İbrahim Karagül
Başkaları adına Türkiye’yi tehdit edenleri, aba altından sopa gösterenleri, şantaj yapanları çok gördük.
Bağlı bulundukları, aidiyet hissettikleri güçler, çevreler adına, onların öncelikleri ve çıkarları adına Türkiye’ye, millete, vatana, devlete, geçmişimize ve geleceğimize parmak sallayanları çok gördük.
Bu devletin en üst makamlarını işgal edip, en kritik yerlerine atanıp, bu ülkeye aidiyet hissetmeyenleri, çokuluslu çevreler adına iş tutanları, onların çıkar ve menfaatlerini bu devletin, bu milletin çıkar ve menfaatlerinin üstünde görenleri, gizden gizliye onlara hizmet edenleriçok gördük.
SİZİ SİYASETTE, MEDYADA, İSTİHBARATTA, DİPLOMASİDE, İŞ DÜNYASINDA GÖRDÜK…
Bu tür insanları siyasette gördük, iş dünyasında gördük, entelektüel çevrelerde gördük, medyada gördük, istihbarat ve diplomaside gördük.
Daha çok göreceğiz.
Bugün Fırat’ın Doğu’sunda büyüyen tehditleri hafifletenler yarın bu tür insanlar olarak çıkacak karşımıza. Bugün Türkiye’nin büyük yürüyüşünü durdurmak için çokuluslu çevrelerle iş tutup bunu masum muhalefet kılıfı ile gizleyenler yarın böyle insanlar olarak çıkacak karşımıza.
Bugün PKK ve FETÖ öncelikleriyle hareket edip, bunu devletin makamlarında, milletin koynunda yürütenler yarın o tür insanlar olarak çıkacak karşımıza.
Bugün PKK adına açık hareket edemediği için başka kimliklere sığınanlar, FETÖ yerine ikame edilenler yarın aynı şekilde çıkacak karşımıza. Bugün PKK mensuplarını aday listelerinde gizleyenler yarın yeni çokuluslu müdahalelerin içinde çıkacaklar karşımıza.
S-400 SENİ NİYE RAHATSIZ EDİYOR?
Türkiye ABD’den hava savunma sistemleri almayı reddedince “NATO Rahatsız” manşeti atanlar, “Güneydoğu’ya NATO gelmeli” diyenler,“Doğu Akdeniz’i NATO kontrol etsin” diyenler, ABD adına, İsrail adına, AB adına Türkiye’ye ayar vermeye kalkışanlar hep olacak.
Türkiye’nin, Batı’nın askeri teknoloji ambargosunu kırma yönünde attığı adımlara karşı tehditler savuranlar, “Sakın S-400 alma, bunun bedeli olur” diyenler, kişisel korkuları için demiyor bunu. Ait oldukları, bağlı oldukları, hizmet ettikleri çevreler adına konuşuyor.
Türkiye’nin Washington eski Büyükelçisi Namık Tan’ın S-400 itirazları da böyledir. Bir diplomatik öngörü, uyarı, incelik değildir. Yakın durduğu “ABD-İsrail aksı” için bu ülkeye ayar verme girişimidir.
NAMIK TAN’I İSRAİL VE ABD’YE BÜYÜKELÇİ YAPAN LOBİYE BAKMAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Bunlar ihanet içindeler. Sen bu milletin ekmeğini yiyeceksin, büyükelçilik yapacaksın ondan sonra terbiyesizce açıklama yapacaksın. Önce bir defa senin haddine mi? Sen büyükelçilik yaptın diye, emekli oldun diye sana bu sözü söyleme hakkını kim veriyor?” şeklindeki sert sözlerine muhatap olan Namık Tan’ın bu çıkışına hiç şaşırmadım. Şaşırmam da.
Şaşırma yerine onu İsrail büyükelçiliğine, ABD Büyükelçiliğine yönlendiren odakları, lobileri sorgularım. Neden mi? Bir anımı anlatayım…
Yıllar önceydi. İsrail, Lübnan’a saldırıyordu. 28 Şubat’ta Türkiye-İsrail gizli anlaşmaları çerçevesinde örtülü operasyonlar yapılıyordu. Çok ciddi iddialar vardı, bazı özel birimlerin İsrail’le birlikte çalıştığına dair. Bunu dile getirdiğim zaman Namık Tan, çok şiddetli bir tepki gösterdi.O zaman Dışişleri Sözcüsü’ydü. Tarih 15 Eylül 2006’ydı.
İSRAİL ADINA TELÂŞA DÜŞMÜŞTÜ
Bir sözcünün bu tepkisi doğaldı, gerekliydi. Yapması gereken buydu. Ama tepki, Türkiye’den çok, İsrail’i kollar mahiyetteydi. İsrail adına telâşa düştüğü her halinden hissediliyordu. Müthiş rahatsız oldum. Aradı, bir açıklama yapma ve bunu yayınlama konusunda anlaştık. Konuşmadan bir saat sonra Anadolu Ajansı’na zehir zemberek bir açıklama yayınlattı.
