Demir Küçükaydın
Erdoğan-Ergenekon ittifakı ve diktatörlüğünün hareket alanı iyice daralmış bulunuyor, bu nedenle artık dolandırıcılığa, hayal tacirliğine başladılar.
Son günlerin üç konusu baştan aşağı dolandrıcılık ve hayal tacirliğidir: Libya’draki taraflardan biriyle yapılan anlaşma, Kanal İstanbul ve Yerli Otomobil.
Birinci ve ikincisine karşı epey yazı yayınlandı.
Aslında bu dolandırıcılığın ilk aşaması olan ve Suriye hududunda, Rojava’yı işgal edip, 500 km boyunda, 50 km derinliğinde bir alanı ele geçirme ve oralara Suriyeli mültecileri yerleştirip, bahçeli TOKİ evleri yapma idi.
Rojava’ya yapılan saldırıya, dolayısıyla bu dolandırıcılığa evet diyen muhalefet partileri bile Libya’ya tezkereye ve Kanal İstanbul’a karşı çıktılar.
Ama “yerli Otomobil” söz konusu olunca, nedense hiç ses çıkarmadılar. Belli ki, “sen Türkiye’nin yerli ve de milli bir otomobil yapmasına karşı mısın” denmesinden korkuyorlar.
Ama sorun sadece bu da değil, konunun yabancısı olmakla da ilgisi var. Türkiye’nin entelektüel hayatının geriliği de bunda bir paya sahip. Çünkü daha solda ve daha muhalif olanlarda da pek bir ses yok veya çok yüzeysel karşı çıkışlar var. Aslında “yerli otomobil” dolandırıcılğı ve hayal tacirliği, hiç de “Kanal İstanbul”dan daha az akıl dışı ve zararlı değil.
(Kaldı ki, bunların akıllıca olup olmadığı açısından değil, halkın mı devletten devletin mi halktan üstün olduğu noktasından karşı çıkmak ve böylece kitlelerin siyasi eğitimine ve demokratlaşmasına bir olanak olarak yaklaşmak gerekir. Çünkü Erdoğan’ın bütün argümanları ve akıl yürütmeleri ve çıkarsamaları devletin halktan üstün olduğu, devletin ve milletin demokrasiye önceliği olduğu varsayımlarına dayanmaktadır. Bu varsayımları hedef almadan ve onlara savaş açmadan milim ilerlenemez.)
Hatta gerçekten gelecek vizyonu olan bir muhalefet olsa bunu açıklamak ve Erdoğan’ın yaptığı dolandırıcılığı gözterebilmek için çok daha geniş olanaklar sunuyor.
Biz bu konuya iki yıl önce “Bir Devrimin Eşiğinde” genel başlığı altında yazdığımız yazılardan ikincisinde (“Bir Devrimin Eşiğinde (2) – “Tipping Point”e 300 Hafta Kala”) geçer ayak değinmiş ve bugün yapılacak dolandırıcılığı ve göz bağcılığını önceden haber vermiştik.
Şimdilik, konuya sonraki yazılarda tekrar dönüp somutlamak üzere bir hatırlatma ve konuya yaklaşım için genel bir perspektif sunabilmek için bu yazıyı aşağıya aktarıyoruz.
29 Aralık 2019 Pazar
*
Bir Devrimin Eşiğinde (2) – “Tipping Point”e 300 Hafta Kala
Bu yazı serisinin ilk başlığı “Bir Devrimin Arifesinde” idi. Ama biraz düşününce “arife” (önce) sözcüğünün durumun özgüllüğünü tam vurgulayamayacağı gördüm. Çünkü “arife” öncesi’dir. Yakın ama hala öncesi. Halbuki bu devrimin öncesi aşıldı. Ama öte yandan tam içinde de değiliz. Bu durumda en uygun kavram olarak “eşiği”nden başkası aklıma gelmedi. Yani ne öncesinde ne içindeyiz, tam eşiğinde, içine giriş veya geçiş sürecinde.
Bu nüans yaklaşan devrimi anlayabilmek açısından önemli. Çünkü üretici güçler (teknik) düzeyindeki devrimlerin gerçekleşmesi ve günlük hayatı, toplumsal ilişkileri değiştirmesi genellikle on yıllar alır. Toplumun sancılı veya sancısız bir biçimde bu yeni üretici güçler düzeyine ilişkin üstyapısının yerleşmesi ve bunun için güçlerin mücadelesi daha da uzun sürer.
