Demir Küçükaydın
Aşağıdaki yazı 24 Mart’ta yazılmıştı. Amacı öncelikle hızla yaklaşan felaketirn çapına ve somut olarak da acil olarak yapılması gerekenlere dikkati çekerek, solun politik inisiyatifi ele alıp, topluma yol gösterici olmasına yardımcı olmaktı.
Ne yazık ki yazı çok az insan tarafından paylaşıldı ve hiç duyulmadı, okunmadı.
Şimdi İnan Doğan isimli bir PhD (doktor) benzeri bir hesabı yapmış. O bizden farklı olarak:
a) arada geçen zamanda öğrenilmiş yeni verilere dayanıyor,
b) Biz bu kadar hasta var o zaman şu kadar zaman önce başlamıştır gibi geriye doğru bir extropalasyon yapmamıştık (kasıtlı yapmadık, abartıyorsun denmemesi için, yazıda da belirtmiştik.)
c) biz haftada bir ikiye katlanma ele almıştık. (Aslında iki üç günde birdi ama yine abartıyorsun denmemesi için)
Sonuç korkunçtu. Ama bu korkunç noktaya yaz başında varılıyordu. Çünkü geriden değil ileriden başlatmıştık ve haftada bir ikiye katlıyorduk.
Ama yazı içinde aynı zamanda gerçek durumun bu tahmin olmadığını da belirtiyor ve şunları yazıyorduk:
“Hükümet rakamları gizlediği, küçük gösterdiği, gereken tedbirleri hala almadığı, günü kurtarma politikası izlediği için, başlangıcı geç bir tarihte gösterdiği için şu an çok büyük sayıda insana hastalık bulaşmış olmalıdır.
Bir iki hafta içinde patlama olacak ve kapasite sınırı yukarıdaki hesaptan çok daha önce muhtemelen birkaç hafta içinde aşılacaktır. Ama en azından durdurularak öleceklerin sayısı düşürülebilir.”
Şimdi İnan doğan bizim genel gözlemden çıkan genel tahminimizi kesinlikle doğrulayan bir hesap yapmış bulunuyor.
İnan Doğan’ın hesabı daha gerçekçi (tıpkı tahminimizdeki gibi) ama o ölçüde de felaketin çok daha yakın ve çok daha korkunç olduğunu gösteriyor.
Bizim bütün o yazdıklarımızı unutun. Yazımızın bu versiyonunda kendi yazdıklarımızı siliyor ve İnan Doğan’ın hesaplarını doğru kabul ediyoruz.
Buna göre 15 gün sonra ölüm sayısı 5000’i aşacak, o andan itibaren pratik olarak hiç kimseye yoğun bakım yapılamayacak.
Bu nedenle kendi tahminlerimiz ve hesaplarımız çıkarılmış olarak, İnan Doğan’ın hesabının hem yazılı hem de videoya alınmış biçimini paylaşıyoruz. Videonun linki şöyle:
https://www.youtube.com/watch?time_continue=17&v=8Ydx59c0C_g&feature=emb_logo
Aşağıya yazılı metninin Google tarafından çevrilmiş Türkçe versiyonunu da koyuyoruz.
Önce İnan Doğan’ın “Bugün Türkiye'de En Az 500.000 Koronavirüs Enfeksiyonu Var” başlıklı yazısı:
“COVID-19 küresel bir pandemiye dönüştü çünkü bu yeni koronavirüs tespit edilmeden haftalar sürebilir. Tüm koronavirüs enfeksiyonlarının% 20-50'sinin asemptomatik olduğunu gösteren birkaç veri noktası vardır. Hemen hemen tüm ülkeler, virüsün yayılmasını önlemek için proaktif bir şekilde çalışmak yerine yalnızca virüse tepki göstermektedir. Türkiye bu ülkelerden biri. Yeni koronavirüs hiç bir yerden çıkmış gibi. Sadece 11 gün önce Türkiye'de sadece 2 koronavirüs ölümü yaşandı. Ölüm bilançosu sadece 11 günde% 4500 ila 92'ye fırladı. Bu, Türkiye'nin virüsün yayılmasını önlemesi için artık çok geç olduğu anlamına geliyor.