Tepkiye verdiğim ilk cevap şu oldu: “Galiba Namık Tan İsrail’e Büyükelçi olarak atanacak…” Öyle de oldu. Çünkü Tan’ın İsrail konusundaki hassasiyetleri, öncelikleri hep dikkatimi çekmişti. Nitekim 29 Eylül’de de Büyükelçi olarak atandı. Telâşın, aşırı öfkenin nedeni belli olmuştu.
O ŞİMDİ, ABD VE İSRAİL ADINA TÜRKİYE’YE PARMAK SALLIYOR!
31 Ekim 2006’da “Çok mu kötü niyetliyim” başlığı altında bunları yazdım. “NamıTan’ın, söz konusu iddiaları yalanlama usulü ve garip telâşının, Türk dış politikasına yönelik kaygılardan ziyade, kişisel kariyeriyle bağlantılı olduğu kanaatimi hâlâ koruyorum. Anlaşılan daha atanmadan İsrail’le ilişkisini iyi tutma yolunda büyük çaba sarfetmiş!” İfadelerim böyleydi.
Namık Tan daha sonra Türkiye’nin Washington Büyükelçisi oldu. İşte o haberi duyduğumda “eyvah” dediğimi hatırlıyorum.
Aynı Tan, ABD adına, dostu İsrail adına, onların ortak çevreleri adına şimdi Türkiye’ye parmak sallıyor. “Sakın S-400 almayın” diye tehditler savuruyor. Bunu da diplomatik tecrübe kimliği altında söylüyor. Bir diplomatik bilgelik mi sanacağız bunu? Yoksa başka ajandaların sözcülüğüne soyunmayı mı? Şahsen onu daha 2006’da not etmişim. O günden bu yana da izlerim. Benim kafamda durduğu yer gayet nettir.
SİYASİ KİMLİKLERİNİZ NE OLURSA OLSUN, ESAS OLAN TARİH İÇİNDE DURDUĞUNUZ YERDİR..
Bundan sonraya bakalım. FETÖ üzerinden bu ülkeyi parçalamaya ayarlı saldırıdan sonraya bakalım. PKK adına hareket edip bunu muhafazakâr kimlikle kamufle edenlere bakalım. Türkiye’nin büyük yürüyüşünü içeriden durdurmaya ayarlı çevrelere bakalım.
31 Mart yerel seçimleri için alakasız siyasi kimlikleri tek çatı altında toplayıp, ortak cepheye dönüştüren akla ve iradeye bakalım. Siyasi amaçları hiçbir şekilde Türkiye’yi güçlendirmek olmayan bu yeni ajandaya bakalım.
Türkiye’nin ana omurgasını zayıflatıp onu savunmasız bırakmaya ayarlı dışarıdan yürütülen çokuluslu saldırılara, bu saldırılarla paralel içerideki yapılanmalara bakalım.
Bu çerçevede siyasette, bürokraside, iş dünyasında, medyada, stk’larda pozisyon alanlara bakalım. Bugün bakamazsak yarın büyük sürprizlerle karşı karşıya kalacağız.
Siyasi kimlikleriniz ne olursa olsun, tarih içinde durduğunuz yerdir esas olan.
TÜRKİYE EKSENİ TEK SİYASİ KİMLİKTİR
Coğrafya için de, Türkiye için de bu böyledir. Konjonktürel gerekçeleriniz ne olursa olsun, maslahat ve çıkarlarınız ne olursa olsunöfke ve itirazlarınız ne olursa olsun, etnik kimliğiniz ne olursa olsun, siyasi tarihin neresinde durduğunuzdur esas olan.
Bin yıldır bu coğrafyada tarih yapıcı siyasi genetikle, zenginlik ve damarla birlikte hareket ediyorsanız, bugün için “Türkiye Ekseni” içinde yer alıyorsanız yerlisiniz, bu ülkeye aitsiniz, bu ülkenin geçmişi ve geleceğisiniz.
Orada değilseniz, başka dostlarınız ve ortaklarınız varsa asla yerli olamazsınız. İşte şimdi, kim nerede çok iyi bakma zamanı. İşte şimdi kimler hangi pozisyonda kimlerle beraber dikkat etme zamanı…
“KUDÜS’ÜN BİR KARŞILIĞI OLACAK.” BUNU SADECE TÜRKİYE SÖYLER…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki akşam, Ayasofya hakkında konuşurken; “Sen Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacaksın. İşte bunun bir karşılığı olmalı…” mealinden bir cümle kullandı…
Bu sözü Türkiye’den başka söyleyebilecek hiçbir ülke yoktur. Geçmişte de yoktu, gelecekte de olmayacak. Türkiye budur, yerli olmak budur, bin yıllık siyasi gelenek ve genetik budur.
Hangi siyasi çevreden olursanız olun, gerçek siyasi kimlik budur. Durduğumuz yer de burasıdır. Bunun dışında yer belirleyenlerin bu ülkeye, bu millete parmak sallamasına asla izin vermeyeceğiz.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021