Doğu Ergil

Doğu Ergil
Doğu Ergil
Tüm Yazıları
Beklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi
1.10.2025
22
Mesih’in gelip gelmemesi asıl mesele değildir; asıl mesele, toplumun kendi geleceğini birlikte kurma becerisini gösterip göstermemesidir. Kurtarıcı beklentisi, bir boşluğu işaret eder: Ortak iradenin eksikliği. Bu boşluğu doldurmanın tek yolu, beklemek değil üretmek; teslim olmak değil, birlikte yol açmaktır.

Kurtarıcı Beklemek

İnsanlık, tarihi boyunca çaresiz kaldığında bir kurtarıcı arayışına girmiştir. Antik Roma’da köle isyanları, Spartaküs’ü bir “kurtarıcı”ya dönüştürmüştü. Ortaçağ Avrupa’sında Mesih’in ikinci gelişine olan inanç, kitlelerin adaletsizliğe tahammül gücünü artırmıştı. Osmanlı’nın son döneminde Halifenin sancağı altında gerçekleşecek İslam birliği; Cumhuriyet Türkiye’sinde 1950’den sonra “Atatürk’ün geri dönmesi” hep bu arayışın yansımalarıdır.

Herkes bekliyor; oysa beklemek, ölümü ağır çekimde yaşamaktır.

Kolektif İrade Eksikliği

Kurtarıcı beklentisi, toplumsal iradenin zayıflığını yansıtır. Kimi toplumlarda bu, siyasal kurumların işlemezliğiyle ilgilidir. Örneğin 20. yüzyılın başında Almanya’da ekonomik çöküş ve siyasi istikrarsızlık, Hitler’in halkın beklentilerine uygun söylemleriyle kurtarıcı gibi görülmesine yol açmıştır. Ama bu “kurtarıcı”, vaadini yerine getirecek donanım ve gerçekçilikten uzak olduğu için toplumu felakete sürüklemiştir.

Hannah Arendt’in sözleri bu durumu çarpıcı biçimde özetler: “İnsanların kendileri düşünmeyi bıraktıkları yerde, despotlar düşünmeye başlar.”

Eğer beklenen Mesih (kurtarıcı–yol gösterici) gelmiyorsa, bu, toplumun kendi yolunu bulamadığı ve ortak iradesini kuramadığı anlamına gelir.

Psikolojik Boyut: Umut ve Edilgenlik

Kurtarıcı beklentisi, bireylerin sorumluluk duygusunu zayıflatır. Sorunları çözmek için örgütlenmeye, mücadele etmeye gerek kalmaz; çünkü bir gün “gelecek olan” her şeyi düzeltecektir. Bu, umut ile edilgenlik arasında ince bir dengedir.

Sosyolog Max Weber’in dediği gibi: “Karizma*, kriz anında kitlelerin sığındığı duygusal limandır.”

Siyasal Sonuçlar: Demokrasi ve Yurttaşlık Krizi

Demokrasi, kurtarıcıların değil, yurttaşların iradesi üzerine kurulur. Kurtarıcı beklentisinin yoğun olduğu toplumlarda demokrasi kökleşemez. Çünkü herkes “bir gün gelecek olan” kurtarıcıya bel bağladığında, kurumsal süreklilik, hukukun üstünlüğü ve ortak akıl geri plana düşer.

Mesih iddiasıyla ortaya çıkan pek çok kişi ya hayal kırıklığı yaratmış ya da büyük toplumsal felaketlere yol açmıştır. Beklentinin yoğunluğu, hayal kırıklığını da büyütür.

İnsanın kendi gücünü küçümsemesi:

Kurtuluşu bir kişiye bağlamak, bireylerin ve toplumların değişim, ilerleme ve reform yapma yeteneğini azaltır. Oysa ilerleme, kolektif çabanın sonucudur.

Kurtarıcı beklemek otoriterliğe kapı aralar:

Mesih bekleyişi, güçlü bir “tek adam” özlemini besler. Bu da toplumları kolayca karizmatik ama otoriter liderlerin eline bırakabilir.

Zamanın ruhuyla uyumsuzluk:

Bugünün temel sorunları — iklim krizi, eşitsizlik, otoriterlik, yolsuzluk — mucizevi bir dokunuşla değil, bilim, örgütlenme, adalet ve işbirliğiyle çözülebilir.

Tarihte bu durumun sayısız örneği vardır:

Napolyon Bonapart: Fransız Devrimi’nin kaos ortamında “düzeni sağlayacak kurtarıcı” olarak görüldü, ama kısa süre sonra imparatorluğunu ilan etti.

Mustafa Kemal Atatürk: Osmanlı’nın yıkıntısından modern bir Cumhuriyet inşa etti, ama sonraki kuşaklar kendi iradeleriyle ülkeyi ileri götüreceklerine “yeni bir Atatürk” beklemeyi tercih etti. Yani Türk milleti, Atatürk’ün ilk etabını 20. yüzyılın ilk yarısında önde bitirdiği uygarlık yarışında ondan aldığı bayrağı bitiş çizgisine ulaştıramadı.

Ortadoğu’daki Mehdi Beklentisi: Adaletsizlik ve yozlaşma karşısında kurtuluşu “gelecek olan”a havale etmek, bireylerin ve toplumların kendi yolunu bulmasını geciktirmiştir. Mesih gelinceye kadar şeyh, tarikat, dinsel cemaat ve liderlerine sığınmak sık görülen bir arayıştır. İnsanın tek başına güçsüz ve yönsüz kalmasını önler.

Kısacası, insanlık kendi aklına, vicdanına, dayanışmasına ve ilme güvenmeli; kurtuluşu dışarıdan gelecek bir mesihte değil, kendi kolektif çabasında aramalıdır.

Sonuç: Mesih’i Beklemek mi, Ortak İradeyi İnşa Etmek mi?

Mesih’in gelip gelmemesi asıl mesele değildir; asıl mesele, toplumun kendi geleceğini birlikte kurma becerisini gösterip göstermemesidir. Kurtarıcı beklentisi, bir boşluğu işaret eder: Ortak iradenin eksikliği. Bu boşluğu doldurmanın tek yolu, beklemek değil üretmek; teslim olmak değil, birlikte yol açmaktır.

Toplumlar kurtarıcı bekleyerek değil, kendi kaderlerinin öznesi olarak hareket ettiklerinde özgürleşir ve gelişirler.
__

* Karizma: Olağanüstü nitelikler, çekicilik, etkileyiciliktir.

Karizmatik: Bu niteliklere sahip olduğuna inanılan ve insanların önder olarak kabul etmeye eğilim gösterdiği kişilerdir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar