Leyla İPEKCİ
Mısır'da Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarına hitap eden Başbakan'ın Opera Houste'daki konuşması dışarıdaki salonlara ekrandan yansıtılıyormuş. Salonlarda toplanan seyirciler konuşmayı çevirisiz olarak izlemek durumunda kalmışlar tabii.
Benim dikkatimi çeken şu oldu: Seyirciler onun ne dediğini bilmiyorlardı, fakat can kulağıyla dinlemeye devam etmişler. Arada bir (Kur'an'ca) okuduğu ayetleri alkışlamış ve bazen de Arapça tezahürat etmişler. Farklı dillerde konuşsalar da aynı dilde anlaşıyorlardı bir bakıma. Neyin dili bu? Emperyalizmin, sömürgeciliğin, fırsatçılığın, pozisyon kapma telaşının, bölgenin dayısı olma hevesinin, doğalgaz ve petrol tacirliğinin mi?
Esad'a yüklendiği konuşmasında Başbakan, şöyle bir cümle daha kurdu: "Ona artık ben de güvenmiyorum." İsrail hükümeti için defalardır söyledikleri gibi tıpkı: "Biz İsrail halkına veya Yahudilere değil, hükümetin Gazze ablukasına, Mavi Marmara zulmüne karşıyız!" Bu neyin dili peki? Diplomasinin nazik nazik ısıran, ustaca dolanlandıran dilinden uzak kuşkusuz. Demirel gibi laf cambazlığıyla durumu kıvırmak yerine, uzayan imaları, usturuplu havet'leri baştan reddeden, ne diyorsa sadece onu söyleyen bu dil: Bize ne diyor? Başkaları tarafından nasıl işitiliyor?
Bu soruları bizden önce, Batılı medya yazarları sormalıydı. Pek çoğu (hepsi değil) halen çarpıtılmış bir gerçeğe dört elle yapışmayı seçiyor oysa. Tıpkı Türkiye medyasındaki bazı kanaat önderlerinin yaptığı gibi: "Erdoğan İsrail'e gereksiz yere sert çıktı. Yumuşak güç olmayı sürdürmesi beklenirken ve bu onun çıkarınayken, sert üslup onu otoriterleştiriyor." Göremediler; bu konuda onun sertleşmesi bir 'zemin kayması' taktiğiyle değil, adaletin diliyle ilgiliydi.
Bu mealdeki yaklaşımları benimseyenler, e-muhtıra günlerinden beri hep saptırma yoluna gitmişlerdi gerçeği. Bazı köşe yazarları onu azarlıyordu: "Böyle sertlik yapmaya, yaramazlığa devam edersen, olacağı buydu işte" türünden onu sistemle uzlaşmaya, ehlileştirmeye çalışan 'tahakküm sesi'ni elbirliğiyle çoğaltmışlardı.
'Sivil dikta' söylemlerinde filan neden başarılı olamadılar peki? HES'lerden, TOKİ'lerden, mahalle baskılarından, neoliberal politikalardan dem vururken neydi göremedikleri? Hükümetin Öcalan ile barış görüşmelerini sabote edenlerin "barışı asıl Erdoğan istemiyor" ısrarı neden halkı ikna edemedi? Bugün Ağar cezaya çarptırılabiliyorsa, darbecilerin ifadesi alınabiliyorsa, görevden atılan savcılar göreve dönebiliyorsa, YAŞ mağdurları devlete kabul ediliyorsa... Sadece bunlar için bile, toplumun ruhundaki izdüşümlerini incelemek zorundaydılar. İçeride de dışarıda da görmezden geldiler. (Şimdi Sarkozy telaş içinde Libya'da pozisyon belirlemeye çalışırken, onu hangi dille dinliyor sizce halklar?)
Türkiye'nin Arap coğrafyasında giderek aktörleşmesini yine ekonomisinin güçlü olmasına bağlayanlar aynı gerekçelerle gerçeğe tam isabet edemiyor. Elbette ekonomi çok önemli bir faktör, ama halkına kuşku, korku salarak onları birbiriyle çatıştıran resmi görünümlü zorbaların konuştuğu ittihatçı dilin işgali giderek azalıyor zihinaltımızda. Hakkaniyet ve adalet için yapılan geniş katılımlı mücadelenin meyve vermesi de en az ekonomimizin güçlenmesi kadar önemli bence. Ergenekon sanıkları sorgulanmamış olsaydı, devletin resmî dili eski tahakkümünde devam edecekti, büyük ihtimalle.
Gidenler bilir, Mısır'da Marksisti de liberali de kabaca Müslüman olarak anılır. Uçaktan inerken, daha ilk anda, klasik müzik değil, Kur'an'dan ayetler duyulmaya başlar. Buradaki gibi laiklik anlayışı onların zihnini din ve dindışı diye ikiye bölmediği için, siyasi bir göndermesi bizdeki kadar yoktur Müslümanlığın. Erdoğan'ın Mısır'da laiklikten bahsetmesi elbette öncelikle kendi kamuoyuna ve Batı'ya bir mesajdı. Laik ve modern endişeliler kendisinden bu kadar korkarken, tarihin tebessümü bu! Müslüman Kardeşler'in bundan rahatsız olması ise beni çok mutlu etti. Artık bölgeye kendimizi 'örnek' diye götürmemizin söz konusu olmadığını hepimiz anlamışızdır umarım.
Götürmek başlı başına bir tahakküm içeriyor zaten. Batı'nın Irak'a götüreceği özgürlük gibi! Çoğulcu bir medeniyet tasavvur ederken Kâbe tavafının küresel insandaki tecellilerine (son iki yazımda konu etmeye başlamıştım) dönüp bakmalıyız yeniden, başka bir dille. Daha uzun.
Doğruların sonsuz, inançların çeşitli, hakikatin ise çokların birliğini kuşatan tevhidî yapısı 'akleden kalp'e tutunuyor. Cemaatin sosyolojisi kadar, hatta daha önce kalbin Kâbe'sinden bahsetmek gerekiyor. "Bölgeye hangi değerleri götürüyoruz?" sorusu bu yüzden vaaza meyyal ve tahakkümcü bir soru. Bana kalırsa soru, "Birlikte hangi değerleri diriltiyoruz?" olmalı. Ve bu değerlerin kaynağını, hangi havuzdan çektiğimiz önemli. (Devam edeceğim.)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018