Örneğin neolitik Devrim’in yayılması binlerce yıl almıştır. Hint-Avrupa dil ailesinin Hindistan’dan Atlas Okyanusu kıyılarına ve Kuzey Denizi kıyılarına yayılışı aslında aşağı yukarı neolitik devrimin yayılışında başka bir şey değildir. Bu yayılış binlerce yıl sürmüştür.
Tarım devrimi de öyledir. Fırat ve Dijle’nin ve de Nil’in nehir boylarından çıkması, İran ve Anadolu yaylalarına, Suriye ve Lübnan’a yayılması için demirin keşfi gerekmiş bu da en azından 2000 yıl almıştır.
Sanayi devriminde ve sonrasında bu süreç büyük ölçüde kısalsa da yine yüz yıla yakın sürelerde veya onlar hanesinde yıllarla gerçekleşmiştir.
Bu devrim ise birler hanesindeki yıllar içinde gerçekleşecek ve yayılacaktır.
Ama önceki devrimlerden projeksiyon yapılarak, teknolojideki, yani üretici güçlerdeki değişikliklere dayanan devrimlerin günün politik mücadelesinin sorunları ile doğrudan bir ilişkisi olmadığı düşünülmekte, biraz fantezi, beyin jimnastiği, spekülasyon gibi görülmektedir, bir devrimin eşiğinde olmaktan söz etmek.
Halbuki durum böyle değil.
*
Somut bir örnek verelim. Yerli araba diye bir şey çıktı. Erdoğan’ın projesi imiş. Başlangıçta bu her şeyden önce kendi yerli motorunu yapmaktı özünde. Bunu yapamayacaklarını gördüler. Bunun nasıl bir uzun araştırma ve masraf kapısı olduğunu, nasıl bir birikim gerektirdiğini gördüler ve yapamayacaklarını anladılar.
Açıkça aptalca bir işe giriştiklerini bir sürü parayı boşa harcadıklarını söyleyecek yerde, önce bir İsveç otomobil firmasının artık üretiminden vazgeçilmiş arabasını, Kayserilinin anasını boyayıp babasına yeni gelin diye satmaya kalkması gibi, yerli araba diye kakalamaya çalıştılar.
İşin foyası meydana çıkınca da her halde birileri, ya artık patlarlı motorlu arabalar tarihe karışıyor, bu skandaldan façayı bozdurmadan kurtulmamızın yolu elektrikli araba onu da Elon Musk yapıyor diye sufle verdi ki, onu çağırdılar.
Halbuki herkes biliyor ki, artık elektrikli araba yapmak aslında araba yapmak değil, pil yapmaktır. Hareket mekanizması eni sonu bir elektrik enerjisini mekanik enerjye çeviren bir motordur. Son derece basittir. Patlarlı motorun karmaşıklığının yeri yoktur.
Böylece Musk’un Tesla’sını, muhtemelen Çin’den ithal edecekleri pili altına takarak, en modern teknikli yüzde yüz yerli araba ürettik diye millete kakalamaya çalışacaklardır.
Aslında Musk’un gelişi yerli araba yapma işinde havlu atmanın ilanıdır. Zaten yapamazlardı ama yapsalardı da tam saçmalık olurdu. Traktörlerin ortalığı kapladığı bir zamanda nalbantlığı öğrenmek ve nal yapmak gibi bir şey olurdu.
Çünkü “ilk Türk arabası” çıktığında Mercedes, Audi, Fiat, Renault, VolksWagen, Toyota falan artık bir şey ifade etmeyeceklerdir.
Çünkü arabalar değil, o arabaları yöneten yapay zekalar satılacak veya kiralanacaktır. Arabalar da bu bildiğimiz arabalar gibi olmayacaktır. Muhtemelen karton veya fiberglas gibi hafif bir malzemeden dikdörtgen bir oda gibi bir şey olacaklardır. Çünkü çarpışmayacaklardır. Google’un mu Amazon’un mu, Facebook’un mu yapay zekası sürüyor bu arabayı diye sorulacaktır.
