk gözüme çarpan iddialardan birisi Süleyman Demirel, Mehmet Ağar, Tansu Çiller gibilerin yargılanmadığı, dolayısıyla bu davanın aslında derin devleti yargılamanın yanından bile geçmediği oldu. Bu iddia kısmen doğru olmakla birlikte sanki Ergenekon davası her şeyin sonuymuş gibi bir yenilgi ve umutsuzluk havasını barındırıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bugün Ergenekon davasından yargılananlar gibi insanları yargılamak ve cezalandırmak kolay olmadı. Yunanistan'da, Şili'de, Arjantin'de darbe karşıtları bunun için yıllarca bıkmadan usanmadan mücadele ettiler. Arjantin cuntanın bir numarasını, darbeden otuz yıl sonra ömür boyu hapse mahkum edebildi. Dolayısıyla Ergenekon davası bizim darbecilere ve katillere karşı verdiğimiz mücadelenin son noktası değil, tam tersine başlangıcını oluşturuyor. Veli Küçük'ün ömür boyu hapis cezası aldığını gören özentileri bir başka Hrant Dink'i tehdit ederken artık on kere daha düşünecekler, Veli Küçük gibilerin bu ülkede ceza alabildiğini gören demokrasi mücadelecileri Mehmet Ağar, Süleyman Demirel, Tansu Çiller gibilerin yargılanması için artık daha güvenle öne atılabilecekler. Dolayısıyla yapmamız gereken Ergenekon davasından yargılanıp ceza alanlara burun kıvırmak değil bu kararların üzerine basarak özgürlük ve demokrasi mücadelesini bir adım daha ileriye taşımaktır. Veli Küçük yetmez, Süleyman Demirel yargılansın, ölüm kuyuları açılsın, fail-i meçhul cinayetlerin sorumlularının tamamı ortaya çıkarılsın, darbecilerden dışarıda kimse kalmasın demektir. Kitlelerin mücadelesini kazanıma götüren yenilgi duygusu değil en küçük bir kazanımı bile bir sonraki adım için sıçrama tahtası olarak kullanabilmek, onun üzerinde yükselebilmektir.
Peki ya KCK davasına ne diyeceksiniz?
Ergenekon davası sanıklarının tutuklanmasını savunup sonra KCK davası tutuklularının serbest kalmasının savunulamayacağını iddia etmek bana bu tartışmadaki en büyük akıl tutulması gibi geliyor. Ergenekon davasında yargılananları cellada ve KCK davasından yargılananları başı zorla bu celladın baltasının altına uzatılan kurbana benzetirsek cellat ve kurbanın yargılanmasındaki tutumunuz ne olurdu? Ergenekon davası, Kürt halkının katillerinin, KCK davası ise Kürt halkının özgürlük mücadelesinin davasıdır. İkisini aynı kefeye koymak, bu iki davayı karşılaştırmak bile ancak ve ancak darbeci olduğu kadar Misak-ı Millici, milliyetçi bir zihniyetin ve akıl tutulmasının ürünü olabilir. KCK tutuklularının Kürt halkının özgürlüğünün güvencelerinden birisi JİTEM'ci katillerin ve darbecilerin ceza almasıdır. Bu nedenle tabii ki Ergenekoncular tutuklansın derken, KCK tutukluları serbest bırakılsın diyeceğiz. Bunu yaparken denklemi, "Ergenekon davasında da KCK davasında da hukuksuzluk yapılıyor, dolayısıyla her iki davanın sanıkları da hukuk cinayeti mağduru" şeklinde değil, davaların içeriğine, ne hakkında olduklarına, sonucunun kimi nasıl etkileyeceğine bakarak yapacağız. Davaların özünü hukuk tartışmasına kurban etmeden demokrasi açısından sonuçlarına bakarak tarafımızı belirleyeceğiz. Çünkü aslında çok doğru bir şekilde ifade edildiği gibi bu davaların hiçbirisi hukuki davalar değildir, hepsi siyasi davalardır.
Ergenekoncuları kim yargılattı?
