Demir Küçükaydın
Demokratlar İçin Seçim Stratejisi ve HDP’nin Acil Olarak Yapması Gerekenler
20.04.2018
1108
Epey bir süredir politik gelişmelere ilişkin yorumlar yazmıyordum. Bunun nedeni erkene alınacağı belli olan seçimler için bir iki açıklayıcı kitap ya da broşür yazarak ve bu arada ön yoklamalar yaparak bir plan dahilinde hazırlanma çabasıydı.
İşin doğrusu erkene alınacak seçimin Temmuz (Fethullahçılar’ın darbesi bahanesiyle Erdoğan-Ergenekon’un darbesinin yıl dönümü) veya sonbaharda yapılacağını tahmin ediyor ve azalan zamana karşı bir yarış içinde çalışıyordum.
Ancak biz daha bir baskında gafil avlanmamak için hazırlanırken Erdoğan-Ergenekon diktası, elindeki sınırsız olanaklarla, daha da erken davranarak kendisi için en avantajlı ve akıllıca olanı yaptı.
Erdoğan’ın iktidarda kalmak için her şeyi yapmaya hazır olduğunu ve kararlılığını bildiğimizden şaşırmadık.
*
Savaşın birinci kuralı düşmanın istediği zaman ve koşullarda savaşa girmemektir.
Ancak düşman çok güçlü ise, koşulları ve zamanı o belirliyorsa, o zaman kavgadan da kaçılmaz. Ölümüne savaşılır.
Çünkü hiçbir şeyin sonucu önceden belli değildir. Her zaman daima bir belirsizlik payı vardır. Mücadelede asla çıkışsız durumlar yoktur. Yapılması gereken savaşmak, yenilsek bile hiç olmazsa bir örnek, bir mücadele geleneği bırakmaktır.
*
Erdoğan-Ergenekon Diktatörlüğü kendi hedefleri ve çıkarları açısından akıllıca davrandı.
Bu baskın ve gasp ile, hem ekonomideki kötüye gidişin sonuçları iyice ortaya çıkmadan (halka karşı suikast), hem de muhalefeti özellikle de İyi Parti ve bağımsız aday olabilecekleri fiilen saf dışı bırakarak (muhalefete karşı suikast) kendisi için en elverişli koşullar ve zamanda muhalefeti seçime zorladı.
Muhalefet ise birbirinden yanlış hiç de akıllıca olmayan sözlerle diktatörün bu hamlesini karşılamaya çalışıyor.
Bu baskın ve gaspa karşı mücadele edecek, bunu teşhir edecek yerde, her biri “erken seçim hoş gelmiş sefa gelmiş” anlamında tavırlar belirledi ve kendilerini bu gaspı onaylar durumda oy vermeye de angaje ettiler.
Böylece bir tek kurşun bile atmadan, yıpratıcı bir savaşla Erdoğan’ın alabileceği en önemli mevzileri, ona bir tek kurşun bile atmadan hediye ettiler.
Bu durum, muhalefetin Erdoğan-Ergenekon diktatörlüğünün hamleleri karşısında kaybetmeye mahkum olduğunu gösteriyor.
Muhalefet Partileri Erdoğan’ın çelişkilerini ve tutarsızlıklarını sayıp dökerek ona karşı mücadele ettiklerini sanıyorlar.
Bu bir savaş. Bir diktatöre karşı savaş. Düşmana sitem edilmez.
Ancak düşmanının düşman olduğunun bilincinde olmayanlar düşmanın çelişkilerini sayıp dökerek onunla savaşılacağını sanırlar.
*
Yapılan yanlışları, her şeye rağmen yine de en demokratik özlemlilerin destek verdiği ve vereceği, kendimizi en yakın gördüğümüz HDP örneğinde görelim.
İktidarın tutarsızlığı diye sayılanların hiç birisi iktidarın tutarsızlığını göstermez.
Yapılanları onların tutarsızlığı olarak tanımlamak iktidarın niteliği hakkında doğru ve tutarlı bir kavrayıştan uzak olunduğunu gösterir.
Erdoğan’ın niteliğini ve amaçlarını doğu kavramayanlar, onun, dün erken seçim olmayacak derken bugün Haziran’da seçime evet demesini tutarsızlık olarak tanımlarlar.
Aksine Erdoğan son derece tutarlıdır. Onun bir tek amacı vardır. Ne olursa olsun iktidarda kalmak ve demokrasi diye bir şeyin izin tozunu bırakmamak.
