İbrahim Karagül
Türkiye, 17 Nisan sabahına bambaşka bir ülke olarak uyanacak. 16 Nisan siyasi tarihimizin dönüm noktalarından biriolacak.
Nasıl 15 Temmuz, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük saldırının geri püskürtülmesi ise, ülkemizi iç savaşlara sürükleyip Suriyeleştirme projesine karşı yerli bir direniş ise, Güneydoğu ve İstanbul'u Anadolu'dan ayırıp Türkiye'yi imha etmeye dönük çokuluslu müdahaleye karşı bir kurtuluş mücadelesi ise, 16 Nisan da bütün bu müdahaleler tarihinin defterinin dürüldüğü gün olacaktır.
16 Nisan; 20. Yüzyıl'ın dondurulmuş, içe kapanmacı döneminin sona ermesi, yeni yükseliş döneminin başlangıcı olacaktır. Türkiye'nin, orta ölçekli devlet kategorisinden çıkıp, merkez ülkeler kategorisine sıçraması olacaktır. Bütün dünyayı etkisi altına almak üzere olan küresel fırtınadan sağ salim çıkmak hatta çok daha ileri adımlar atmak için, kendi iç yapılanmasını sorun olmaktan çıkaran bir Türkiye'nin yıldızlaşmasının başlangıcı olacaktır.
16 Nisan: Tarih yapıcı milletler durdurulamaz
16 Nisan; darbelerin, ekonomik müdahalelerin, bir tür Baasçı karaktere sahip çevrelerin iktidar ömürlerini tükenmesi, sistemik dönüşümün tamamlanması, Türkiye'nin yeni kuruluşunun ilan edilmesi anlamına gelecek. Tarih yapıcı milletlerin tarih seyri dar zamanlara sıkıştırılamaz. Bu yürüyüşler, yüz yılları içine alan çok uzun yürüyüşlerdir. Böyle milletlerin belli kalıplara, dar tarih aralıklarına, iktidar hesaplarına hapsedilmesi mümkün değildir.
Değişe değişe, dönüşe dönüşe, dünyanın içinde bulunduğu dönemlere göre kendini yeniden formatlayarak yürür onlar. Bu uzun seyahatte, yolda kalanlar olur, belli dönemlere saplanıp kalanlar olur, büyük yürüyüşü ve değişimi algılayamayanlar ya da sindiremeyenler olur.
Onlar, o çevreler, o iktidar grupları, içeride ve dışarıda edindikleri ortaklarla o ülkeleri yeniden küçültmek, etkisizleştirmek, yönetilebilir alanda tutmak isterler. Ya bunun için görevlendirilirler ya da çıkarları buradadır, iktidar hesapları buna bağlıdır. Bunu yaparken, her türlü ortaklığı, işbirliğini mubah görürler.
'Hayır' cephesi dışarıda kuruldu, bir dış müdahaleye dönüştü..
Bu ülkede, hemen bütün siyasi çevrelerden birçokları, hesaplarını Türkiye'nin bir 20. Yüzyıl devleti olarak kalmasına göre yapmıştır. Ama aslında hesap içeride değil dışarıda yapılmış ve içeriye servis edilmiştir. Onlar; bir yüz yıl kontrol altında tuttukları Türkiye'yi, yüz yıl daha bir Ortadoğu ülkesi olarak tutmak için, Anadolu sınırlarına yeniden hapsetmek için hatta daha küçük parçalara ayırarak garnizon devletçiklere dönüştürmek için kurdular bu oyunu.
İçeridekiler ise milletten alamadıkları iktidarı, gücü bu dış müdahalecilerden almak için ihaleye çıktılar, oralardan iktidar devşirmeye giriştiler, çünkü ayakta kalmalarının tek yolu buydu.
Bu yüzden de referandumda “Hayır” çıkması için cephe içeride değil dışarıda, Avrupa başkentlerinde kuruldu. Türkiye'de ilk kez bir seçim, küresel ölçekte bir rekabete, yarışa, hesaplaşmaya döndü.
Ülkeyi, milleti, devleti tahkim etme çabası bu
Çünkü mesele artık iç politik değildi, küresel ölçekte güç mücadelesinin parçasıydı. Türkiye'yi durdurmaya ayarlı çok büyük bir kampanya yürütülüyordu. Bazı devletlerin açıktan, bazılarının içerideki muhalif cephelerin arkasına sığınarak yürüttükleri bu savaş, aslında dışarıdan müdahale ile içerideki direniş arasında amansız bir hesaplaşmaydı.
Sadece bu bile, 16 Nisan referandumuna yönelik kampanya şekli bile Türkiye'nin ne kadar büyük bir güce dönüştüğüne yönelik bir göstergedir. Kimlerin kimlerin yanında, hangi pozisyonda, ne kadar Türkiyeli olduklarına dair bir ölçüdür.
İşte bu nedenle 16 Nisan bir iç politik mesele değildir. Yüzlerce yıllık tarihte derin bir dönüşümdür, yeniden kuruluştur, yükselen küresel fırtınalara karşı ülkeyi, milleti, devleti tahkim etme çabasıdır.
