A.Turan ALKAN
İdeolojik saflık desem belki ‘arılık, duruluk’ gibi anlaşılır, hayır safderunluk, idealizmin tavan yapmış hali, hatta düpedüz enayilik. Bugünlerde moda ya, ‘Nerden gelirse gelsin, cinsi, rengi ve mezhebi ne olursa olsun’ her neviden ideolojik saflığın –enayiliğin- duvara çarptığı bir yer ve an vardır; bir zaman ve zemin. Bu kırılma ânı maalesef Berlin duvarının yıkılması gibi, herkesin aynı anda şahit olabildiği genel bir nitelik taşımıyor. Her âkıl insan için bu şahsi bir tecrübe durağıdır; şahsîdir, yeni tabirle ‘öznel’ mi diyorsunuz, işte ondandır. Sizin bu tecrübeyi yaşamış olmanız, herkesin aynı tecrübeden hissedar olmasını gerektirmiyor. Âkıl iseniz günün birinde farkediyor, ‘Aa burada bir duvar varmış, canım acıdı’ diyorsunuz. Kimi ise bütün ömrünü hiç bir sert realiteye toslamadan huzur içinde tamamlıyor ve ne mutlu onlara… (Bkz: Bedevinin biri hacca gitti ve herkesten önce Mekke’ye girip Kâbe’nin örtüsünden tutunarak, ‘Ey Rabbim, insanlar seni sarmadan beni bağışla’ dedi. Cevzî; “Kitabu’l Hamkâ ve’l-Mugaffilin”)
Mavi Marmara projesini geliştiren kişi ve kurumların iki gün önce ‘Bana mı sordunuz’ gibi ani bir dönüşle cami kapısına bırakılması, bir ideoloji olarak siyasi İslamcılığın duvara tosladığı yerdir. Dramatik bir an ve sinematografik anlatımı çok güçlü bir olay örgüsü! Biraz örnek olay zikredelim ki ‘ortaya karışık’ olsun: Bazı milliyetçi arkadaşlar meselâ 12 Eylül’ü takib eden günlerde ortaya saçılan bazı olguları bir araya getirince buna benzer bir sarsıntıya uğramışlardı; fikirleri iktidardaydı ama kendileri içerdeydi, olsundu, önemli olan devletti.
Zaten ‘Ya devlet başa ya kuzgun leşe’ denilmemiş miydi? Bu esnada birilerinin mapuslara yardım için toplanan iane paralarını, çoluk-çocuğunun gelecek endişesi için fonlamış olması gibi küçük detaylar, büyük ‘dâvâ’ların yanında ne kadar önem taşıyabilirdi ki? İdeolojik telkinin gücü, aynı yaş ve okuldaki iki ülküdaştan birinin bedava koruma görevlisi, ötekinin canı tatlı veliahd şehzade sultan olması gerçeğini bile bastırabiliyordu. Bu ideoloji denilen şey, şimdi tekno-mağazalarda 50-60 liraya satılan sanal gerçeklik gözlüğü veya ‘Vardır, reisin bir bildiği; konuşmasına iyi dikkat etmek lazım’ türünden bir şeye benziyor; bir nevi zihnî uyuşturucu. ‘Ağabey, niçin verdiğimiz her ihâleden yüzde 10 kesip havuza aktarıyoruz, kitapta yeri var mı, helâl midir?’ gibi bönlük derecesi hayli yüksek sorulara, ‘Cihad için, din için, Rızâ-i Bâri için’ cevabı alınca enayiliğin dingin sularında yatışan küçük merakların ideolojik narkotiği.
Bana mı sordunuz lâfının muhatabı her kim ise çıkıp cevabını vermelidir. Benim o günlerde nâçizâne uzaktan duyduğum kadarıyla, sormak ne kelime, proje baştan sona bilgi ve yüksek alâka altında cereyan etmiştir. Bu biraz da rejisörün, batan filmin oyuncularına ‘oynarken bana mı sordunuz?’ diye çıkışmasını hatırlatıyor. Sizsiz filmin ne anlamı kalırdı ki sultânım? (Not: Burada sultan kelimesini galip, muktedir mânâsıyla tercih ediyoruz ama hayret ‘tasallut’un sultan’dan müştak olduğunu doğrusu bilmiyordum; ilginç! Etimoloji büyüleyici bir branş azizim!)
Tık tık, konuya dönüyoruz. Bakmayın siz bir kaç siyasi İslamcı arkadaşın hayal kırıklığına uğramasına; ideolojiler ölmez, onlarda kırk zombinin hayatı soğurma iştihası vardır ve her yeni kuşağa her defasında aynı mavalları aynı kavalla okuyarak kendilerini tazelerler. Bu daracık aralıktan bakınca insan hayatı hakikaten ‘bilenlerle bilmeyenler’ kategorisi arasında basit bir tercih yapmaktan ibaret görünüyor. İdeolojiler, takipçilerine herşeyi biliyormuş psikolojisi kazandırma konusunda yektâdır. Vaktiyle ne güzel bir kafa konforum vardı benim de; ne demiştik? Ahmağa ne mutlu! Öyleyse konuyu yine Cevzî’den bir nükte ile taçlandıralım:
Yemenli bazı kimseler, Müslüman olduklarında cahiliye putlarını kırdılar. İçlerinden Ezdli biri, “Ben kavmimin taptığı taşı hâlâ saklıyorum” dedi. “Onu saklamaktan ne umuyorsun” dediklerinde şöyle cevap verdi, “Yarın ne olacağı bilinmez!”
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Dereler düz bağladı; dibi yarpuz bağladı…
14.07.2016 - Pijama dâvâsı
13.07.2016 - Ördek düdüğü
11.07.2016 - ‘Pozitif milliyetçilik’ nedir; nasıl yapılır?
10.07.2016 - Bir ‘şirket’ hikâyesi
8.02.2016 - Eey İzlanda, sen kimsin ya?
7.02.2016 - Dünyanın bütün mustazafları, birleşin!
6.02.2016 - Sert bir Bayram tebriki yazısı
4.02.2016 - Bir ‘flashmob’ videosundan öğrendiklerim
3.02.2016 - Narkotik ihbar!
2.02.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Yorumunuzu Giriniz...
edip şahiner
Başlığı görünce Hrant Dinkin eşi Rachel Dinkten söz edildiğini zannetmiştim.Ülkemin müslümanları adına yine hayal kırıklığına uğradım.Her nedense zulüm sadece müslümana yapılmışsa zulüm.Eğer filistinde Gazzede ölenler müslüman olmasaydı yazarın içi bu kadar yanacak mıydı pek emin değilim.Dünyaya din gözlüğü ile bakmak bizi daha vicdanlı yapmıyor neyazık ki!