Cemile Bayraktar
Türkiye’de darbeler döneminde askerin gölge bir iktidar olduğu zamanlarda da demokrasiye yaklaşıldığı zamanlarda da egemenliğin milletin elinde olduğu dönemlerde de hep güvenlikçi, militarist, milli güvenlik ve ulusal sınırların tehlikede olduğu savı üzerinden bir siyasi paradigma oluşturuldu. Bu paradigmayı oluşturanlar, toplumun bir kesimini de sürekli olarak sınırların tehlikede, ulusal güvenliğin riskli durumda olduğuna inandırdı.
AK Parti’nin ilk döneminde ortaya koyduğu ileri demokrasi hedefleri, Türkiye siyasetine getirdiği liberal çizgi ülkedeki bu korku atmosferini değiştirdi ancak AK Parti ikinci döneminde tekrar güvenlikçi politikalara, Türkiye’nin klasik paradigmasına geri döndü. Müttefiki MHP ile her meseleyi beka sorunu yaptı ve geçmişte kaldığını zannettiğimiz korkularımız geri döndü.
Çözüm süreci dönemini hatırlayalım… AB’ye giriş kriterleri ile çözüm süreci destekleniyordu ancak Batı da yek pare bir yapı olmadığı için bir yandan Türkiye’nin sorunlarını çözmüş, güçlü bir müttefik olmasını isteyen AB ülkeleri, Obama gibi ABD başkanlar vardı ancak aynı zamanda Türkiye’nin sorunlarını tümden çözmesini istemeyen, o kadar da sorunsuz olmasını doğru bulmayan AB ülkeleri ve ABD’li yöneticiler de vardı. Sadece Türkiye için değil Ortadoğu için de bu böyleydi; Arap Baharı, diktatör yönetimlerin Batı tarafından desteklenmesiyle kara kışa döndü. Türkiye’de de Türkiye’nin kendi içerisinden kaynaklanan korku ile rejim değiştirmeye çalışan serinleri, derinleri, içine kaç tane istihbarat örgütünün sızdığını bilmediğimiz FETÖ, çözüm sürecinin seyrini Suriye Savaşı ile birlikte çözümsüzlüğe çevirmek isteyen dış güçler, yer yer o dış güçlere güvenen çözüm süreci muhatapları, Gezi süreci vardı. Tüm bunlar ülkede azımsanmayacak bir kaos oluşturduğunda da iktidar, demokratik açılımlar ve benzeri iyileştirmeleri bir kenara bıraktı ve güvenlikçi, korkutucu söylemleri geri çağırdı. Bu konuda iktidarın tümden haksız, tümden pragmatik olduğunu düşünmüyorum zira Gezi sürecinde Batılı basını takip edenler dış güçlerin hiç de öyle masal olmadığını gayet iyi biliyor. Ancak bu korkutma stratejisi kısa vadede çok karlı sonuçlar vermeye başlayınca bu kez her olay bir asır öncesindeki gibi “iç ve dış mihraklara” bağlandı. İktidar her ağzını açtığında toplumu dış güçlerle korkuttu, tabi meselenin en içerden tezahürünü de Kürt meselesi üzerinde gördük.
Şu durumda tüm taraflar kısmen haklı ve aynı zamanda tüm taraflar kısmen hatalı. Zira DEAŞ, Kürtlere saldırdığında, Türkiye kendi iç terör meselesi varken, PKK’nın uzantısı kabul ettiği YPG ve çevresine destek vermedi. Kürtler içerisinden çözüm sürecini destekleyenler olduğu kadar Kandil gibi çözüme karşı, silah bırakmayı reddedenler de vardı ve DEAŞ’ın Kürtlere yaptığı katliam, PKK’nın çözüm istemeyen şahinleri tarafından “Katliama uğradık, bize kimse yardım etmedi, hatta DEAŞ, İslamcı teröristler Türkiye ile birlikte çalışıyor” propagandası işletildi ve bölge ile sınırı dahi olmayan ABD, DEAŞ saldırıları üzerinden Suriye’deki Kürt unsurlara silah verip müttefik ilan edince Türkiye’nin sınırları dışındaki Kürt meselesi de sınırları içerisindeki Kürt meselesi de çözümden oldukça uzağa fırlatıldı. Yani özetle çözüm içeriden ve dışarıdan unsurlar sayesinde yarım bırakıldı, sabote edildi… tabi bu süreçte FETÖ girişimiyle çözüme giden yolların infilak ettirilmesi için MİT TIR’ları kumpasları kuruldu. Sonrasında hendek olayları derken bazı Türkler için ABD, FETÖ, PKK, YPG el birliği ile Türkiye’yi bölmeyi çalışıyor iddiaları inanılacak kadar gerçeğe yakın bir hale geldi, haklı değiller ama tümden haksız olduklarını da düşünmüyorum. Bazı Kürtlere ise Türkiye ile çözüme oturmaktansa ABD ile ittifak kurmak daha cazip geldi, pragmatik bir tercih ama ABD’nin ilk tümsekte daha karlı bir anlaşma için kendilerini kolayca satabileceğini hesaba katmıyorlar.