Davada açıklanan kararlara üzülenlerin belki de en büyük handikapı bu davayı sadece AKP'nin eseri olarak görüyor olmaları. Halbuki süreci 28 Şubat kadar geriye götürürsek, başörtülü kadınların El Ele eylemlerinden 28 Şubat uygulamalarına her alanda direnenlere, "Darbelere Hayır – Bir Daha Asla" diye defalarca sokaklara dökülen yüz binlerden Kürt halkının özgürlüğü için mücadele edenlere, "Ergenekon dağıtılacak" sloganını her fırsatta yükseltenlerin, Cumartesi Anneleri'nin, Hrant Dink katledildiğinde sokaklara dökülenlerin, "Hrant'ın katili Ergenekon Çetesi" diye bağıranların ve onların yanı sıra bir dizi başka faktörün bir araya gelmesinin eseridir bu dava. Bunlar başka yazılarda tartışılabilir ama asla göz ardı edilmemesi gereken son on yılda darbelere karşı yükselen aşağıdan mücadele ve Kürt halkının kararlılığıdır. Eğer, Ergenekon davasında bu kitlelerin rolünü görmezseniz tabii ki dönüp sadece AKP'ye bakar, her şeyi ondan bekler hale gelirsiniz. AKP'nin bunları yapamayacağı, yapmayacağı gün gibi ortadayken bunu beklediğiniz için "ama bu davalarda Süleyman Demirel yargılanmıyor" diyerek büyük bir umutsuzluğun içine düşersiniz. Halbuki bu davaları darbelere karşı mücadele eden, sokaklara dökülen kitlelerin eyleminin sonucu olarak görürseniz o zaman Süleyman Demirel'in bir gün yargılanabileceğine dair umudunuzu kaybetmez ve bunu AKP'den beklemek yerine gerçekleşmesi için mücadele edersiniz.
Ergenekon yetmez, bütün darbeciler ve katiller yargılansın
Nereden nereye geldiğimizi görmezsek dişimizle tırnağımızla kazıyarak elde ettiğimiz kazanımları olduğundan çok daha küçük görme tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz. Ergenekon davasının başladığı günler bu ülkede hiç kimsenin bırakın bir generalin, herhangi bir askerin bile hele de darbe yapmak gibi bir suçtan yargılanacağına inanmadığı, Veli Küçük gibilerin mahkeme önlerinde Hrant Dink, Elif Şafak gibi aydınları elini kolunu sallayarak tehdit edebildiği, Kürdistan'da fail-i meçhul cinayetin su içmek kadar normal olduğu günlerdi. Bugün bir çoklarının burun kıvırdığı Veli Küçük bir zamanlar etrafa korku saçan bir ölüm makinesiydi. Ancak tabii bu davada ceza alanlar buzdağının çok küçük bir kesimini oluşturuyor. Ergenekon demek, 1915 Ermeni Soykırımı'ndan günümüze devam eden ve sürekli beğenmediğini, kendisine benzemeyeni, benzemek istemeyeni yok ederek ilerleyen resmi devlet geleneği demek. Bugün ceza alanlar bu kocaman buzdağının çok küçük bir kesimini oluşturuyor. Ama o buzdağının küçücük kesiminin ortaya çıkması gerisinin de ortaya çıkması gerektiğini düşünenlere mücadele etme güveni ve cesareti veriyor. Bugün bizim mücadeleye olan güvenimiz ve cesaretimiz arttı. Ergenekon kararlarına üzülenler ise, Kürt halkının ve Hrant Dink'in katillerini savunur pozisyona düştü.
Biz bundan sonra hem bu kararlara üzülen ulusalcılara ve Ergenekonculara hem de davaları sınırlamaya çalışan AKP'ye karşı aynı anda mücadele edeceğiz ve bu ülkede demokrasi işte bunu yapmayı başarabilen bir odağın etrafında gelişecek.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.02.2018
8.02.2017
15.04.2016
11.04.2016
15.02.2016
5.02.2016
10.01.2016
28.12.2015
8.02.2015
4.02.2015