İbrahim Karagül
Türkiye’de çok ciddi bir “iç işgalci cephe” var. Biliyorum, ağır bir ifade ama her şeyi yerli yerinde tanımlayınca, üzerindeki boyayı kaldırınca, örtülü kimlikleri ayıklayınca ortaya böyle bir gerçek çıkıyor.
“Vesayetçi” demek yetmiyor. Bu, vesayetin de ötesi bir şey artık. Çünkü ülkemizin bir başka gücün himayesinde olmasını da yeterli bulmuyorlar. Bu yüzden “açık müdahale”, “doğrudan saldırı” yürütüyorlar.
Terörle bu siyasi oluşumların arasında bir bağ var. Hepsini aynı akıl, aynı irade yönetiyor.
Bu cephe; ABD ile, Avrupa ülkeleri ile, Rusya ile, Çin ile, İsrail ile, bazı Arap rejimleri ile, çokuluslu şirketler ile, küresel sermaye ile, bilinen her güçle ortaklık kurup Türkiye’yi durdurmaya çalışıyor.
Terör örgütleri bu alanda “ihaleler” alıyor. Bazı siyasi partiler ve siyasi oluşumlar bu alanda “iktidar pazarlıkları” yapıyor. Bazı büyük şirketler alanı “iyi gelir getiren yatırım aracı” görüyor.
Bazı entelektüel çevreler, bazı medya grupları ve mensupları bu alanı “ucuz pazarlıkların” yürütüldüğü bir alan olarak kullanmayı seçiyor.
Ve bakıyoruz; bütün bunların arasında bir bağ var, bir ilişki var, bir dayanışma var. Bakıyoruz; bütün bunların arasında bir akıl var, bir irade var, bir güç var, bir çokuluslu koalisyon var.
Yerli olana, Türkiyeli olana savaş açıyorlar
Yerli olana, Türkiyeli olana, bu toprakların siyasi genetiğine, hafızasına, hatırasına, özgür geleceğine karşı kıyasıya bir savaş yürütüyorlar.
Eskide kalmak, korunmaya muhtaç olmak, bir başka güce sığınmak, himaye edilmek, cesareti ve coşkuyu engellemek, meydan okumayı durdurmak ana ilkeleri.
Bu tavırlarının sebebi sadece korku değil. Siyasi kimlikleri, idrakleri, ruhları böyle. Çünkü öyle yetiştirildiler. Yıllarca Türkiye içinde öyle korundular. Bu amaçla, bugünler için bekletildiler.
Bu bir kimlik, kişilik meselesi: Truva atları, İngiliz Gurka’ları.
Onlar aslında birer yabancı. Kendilerini bu ülkeye ait hissetmiyorlar. Ankara’dan çok Londra’nın, Washington’ın, Brüksel’in, Moskova’nın, bazı Arap rejimlerinin, Tel Aviv’in çıkarlarını, beklentilerini önceliyorlar. En kritik zamanda sahaya sürülüyorlar. Meydana çıkıp atıp tutuyorlar. Tehditler savuruyorlar.
Bu bir kimlik, kişilik meselesi. Ülkeyi, milleti, bu toprakları sevmiyorlar. Tepeden bakıyorlar, cahil muamelesi yapıyorlar, sürekli buyruklar yağdırıyorlar. Ama Türkiye, milletimiz ayağa kalkıp dünyayı sarsan yeniliklere imza atınca, onlara başkalarının sesi muamelesi yapınca da deliye dönüyorlar.
Onlar aslında Türkiye içindeki Truva atları, İngiliz “Gurka”larıdır.
Libya’da, Ayasofya’da, Suriye’de, PKK ile savaşta, her milli meselede Türkiye’nin karşısında durdular.
Türkiye’nin mili mücadele adına attığı bütün adımlara karşı çıktılar. Ülkemizin, milletimizin, vatan evlatlarının Suriye’deki terörle mücadelesine karşı durdular.
Libya’da dünyanın denklemini değiştiren başarıya karşı çıktılar.
Savunma sanayiindeki yükselişe karşı çıktılar. Savaş tarihini değiştiren SİHA’lara karşı çıktılar. İç güvenlikteki başarıya, terörle mücadeleye karşı çıktılar. Ekonomik darbeye yönelik direnişe karşı çıktılar.