20 Mart'ta bir makale yayınladım ve 20 Mart'ta ABD'de 2 milyon insanın koronavirüsü olduğunu hesapladım. Geliştirdiğim model, Amerikan'daki ölüm ücretinin 26 Mart'a kadar 800 ve 15 Nisan'a kadar 20 bini geçeceğini tahmin ediyor. 26 Mart sabahı, Amerika'daki koronavirüs ölümlerinin sayısı 1042 idi. Başka bir deyişle, geliştirdiğim model aslında çok muhafazakar tahminler üretti (yani gerçek ölüm ve enfeksiyon sayısı tahmin ettiğimizden daha fazla).
Bu yazıda, Türkiye'deki enfeksiyon sayısını modelleyeceğim ve önümüzdeki 3 hafta içinde görmeyi beklediğimiz asgari ölüm sayısı hakkında konservatif tahminler yapacağım.
Aşağıdaki videoda (video Türkçedir, böylece Türk halkı tahminlerimizi anlayabilir ve ailelerini korumak için harekete geçebilir), COVID-19 için% 1 enfeksiyon ölüm oranını nasıl tahmin ettiğimizi açıklarım. Gerçek IFR% 0.5 ve% 1.5 aralığındadır, bu nedenle% 1, modelimizde kullanmak için nispeten makul bir tahmindir.
% 1 enfeksiyon ölüm oranının ana etkisi şu şekildedir: 100 kişiye bugün yeni koronavirüs bulaşmışsa, bunlardan sadece 1 tanesi bu virüsle mücadelesini kaybedecek ve geri kalan 99 kişi bu sıkıntıdan kurtulacaktır.
Bir kişiye virüs bulaştıktan yaklaşık 5-6 gün sonra semptomlar (ateş, öksürük, yorgunluk, vb.) Göstermeye başlar. Muhtemelen enfekte kişilerin neredeyse yarısı herhangi bir belirti göstermez. Bu nedenle, bu insanların bu virüsün bu kadar hızlı yayılmasında önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Hastalar 5-6 gün boyunca semptomlar gösterdikten sonra, bazıları daha şiddetli hale gelir ve hastaneye yatırılmalıdır. Hastanede kalış süresi ortalama 14 gündür ve sonra vaka çözülür (iyileşme veya ölüm).
Toplamda, hastanın virüse yakalandıktan sonra hayatını kaybetmesi yaklaşık 24 gün sürer.
Bu önemli bir rakam.
Bugün Türkiye'de koronavirüs nedeniyle en az 92 kişi hayatını kaybetti. Bu insanlara bugün bu virüs bulaşmadı, dün de virüs bulaşmadı. Bu insanlara en az 24 gün önce bu koronavirüs bulaştı.
Diğer bir deyişle, 3 Mart veya daha önce 92 kişiye bu virüs bulaşmış ve bu virüsle ortalama 24 gün savaştıktan sonra hayatını kaybetmiştir. Ayrıca, koronavirüsü alan her 100 kişiden sadece birinin hayatını kaybettiğini biliyoruz.
Bu, 3 Mart'ta Türkiye'de BUGÜN her ölüm için 100 koronavirüs enfeksiyonu olduğu anlamına geliyor. Yani, 3 Mart'ta Türkiye'de yeni koronavirüs ile enfekte olmuş toplam 9200 kişi vardı. Bu 9200 rakamını nasıl hesapladığımızı anlarsanız, modelimizin geri kalanını anlamak nispeten kolaydır.