Ve büyük bir olasılıkla kimse özel araba da almayacaktır. Çünkü özel araba sahibi olmak da saçmalık olacaktır. İstediğin yere her zaman seni götürecek, akıllı telefonunda bir “app” aracılığıyla hemen çağıracağın ve kapının önüne kendisi gelecek, seni küçük bir ücretle hiç tehlikesizce istediğin yere götürecek akıllı ve direksiyonsuz arabaların olduğu bir şehirde araba sahibi olmak, kendine işkence etmek gibi, mazoşistlik gibi bir şey olacaktır.
İşte Sol örgütlerin ve siyasetin durumu da bu Erdoğan “procesi” gibi.
Örneğin bugün var olan bütün örgütler, bütün örgütsel ilişkiler, beş yıl sonra anlamsız hale geleceklerdir. Evet bugün zaten anlamsızlardır ve en devrimci ve demokrat olanları bile gerçekten demokratik bir hareketin oluşmasını bile engelleyen gerici bir işlev görmektedirler ama beş yıl sonra tamamen anlamsızlaşacaklardır. Tıpkı Erdoğan’ın arabası gibi, saçmalığın şahikası olarak var olabileceklerdir.
*
Eşiğinde bulunduğumuz devrimin ne kadar hızlı olarak tüm hayatımızı ve toplumsal ilişkileri değiştireceğini gösterebilmek için, Öcalan gibi neolitik devrime 😊falan gitmeyelim. Daha yakın tarihte kalalım ve işçi hareketi tarihinden örnek verelim.
Buharlı makineler öncesi, Manifaktür dönemi kapitalizminde (Yuvarlak hesap 1700’ler diyelim), işçiler büyük ölçüde zanaatkardı ve lonca kalıntısı bir anlayışla, mesleklerine göre sendikalaşıyorlardı. Örneğin debbağlar sendikası, boyacılar sendikası gibi. Yani aynı işyerinde çalışan işçiler farklı mesleklere göre bölünmüş sendikalarda örgütleniyorlardı. Buhar gücü ve büyük fabrikaların ortaya çıkmasından epey sonra işyeri ya da işkolu düzeyinde tüm işçileri birleştiren, bu sanayi tipine uygun sendikalar ortaya çıkmıştır.
Ne var ki işçi hareketinin böyle örgütlenmesi epey bir geriden gelmiştir.
Bugün 1 Mayıs kutlamalarının kaynağında bulunan Amerika’daki Saman Pazarı olayları, aynı zamanda, bir tür lonca ve zanaatkar tipi sendikalaşma olan “Emek Şövalyeleri” hareketinden Modern sanayi tipi sendikalara geçiş anlamına da gelmiştir.
Buharlı makineler 1700’lerin başında yayılmaya başlar, Sanayi tipi sendikalar 1800’lerin sonunda üstün gelir, neredeyse yüz yıl geriden gelen bir dönüşüm. Hatta 1800’lerin ortası ve ikinci yarısının ürünü olan Marksizm bile bu dönüşümün ilk metodolojik ve programatik sonucu olarak görülebilir ve ortaya çıkışı elli yıl geriden gelir.
İlk buhar makinesi, ocaklardaki suyu pompalamak için uygulanmıştı 1698 yılında.
James Watt’ın makinesi 1780’lerde (neredeyse yüz yıl sonra) iyice rantabl olur ve kullanılmaya başlar. Bunun sanayide yayılması ve demiryollarının yayılması bütün bir 19. Yüzyılı kapsayacaktır yuvarlak hesapla. Yani sadece Avrupa ve sömürgelere yayılması neredeyse 100 yıl süren bir devrim bu Birinci Sanayi Devrimi.
Modern işçi hareketinin ortaya çıkışı, Marksizmin bu harekete giderek egemen olması, modern işçi partilerinin ortaya çıkışı da hep kapitalizmin tarihinde buhar gücüne dayanan üretici güçlerdeki bu devrimin ürünü olarak da görülebilir.
Benzeri gecikmeler patlarlı motorlarda ve elektrifikasyonda da görülür. Bunlar da 19. Yüzyılın sonlarında, yasaları esas olarak Faraday ve Maxwell tarafından formüle edilmiş fiziksel süreçlere dayansalar da esas olarak yayılmaları yirminci yüzyılda gerçekleşmiştir.
Ford fabrikalarında seri üretim, fabrikalarda çalışan işçilere bir araba alma olanağı sağlayan Keynezyan ekonomi, Otobanlar, şehirlerin ışıklandırılması vs. teknik olarak yapılabilirlik ile yayılma arasında, en ileri Avrupa ülkeleri bile göz önüne alındığında, 50 yıl vardır.
