Fehmi KORU

“AB ile yeniden yakınlaşacağız” haberinden hiç heyecan duymadım.. Ya siz?
28.08.2018
842

  Son üç yıldır buzdolabına kaldırılmış olan Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler yeniden gündemimize giriyormuş…

Haberi“İhtiyatlı bir iyimserlik içindeyim” notunu da düşürerek, Abdülkadir Selvi verdi bugün…

Dediğine göre, AB’yi Türkiye’ye Türkiye’yi de AB’ye yeniden yaklaştıran, bizi olduğu kadar AB’yi de rahatsız eden Trump‘lı ABD’nin tutumu olmuş…

“Bu süreçte siyasi iradenin cesaretlendirilmesi gerektiğine inanıyorum” diyor Hürriyet yazarı…

Ne demek istediğini anlıyorum anlamasına, ancak nedense heyecanına ortak olamıyorum.

AB üyeliği tarihi hakkımız

Türkiye, tarihi olarak da, Avrupa’nın bir parçasıdır. Osmanlı zevale yaklaşırken kendisine takılan yalnızca ‘hasta adam’ sıfatı değildi, ilk kez Rus Çarı I. Nikolay tarafından kullanılmış o sıfatın tam şekli ‘Avrupa’nın hasta adamı’ idi. Birinci Dünya Savaşı Avrupalı ülkeler arası bir hesaplaşmaydı ve Osmanlı o savaşta yerini Almanya yanında almıştı. Yine bir Avrupa-içi hesaplaşma olan İkinci Dünya Savaşı‘nda Türkiye çatışma dışı kalmayı yeğledi, ama savaşan tarafların ikisi de Türkiye’yi yanına çekmek için manevra üstüne manevra yapmıştı.

Avrupa ülkeleri bir daha savaşmamanın yolunun ekonomik birlik oluşturmaktan geçtiğini esas kabul edince, sonradan Avrupa Birliği adına alacak Avrupa Ekonomik Topluluğu‘na (AET) Türkiye de davet edilmişti.

Diğer davetli ülkeler AB üyesi olarak yollarına devam ederken Türkiye dışarıda kaldıysa, bunda, en az Brüksel kadar Ankara’nın da isteksizliği rol oynadı. Buna rağmen, 2004 yılı sonunda, Brüksel, Türkiye’nin AB üyeliği yolunu açabildi.

O yoldan inhiraf eden yine biziz.

Son yıllarda neredeyse bütün Avrupa ülkeleriyle aramızda sorunlar yaşandığını da bu tabloya eklemeliyim.

Elbette devletler ile yaşanan sorunlar veya uluslararası örgütlerle ihtilaflar diplomasi yoluyla çözülebilir. Nitekim, ‘göçmen sorunu’ Avrupa’nın korkulu rüyası olarak ortaya çıktığında, Almanya’nın başını çektiği ülkeler, Ankara tarafından hep ısrarla vurgulanan ‘vizesiz AB hakkı’nı tanımaya diplomatik bir hamle sonucu razı edilebilmişti.

Verilen mühlet içerisinde o söz yerine gelmediyse kabahat bütünüyle AB’nin değildir. Türkiye nedense kolayca yerine getirebileceği şartlardan uzak durmayı tercih etti.

Yeniden yakınlaşma, AB perspektifi içerisinde yer alma Türkiye için tarihsel bir haktır, bu yolda bir siyasi irade oluşursa Brüksel’in ülkemize “Gelme” deme lüksü olmadığına inanıyorum.

Türkiye Avrupa için her bakımdan önemli bir ülkedir çünkü.

İmkansız değil, ama geri dönüşü zor bir yoldayız

Neden o halde Abdülkadir Selvi‘nin verdiği haberden heyecan duymuyorum?

Ülkemiz 2010 yılı sonrasında her adımda biraz daha artan bir şekilde Avrupa ile arasına mesafe koydu ve bunu zaman içerisinde ‘kalıcı’ hale de getirdi. 2002-2010 arasında demokrasi ve insan hakları başta olmak üzere pek çok alanda ‘Kopenhag kriterleri’ olarak bilinen genel esaslara kendisini uyumlu hale getirme yolunda ciddi çabalar gösterirken, son yıllarda bu istikametten uzaklaştı.

Bilerek isteyerek yapılmış bir tercih bu.

Sadece siyasi ilkelerden uzaklaşılmadı, AB’nin ekonomik ve finansal kriterlerine de mesafe konuldu aynı süre içerisinde.

Durumumuz ortada.

Yine yeni yeniden AB ile yakınlaşılamaz mı?

Aynı soruyu ben şöyle sorayım: Yakınlaşılabilir mi?

Kendisinin tercihleriyle uzaklaşılmış AB üyeliği hedefine yeniden sarılma kararı alsa bile, son beş yıl içerisinde girilmiş yoldan bütünüyle çıkmayı göze alabilir mi ‘siyasi irade’?

İşte benim bu konuda ciddi kuşkum var.

“Öncelik ‘yargı ve temel haklar’ başlıklı 23. fasıl ile ‘adalet, özgürlük ve güvenlik’ başlıklı 24. fasılın açılmasını sağlamak” olacakmış…

İyi, güzel…

Ancak fasılları açma işlevi Türkiye’ye ait değil ki? Türkiye diğer fasılları kendini kriterlere uygun hale getirdikten sonra açtırmış, sıra bu iki ana başlığın müzakerelerine geldiğinde ise o yoldan uzaklaşmayı yeğlemişti.

Gazetecileri, siyasileri ve sivil toplum liderlerini cezaevlerinden çıkarmaya, yargı kurumlarını Avrupa’daki mukabillerinin düzeyinde bağımsızlık ve tarafsızlığa kavuşturmaya hazırsak mesele yok.

Tabii bir de son yıllarda AK Parti sözcülerinin dili ile AK Parti’nin itibar ettiği medyanın yayınlarına yansıyan yaklaşımın da tersine döndürülmesi gereği var.

Hazır mıyız bunlara?

Bu soruya gönül rahatlığı içerisinde “Hazırız” cevabını verebileceğimiz günlere kadar “AB ile yakınlaşacağız” haberini ihtiyatla karşılamam herhalde mazur görülmeli.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar