Hilâl KAPLAN
Meclis Genel Kurul salonuna kadın milletvekillerinin pantolon giyerek girebilmesinin önünü açacak düzenleme Ak Parti tarafından geri çekildi. BDP'nin verdiği değişiklik önergesindeki "dini inancının gerekli kıldığı başörtüsünü takabilir" ifadesinin düzenlemenin geri çekilmesine sebep olduğu söyleniyor. Bu noktada yasağın kaldırılması hususunda gayret etmeye çalışan birisi olarak, okurlarımın da yoğun isteği üzerine yorumlarımı paylaşmak istiyorum. Mezkûr tartışmada usule, esasa ve de üsluba ilişkin itirazlarım olacak. Ancak öncelikle milletvekillerinin kılık kıyafetinin tartışma konusu yapıldığı, üstelik bazı milletvekillerinin de 12 Eylül'den yadigâr askerî nizam baskısının mecliste de devam ettirilmesini savunduğu bir ülkede yaşamaktan dolayı utanç duyduğumu söyleyerek başlamam gerek.
İç tüzükte milletvekillerinin başörtüsü takmasını kısıtlayan herhangi bir ifade olmamasına rağmen iç tüzüğe başörtüsüyle alakalı bir madde konmasının usulen doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu minvalde iç tüzüğe başörtüsü ifadesinin girmesinden daha etkili olan meclise başörtülü vekillerin girmesini sağlamaktır. Seçim öncesi iki partinin de böyle bir fırsatı vardı fakat değerlendirmediler...
BDP ya da Ak Parti gibi yasağa dair derdi olduğunu söyleyen partilerin anayasada da iç tüzükte de başörtüsünü kısıtlayan bir ifade olmamasından yola çıkarak, uygulamadaki yasağı ortadan kaldırmak için yasakçıların "aşırı yorum"a tabi tuttukları ifadeleri düzeltmeleri gerektiğini düşünüyorum. Anayasada başörtüsü yasağının uygulanmasına engel teşkil etmesi gereken "Kimse eğitim ve öğrenim hakkından mahrum bırakılamaz" ifadesi gibi maddeler olmasına rağmen yasağı sürdürmek için "aşırı okuma"ya tabi tutulan terim malumunuz olduğu üzere "laiklik" ilkesidir. Eğer başörtüsü yasağı ve benzeri sorunlar çözümlenmek isteniyorsa, yeni anayasa sürecinde "demokratik, laik, sosyal" gibi devletin niteliklerinin sıralandığı bir madde olacaksa, bu maddenin "Bu niteliklerden hiçbiri insan hak ve özgürlüklerine aykırı olarak yorumlanamaz ve uygulanamaz" gibi bir cümleyle desteklenirse çözümlenebilir. Aksi takdirde kanun üzerinde zaten olmayan bir yasağı, kanunun içine sokarak çözümlemek bence doğru bir yol değil. Üstelik iç tüzüğe başörtüsüne dair ayrı bir ifade eklenmesini, başı açıklığın "norm", başörtülülüğün "patolojik" olduğu zannını doğrulamasından ötürü ayrıca yanlış buluyorum.
Esasa yönelikse, BDP'nin önerdiği ek maddedeki "dini inancının gerektirdiği başörtüsü" ifadesine itirazım olacak. Bu ifade dini inançtan başka bir sebeple başörtüsü takıldığı gibi 'laikçi'lerin sıklıkla dile getirdiği argümanı çağrıştırıyor. Kaldı ki diyelim bir kadın milletvekili ailesinden öyle gördüğü için veya canı istediği için başörtüsü takmak istiyor; buna iç tüzüğün karışmaya hakkı var mı? Ayrıca dini inancından dolayı başka simgeler taşımak isteyen milletvekillerimiz de olabilir. Örneğin genelde Alevi vatandaşlarımızın taktığı, Hz. Ali'nin Zülfikâr kılıcını sembolize eden bir broş takmak isteyen milletvekilleri için ayrı madde mi ekleyeceğiz? Ya görünür biçimde haç takmak isteyen bir vekilimiz olursa? Bu anlamda, nasıl ki siyasal anlamları olan simgeler hususunda herhangi bir kısıtlama yoksa, dinsel anlamları olan simgeler hususunda da -o inanç başörtüsünde olduğu gibi bunu farz kılmıyorsa bile- toptan çözüm getirecek ifadelere başvurulsa daha iyi olmaz mıydı?
Üsluba yönelik eleştirime gelince... Bazı Ak Parti'liler, BDP'yi başörtüsünü siyasete malzeme ederek "ucuz siyaset" yapmakla eleştirdiler. Başörtülü bir kadın olarak yasak taraftarı veya karşıtı herkesin ortaya çıkan olumlu veya olumsuz her söyleme "başörtüsünü malzeme ediyorsunuz" argümanıyla karşı çıkmasından çok sıkıldım. Özellikle Ak Parti'liler 2008 yılındaki başörtüsünü ilgilendiren anayasa değişikliği tartışmaları sırasında kendilerine yasakçıların yönelttiği eleştirileri ve niyet okumaları hatırlayıp böyle bir üsluba tevessül etmemeliler diye inanıyorum.
Kimi "Dini siyaset alet etmeyin", kimi "Atatürk'ü siyasete alet etmeyin" der; kimi "Kürtlüğü siyasete alet etmeyin", kimi "Bayrağı siyasete alet etmeyin" der... Bu söylemlerin hepsi, siyasalın ne olduğunu hâlen çözememiş olmaktan kaynaklanıyor sanırım. Toplumda karşılığı olan her kavram ve meselenin siyasal alanda bir karşılığı da vardır. Dolayısıyla siyasetin de ilgi alanına girerler. Bu minvalde siyasetçiler, neyin siyaset alanına girip girmediğine karar veremezler; ona toplum karar verir ve hallini siyasetçilerden talep eder. Siyasetçilere düşen bu talebi en iyi şekilde nasıl karşılayacakları üzerine kafa yormaktır. O yüzden BDP'nin niyetinin iyi veya kötü olduğuyla uğraşmaktan ziyade neden bu önerge geri çekildi sorusunun cevabını vermek daha doğru bir yaklaşım olur sanırım.
Ak Parti'nin öneriyi geri çekme sebebinin anayasa uzlaşma komisyonunun kurulacağı bugünlerde odağın yeni anayasadan –ne yazık ki meclise bir dört yıl daha başörtülü vekil girmeyeceğini düşünürsek!- kaymamasını sağlamak olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu iç tüzük değişikliği yapılsaydı bile işin orada kalmayacağını hepimiz biliyoruz, değil mi? Muhtemelen CHP ve MHP, "Ak Parti'nin yapacağı anayasa da böyle zorlamayla olur" diyerek zaten yapılacak anayasanın hakikaten "yeni" olmasını da istemediklerinden tüm anayasa çalışmalarını kilitleyeceklerdi.
Mevcut duruma bakıldığında, başörtüsü meselesinde hizmet alan-hizmet veren yanılgısına düşmeden ortaklaşabilecek sadece iki parti var. Umarım başörtüsü meselesinde hangisinin daha samimi olduğunu yarıştırmayı bir kenara bırakıp, başörtülü kadınlar dahil tüm ezilenlerin derdine deva olabilecek bir anayasada uzlaşabilirler.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019