Ford’un T modeli 1910’larda çıkar, Kitlesel araba kullanımı, Avrupa’ya 1930’larda Hitler’in Volkswagen (Halk Arabası) ile gelir gibi olur, ama esas yaygınlaşmasını ancak ikinci dünya savaşı sonrasında bulur: Fransa’da Citroen, Renault; İtalya’da Fiat gibi arabalarla.
Elektrik ve patlarlı motora uygun siyasi ve sosyal sistem Amerika’da Rooswelt ile iki savaş arasında yerleşir; Avrupa’da ise ancak savaş sonrasında Komünist ve Sosyal Demokrat partiler aracılığıyla ve aslında 1968 ayaklanmaları, (kendisi kendini böyle nitelemese de nesnel olarak) bu fordist topluma uygun bir kültürel ve siyasi üstyapının yerleşmesi için mücadele olarak da görülebilir.
Bugün hala esas olarak böyle (Fordist) bir dünyada yaşıyoruz. Ve eşiğinde bulunduğumuz bu devrim bu Fordist döneme de son verecek.
Türkiye esas olarak, bu aşamaya AKP iktidarı döneminde otoban yerine duble yollarla, Japon, Alman, Fransız araba markalarının açtığı fabrikalarla, haklar anlamında “Sosyal Devlet”le değil paternalist “Sosyal yardım”larla, ianelerle; Sosyal Evlerle değil ama getto gibi yapılmış TOKİ evleriyle neredeyse yüz yıl sonra geçti. Erdoğan’ın alt sınıflar arasındaki desteğinin temeli onun iktidarının ilk on yılının, tam Şark usulü “altı kavaf üstü şişhane” de olsa, bu dönüşüme denk gelmiş olmasıyla da bağlantılıdır.
Sovyetler’in çöküşü bile bu değişime ayak uyduramamakla açıklanabilir. Lenin 1920’lerde Amerikan örneğine bakarak “Elektrifikasyon+ Sovyetler (yani Paris Komünü tipi devlet, devlet olmayan devlet) = Komünizm” diye formülasyon yapıyordu.
Elektrifikasyon iyi kötü belki başarıldı ama ne Sovyetler varlığını sürdürebildi, (çünkü bir karşı devrimle bürokrasinin egemenliğinin basit araçlarına dönüştüler) ne de ABD’nin Ford ve Rooswelt ile, Avrupa’nın ikinci Dünya Savaşı sonrasında VolksWagen, Renault, Citroen, Fiat gibi markalar ve Sosyal Demokrat ve Komünist partilerle yaptığı gibi “Fordist” bir topluma dönüşemedi.
Sovyetler, ancak çöküşünün arifesinde İtalya’dan aldığı Fiat’ı Rusya şartlarına uygun hale getirerek Lada ile kitle mobilizasyonuna geçmeye çalışıyordu ve araba alabilmek için yıllarca süren kuyruklar bulunuyordu. Doğu Almanya’nın “Trabi”si ilkel tekniği ile, Duvar yıkıldığında adeta Doğu Avrupa ekonomisinin bir sembolü durumundaydı.
Neredeyse elli ve yüz yıla gelen gecikmeleri Kuantum fiziği alanında da görebiliriz.
Kuantum fiziğinin teorik temelleri 20. Yüzyılın başında, Max Planck ve Einstein ile atıldı (örneğin Einstein kuantum fiziğinin temellerinden olan fotoelektirik etkiye ilişkin çalışmasını, yani enerjinin quantlar (paketçikler) halinde yayıldığı (Planck) gibi Quantlar halinde alındığını kanıtlayan çalışmasını “Mucize Yıl” denilen 1905’te yayınlamıştı. Kendisine Nobel de Görecelik Teorileri nedeniyle değil, bu çalışması nedeniyle verilmişti.)
(Aynı yıl Rusya’da 1905 devrimi oluyor ve Troçki de “Sürekli Devrim”i formüle ediyordu, Lenin’in dediği gibi Rus düşüncesi ve tabii devrimci hareketi Rusya’nın geriliği ile zıtlık içinde çağın en ileri fikir akımları ve metodolojileriyle at başı gidebiliyordu.)