'Yabancı unsur'lara karşı 'Türkiyeli olma' mücadelesi
Hayır kampanyası yürütenler, terör örgütleriyle siyasi çevrelerin aynı dili kullanması, Batı blokunun toptan bu cephe ile birlikte hareket etmesi ve aslında cepheyi yönetmesi ibretliktir.
Artık içerideki Türkiye'den beslenmediğinin, hızla birer yabancı unsur haline gelmeye doğru sürüklendiklerinin işaretidir. Bu “yabancı unsur, dış tehdit” haline gelme örneği FETÖ yapılanmasının takip ettiği bir yöntemdir. Öyle görünüyor ki, diğer muhalif çevreler de FETÖ'nün izinden gitmektedir.
Bunları gördüğümüz için başından beri referandumun bir seferberlik hali olduğuna, bir Türkiye mücadelesi olduğuna inandım. Hiçbir politik amaç, hiçbir siyasi hesap bu mücadelenin üstünde değildir. Hiçbir dar, küçük hesap bu anlamda zihinlerimizi karıştırmamalıdır.
Dünyanın üç bölgesinde büyük krizler patlayacak
Dünyanın çok yakında ağır travmalara sürükleneceğine dair güçlü işaretler vardır. Merkez güçler arası çekişme tehlikeli boyutlara varmıştır: ABD'nin Suriye'ye müdahaleye hazırlanması, Rusya'yı Akdeniz dışına itmeye çalışması hatta Çin ile yakınlaşarak Moskova'yı çevrelemeye dönük girişimi dikkat çekicidir.
Kuzey Kore üzerinden yeni bir kriz beslenmektedir. Bu da çok yakında hem Ortadoğu/Doğu Akdeniz'in hem de Asya Pasifik bölgesinin ciddi biçimde patlayacağı ihtimalini öne çıkarmaktadır. Şimdiden bu iki kriz noktasına bir tane daha ekleyelim ve Rusya'ya yönelik Batı cephesinin Doğu Avrupa/Baltık bölgesinde çıkarılacağını not edelim.
Kafalarındaki asıl plan Türkiye'yi küçültmek..
Yani tehlikeli bir döneme girildi ve bu dönemde krizler yerel ya da bölgesel değil küresel ölçekte olacaktır. Uluslararası iklim çok sertleşmiştir ve kopacak fırtınada kimlerin ayakta kalacağıbelirsizdir.
İşte biz tam bu dönemde, merkez iktidar alanını güçlendirmeye, Türkiye'yi bu fırtınalara dayanacak ölçüde kuvvetlendirmeyeçalışıyoruz. Referanduma böylesine uluslararası reaksiyon gösterilmesinin nedeni budur. “Hayır” kampanyasını yöneten Batı'daki oyun kurucularının kafasında Türkiye'yi küçültme planları vardır. Onlar aslında bu plana göre hareket etmektedirler. Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'ye karşı kurdukları tuzakla “Hayır” kampanyası aynı oyunun uzantılarıdır.
Biz, yüzyıllardır bu cepheyi bekliyoruz
Ülkemizin verdiği mücadele ortadadır, durduğumuz yer nettir. Yüz yıllardır hangi cephede duruyorsak, hangi ruhla hareket ediyorsak, hangi siyasi genetiğe göre pozisyon alıyorsak 16 Nisan'da da onu yapacağız.
Size tavsiyem; içerideki zihin karışıklığına itibar etmeden, sadece “Türkiyeli olma” ekseninde durun, ülkemizin verdiği büyük mücadeleyi iyi okuyun, Batı başkentlerinin oyununa gelmeyin.
Çünkü “Evet” demek sadece Cumhurbaşkanlığı sistemine evet demek değil, Selçuklu'dan, Osmanlı'dan gelen geleneğe “evet” demektir. O uzun tarih yürüyüşüne “evet” demektir. 21. Yüzyıl'ın Türkiye'sine “evet” demektir.
Zafer içeride, hezimet dışarıda hissedilecek
15 Temmuz'da verdiğimiz mücadeleyi daha ileriye götürmek, Türkiye'yi küçültme hesabı yapanlara Türkiye'yi büyütme kararıyla meydan okumaktır.
Unutmayın, Anadolu'da bin yıllık siyasi tarihi biz hep meydan okuyarak yazdık, el ovuşturarak, diz çökerek, yalvararak değil.
Yine öyle yapacağız.. Yola devam edeceğiz. Engelleri, krizleri aşa aşa yürüyeceğiz. Bu eşiği de geçecek, tarih yapmaya devam edeceğiz. Çünkü 16 Nisan bir büyük hesaplaşma günüdür, biliyoruz. Bu hesaplaşma Türkiye ile sınırlı değil, biliyoruz. Asıl oyun Türkiye dışında kuruldu, biliyoruz. O gün zafer içeride, hezimet dışarıda hissedilecek, onu da biliyoruz.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021