ABD, İtalya ve diğer ülkelerde enfeksiyon ve ölüm sayısı, sosyal mesafe önlemleri uygulamaya başlamadan önce her 3 günde bir iki katına çıktı. Türkiye'deki rakamlar da benzer bir büyüme oranına işaret ediyor. Enfekte olanların% 1'inin yaklaşık 24 gün sonra öldüğünü biliyoruz. Bu nedenle, hayatını kaybedenlerin sayısındaki artış oranına bakarak enfeksiyon sayısındaki artış oranını hesaplayabiliriz.
Örneğin, Türkiye'de 24 Mart'ta ölü sayısı 44 idi. Bu sayı 3 günde iki katına çıktı ve 92'ye ulaştı (artış oranı% 100'den biraz fazla).
21 Mart'ta Türkiye'deki ölüm sayısı 21 idi. Bu sayı 3 günde tekrar iki katına çıkarak 44'e ulaştı (yine, artış oranı% 100'den biraz fazla ama biz her 3 günde bir iki katına çıkacağını varsayacağız. hesaplamalar).
Şimdi gerçek enfeksiyon sayısını tahmin etmeye başlayabilir ve önümüzdeki 3 hafta boyunca ölüm oranını tahmin edebiliriz.
3 Mart'ta Türkiye'de yaklaşık 9200 enfeksiyon olduğunu zaten hesaplamıştık. Basitlik için bu sayıyı 10000'e yuvarlayalım (bu sadeleştirmeyi düzeltmek için nihai tahmini% 8 azaltabiliriz).
Enfeksiyon sayısı her 3 günde bir ikiye katlandığından, 9 Mart'ta 20000'e, 12 Mart'ta 40000'e, 12 Mart'ta 80000'e, 15 Mart'ta 160000'e, 18 Mart'ta 320000'e ve 21 Mart'ta 640000'e iki katına çıkacağını biliyoruz. Bu, 21 Mart'ta Türkiye'de en az 500.000 enfeksiyonlu insan olduğu anlamına geliyor. Türkiye bu hafta belirli önlemler almaya başladı, bu nedenle muhafazakar kalacağız ve 21 Mart'tan bu yana enfeksiyon sayısının aynı kaldığını varsayacağız.
Bu rakamın acil sonucu, Türkiye'deki her 150 kişiden yaklaşık 1'inin bugün koronavirüs ile enfekte olmasıdır. Enfekte olmuş insanların yarısı muhtemelen herhangi bir belirti göstermez. Diğer yarısı önümüzdeki günlerde semptom göstermeye başlayacak. Muhtemelen bir hafta içinde Türk hastanelerinde yoğun bakım yatakları kalmayacak. Nisan ayı ortasına kadar, Türkiye'de ölüm sayısı 5000'i aşacak (500 bin kişinin yüzde biri 5.000 kişidir).
Unutmayın, bunlar çok muhafazakar tahminlerdir. Gerçek rakam bunlardan% 100-200 daha yüksek olabilir. Erdoğan hükümeti için tek makul tepkinin virüsün yayılmasını durdurmak için ülke çapında kilitlenmeler uygulamak olduğunu umuyoruz. Bunun ciddi ekonomik sonuçları olacaktır ve bu nedenle iShares MSCI Türkiye ETF'nin (NASDAQ: TUR) Nisan ayı sonuna kadar en az% 10 düşmesini bekliyoruz. Şahsen bu ETF'de küçük bir pozisyonum var ama bu, korunaklı bir pozisyon.
Açıklama: Uzun TUR. Bu makale aslen Insider Monkey'de yayınlanmaktadır.”
*
Makale burada bitiyor.
Aşağıda kendi tahmin ve hesaplarımızı sildik. İnan doğan’ın hesaplarına dayanarak aynı somut önerileri alta alacağız ama aynı zamanda bu önerilerin de bazılarını güncelleştireceğiz veya daha doğru olarak ifade etmeyi deneyeceğiz.
Hesaplar sonucunda çok daha ileri bir tarihte ortaya çıkacak durumla ilgili olarak şunları yazıyorduk:
“Peki bu ne demek?