Ama kuantum fiziğinin sonuçlarına dayanan ürünlerin sanayie ve günlük hayata girmesi (Lazer, CD’ler, bilgisayarlar, internet, tomografi cihazları, Akıllı telefonlar vs.) son 30-40 yılın işidir. (Doğu Avrupa bu geçişi de yapamadığı için çöktü de denebilir. Siyasi sistemi bu geçişi yapacak esneklikten yoksundu.)
Toparlarsak, şimdiye kadar bir teknik devrimin teoride ve araştırma laboratuvarlarında hazırlanması piyasaya çıkışa uygun hale gelmesi ile bunun yayılması arasında on yılları kapsayan bir zaman dilimi bulunmaktadır. Hele bunun yaşama, kültüre ve siyasi sisteme yansıması ise daha da uzun bir zaman dilimini kapsamaktadır.
(Türkiye gibi Avrupa’nın dibinde ama Şarklı ülkelere yayılması ise neredeyse yüzyılı bulmaktadır. Yaşam, kültür ve siyasi sistem olarak geçiş ise muhtemelen olmayabilir de. Şu an böyle bir değişimi gerçekleştirebilecek ne bir entelektüel veya kültürel akım, ne bir siyasi ve sosyal hareket görülmüyor.)
*
Ama eşiğinde bulunduğumuz devrimde durum böyle değil.
Birincisi bu devrime yol açacak teknik değişiklikler zaten laboratuvarlarda olgunlaşmış, deneme aşamasını geçmiş ve fiilen uygulamaya geçip ilk ürünleri piyasaya çıkmaya başlamış bulunuyor.
(İnternete girip, Youtube’ta Robotik, Artificial Intelligence (yapay zeka), Deep Learning (Derin Öğrenme), Neronal Networks (Nöronal Ağlar), Elektro Otomobil, Akıllı Otomobil, Blockchain (Blok Zinciri) , Bitcoin (Dijital para), 3D Print (Üç boyutlu yazıcı), Şeylerin İnterneti, Bulut, Paylaşım Ekonomisi, Smart Contract (Akıllı Sözleşme), DAO – Decentralized Autonomous Organisation (Merkezsiz Otonom Organizasyon), Algoritma, Moore yasası, Exponansiyel büyüme (Geometrik diziyle artış) vs. gibi çoğu çok yeni kavramlarla araştırma yapılıp sadece videolar izlenerek bile laboratuvar ya da ilk piyasa uygulamalarındaki ilerlemenin nerelere vardığı daha iyi göz önüne getirilebilir.)
Öte yandan her biri ayrı bir alanda olan bu araştırma ve ürünler birbirinin gelişimi ve yayılışını da hızlandırıcı bir etki içinde bulunuyor.
Bir örnek verelim. Blockchain teknolojisi aslında Bitcoin’in keşfinin bir yan ürünü ya da dayanmak zorunda olduğu temeldi. Ama bu aynı zamanda, “şeylerin İnterneti”ni mümkün kılmaktadır ve yayılışını hızlandırıcı bir etki yapacaktır. Ama şeylerin interneti de blockchain teknolojisine dayanan dijital paraların yayılmasını. Dijital paraların yayılması, devletin kontrolü dışında bir değişim ekonomisinin yayılmasını. Keza bunlar aynı zamanda elektrikli ve akıllı, şoförsüz otomobilin hızla günlük hayata girişini hızlandıracaktır. Ama bu da yine Blockchain teknolojisinin, dijital paraların, şeylerin internetinin yayılmasını ve gelişimini hızlandıracaktır. Ama bütün bu her biri bir küçük devrim anlamına gelecek değişiklikler, neredeyse senkronize olarak bir arada ortaya çıkmaktadır. Ve toplu olarak bunların etkisi her birinin etkilerinin toplamını çok daha aşacak, yaşamı çok kısa zamanda tümüyle değiştirecektir.
*
Bu durumu anlayabilmek için belki Biyoloji ve Paleontoloji bizlere ilginç bir örnek sunabilir.
Yeryüzünde hayat, dünyanın oluşumundan 500 milyon yıl kadar sonra yani tam 4 milyar yıl kadar önce başladı son araştırmaların gösterdiği gibi. Ancak 500 milyon yıl önce Kambriyen Patlama denen bir sürü bugünkünden tamamen farklı yapılara dayanan canlı türleri ortaya çıktı. Bugünkün bütün omurgalılar bunların sadece birisinin ahfadı. Diğerleri ve çoğu yok oldu.
