Hayko BAĞDAT
Bülent Arınç ilginç bir kişilik. Uzun zamandır Türkiye siyasetinde önemli bir konumda bulunuyor ve çoğu zaman ezber bozan çıkışlarla gündeme geliyor. Siyaset kulislerinde, Bülent Bey’in, başta Gezi olayları olmak üzere pek çok kriz karşısında farklı bir tutum sergilediği, Erdoğan ile bağıra çağıra kavga ettiği fakat “büyük dava”ya zarar vermemek adına kendisine yapılan haksızlıkları sineye çektiği konuşuluyor.
Buna rağmen Erdoğan, Arınç’ı boşa çıkarmaktan, toplum nezdinde saygınlığını azaltmaktan hiç geri durmadı. Muhalif kesimler ise toplumun en çok gerildiği anlarda Arınç gibi, Gül gibi isimlerin yapabileceği müdahalelerden umudu kesmiş oldu.
Bu isimlerin ufak tefek serzenişleri ise “iyi polis- kötü polis” oyunundan öteye bir anlam taşımadı.
Fakat Arınç’ın son demeçleri, sadece “parti içi bir kırılma” olarak okunmaktan fazlasını hakeden bir tespit koyuyor ortaya:
“Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir.”
Bu cümleyi bu köşede ben yazsam iktidar ve onun medyası tarafından “darbe çağrısı yapıyor, insanları sokağa dökmeye çalışıyor, seçilmiş iktidarı hazmedemiyor” gibi suçlamalara maruz kalmam hiçbirimize sürpriz olmazdı.
Gelin Arınç’ın açıklamasına daha detaylı göz atalım:
“Biz yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor. Biz eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oyumuza engel olmaz. Ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir. Biz yumuşatmalıyız. Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak, küçülterek onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız sonunda yüzünüzü cırmalar…
Davutoğlu çok iyi bir kimlikle çıktı. Yüzü gülen bir insan. Sözü yumuşak olan, tarihten gelip bugünü bilen bir insana ihtiyacımız varmış. Bu insanın siyasette şiddet dilini kullanmaması lazım. Şu anda kullanmıyor. Ben de modaya uyayım da bir gürleyeyim derse kitleler üzerinde bir kutuplaşma beni korkutuyor. İnsanlara hükmeden, dayatan bir siyaset dilini kullanmamak lazım. Hele hele hakaret edici, küçültücü hiçbir davranışın içinde olmamalıyız.”
Kedi benzetmesi şık olmamış, onu geçelim.
Geçelim de Arınç geri kalan bölümlerde çok doğru söylüyor.
Deşifre etmeye gerek yoktur sanırım. Erdoğan’ın nobran dilinden bahsediyor.
Bu dil, şimdi tekrar buraya sıralamaya üşendiğim onlarca hakaret ile toplumun yarısını öfkelendiren, onları hain ilan eden, değerlerini aşağılayan bir üslup ile ve üstelik her gün onlarca televizyon marifetiyle karşımıza çıkmaktadır.
Fakat Arınç’ın ihmal ettiği bir hâl var. Muhalif kesimlerin endişeleri sadece bu üsluptan kaynaklanmıyor.
AKP’nin kendisine kazanım olarak gördüğü tüm hamleler, bağımsız olması gerektiği hâlde iktidar tarafından kuşatılan tüm kurumlar, ele geçirilen veya sindirilen her medya grubu, tarafsızlığına dair ciddi şüpheler taşıdığımız yargı mekanizması başta olmak üzere gelinen noktada ciddi bir “kuşatılmışlık” hissi hâkim olmaya başladı.
Son üç yıl içerisinde polis tarafından öldürülen onlarca insan olduğu hâlde çıkarılmaya çalışılan yeni güvenlik yasasıyla, herkesin dinlendiğinden, izlendiğinden ve fişlendiğinden şüphe ettiği bir dönemde çıkarılan MİT yasasıyla, twit attığı için insanların hapse atılmaya başlandığı bir dönemde çıkarılan basın yasasıyla ortaya çıkan sonuç, Erdoğan’ın iki küfrünün etkilerinden daha ciddi sinyaller veriyor.
Toplumun yarısı bu devletin AKP devleti olduğuna ve kendisini tehdit ettiğine inanıyor.
AKP’nin her zaferini kendi kaybı olarak algılıyor.
Keza Erdoğan’ın sürekli olarak geçirdiği öfke nöbetleriyle diken üstünde tuttuğu kendi tabanı da benzer reflekslere sahip oluyor.
Bu, sürdürülebilir bir ortak yaşam idealinden uzaklaşmamıza yol açıyor.
Buraya kadar olan kısımda Arınç ile hemfikiriz.
Ama söylemeden edemeyeceğim.
Erdoğan’ın bu durumu zaten bildiğini ve kasıtlı olarak böyle davrandığını düşünüyorum.
“Asla kaybetmemeliyiz, asla yargılanmamalıyız. Sonu felaket olur” kaygılarıyla yaşayan bir liderden bahsediyoruz. Çok fazla suça bulaşmış 13 yıllık bir yönetimden bahsediyoruz.
Sevgi ve nefret arasındaki bu dengenin onu koruyacağına inanıyor.
Korur mu dersiniz?
Arınç’ın ima ettiği gibi; Erdoğan tarih bilmiyor…
Twitter:@haykobagdat
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
23.01.2025
15.01.2025
8.01.2025
18.12.2024
11.12.2024