Bu amacı açısından kendi içinde son derece tutarlıdır. Savaşta düşmanı yanıltmak, tuzağa düşürmek ve diğer savaş hileleri yapılır. Onun da yaptığı budur. Ancak Erdoğan’ın ülkenin iyiliği veya demokrasi için çalıştığı veya böyle bir amacı olduğu gibi bir varsayımdan hareket edenler onun bu davranışlarının tutarsız olduğundan söz edebilirler.
Erdoğan’a tutarsızlık eleştirileri aslında zımnen Erdoğan’ı gizli bir olumlama, ona gizli bir destek anlamına gelir.
Erdoğan’ı tutarsızlıkla suçlamanın kendisi muhalefetin bir tutarsızlığıdır.
Bu tutarsızlığın nerelere vardığını somut olarak görelim.
*
Örneğin Sezai Temelli “Erken değil, panik seçim, iktidar acz içinde” diye Twit atmış.
Bu mudur bir demokratın yazması gereken?
Erdoğan’ın davranışını doğru tanımlayacak sıfatlar: “Panik” değil, “Gasp”, “Baskın”dır; “Acz” değil “kararlılık” ve “akıllıca bir hamle”dir.
Aksine Erdoğan’ın bu hamlesini “panik” ve “acz” olarak tanımlamanın kendisi bir gizlenen “panik” ve “acz”ın ifadesidir.
Devrimciler ve demokratlar durumun zorluğunu, karşı tarafın aklını, düşülen zor durumları gizlemezler.
HDP’li parlamenterler moral ve gaz vermeyi akıllarınca politika yapmak sanıyorlar.
Biz bu gasp ve baskın, halka ve parlamenter muhalefete karşı suikast olgusuna karşı “Bu hamleyi boşa çıkarmak, düşmana bu baskını pahalıya mal etmek için ne yapmak gerekir” diye sorar veya bir cevabımız varsa söylerdik.
Örneğin “Hodri meydan” demezdik.
Ya da kimi HDP’lilerin yaptığı gibi, Erdoğan’dan bir an önce kurtulacağız diye halay çekmezdik.
Bunun erken seçim değil, halka, demokrasiye ve hatta seçimin kendisine karşı bir suikast olduğu noktasında durarak, bir dikta rejiminin kurumsallaşması için yapılmış bir hamle olduğunu söylerdik ve buna karşı mücadeleye çağırırdık.
Çünkü demokrasi fikri ardında, en azından formel olarak, farklı görüş ve pozisyonların eşit şartlarda temsili ve yurttaşların oyunu kazanması vardır. Yani bir demokratın gözetmesi gereken, en farklı görüşlerin, en geniş bir spektrumun, herhangi bir idari veya zamansal veya başka bir engelle karşılaşmadan en azından biçimsel olarak eşit şartlarda yarışması olmalıdır.
Ve tam da buradan hareketle tüm muhalefetin bu anti demokratik karakteri nedeniyle bu baskına, suikaste, gaspa karşı birleşmeye çağırırdık.
“Erken seçim” tabirini bile kullanmaz, böyle kullanmayı bir utanç vesilesi yapmaya çalışırdık.
Seçimin bunca erkene alınmasını bir taktik hamle olarak değil, bu taktiğin hizmet ettiği amaç ve mantık açısından hedefe alıp bu karakteri nedeniyle ona karşı geniş bir ittifak cephesi kurmaya çalışırdık. Ve böyle bir yaklaşım geniş bir hareket alanı sağlardı.
Çünkü erken seçim aynı zamanda hem İyi Parti’nin, hem de bağımsız adayların daha baştan yarış dışı bırakılması anlamına da gelmektedir.
Böylece örneğin en geniş kesimlerin katılabileceği mücadele ve örgütlenme biçimlerinin ne olabileceği üzerine kafa yorardık.
Çünkü en azından halkın yüzde 70’i erken seçime karşı.
İşte böylesine geniş bir kesimin eğilimini dile getirmek ve bu eğilimi örgütleyip mobilize etmenin yollarını aramak varken, iktidarın erken seçim kararını alması bile hiç savaşmadan kabulleniliyor. Muhalefet ve HDP, kendisini iktidarın kavramlarına ve mantığına teslim ediyor.
“Hodri meydan” diyen, erken seçim kanunu meclise geldiğinde ona direnmez, karşı oy vermez, onaylar. “Hodri meydan” sözlerinin kendisi olanı bir seçim olarak tanımlamak ve meşruiyet kazandırmaktır bu gaspa.
(“Erken Seçim” karşısında bir tek Levent Gültekin doğru bir tanım yaptı ve partilerin hepsinden daha doğru bir tavır aldı. Açıkça “gasptır” dedi. Ve bu gaspa karşı tavır koydu ve onunla mücadele için kendi imkanları ölçüsünde somut bir tavır koydu.)