Bu “patlama”nın nedeni, arada geçen milyarlarca yılda, o tek hücrelilerin veya alglerin falan, dünyanın atmosferini değiştirmesi, bunun sonucu oksijenin atmosferde artışı ve güneş ışığının girişi ve oksijene dayalı canlıların mümkün hale gelmesidir. Bu “altyapı” böyle bir “patlama”yı mümkün kılmıştır.
İlk bilgisayarın ortaya çıkışını, transistörleri ilk canlıların ortaya çıkışına benzetebiliriz. İnternetin ortaya çıkışını, ilk fotosentez yapan bakteri ve alglerin ortaya çıkışına benzetebiliriz. İnternetin dayandığı prensipler 1960’larda bir dünya savaşında haberleşmeyi sürdürebilmek için keşfedildi. 1990’ların sonuna kadar, neredeyse sadece ordu, üniversiteler ve bazı büyük şirketler falan kullanıyordu. (Arada 30 yıl var ilk pratik kullanımla sivilleşme arasında)
1990’ların başından itibaren PC’lerin yayılması, CERN’de Tim Berners Lee’nin World Wide Web’in temellerini atması ve bunun 1993’de Mosaic ile ilk pratik kullanımının bulunması. 2003’te WEB 2.0 ın ortaya çıkışı ve sosyal Medya’nın mümkün oluşu. (Yani İnternetin yaygınlaşması ile Akıllı Telefonun ortaya çıkışı arasında 15 yıl var.)
Akıllı telefonların on yıl önce (2007) ortaya çıkması ve herkesin bir bilgisayarı cebinde taşıması sosyal medyanın, dijital verilerin patlarca büyümesine yol açtı.
İşte bütün bunlar aslında eşiğinde bulunduğumuz devrimi ve patlamayı mümkün kılmaktadır. En temelde, Moore yasasına uygun olarak, bilgisayarların gücünün yuvarlak hesap iki yılda bir ikiye katlanması ve geometrik diziyle artışı bulunmaktadır. Bu onun küçülmesini, kapasitesinin artmasını ve hızlanmasını mümkün kılmıştır. Bunun üzerinde cep telefonları ortaya çıkmış. Bu sayede de onların ürünü olan muazzam bir veri yığını ve her bireyin internete sürekli erişimi olanağı.
Bu arada tabii sensörlerde, pillerdeki gelişmeler de bunlara eklenebilir.
Bütün bu “flora ve fauna” şimdi eşiğinde bulunduğumuz devrimi olanaklı hale getirmiştir. Şimdi eşiğinde bulunduğumuz “Kambriyum patlama” gibi bir büyük değişim.
Yenilik ve tipping poin’e geliş arasındaki zamanın kısalmasını, hızlanmayı şu örnek daha iyi gösterir.
15 yıl önce, 2003’te WEB 2.0 çıkmıştı sosyal medyayı mümkün kılan. Sonra 4 yıl sonra, Steve Jobs, 2007’de yani tam on yıl önce ilk akıllı telefonu tanıttı.
Ve bugün yeryüzünde insan sayısından daha fazla üretilmiş akıllı telefon var.
2007’de Steve Jobs’un tanıtımından üç dört yıl sonra akıllı telefon aracılığıyla örgütlenen ilk devrimci kalkışmalar, yani Arap Baharı, Tahrir Meydanı oldu.
Altı yıl sonra 2013’te Gezi akıllı telefon, Twitter, Facebook aracılığıyla örgütlenebiliyordu.
Yani bir yeniliğin ortaya çıkışı ile eski bildiğimiz ilişkileri, örgütleri, mücadele biçimlerini ve dünyayı toptan değiştirmesi arasındaki süre 5-6 yıla inmiş bulunuyor.
*
Gerçekten de son incelemeler, 200 ile 300 hafta arasındaki bir aralıkta “tipping point”e (“Devrilme noktası” veya “kırılma noktası” denebilir her halde) varıldığını gösteriyor.
“Tipping point”e yeni ürünün eskisinden daha iyi bir kullanım değeri olması ve aynı zamanda değişim değerinin yani fiyatının daha ucuz olduğu anda ulaşılıyor
Analog Fotoğraf makinelerinin yerini Dijital makinelerin alması için 200 hafta (dört yıl) yetti.