Neyse… şimdi başlıkta da belirttiğim gibi milli güvenlik, ulusal sınırlar ve Kürtlerin anadili Kürtçe ne alaka denilebilir, bence de alakasız ancak bazıları için Kürtlerin evleri ve özel hayatları dışında Kürtçe konuşması, yazması ülkenin milli güvenliği için tehlike arz ediyor ve yerden, tabeladan Kürtçe ifadeler kalkmalı. Onlara göre Kürtçe ifadeler kalkınca milli güvenlikle ilgili riskler de ortadan kalkacak… Pembeyi çok sevdiği için tüm evini pembeye boyayan 75 yaşındaki Ispartalı Sakine teyzenin evi bile bu düşünce kadar pembe değil!
Bir ülkede bu kadar sorun varsa, bu sorunlar dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya taşıyorsa, dışarıdan müdahale varsa insanların karşısına geçip herhangi bir güvenlik tehdidi yok, yatın uyuyun diyemezsiniz. Ama aynı zamanda her ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin milli güvenliğiyle ilgili riskler var diye 15-20 milyon Kürt vatandaşı olan bir ülkede Kürtçe’yi kontrol altında tutup sınırlayamaz, “Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür, Kürt diye bir ırk, bir millet, Kürtçe diye bir dil yok” diyerek milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını yok sayamazsınız, “Kürtçe televizyon açtık, daha ne istiyorsunuz” diyerek meseleyi yok sayamazsınız.
Yani, Türkiye’nin hiçbir milli güvenlik sorunu yok, ulusal sınırlarla ilgili hiç risk yok denilemez ancak 15-20 milyon Kürt vatandaşı olan bir ülkede her ülkenin olduğu kadar güvenlik sorunu var diye bu güvenlik sorunları bazen yükseliş gösteriyor diye Kürtlerin düğünlerindeki şarkıları, halayları kontrol altında tutmak, Kürtçe’yi ve Kürtleri yok saymak, zembereğinden boşalmış gibi Kürt karşıtı ırkçılık yapmak olmaz. Amedspor’u, DEM Parti’yi kapatmak önerilmez. Zira bunlar güvenlik risklerini azaltmaz aksine arttırır, Kürt milliyetçiliğini, toplumsal ayrışmayı arttırır. Ve bunun önüne geçmek de öyle zor bir durum değil; TFF Başkanı, Diyarbakır valisi, Diyarbakır Belediye Başkanı birlikte Amedspor maçı izleyip birlikte yemek yiyince ülke bölünmez, aksine birleşir.
Hülasa, birileri çıkıp Kürtçe anadili, milli güvenlik sorunu haline getirmedikçe, Kürtçe ile milli güvenliğin, ulusal sınırların bir alakası olmaz. Sabahtan akşama kadar Kürtleri ve Kürtçeyi milli güvenlik endişesi bahanesiyle hedef aldıktan yani milli güvenlik meselesi haline girdikten sonra yani ülkeyi gerip, bölmeye yöneldikten sonra size çıkıp “Ben Kürt’üm ve dilim Kürtçe/ Ez Kurdim Zimane Min Kurdiye” diyen Kürtlere ve haklı olarak onlara destek veren Türklere terörist, bölücü, ortalığı karıştırıyorsun diyemezsiniz. Zira bu ülkede yasaklandığı dönemde bile Kürtler, hiçbir milletin geçmeyeceği gibi kendi dillerinden vazgeçmediler ancak bir süredir Kürtler ve Kürtçe “birileri” tarafından sistematik biçimde hedef alınıyor, sosyal medyada bu daha çukur bir biçimde yapılıyor ve bu nefret söylemleri engellenmiyor. Dolayısıyla yıllardır bu coğrafyada Kürtler, Kürtçe konuştuğu için bölünmedik ama Kürtçeyi bilinçli biçimde hedef alanların bölücülüğü ve meseleyi terörize etmeleri, ülkeyi bölemese de gerer, yorar, ayrıştırır, dolayısıyla bir milli güvenlik endişesi varsa bunun Kürtçe’den değil Kürtçe’yi hedef alan kesimden kaynaklanması daha olasıdır.
Yazarlar
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.08.2025
16.01.2025
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024
28.07.2024