İbrahim Karagül
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Soğuk Savaş döneminde iki kutup da hadlerini aşmaktan kaçınıyordu. Ancak bugün hiçbir kural kalmadı” demiş.
Çok doğru.. Daha ileri gidelim; dünyanın çivisi çıkmış durumda. Öyle “eksen kayması” gibi de değil bu. “Eksen kayması”nda bir ülkenin güç haritasındaki yerini değiştirmesi ya da bu yönde bir eğilime girmesi söz konusudur. Oysa bu sefer tamamen “kuralsız dünya”dan, “haydutlaşan bir uluslararası iklimden” söz ediyoruz.
“Haydut dünya düzeni” dönemi
Eskiden kural tanımayan bazı ülkeler vardı ve özellikle Batı ittifakı bunları “haydut devlet” olarak tanımlar ve o ülkeyi ezip dağıtmak için türlü operasyonlara girişirdi. Bugünkü “kuralsız dünya”da ise uluslararası ilişkilerin kendisi “haydutlaşmış”tır.
Devletler örgütleşmiş, örgütler devlet yerine ikame edilir olmuş, demokrasi ve özgürlük söylemleri belki elli yıllığına rafa kaldırılmış, insan onuru ve ahlaki zemin yok edilmiş, küresel sistemin kurucu unsurları olan merkez güçler, kuralsız dünyanın kapılarını bizzat kendileri açmıştır.
Dolayısıyla çoklu ortaklıklar anlamsızlaşmış, ikili ve konjonktürel cephe ittifakları öne çıkmıştır. Atlantik İttifakı'nın, yoğun olarak Avrupa Birliği'nin “değer” emperyalizmi çöpe atılmış, güce dayalı pozisyon belirleme her şeyin önüne geçmiştir.
Örgütler ortak oldu, devletler düşman..
Bu yeni durumun çok önemli iki göstergesi vardır. ABD gibi, küresel sistemin merkez ülkesi, açıktan terör örgütlerini “ortak” ilan edebiliyor. Hem de bunu NATO içinde bir müttefikine karşı. Yani devletlerle terör örgütleri arasındaki ayrım tamamen belirsizleştiriliyor.
Dün terörist ilan ettikleri örgütler üzerinden on yıllardır ortak hareket ettikleri bir ülkeye karşı örtülü savaş yürütülebiliyor. ABD'nin, PKK/PYD ile ilan ettiği ortaklığın durumu budur.
İkinci örnek ise Avrupa Birliği'nin içine düştüğü hazin durumu ortaya koymaktadır. Baltıklar'dan Suriye sınırlarına uzanan bu Roma imparatorluğu hızla güç kaybedip bir “Alman ekseni”ne dönüşürken, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana küresel ölçekte en köklü söylemini terk edip yükselen faşizm karşısında diz çökmüş haldedir.
AB dış politikası terör örgütlerine ihale edildi
Bunun çok dramatik bir örneği ile yüz yüzeyiz: AB Türkiye ile, bizim bulunduğumuz bölge ile ilişkilerini ırkçılara ve bilinen terör örgütlerine teslim etmiş durumdadır.
AB Komisyonu raporlarını yazanlar da, AGİT gözlemcileri de terör örgütleriyle bağlantıları açık olan kişi ve gruplardan oluşmaktadır.
Bu durum, AB'nin de terör örgütlerini ortak ilan ettiği, terör üzerinden müttefiklerine karşı savaş yürüttüğü gibi çok trajik bir gerçeği ortaya koymaktadır.
AB-Türkiye ilişkilerine bakarsanız, Brüksel'in Türkiye ile ilişkilerinin PKK ve DHKP-C tarafından rehin alındığınıgöreceksiniz. Aslında DEAŞ'la ilgili örtülü gerçekleri de bundan hiç farklı değildir.
Savaşlar artık “büyük devletler” arasında..
Buradan baktığınızda ABD'nin bölge politikaları üzerinden özerklikkuran Savunma Bakanlığı'nın kuralsız dünyanın öncüsü olduğunu, “haydutlaşan dünya düzeni”ne zemin hazırladığını söyleyebiliriz. Öyleyse, ahlaktan, teamülden, çokuluslu sözleşmelerden kopuk tamamen güce dayalı bir küresel eğilim var.
Güç hesaplaşmasına dayalı bir bilek güreşi var. Birçok ülkenin, ittifak ilişkilerinden umudu esip tarihi iddialarını bugüne taşımasının, bu iddialar üzerinden yeniden bir gelecek inşa etmek çabasının arkasında işte bu endişe var.