LED televizyonların tüp televizyonların yerini alması için 150 hafta (üç yıl) yetti.
Evet, toplumsal hayatta bir öngörüde bulunmak her zaman tehlikelidir. Çünkü toplum çok karmaşık bir organizmadır, değişkenler çoktur.
Ama normal koşullarda var olan eğilimler bize şöyle bir tahminde bulunmayı olanaklı kılıyor:
250 hafta sonra, (yani beş yıl sonra) bizlerin yaptığı neredeyse her türlü işi yapabilen (bir otelde temizlikçilikten aşçılığa, hasta bakıcılığa, yaşlılar yurdu bakıcılığı, tezgahtarlık, evlerde hizmetçilik, çöpçülük, bahçecilik, birçok memurluk gibi bütün işleri yapabilen, aynı zamanda dayandıkları algoritmalar, zekalar, sürekli öğrenip gelişebilen, bütün dünya dillerini konuşabilen robotlar “tipping point”e ulaşacaktır.
Bu ne demektir. Daha iyi canlandırılabilmesi için bir örnek verelim.
Evinizde yaşlı annenize veya babanıza Türkistan, Moldavya veya Gürcistan’dan gelen kaçak ve köle emeğine çalıştırdığınız işçiden (bakıcıdan) daha ucuza ve daha iyi iş yapacak olan Sony’nin veya Honda’nın, veya Çin’de adını bilmediğimiz bir firmanın çıkardığı bir robot daha iyi bakacak ve bu aynı zamanda diyelim ki, Gürcistanlı bir bakıcının bir yıllık ücretinden daha ucuza mal olacak.
Lokanta veya kahvenizde biri aşçı, ikisi garsın iki robot alıp çalıştıracaksınız. Onlar grev de yapmayacaklar ve 24 saat çalışabilirler.
Sadece bunun bile nasıl bir alt üstlük olacağını kafanızda canlandırmaya çalışın.
Bunun gibi bir çığ geliyor.
Bir başka örnek.
İnsansız ve elektrikli arabalar da 250 veya 300 hafta sonra “tipping point”e ulaşacaktır.
Yani yüzde doksanı, günün yüzde doksanında yol kenarında park etmiş bekleyen bir çelik yığınından başka bir şey olmayan, çevreyi kirleten, 70 kiloluk bir protein yığınını taşımak için, birkaç ton çelik, bakır vs’yi taşıyan, sigortası, tamiri, bakımı, park yeri bulma derdi ile bir arabaya her yıl binlerce lire harcamaktansa, her an çağırıp beni şuraya götür diyeceğiniz, sadece bugünkü arabanızın vergi ve taksiti ile bütün bir yıl bir yerden bir yere gitme ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz, park, bakım vs. derdi olmadan akıllı telefonunuzdaki bir app ile çağıracağınız hemen kapınızın önüne gelen, kaza yapma olasılığı sıfıra yakın olan bir akıllı arabayı kiralamak her bakımdan size daha konforlu ve ucuz gelecektir. Özel araba ve taksi şoförlüğü yok olacak. Muhtemelen şehirlerde yasaklanacak.
Daha ucuza ve kullanım değeri daha büyük. Yol boyunca trafikle uğraşmayacaksınız, (zaten trafik problemi olmayacaktır arabaların yüzde doksanı olmayınca) kitabınızı okuyabilir, televizyon bakabilir, maillerinize cevap verebilir veya uyuyabilirsiniz. Ehliyet anlamsız olacak. Çocuklar da arabaya binip bir yere gidebilecek. Kadınlar akşamları eve hapsolmaktan kurtulacak, taksi şoförünün sarkıntılık yapma korkusu olmadan istediği yere istediği zaman gidebilecek. Bunların toplumsal ilişkileri nasıl alt üst edeceğini tahmin etmeye çalışın.
Bunlar tabii önce Avrupa’da olacak, ABD, Japonya’da olacak. Türkiye’de belki evlerde yaşlılara bakım işi daha önce bu noktaya ulaşabilir.
250 veya 300 hafta sonra sadece bu iki değişikliğin bir arada olmasının bile hayatınızı ve toplumu nasıl değiştireceğini hayal etmeyi deneyin.
Ev işi ve kadınlığı otomatikman bitecek örneğin. Sadece bu bile ne demek?