Bu şu demek: bu insanlar acılar içinde hastane koridorlarında, yollarda, hastaneye alınmayıp evlere yollanmışlar ve gözden uzak ölsünler diye evlere yollanmışsa evlerde, hepsi acılar içinde, nefes alamadan boğularak ölecekler.”
Ve koyu harflerle iyice vurgulamak için şunları yazıyorduk:
Yaklaşan felaket budur.
Hükümet bunu bilmekte ve kendi iktidar ve kar hırsı için bunu gizlemektedir.
Bunu bilen nice insan hükümetin korkusundan ifade edememektedir.
Sorunun böylesine korkunç olduğunu bilmesine rağmen muhalefet susarak ve hiçbir somut öneri getirmeyerek iflasını ilan etmektedir.
Bunu gizlemek, tüm toplumu bu felakete karşı harekete geçirmemek bir cinayettir.
Bu cinayet teşebbüsü karşısında öz savunma en temel insan hakkıdır.
Bu sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada böyledir neredeyse.
Uygarlık bir çöküşün arifesinde bulunuyor.
Oyun bitti!
Hiçbir şeye eski kavramlarla çözüm bulunamaz. Herkes hala oyunun bittiğinin farkında değil.
Bugünkü iktidarlar, henüz öldüklerini anlamış değiller.
*
Bu felaketi önlemek mümkün mü?
Aşağıda önereceğimiz tedbirler alınırsa, en azından ölecek insanların çok büyük bir bölümü kurtarmak ve toplumsal genel bir çöküşü ve kaosu önlemek mümkün olabilir.
Hükümet rakamları gizlediği, küçük gösterdiği, gereken tedbirleri hala almadığı, günü kurtarma politikası izlediği için, başlangıcı geç bir tarihte gösterdiği için şu an çok büyük sayıda insana hastalık bulaşmış olmalıdır.
Bir iki hafta içinde patlama olacak ve kapasite sınırı yukarıdaki hesaptan çok daha önce muhtemelen birkaç hafta içinde aşılacaktır. Ama en azından durdurularak öleceklerin sayısı düşürülebilir.
Burada temel sorunu açıkça koymak gerekmektedir.
Toplum bu insanların böyle ölmemesi, kurban verilmemesi için, en büyük fedakarlıkları yapmaya, dayanışmaya hazır mıdır?
Eğer hazır değiliz, ölen ölür kalan sağlar bizimdir, ölenle ölünmüyor deniyorsa, bu toplumsalın sonu olur.
İnsanı hayvandan ayıran parçanın bütüne tabi olması kadar da bütünün en küçük bir parçasını savunmak için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olması ve yapmasıdır.
Diğer bir deyişle “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” mi?
Yoksa korkunç bir bencillik içinde “ölen ölür kalan sağlar bizim” mi?
Bu ikilemle herkes yüzleşmek ve bir karar vermek zorundadır.
Biz çürümenin ve bencilliğin “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” noktasına gelmediğini düşünerek, olabildiğince çok insanı yaşatmak ve bunun için en acil tedbirleri olarak şunları öneriyoruz:
İlk elde derhal yapılması gereken tek şey vardır: hastalığın yayılma hızında ani bir düşüş sağlamak ve yavaşlatmak.
Bunun derhal atılması gereken ilk adımı genel ve mutlak sokağa çıkma yasağıdır.
Derhal genel istisnasız bir sokağa çıkma yasağı koyulmalıdır.
Bu acil birinci adım.
Ancak bununla iş bitmemektedir.
İlk elde evine hapsolmuş insanların iaşe ve ibadesini yani temel ihtiyaçlarını sağlamak gerekmektedir.
İkinci olarak bu sokağa çıkma yasağı çok uzun bir dönemi kapsamak zorundadır.
(Bu aynı zamanda bir aşı bulunursa onun geliştirilmesi, kontrolü ve uygulanmasına kadar geçecek bir zamandır.)