Tabii bir yandan eken seçime yani gaspa karşı olan yüzde yetmişi nasıl örgütler ve harekete geçirebilirim diye girişimler yapar kafa patlatırken, aynı zamanda parti olarak tüm muhalefet partilerini birleştirecek, rekabet ortamı yerine bu gaspa direnenlerin dayanışmasını güçlendirecek hamleler yapardık. Yani fiilen gaspa karşı bir direniş cephesi kurmaya çalışırdık.
Örneğin İyi Parti’nin, Saadet Partisi’nin idari ve hukuki engeller nedeniyle yarış dışı kalmaması için; idari ve bürokratik engelleri aşması için onlara mecliste birer grup kuracak kadar vekili transfer edeceğimizi, bunun karşılığında hiçbir şey beklemediğimizi ilan ederdik.
Böylece hem Erdoğan’ın hamlesindeki İyi Parti’yi dışarda bırakma hesabı engellenmiş olur hem de en azından adil ve biraz olsun daha demokratik bir seçim için bir cephe kurulması yolunda somut ve örnek bir adım atılmış olurdu.
Böylece aynı zamanda HDP sözde değil, gerçekte bir “Türkiye Partisi” yani Türkiye’de demokrasi mücadelesinin öncüsü bir parti olarak küçük de olsa yol kat etmiş olurdu.
Böyle bir strateji CHP’yi ister istemez daha sol pozisyonlara geçmeye zorlardı. Bu da ister istemez politik atmosferin değişmesine yol açardı.
Onlar bu teklifi kabul eder ya da etmez bu onların bileceği iştir. Bizler doğru olanı yapmalıyız. Ne yazık ki HDP’de böyle yaklaşımların izi ve tozu yok.
*
Bugün Erdoğan’a karşı mücadelenin böylesine başsız ve zayıf olmasının nedeni CHP değlidir, HDP’dir. HDP yanlış politikalar izlemektedir.
CHP’yi eleştirenler aslında farkına varmadan ondan çok şey beklediklerini ifade etmektedirler.
HDP politika yapmayı bilmediği için CHP köpeksiz köyde değneksiz gezmektedir.
Her şeyden önce HDP yakalanacak ana halkayı doğru tanımlamış değildir.
Bugün yakalanacak ana halka, Erdooğan’ın yıkılması, Erdoğan-Ergenekon diktatörlüğünün iktidardan düşürülmesidir.
Barış, ya da başka bir hedef bu ana halkayı, acil görevi ikinci plana atmaktan başka bir anlama gelmez.
Barışa veya ateşkese ulaşmanın yolu da Erdoğan’ın düşürülmesinden geçer.
Ana halkayı, stratejik vuruş yönünü ve yerini böyle tanımladığınız an politikanız da buna göre belirir.
Böyle bir hedef tanımından sonra şöyle beyanatlar verilmez.
“Kimse Kürtlerin oyunu çantada keklik görmesin” (Buldan)
“Önce kürtlerin birliği” (Buldan)
"Siyasi yasaklı olsam da olmasam da, aday olsam da olmasam da, HDP ve şahsım, cumhurbaşkanlığı seçiminde iddialıyız ve sonucu kesinlikle bizim tutumumuz belirleyecek" (Demirtaş)
“Kimse Kürtlerin oyunu çantada keklik görmesin” demek, biz oy vermeyebiliriz veya bize belli tavizler verene oy verebiliriz anlamına da gelir zımnen.
Yani aslında bu fiilen Erdoğan’a kapıyı aralamak, tarafsız kalarak veya oy vererek Erdoğan’ı desteklemeyi bir alternatif olarak ortaya koymak demektir. Kendinize mahkum olduğunu düşündüğünüz muhalefeti sizi tanımaya veya tavizler vermeye zorlamak demektir. yani pazarlık için açığım demektir. demokrat bir politikacı pazarlık yapmaz, kendi amaçları açısından, yani demokrasi açısından her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olur. Bu sözler demokratlara değil, tüccarlara, küçük dükkancılara yakışır.
HDP’nin yapması gereken ise, Erdoğan’a karşı en geniş cepheyi kurmak olmalıdır.
Öte yandan Kürtler üzerindeki baskının ancak demokrasi mücadelesiyle ortadan kakacağı gibi bir stratejiyi, yani Öcalan’ın stratejisi benimseniyorsa, Kürtler öznesiyle değil, demokratlar öznesiyle konuşmak gerekir.
O zaman da örneğin “demokratlar oylarını Erdoğan karşısında en geniş kesimlerin desteğini alıp Erdoğan’ı oradan uzaklaştıracak, savaş ve güvenlik politikalarına teslim olmayacak adayı desteklemelidir” diye konuşmalıdır HDP’li yöneticiler.
