A.Turan ALKAN
20. yüzyıl tarihinin en garip, en fantastik başlıklarından ilki, Filistin’de bir İsrail Devleti’nin kurulmasıydı. Yahudiler 2 bin seneden çok daha fazla sürgün yaşadılar, dışlandılar, ötekileştirildiler. Doğrusu tarihte zulme uğramış ve vatanlarından cüdâ düşmüş tek kavim Yahudiler değildi ama sadece onlar olmayacak duaya âmin diye diye Filistin’de bir yurt hülyalarını gerçekleştirdiler. | |
Üstelik sulh ve güzellikle değil, komşularının kalbini kırıp kanını akıtarak, onlara daha ilk günden haksızlık ederek bağımsız devlet oldular ve ilk günden beri güvenlik endişesi ile kıvranan bir devlet olarak biçimlendiler. Siyasi ve idari sistemleri kendilerine mahsustur ve İsrail’den başka bir yerde hayat bulması neredeyse imkânsızdır. İsrail, dünya tarihinin en büyük kaprisi, en çılgın fantezisidir ve bu devletle ilgili her ayrıntı, onlar açısından hayati önem taşıyan “Güvenlik endişesi” faktörü hesaba katılmadan anlaşılamaz, mânâsız kalır. Suriye, gözlerimizin önünde mahvoluyor. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde müstevlîlerin cetveliyle kurulan bir devlet, daha “Dalya” bile demeden parçalanıp tarihe gömülüyor. Suriye ile birkaç defa cephe harbine tutuşan ve çarpışmanın şiddetinden sersemleyen İsrail için çok önemli bir bölge ülkesi, biçim ve muhteva değişikliğine uğruyor. Dünyanın öteki ucundaki Çin’in bile Suriye üzerine bir hesap kurduğu kurtlar sofrasında en muğlak ve en berrak hesap İsrail’e ait olanı olsa gerek: Muğlak; çünkü İsrail, Suriye’de olup bitenler hakkında açık tavır ve pozisyon geliştirmeden ama gergin bir sükûnetle bekliyor. Berrak; çünkü İsrail, şimdiki sınırlarının kendisi için asla güven verici olmadığını biliyor ve bütün Ortadoğu bölgesinin istikrarsızlaşıp zaafa düşmesiyle en uzak sınırlara erişerek hayatta kalabileceğini varsayıyor. İsrail’in bölgedeki varlığı 20. yüzyılın en büyük fantezisi, en şaşırtıcı olayı demiştim; bu fantezi henüz tamamlanmış değil. İsrail için, antik devirlerdeki en büyük sınırlarına, yani Büyük Nil’den Fırat’a kadar uzanan Büyük İsrail Devleti’ni kurmak bir tarih rüyası değil, takvime yayılmış jeopolitik bir işlemler dizisidir. Suriye’de olup bitenlerin İsrail açısından anlamı ancak bu çerçevede gerçek manasını bulur. Aramızda artık “Arap Baharı” yalanına safiyetle inanan kaldı mı bilmiyorum. Bu yalancı rüzgar, sadece ortadoğunun Müslüman-Arap nüfusunu ve rejimlerine doğru dışardan üfürüldü ve bölgenin kompozisyonu değişti. Aynı rüzgarın biraz daha güneydeki Körfez emirliklerine, Suudi Krallığı’na ve Asya’daki sair antidemokratik ve zorba yönetimlere bulaşmıyor olması doğrusu pek ilginç. Halkına düdüklü tencereyi, el radyosunu bile yasaklayan Küba, Kuzey Kore gibi diktacı yönetimler dimdik ayakta dururken, yalancı baharın Ortadoğu yörelerinde eğlenip kalması pek şaşırtıcıdır. Suriye parçalanıyor. Türkiye bütün dikkat ve enerjisini “Aman bölgede bir Kürdistan daha kurulmasın” noktasına yoğunlaştırmış manzarası verirken, bu safhaları öngöremediğini de tersinden de olsa itiraf ediyor. İşte tam bu noktada Kürt meselesinin sadece Türkiye’de veya bölgede yaşayan Kürtler’in siyasi, kültürel ve tarihi haklarından ibaret olmadığını, bilakis yıllarca kapalı gişe oynaması için kaleme alınmış bir trajedi olduğunu bir kere daha fark ediyoruz. Kürt meselesi, bir araç olarak bölge dışı güçlerin Ortadoğulu yönetimlere ve halklara müdahelesi için bulunmaz bir âlet, çok değerli bir vesile ve bahane teşkil ediyor. Kürt meselesinin nasıl çözüleceği hakkında sadece Türkler değil, Kürtler de dahil kimsenin sarih bir öngörüsü kalmamışken İsrail ve onun yanı başındaki ABD, bölgeyi çok hesaplanmış bir şekilde istikrarsızlaştırıyorlar. Kürt meselesinin bir sahne sonra, bölgedeki diğer önemli güç odağı İran’ı istikrarsızlaştırmak için muhtemelen bir başka üslupta sahneye konulacağını pekala tahmin edebiliriz. Bu hüzün verici ve acı değerlendirmenin özeti şudur: Güney sınırlarımızda Suriye topraklarında yeni bir Kürt devleti kurulmasını dünyanın sonu saymak politikasızlığımıza işarettir; büyük resmi göremiyoruz. Büyük resimde parçalanmış Suriye veya Kürdistan değil, İsrail var. Türkiye’nin ortadoğu politikaları, en azından bundan sonrası için daha gerçekçi bir satıhta yürütülecekse bu gerçeği bir kenara yazmalıyız. Mavi Marmara gemisinin haydutça saldırıya uğraması ve haziran ayında Lazkiye açıklarında keşif uçağımızın düşürülmesi, dış politikamızın yakın zamanlardaki en önemli iki kavşak noktası oldu; şimdi daha iyi değerlendirebiliyoruz. |
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Dereler düz bağladı; dibi yarpuz bağladı…
14.07.2016 - Pijama dâvâsı
13.07.2016 - Ördek düdüğü
11.07.2016 - ‘Pozitif milliyetçilik’ nedir; nasıl yapılır?
10.07.2016 - Bir ‘şirket’ hikâyesi
8.02.2016 - Eey İzlanda, sen kimsin ya?
7.02.2016 - Dünyanın bütün mustazafları, birleşin!
6.02.2016 - Sert bir Bayram tebriki yazısı
4.02.2016 - Bir ‘flashmob’ videosundan öğrendiklerim
3.02.2016 - Narkotik ihbar!
2.02.2016
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
selim aydın
EVET SİZ TARAF OLMUŞŞUNUZ AMMA BERTARAF OLMUŞŞUNUZ HAYATI BU DÜNYADAN İBARET ZANNEDEN ZAVALLISINIZ sizin hasabınız varsa allahında hesabı var
cengiz ASPİR
Ayşe Hür hanım kendisinin İslami kesim tarafından çok sert eleştrildiğini ifade ediyor.Ama kendisini hiç eleştrimiyor.Ama hangi kuran gibi radikal bir başlık atmadan evvel çok ciddi bir araştırma yapması gerekirdi kendisinin pek çok makalesini takdirle okuyorum.Fakat İslam tarihi konusunda makale yazarken islamı da iyi bilmesi lazım. İslam tarihinde 4 halife zamanında Kuranın değiştirildiğine dair bir tartışma veya harb olmuşmudur.Eshabın hepsimi dine ihanet etti (Hz Ali dahil) biraz mantık!