Cemile Bayraktar
Kürt meselesi yazmanın/konuşmanın riski sadece hızla değişen politikalar nedeniyle “başınıza bir iş gelmesi” değil. Kürt meselesinin yıllarca içinde Kürtler olmadan “biz” Türkler arasında konuşulması, Kürtlerin dinlememesi ve hatta çoğu kez Kürtlerin yerine konuşulması geleneği nedeniyle, Kürtlerin haklı olarak “bizim hakkımızda da biz konuşalım” serzenişine uğrama ihtimali nedeniyle de kolay değil. O nedenle baştan, Kürtler adına konuşmak benim haddim değil, diyerek bir destur vermiş olayım.
Elips Haber'de yer alan habere göre, Farkındaysanız, Kürtlerin ne dediği, ne istediği bu meseleye dair konuşanların pek de umurunda değil. Çünkü Kürtleri dinlemiyorlar. Hayır, “Kürt yok, Kürtçe yalan” zırvalamalarından bahsetmiyorum. “Kürtlerin derdi ülkeyi bölmek, yeni bir devlet kurmak, şiddet ve savaş istiyorlar” safsatalarından bahsediyorum. Elbette zırva ve safsatanın herhangi bir dinleme ve anlama geliştirmesi pek mümkün değil ancak zırva ve safsata dışında kalan kesim için Kürtlerin ne istediğini tane tane yazmak gerekiyor.
Kürtler eşittir PKK diye bir şey yok ancak PKK ile Kürtlerin alakasının olmadığını söylemek de gerçekçi değil. Ve bugün, Kürt meselesinin en çetin yönü şiddet, “terörsüz Türkiye” süreciyle yani PKK’nın kendini lağvetmesiyle son bulmaya çok yakın.
Kürt siyasi hareketinden tutun da İmralı’ya kadar Kürtler adına konuşma yetkisi olanların ifadeleri şöyle; anayasal olarak Kürt kimliğinin tanınmasını istiyoruz.
Tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’tan tutun da Cumartesi Anneleri’ne kadar Kürtler adına konuşma yetkisi olanlar, şiddetin son bulmasından yana olmakla birlikte istedikleri anadilde eğitim, Kürtçe’nin varlığının kabul edilmesi.
Diyarbakır zindanlarında işkence görenlerden siyasi sürgün olmak zorunda kalan Kürt entelektüellere kadar birçok Kürt, yüzümüz Türkiye’ye dönük demekte ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşarken Kürt olduklarının kabulünden fazlasını istemiyor.
Kürt meselesi çözülmesin daha da düğüm olsun diye beklenti içinde olanlara karşı, PKK silah bırakmamalı, diyenlere karşı, Kürtler muhatabın İmralı olduğunu ve PKK’nın silah bırakmasının gerekliliğini, aksinin sadece can yakmak olacağını, “sana bana” gerek kalmadan kendileri hatırlatıyor.
Yani Kürtler adına konuşma yetkisi olan ve bu meselenin en acı halini tecrübe edenler Türkiye bölünsün, bayrak değişsin, şiddet devam etsin beklentisi içinde değil. Gayet anlaşılabilir biçimde, Türkiye Cumhuriyeti içerisinde tek bayrağın altında, olması gerektiği gibi eşit vatandaşlık haklarının tanınmasını istiyorlar. Bunun için bağrına taş basan da var, silah bırakan da…
Peki Kürtler dışında kalanlar ne istiyordu?
PKK silah bıraksın.
Bıraktı.
Ülke bölünmesin.
Bölünmüyor.
Ama şimdi PKK silah bırakırken buna karşı çıkıyorlar.
Anlamak mümkün mü bu kesimi?
Hayır bu kesim, şiddet ve terör kendilerine fayda sağladığı için bitmesin isteyenler değil. Bunlar, ne istediğini bilmeyen safsatacı, zırvacı ezberciler de değil. Bunlar oldukça küstah kimseler; Türk olarak Türklüğüyle övünmeyi gurur, Türk kimliğinin dili olan Türkçe’yi onur meselesi sayıp saygı bekliyorken, Kürt’e bu en doğal hakkı çok görebilecek kadar küstah ve hadsiz kimseler. O kadar küstahlar ki Kürtlerin Kürt’üm demesini ya da anadilleri Kürtçe ile konuşmalarını “terör, bölücülük” sayabilecek kadar ileri gidebiliyorlar. Kürtlerin nerede Kürtçe konuşacaklarını belirleyebileceklerini zannedecek kadar küstahlar. İnsan olmaktan ötürü Kürtlerin kendileriyle eşit olduğunu dahi kabul etmeyecek kadar küstah ve zalim taksimlerde bulunan kimseler. Ve şimdi insan olmaktan ötürü herkesin eşit olduğunu dahi kabul edemeyecek kadar muhakemeden yoksun halleriyle bu topraklarda on yıllardır devam eden Kürt meselesinin çözümüne doğru bıçak sırtı bir süreçten geçilirken kendilerinin de aktör olmalarını bekliyorlar.
Önce muhakeme yeteneği edinin, sonra Kürtlerin ne istediğini zahmet edip dinleyin, bu merhaleleri geçtikten sonra elbette süreçle ilgili görüşlerinize kulak verilir. Zira şu aşamada Kürtlerin ne istediği belli ama sizin ne istediğiniz hala belli değil.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları





























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.12.2025
9.10.2025
7.08.2025
3.08.2025
16.01.2025
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024