O halde bu dönem boyunca sokağa çıkma yasağı ile yoğun bakım gerektirecek hasta sayısını 30.000 altında tutmak, ve ihtiyaç duyacak herkese bu olanağı sağlamak gerekmektedir.
Yani aslında sadece Türkiye değil, bütün neredeyse bütün uluslar böyle uzun sürelerde aynı şekilde davranmak zorundadırlar.
Bu Arjantin devlet başkanının dediği gibi “Ekonomi mi insanlık mı” seçimidir.
İnsanlığı seçenlerin yapacağı ve yapması gerekendir.
Tüm ekonomi, hisse senetleri, faizler, gelirler falan hepsi hiçbir anlamı olmayan nesnelere dönüşecektir.
Toplum en temel yaşama ve dayanışma, ayakta kalma üzerinde yeniden örgütlenmek zorunda kalacaktır veya yok olacak ve bir “Mad Max” dünyası ortaya çıkacaktır.
Kesin sokağa çıkma yasağı ilk adımdır dedik.
Bir gereklilikten söz ettik ama bunun nasıl uygulanacağına gelmedik.
Oraya da geleceğiz ama öncelikle yapılması gerekenler hakkında bir fikir oluşması, dolayısıyla durumun ne olduğunun kavranması gerekiyor. Hükümet sokağa çıkma yasağı ilan ederse eski refleksleriyle bunu toplumun habersiz ve dağınık kalması, tepkilerin kendine yönelmemesi için ilan edecektir.
Biz başka, içine girdiğimiz dönemin kavramlarıyla düşünmeliyiz.
Böyle bir sokağa çıkma yasağında toplumun en temel ihtiyaçların karşılayacak bir tek örgütlü güç vardır. Devlet cihazı ve onun da en örgütle kesimleri sırasıyla Ordu, Polis, ve diğer devlet memurları.
Ordu insanları öldürmek ve ulusu korumak için örgütlenmiştir. Düşmanların içeride solcular, bölücüler ve diğer ülkeler olduğu düşünülerek örgütlenmiş ve mevzilenmiştir.
Artık bunların hiçbir anlamı yoktur.
Ordu bir pandemiyi yavaşlatmak yani artık insanları öldürmek için değil, yaşatmak için, ülkelere, yurttaşların bir kesimine karşı değil, bir virüsün yayılma hızına karşı mevzilenmeli ve örgütlenmeli, yeni bir görev tanımı yapmalıdır. İnsanları öldürmek değil yaşatmak.
Sadece Ordunun hiçbir devlet organının görevi artık eskisi gibi süremez.
Başta ordu olmak üzere, tüm polis, bekçi teşkilatları, diyanet memurları ve diğer memurlar evlerine kapatılmış insanların temel ihtiyaçlarını gidermekle görevlenmelidir.
Devletin temel işlevi ve amacı bu olmalıdır.
Bunun için başka ülkelerdeki, hudutlardaki tüm birlikler bu ihtiyaca göre mevzilenmeli ve bu göreve göre yeniden örgütlenmelidir.
Eğer bu baskıcı ve keyfi devlet halkı terörüyle yıllardır örgütsüz bırakmasaydı, halk kendi öz örgütlenmeleri ile belki bunları örgütleyebilirdi. Ama şu an, bir kaosu engelleyebilecek ve pandeminin yayılma hızını yavaşlatabilmek için gerekli önlemlerin alınmasını sağlayıp uygulayabilecek biricik örgütlü güç devlet ve ordudur. Dolayısıyla bu gücün yeni koşullarda yeniden görevinin belirmesi ve yapılanması gerekmektedir.
Sokağa çıkma yasağı anından itibaren, tüm ekonomik faaliyetler, borçlar, alacaklar, kiralar vs. bütün ödemeler vs. hepsi dondurulur. Yani zaman durdurulur. (Aslında eski zamana, hisse senetlerine vs. bir daha dönmek mümkün olmayacaktır ama şimdilik insanlar bunu kabul edinceye kadar böyle olmak zorundadır.)
