A.Turan ALKAN
Ne zaman ekranda Hulusi Kentmen’in babacan ve tonton yüzüyle karşılaşsam, sanki akrabadan birini görmüş gibi bir sıcaklık kaplar içimi. Pek iyi karakterler canlandırmamış olsa da Şener Şen’in babası Ali Şen ve daha nicesi de öyledir meselâ. Onlar Türk filmlerine kendine has çehresini kazandıran karakter oyuncularıdır.
Yer aldıkları her filmi taşıyan, güzelleştiren, renklendiren sanatçılardır. Onlara öyle alışmışızdır ki kötü adamı canlandırmak icab ettiği zaman Erol Taş, Kenan Pars, Nuri Alço, Senih Orkan gibi temel taşların dışında bilinmedik bir oyuncuyu yadırgarız. Hane yıkan, ocak söndüren ‘vampiye’ kadınlar kadrosu da üç aşağı beş yukarı bellidir: Evvelâ Suzan Avcı, ardından Lale Belkıs; zalim ana, kalpsiz kaynana rollerinin klişe ismi Aliye Rona, dedikoducubaşı Muallâ Sürer...
Peki, size küçük bir sorum var; filmlerde iyi kalpli hacıanne, herkese şefkat gösteren teyze, doğuştan fedâkâr ve cefâkâr komşu kadın karakterlerinden birinin adını söyleyebilir misiniz?
Hepsinin yüzü gözümüzün önünde, simâen gayet iyi tanıyorum ama isimlerini bilmiyorum; ne fena, ne vefasızlık!
İsim bilmek önemli diyebilirsiniz; önemli, hem de çok. Varlıklar isimle var olur çünkü...
MAFYA PATRONU KÂZIM; KİM BU ADAM?
Televizyonlarda haber ve yorum dinlemek ömür törpüsü, asabiyet bozucu bir şey haline gelmeye başlayalı beri denk düştükçe, reklâmdan fırsat buldukça Yeşilçam filmi gösteren kanallara geçiyorum. Kırk defa seyrettiğim şeyleri bir kere daha seyretmekten bıkmadığımız filmler. İşte onlardan biri: Rahmetli Kemal Sunal’ın ‘Atla Gel Şaban’ı ve filmin en meşhur, bence Yeşilçam tarihine geçecek kadar komik sahnesi...
Semt dolmuşunda günlük eziyetini çekerken at yarışı tahmininde bulunan ve hep tutturan Niyazi, kabiliyeti farkedilince mafya patronu Kâzım’ın eline düşer ve tahmin yapması için ikna edilmeye çalışılır. Ne var ki tabii ortamı olmadığı için Niyazi son yarışta yanılır. Bunun üzerine mafyacının adamları salonun ortasında dolmuş sahnesi oynamaya başlarlar; patron Kâzım ise dolmuş şoförü rolünde...
Hele bu sahnede Kâzım’ın söylemeye çalıştığı bir “Şiki şiki ba ba” şarkısı var ki gülme garantilidir; ne zaman seyretsem kasavet dağıtmıştır.
Biliyorsunuz zaten, anlatmaya gerek yok.
Peki bu filmde mafya patronu Kâzım’ı canlandıran o müthiş karakter oyuncusunun adını biliyor musunuz?
Ben ki 7 yaşından beri sinemaya giden, üzerime vazife olmadığı halde bütün jönlerin adını ezbere bilen ve karakter oyuncularını iyi tanıyan bir Yeşilçam meraklısı olarak o gün kendime bu soruyu sordum ve bilemedim. Sinema kültürleri fena olmamasına rağmen evdekiler de bilemedi. Dedim ki, “Yahu bizi yıllardır eğlendiren, oynadığı karakterlere eşsiz bir karikatür çeşnisi katan bu sanatçının adını bilmemek resmen ayıp!”
Bu sanatçının adı Dinçer Çekmez.
ZALİM AMA KOMİK, KIYICI AMA İNSAN
1940 doğumlu; nereli olduğu hakkında internet kayıtları suskun, muhtemelen İstanbullu (Kabataş Lisesi mezunu olduğunu öğreniyorum sonradan); zaten pek az bilgi var hakkında. Sanat hayatına Şehir Tiyatroları’nda başlamış. Vişne Bahçesi, Ya Devlet Başa Kuzgun Leşe, Eskici Dükkanı, Çengi, Sarıpınar 1914, Ahududu, Deli Bal, Victor Hugo, Cyrano de Bergerac, Susuz Yaz sahne aldığı eserlerden bazıları...