Ayasofya’nın açılmasına karşı çıktılar. “Sultanahmet de müze yapılsın” diyecek kadar pervasızlaştılar, çirkinleştiler, Türkiye’nin aklına ve hafızasına saldırdılar.
Onların aslında siyasi kimlikleri yok. Kim hangi boya ile boşamışsa o renkte oldular. Kimi CHP’li, kimi İyi Partili, kimi muhafazakâr kimi İslâmcı, kimi liberal, kimi solcu… Ama hep aynı çatı altında durdular. PKK ile, terörle açık/gizli ortaklıklar kurdular.
CHP’nin, İyi Parti’nin, Saadet’in vatanseverleri, “İç işgalci” cepheden ayrılmalı.
Bu cephe; aynı zamanda İslamofobik’tir. Küresel ölçekte “İslâm’la savaş” doktrininin Türkiye’deki uzantısıdır. Ya da o küresel akılla işbirliği içindedir.
Gezi olaylarından bu yana, iki eksen arasındaki çatışma çok daha belirginleşmiş, “Çokuluslu Eksen”in müdahaleleri çok daha agresifleşmiş, buna karşı “Türkiye Ekseni” tam bir milli direnç haritası oluşturmayı başarmıştır.
“Dışarıdan Çevreleme” ve “İçeriden Kuşatma” diye yeni kavramlarımız var. “Çokuluslu Müdahale” ve “İç İşgalci” gibi tanımlanmış tehditler var.
Bu iradenin de, cephenin de hedefi Türkiye.. Sinsi sinsi, başka başka kimlikler altında her alanda örgütlenen; siyasetten medyaya, sermayeden sivil alanlara kadar yayılan bir “iç işgalci yapı” bu.
İyi Parti, Saadet ve CHP’nin vatanseverleri bu “İç işgalci” cepheden ayrılmalı, bir an önce Türkiye Ekseni’nde yerini almalı.
Bizler, bin yıldır aynı güçler koalisyonu ile savaşıyoruz.
15 Temmuz’da bu ülkenin Milli Meclis’ini bombalayanlarla, bugün Libya operasyonuna karşı çıkanlar aynıdır. 15 Temmuz’da Erdoğan’ı öldürmeye kalkışanlarla bugün PKK ile ortak çalışanlar aynıdır. 15 Temmuz’da Türkiye’yi durdurmaya çalışanlarla bugün Erdoğan’ı ve Türkiye’yi zora sokmaya çalışanlar ortaktır.
Hepsinin arkasında aynı güçler koalisyonu vardır. Çünkü bu koalisyon, Anadolu’da, coğrafyada bin yıldır mücadele ettiğimiz güçlerdir, güçler koalisyonudur.
Hepsi eriyip gidecek. Gurka olmaktan, vesayetçi olmaktan, tetikçi olmaktan başka hiçbir sözleri, Türkiye için hiçbir üst hedefleri yok çünkü. Dünyayı okuyamıyorlar, bugünü ve geleceği okuyamıyorlar.
Süper gücün doğuşu bu. Tarih onları ezip geçecek.
Elli yıl önceki dünyanın güç haritasına göre pozisyon alıyorlar, o söylemi kullanıyorlar. Çünkü elli yıl önce konumlandırılan yerde duruyorlar. O damarı temsil ediyorlar.
Oysa dünya değişti. Tarih değişti. Küresel güç haritası değişti. Batı başkentlerinden güç devşirme dönemi kapandı.
Türkiye değişti. Çok büyük bir güç ortaya çıktı. Bir süper gücün doğuşuna tanık oluyoruz. Artık Doğu da Batı da Türkiye’nin bu yükselen gücünü gördü. Sadece onlar göremedi.
Ama onlar elli yıllık cümleler kursalar da, Türkiye, sadece bu coğrafyada bin yıllık sözlerle, akılla, coşkuyla hareket ediyor. Dünya bir süper gücün doğuşuna tanık olurken,
Karşı çıktıkları her şey gerçek olacak.
Tarih onları ezip geçecek. Çünkü Türkiye durdurulamaz. Vatan hainleri tarih yapamaz.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021