Devlet her yurttaşa eşit olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir para, yani eldeki kullanım değerlerinden başkalarıyla eşit olarak kendi payına düşeni alabilmesi için, verir.
Diyelim ki, her tek yurttaşa 1000 veya 1500 Lira. Mutlak bir eşitlik.
Param var istemiyorum diyen almayabilir elbette.
Ama parası olanların da ancak her yurttaş kadar, yani 1500 Lire harcama hakkı olur.
Yani tüm yurttaşların eşitlenmesi, elde var olan ürünlerin tüm yurttaşlara eşit olarak dağıtılması temel hedef olur. Bu başlangıçta tamamen bu döneme bir uygulama olmalıdır ve olmak zorundadır.
Sonra “Normal”e dönüldüğünde, tabii insanlar “normale” dönmek isterlerse, tüm faaliyet yine belli bir anda aniden, durdurulduğu gibi belli bir andan itibaren kaldığı yerden devam eder.
Ama oralara daha çok var ve gelinip gelinemeyeceği de belli değil henüz.
Bunlar ilk elde yapılması en acil tedbirlerdir. Önce yangını söndürmek gerekmektedir.
Elbette böyle sonsuza kadar evlerde oturulamaz.
Üretim, dağıtım, bölüşüm işlerinin örgütlenmesi gerekir.
Bu dönem boyunca her şey devletleştirilmiş kabul edilmelidir. Başka bir çare yoktur. Eldeki kaynakların temel ihtiyaçlar temelinde nüfusa eşit olarak dağılımı bir tür komünizm gibidir. Ama yoksulluk temelinde bir komünizmdir. Bunun literatürdeki adı: “Askeri Komünizm”dir
Komünizmin en ilkel ve kötü ve de zorunlu biçimini dünyaya bu komünizm düşmanı devletler getirmek zorunda kalacaklardır. Tarihin ince alayı budur.
Daha sonrasının ayrıntısı, önce kesin tedbirlerle yayılma hızı düşürüldükten, kaos ve planlanmış bu katliam engellendikten sonra daha iyi planlanabilir, yurttaşların örgütleri ve inisiyatifi hareket geçirilebilir.
Örneğin ilk elde tüm hastanelerin yönetimi sağlık personelinin kontrolüne verilir.
Medyanın tamamı sivil toplum örgütlerinin kontrolüne verilir.
Örneğin kimi kanallar tamamen evde eğitime ayrılır vs.
Bunlardan sonra ne yapılacağına halk tartışarak karar vermeli ve bunum koşulları oluşturulmalıdır.
Ama ilk olarak acilen yapılması gerekenler yukardakilerdir.
*
Peki bunları kim yapacak?
Erdoğan ve Hükümet yapmadı ve yapmamak için her şeyi yapacaktır. Ayrıca yaparsa da yol açacağı ve hazırladığı katliamı gizlemek, tepkileri bastırmak için bazılarını yapacaktır. Örneğin olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasağı gibi.
Ama biz yapmazsak bir darbeyle ordu iktidara gelir o yapar. Bu nedenle bunları engellemek için muhalefetin, demokratların yapması ve yapabilmesi için neler yapmak gerekmektedir biraz da ona bakalım.
Ama ister Erdoğan ister ordu yapsın, biz yapmadığımız sürece, toplum öyle bir durumda ki, geriye dönüş olamayacağından bu da ayağına dolaşacaktır büyük bir ihtimalle ve daha büyük bir kaosa yol açacaktır.
Milyonun üzerinde insanın öleceği çok açık olmasına rağmen bu konuda hiçbir aydınlatma yapmadan, her şeyi gizleyerek, yalan söyleyerek, doğru bilgi sızdıranları korkutarak bilerek ve isteyerek bir cinayet girişimi vardır ortada.