“Sonucu bizim tutumumuz belirleyecek” değil, “biz Erdoğan’ın dikta rejimine karşı karşı, en geniş cephe için her türlü fedakarlığı ve desteği vermeye hazırız, sonucu diğer muhaliflerin Erdoğan karşıtlığında tutarlı olup olmadığı belirleyecektir” şeklinde olabilir söylenecek sözler ve izlenecek politika..
Bu örnekler, HDP’nin nasıl yanlış bir politika izlediği hakkında bir fikir verir sanırız.
Eğer böyle politika yapmaya devam ederse, bu seçimler HDP için tam bir yenilgi ve fiyasko olmaya adaydır.
Biz yine de her şeye rağmen HDP’yi yine de en yakın gördüğümüzden eleştiri ve önerilerimizi ona yapmaya devam ediyoruz ve edeceğiz.
*
HDP’nin acil olarak yapması gerekenler şunlardır.
1) Erdoğan’ın oyununu bozmak için Saadet Partisi ve İyi Parti’nin Meclis’te grup kurmalarını sağlamaya bunun için de onlara uğrayacakları haksızlığı engellemeye karşı dayanışma için milletvekili vermeye hazır oluğunu ilan etmek.
2) Seçimin erkene alınması, bağımsız adayların ortaya çıkmasını engelleyeceği veya neredeyse olanaksız kılacağı için, bağımsız olarak aday olmak isteyeceklere eğer hukuken olanak varsa, parti olarak (Çünkü bir partinin bir tek aday göstereceği türden bir sınırlama fiilen olmayabilir. Kanunlar yapılırken her partinin bir aday göstereceği var sayıldığından formülasyon burada bir delik bırakmış olabilir) aday gösterebileceğini eğer bu yol kapalıysa, örgütünü, taraftarlarını ve sampatizanlarını bağımsız adayları dayanışma için desteklemeye çağıracağını söyleyebilir. Yani şu an seçim için değil, bağımsız adaylara olanak sağlamak için alanlara inmek gerekir. Bu tam da gerçek anlamda seçim için alanlara inmek olurdu.
3) Tabii bunlara bağlı olarak, bu gaspa veya baskına hayır oyu vereceğini açıklamalıdır.
Bütün bunlar acil olarak HDP’nin yapması gerekenlerdir.
*
Bunlar niçin acil olarak yapılmalıdır?
Seçim üzerine oluşturulan stratejiler, bu seçimin birinci ve ikinci turlarının tamamen farklı mantıklara dayanması gerektiğini anlamamaktadırlar.
Şunu anlamak gerekiyor, taktik olarak birinci turda en yüksek katılımı sağlamak ve en geniş kesimlerin oyunu alabilecek adayınseçilebilmesinin yolunu açmak.
Bunun için adayların partilerin seçimi, dar görüşlülüğü ve tasallutundan kurtulması gerekiyor.
Bunlar için de her eğilime, her zevke, her anlayışa uygun, en farklı eğilimdekileri sandığa götürecek çok ve çeşitli aday olmalıdır.
Çok ve çeşitli aday, ikinci tura en rasyonel ve birleştirici adayın seçilmesi olasılığını arttırır ve ikinci tura kalacak adayı esas olarak partiler değil, halk belirlemiş olur.
İkinci turda ise, Erdoğan karşısında kim varsa ona verilmelidir.
· Birinci turda olabildiğince çok aday olmalı. Bu adaylar özellikle belli bir partiden değil, tüm farklı kesimlerden en çok oy alabileceklerden gösterilmeye çalışılmalı.
· Bu aynı zamanda ikinci tura en geniş kesimlerden oy alabilecek en uygun adayın ortaya çıkmasını kolaylaştırır, bu olasılığı arttırır ve bu iş partilerin pazarlıklarıyla değil, seçmenin oyu ile belirlenmiş olur. Bu da Erdoğan’a karşı seçilme şansını arttırır.
· Dolayısıyla HDP ikinci turda Erdoğan’a karşı olana oy vereceğini şimdiden açıkça ortaya koymalıdır. Bu muhalefet cephesine tıpkı 7 Haziran seçimlerinde, Demirtaş’ın “seni başkan yaptırmayacağız” demesi gibi muazzam bir güven ve dinamizm kazandırır. Sinerji yaratır. HDP Erdoğan’a karşı mücadeleyi pazarlık konusu yapmadığını, küçük hesaplar peşinde olmadığını açıkça koymuş olur.
Bunlar HDP’nin acil olarak yapabilecekleri ve yapması gerekenler.
Demir Küçükaydın
19 Nisan 2018 Perşembe
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları




























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020