Derken 70’li yıllarda sinema hayatı başlıyor. Aralarında çoğunu Kemal Sunal’la oynadığı Şaban Askerde, Tarzan Rıfkı, Katma Değer Şaban, Atla Gel Şaban, Ortadirek Şaban, En Büyük Şaban, Kanlı Nigar, Şark Bülbülü, Süt Kardeşler, Meraklı Köfteci, İnek Şaban, Şabanoğlu Şaban gibi filmlerle sanat hayatının en hareketli yıllarını yaşıyor. Pek çok filme de son derece karakteristik sesiyle dublaj sanatçısı olarak katkı veriyor. Son yıllarında neyle uğraştığını bilemiyoruz. Lösemi hastalığı sebebiyle 2013 senesinde, bundan tam iki sene önce vefat ediyor; cenaze namazı Şakirin Camii’nde kılınıp Karacaahmet’e defnediliyor.
Kendisi gibi sinema ve tiyatro oyuncusu Metin Çekmez’in ağabeyi...
Hikâye bu kadar. Pek çok Yeşilçam emekçisi ile paylaşılan tuhaf bir kader bu. Milyonlarca kişinin âşinası olduğu halde adı bile bilinmeyen yalnız adamlardan biri.
Hiç şüphesiz çok büyük oyuncu, işinin erbabı iyi bir sanatçı. Fiziği ile oynadığı karakterleri özdeşleştiren az sayıdaki kabiliyetimizden biri.
Kıyıcı, zâlim, çok sert bir sinema yüzüne sahip olmasına rağmen seyirci onda zalimlerin maskaralığını gördü ve çok sevdi.
Oynadığı her karakter hemen hemen bir kült karakter haline geldi; hafızalara kazındı, unutulmazlaştı.
CİDDİYETİ SEVERİM, DİSİPLİNE HAYRANIM
Şark Bülbülü’nde burnundan kıl aldırmaz derece sert bir gazino patronu, Şaban Askerde filminde disipline âşık bir Osmanlı Donanma Başçavuşu, Orta Direk Şaban’da basketbol koçu, İnek Şaban’da mafya reisi, kabadayıların en asabi Kadırgalı Eşref’i...
“Laubalilikten hoşlanmam, ciddiyeti severim, disipline hayranım” repliği hep unutulmazlar arasında yer alacak.
Hele Şark Bülbülü’nde bir “Mazlumu getirin bana” sahnesi var ki efsânedir. Gazino patronu, çok sinirli olduğu zamanlarda, sadece gerektiği zaman dayak atmak amacıyla yanında Mazlum diye bir eleman (Yadigâr Ejder) çalıştırmaktadır. Ancak Mazlum’u döverek fabrika ayarlarına dönebilen patron, Mazlum’un dayağa dayanamayıp kaçması üzerine Kemal Sunal’ı işe alır fakat Sunal dayak yemek yerine patrona dayak atmaya başlayınca...
MAZLUM’U GETİRİN BANA
Filmin o sahnesinde senaryoyu nasıl değiştirdiğini rahmetli Dinçer Çekmez, ilk ve son gazete röportajında şöyle anlatıyor:
-Senaryo yazılmış, ‘Mazlum’u nasıl dövüyorsa, Kemal’i de öyle komaya sokar’ diye. Olur mu böyle bir şey! Herif jön komik, onu seyircinin önünde nasıl perişan edersin? Benim oynadığım rol sadist, sadist olanın mazoşist tarafı da yok mudur? Oturdum senaryoyu değiştirdim. Kemal’i dövdükten sonra sadist tarafım gidecek, mazoşist tarafım ortaya çıkacak ve ‘Vur, vur maaşını yükselteceğim, sana sonsuz para vereceğim, vur ne olursun vur!’ diyeceğim. Bu seyirci için şok değil mi? Tam çekiyoruz, yönetmenin haberi yok bundan, ben ‘vur maaşını yükselteceğim’ derken, rejisör tabureden gülmekten düşmüş ve diyormuş ki o anda ‘stoooop diyeni fena yaparım!
...
Ancak şimdi farkettiğimiz bir şey; bu insanların bir şekilde hayatımızda yeri var ve onlara bir şekilde küçük de olsa bir teşekkür borçluyuz; en azından hatıralarına hürmet...
Allah rahmet etsin. Hâlâ ekranlarda günde belki yirmi kere dönen filmlerinde insanları her güldürüşünde hesabına bir sevap yazıldığını tahayyül etmek isterdim ve inşallah öyledir...
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016