Erdoğan ve hükümet suçludur.
Bu cinayet teşebbüsüne karşı nefsi müdafaa her yurttaşın hakkı ve görevidir.
Şimdi buradan bütün muhalefet partilerine ve eğer iktidar partisi milletvekilleri içinde de vicdan sahibi ve biraz cesareti olan insan kalmışsa hepsine sesleniyorum.
Meclisi derhal toplayınız ve milletin planlanan ve bir virüs salgını aracılığıyla yürütülecek, özellikle de toplumdaki yaşlı ve hastaları öldürecek kitle katilamına (soykırıma) karşı yurttaşların öz savunması için, Erdoğan’ı azlettiğinizi, mahkemeye çıkaracağınızı açıklayıp yukarıda kısaca yazılmış kararları alıp tüm toplumu, tüm devlet cihazını sizi üst yönetim organı olarak tanımaya çağırınız.
Mecliste olmazsa başka bir yerde. Daha da olmazsa muhalefet partileri liderleri bir araya gelip böyle bir çağrı yapabilir.
Tutuklarlar mı, imkan olmaz mı. Ne yaparlarsa yapsınlar. Bu muhakkak yapılması gerekendir. İsterlerse bir WhatsApp grubu ile bile muhalefet parti liderleri toplanabilirler ve böyle bir çağrıyı binlerce üye ve sempatizanlarıyla tüm topluma yayabilirler.
Katliamı ve Kaosu engellemek için ilk olarak böyle bir adım bile atılabilir.
Bunu yaptığınızda milyonlarca insan yanınızda olacaktır.
Böylece büyük bir dağılmaya, kargaşaya neden olmadan barışçıl bir biçimde yeni bir yönetime geçilme imkanı yaratılabilir.
Şu an kaybedilen her saniye boğularak ölecek insanların sayısını tahmin edilemeyecek bir hızla arttırmaktadır.
Ve bundan sonra Meclis sürekli toplantı halinde bulunarak Meclis olarak tüm ülkeyi yönetmeli ve en kısa zamanda gereğinde elektronik imkanlardan yararlanarak yeni bir kurucu meclis toplamalıdır. (Ama daha bunları tartışmaya zaman var. Şimdi tartışma değil hızlı davranma zamanı.)
Eğer bunu yapmazsanız ölecek milyonlarca insanın ölümünün suçlusu siz de olacaksınız.
İşin kötüsü, bunlar derhal yapılmadığı takdirde, yakınlarının hastane koridorlarında, her yerde binlerle boğularak öldüğünü görecek ve aynısının başına gelebileceğini görecek milyonlarca insan, ne yapacağını bilmeden isyan edecek, tam bir kaosa ve karmaşaya düşecek bu sefer çok daha korkunç bir “Mad Max” dünyası ortaya çıkacaktır.
Eski dünya bitti.
Oraya bir daha dönüş yok.
Bunun en az zararla, en barışçıl biçimde gerçekleşmesi için elimizden geleni ardımıza koymayalım.
Ben ki bu devletin ve var olan partilerin düşmanı bir devrimciyim.
Ama bu devletin ordusunu, polisini bu acil durumda tek örgütlü güç olduğu için, daha korkuncunu engellemek için bir araç olarak kullanmayı denemeyi önerebiliyorum.
Ben ki, var olan partilerin ve meclisin hiçbir işe yaramadığını ve iktidarın suç ortağı olduğunu biliyorum.
Ama yine onları en azından daha az sancılı bir geçişin aracı olmaya çağırıyorum.
Peki neden böyle yapıyorum?
İnançlarımı değiştirmiş değilim, tam da onların gereği olarak bunları öneriyorum.
Çünkü artık içine girdiğimiz dünyanın kavram ve sorunlarıyla düşünmeye çalışıyorum.
24 Mart 2020 Salı
Demir Küçükaydın
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020