Açıkçası 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en tehlikeli döneme girdik. Bugüne kadar, küçük ve orta ölçekli ülkeler üzerinde sürdürülen güç savaşı, bu sefer merkez ülkeler, kurucu güçler arasında yaşanabilir. Bu da, artık savaşların, büyük hesaplaşmaların küçük ülkelerde, cephe bölgelerinde değil, büyük ülkeler arasında, merkez güçler arasında yaşanacağına işaret etmektedir. Tehlike de buradadır zaten.
Türkiye terörü vurdu, ABD askeri niye öfkeli?
“Kuralsız yeni dünya gerçeği”nin bugüne kadarki en ağır faturasını Türkiye ödedi. Kendi müttefikleri tarafından vuruldu, ihanete uğratıldı. Beraber yol yürüdüğü, ortaklıklarla iş yürüttüğü ülkeler son yıllarda alabildiğine Türkiye'ye saldırmaya başladı.
15 Temmuz çokuluslu müdahalesi böyle bir şeydi. ABD'nin PKK/PYD'yi müttefik ilan etmesi ve Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'yi çevreleyen kuşak oluşturma projesi de böyle bir şeydir.
Türkiye'nin PKK/PYD'yi hem Suriye'de hem Irak'ta vurduğu o büyük hava saldırısına bunca tepki gösterilmesi, saldırının hemen arkasından ABD askerlerinin PKK'lılarla birlikte şov yapması, devlet-terör ortaklığının trajik örneklerinden biridir.
Bu aşamadan sonra, hiçbir ülke için “ittifak ilişkileri” bir güvence olmayacaktır. Elbette ikili ilişkiler yürüyecek, ortaklıklar yapılacak, işbirliği örnekleri sergilenecek ama artık kesinlikle kalıcı ortaklıklarüzerinden bir bölgesel harita uygulanamayacaktır.
Yakın tehlike, en acil mesele!
O koridor Türkiye için en büyük ve en yakın tehdittir. İran sınırından Akdeniz'e uzanan ve ülkemizin bütün güney kapılarınıdenetleyecek şekilde dizayn edilen koridor, sadece enerji planlarıyla sınırlı değildir. Sadece PKK üzerinden bir terör koridoru planı da değildir.
Bizim için asıl tehlike, o koridor üzerinden Türkiye'nin güney kapılarının tamamen kapatılması, Arap/İslam dünyasıyla bütün bağlarının kalıcı olarak kesilmesidir. Projenin esası da budur.
Öyleyse Türkiye için en acil mesele o koridoru boşa çıkarmaktır. Bu bir terör meselesi değil, yüzyıllara dönük gelecek hesabı, bir coğrafya hesabı, bir harita meselesidir. İçeriden ve dışarıdan, açık ve örtülü olarak desteklenen bu proje, Türkiye'yi imha planının parçasıdır.
Kuşatma yarılmalı, o duvar yıkılmalı!
Kimin ne tepki gösterdiğine bakılmaksızın, o kuşatma yarılmalı, hem Irak hem de Suriye'nin birçok bölgesinden müdahaleler yapılmalıdır. Unutulmamalı ki, birilerinin tepkileri Türkiye'nin gelecek hesaplarından daha öncelikli değildir.
Kobani, Afrin, Tel Abyad, Münbic, bütün bu bölgeler temizlenmeli, PKK unsurları tasfiye edilmelidir. Bizim bu bölgede tek hedefimiz DEAŞolmamalı, DEAŞ'a bakarak gözlerimizin kör edilmesine izin verilmemelidir.
İşte bu “kuralsız dünya”da Türkiye'nin alabildiğine güce, savunmaya, silahlanmaya yönelmesi, çok daha büyük krizlere karşı teyakkuzhalinde olması zorunludur. ABD ve “müttefik” güçlerle ortaklıklar bu yeni duruma göre şekillenmeli, “gücün gösterilmesi”nden ve kararlılıktan çekinilmemelidir.
Çünkü artık ülkelerin ittifak ilişkilerinin değil, güç ve kararlılığının caydırıcı olabileceği bir dünyadır burası. Bu yüzden, her ne surette olursa olsun o duvar yıkılmalı, o çevreleme planı boşa çıkarılmalıdır. Türkiye, bütün bölgede, nüfuz alanlarını harekete geçirip alabildiğince direnç merkezleri oluşturmalıdır.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021