Bir tasavvur etmeye çalışın.
Bildiğimiz dünyanın sonudur bu.
Şehirlerde bugünkü arabaların onda biri sayısındaki, muhtemelen çok hafif akıllı araba, tüm hareket ihtiyacını karşılayacak. Trafik kazaları neredeyse sıfıra inecek. Örneğin sokaklarda çocuklar tekrar top oynayabilecek. Minibüs ve taksi şoförlüğü diye bir şey kalmayacak.
Sadece bu bile bu devletin nasıl ayaklarının altındaki toprağın kayacağını gösterir.
*
Bütün sanayi ve hizmet sektörlerinde her işi robotlar yapınca insanlar ne yapacak, nerede çalışacak, gelirini nereden ede edecek?
Artık sorun buur.
Avrupa bu soruna, padişah olsa soğanın cücüğünü yemekten ötesini hayal edemeyen çoban gibi, herkese koşulsuz temel gelir ile cevap vermeye çalışıyor.
Hayır, bu Komünist toplumun üst aşamasının maddi temeli demektir.
Hayır, bu emeğin yok olması, gerçek zenginliğin “boş zamanlarda” üretilmesi demektir.
Hayır, bu değişim değerleri ekonomisinin fiilen olanaksız hale gelmesi demektir.
Robotlar artı değer üretmez çünkü.
Basit bir örnekle somutlayalım.
Diyelim ki otel veya lokantanız var. Ve ilk kez işçileri çıkarıp robotu aldığınızda belki diğer işletmeler karşısındaki üretkenlik üstünlüğünüz nedeniyle bir süre ekstra bir kar elde edebilirsiniz.
Ama herkes aynısını alınca kar oranı sıfıra iner.
Ya da siz aslında, ekonomi politik bakımından, onlarca işçi çalıştırmaktan çıkar, her şeyi kendileri yapan robotların sahibi olarak, robotlarınızı çalıştıran bir emekçiye dönüşmüş olursunuz. Onların sahibisinizdir ama onlar sizin üretim araçlarınızdır, artı değer üreten işçileriniz değildir. Ortadaki tek emek sizin emeğinizdir.
Robotlara sahiplik sizin, kar etmeniz, artı değer ürettirmeniz değil, sizin emek üretkenliğiniz anlamına gelecektir ve siz ekonomi politik olarak artık on işçi çalıştıran bir kapitalist değil, on robotu olan bir emekçi olursunuz.
*
Tamam da bu robotların ürettiği yemeği ve hizmeti kim alacak?
Herkes işsiz ve gelirsiz olunca.
Dolayısıyla herkese hiç koşulsuz temel ihtiyaçlarını karşılayacağı temel bir gelirin toplumsal hasıladan sağlanmasını savunmak zorunda kalacaksınız.
Ama bu sağlanınca hiç kimse çalışmaz.
Gerçek zenginliklerin ücretli saatlerde değil, “boş zaman”larda yaratıldığı bir toplumun koşulları oluşur.
Buna geçiş ister istemez var olan devletlerin, ulusların ve ulusal sınırların, eski mülkiyet ilişkilerinin tamamen tasfiyesini gerektirir.
Tabii bir süre sonra işçiler çalıştıran bir kapitalistten robotların sahibi bir emekçiye döndüğünüzde, bu dünyanın enayisi ben miyim?
Benim işimi de zaten bu robotlar yapar ve toplumsal olarak bu iş örgütlenebilir diyerekten, örneğin Otelinizi kamuya devredip hep öğrenme hayalini kurduğunuz saz veya gitar çalmayı öğrenmeye başlayabilir. Köyünüze yerleşebilir veya dünyayı gezmeye çıkabilirsiniz.
Evet “tipping point’e 300 hafta var.
Bu bonkörce verilmiş bir süredir.
13 Kasım 2017 Pazartesi
Demir Küçükaydın
Bloglar:
https://steemit.com/@demiraltona
https://demirden-kapilar.blogspot.de
Video:
https://www.youtube.com/user/demiraltona
Podcast:
https://soundcloud.com/demirden-kapilar
İndirilebilir kitaplar:
https://drive.google.com/open?id=0BxCB_Gtx8VYAcDREeTJVLW93MjA
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:
https://steemit.com/tr/@demiraltona/bir-devrimin-esiginde-2-tipping-point-e-300-hafta-kala
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020