Mahfi Egilmez
Bugünün dünya ekonomik düzenine biçim veren neoliberal yaklaşımlar 1970’lerde ortaya çıkmaya başladı, 1980’lerden itibaren yaygınlık kazandı. Sovyet sisteminin dağılmaya başlamasıyla birlikte bu yaklaşım, iktisatçı John Williamson tarafından, 1989 yılında Washington Uzlaşısı (Washington Consensus) adı verilen 10 ilke altında toplandı. Bu ilkeler o tarihten sonra neoliberal yaklaşımın 10 Emiri haline geldi.[i] Giderek bağımsızlıklarını yitiren ve ABD Hazine Bakanlığı’nın güdümü altına giren IMF ve Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelerle program kredisi ilişkisi kurduklarında bu ilkelere uygun programları dayattılar.
Washington Uzlaşısının on temel ilkesini şöylece sıralamak mümkün: (1) GSYH’ye oranla büyük sayılacak mali açıkları önleyecek bir maliye politikası izlenmeli. (2) Kamu harcamaları, sübvansiyonlardan çok altyapı yatırımlarının desteklenmesi gibi büyüme odaklı ve fakirleri koruma amaçlı alanlara kaydırılmalı. (3) Vergi tabanının yaygınlaştırılmasını ve ılımlı marjinal vergi oranlarını sağlayacak bir vergi reformu yapılmalı. (4) Faiz oranları piyasada belirlenmeli ve reel faiz çok yüksek olmasa da pozitif bir değer taşımalı. (5) Döviz kurları rekabetçi olmalı. (6) Kota gibi niceliksel kısıtlamaların kaldırılmasını öngörecek biçimde ithalat serbestleştirilmeli, ticareti korumaya dönük kararlar düşük ve tekdüze tarifelere dayandırılmalı. (7) Ülkeye yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımları serbestleştirilmeli. (8) Kamu iktisadi teşebbüsleri özelleştirilmeli. (9) Güvenlik, çevre koruma, tüketiciyi koruma ve finansal kuruluşların ihtiyat amacıyla gözetimini hedefleyen kurallar dışında kalan ve piyasaya girişi ve rekabeti engelleyen kurallar kaldırılmalı. (10) Mülkiyet hakları için yasal güvenlik sağlanmalı.
Zaman içinde bu ilkeleri dayatanların başında gelen ABD yönetimleri bile bu ilkeleri uygulamaktan uzaklaştılar. Bunun en yakın örneklerini Trump yönetiminin ithalatın serbestleştirilmesine, ticaretin korunmasına ilişkin kurala karşı ortaya koyduğu yaklaşımda gördük.
ABD destekli Washington Uzlaşısına en aykırı uygulamaları içeren modeli Çin ortaya koydu. Bu model Çin’de Mao Zedong’dan sonra Deng Xiaoping tarafından uygulamaya konulan ve bugün Çin mucizesi diye anılan büyük gelişmeye yol açan bir modeldir. Bu modele sonradan eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in danışmanlık şirketinin genel müdürü konumunda olan Joshua Cooper Ramo tarafından Beijing Uzlaşısı adı verilmiştir. Ramo, bütün uluslar Çin modelini izleyemese de böyle bir modelin Washington Uzlaşısı tarafından empoze edilen çerçeveye karşı elde bir alternatif oluşturduğunu bilmelerinde yarar olduğunu savundu.
Beijing Uzlaşısının Ramo tarafından ortaya konan temel taşlarını şöylece özetlemek mümkündür:[ii] (1) Bir ekonominin kalkınması inovasyon ve teknolojik gelişmeye bağlıdır. Bu ikisinin birlikte var olduğu bir kalkınma modelinde verimlilik artışı ortaya çıkacak ve emek ve sermaye tasarruf edilecektir. (2) Odaklanılması gereken konu insanların refahının artırılmasını sağlamaya yönelik dengeli ve sürdürülebilir bir büyümenin sağlanması olmalıdır. (3) Özelleştirme, küresel ticaret gibi konularda sabit bir takım kurallara bağlı kalınmamalı, esnek davranılmalıdır. Çerçeve, ülkenin kendi ekonomik gücüne dayalı, kendi bağımsız yaklaşımına dayalı kurallarla çizilmelidir.
Sonraki yıllarda Ramo’nun ortaya koyduğu bu üç ilkeye bazı eklemeler gelmiştir: (4) Zaman içinde ekonomik yapı, finansal ve parasal sistem küresel rekabetteki yeri kaybetmemek için reforma tabi tutularak revize edilmelidir. (5) Yeni teknolojileri kabul edip sisteme entegre etmek gereklidir. Aksi takdirde rekabette geriye düşülebilir. (6) İhracata dönük sanayileşmeye devam edilmeli ve uluslararası rekabetteki yer bu yolla korunmalı ve geliştirilmelidir. (7) Hükümet, istikrarı sağlamalı, politikalarda sert değişiklikleri önlemelidir.
Şurası bir geçek ki Deng Xiaoping’den itibaren uygulanan ve Beijing Uzlaşısı diye anılan Çin modeli son on beş yıla damgasını vuracak kadar başarılı olmuş buna karşılık gelişmekte olan ülkelere standart elbise olarak önerilen Washington Uzlaşısı sınırlı sayıda ülke dışında bir başarı sağlayamamıştır.
Özellikle gelişme yolundaki ülkelerden gelen tepkiler, Beijing Uzlaşısının meydan okuması, emeğin korunmasının bu ilkeler içinde yer almamış olması, gelir dağılımının düzeltilmesine ilişkin ilkelere yer verilmemiş olması ve her ülkenin kendine özgü koşullarının ihmal edilmiş olması gibi gerekçelerle Washington Uzlaşısında ortaya konulan ilkeler ülkelere göre farklı şekilde çerçevelenmeye başladı. Bu konuda en kapsamlı ve tutarlı çerçeve önerisi London School of Economics’den[iii] geldiği için bu yeni uzlaşı Londra Uzlaşısı adını taşıyor.[iv] Londra Uzlaşısı başta olmak üzere Washington Uzlaşısını törpülemeye yönelik çabalarına Washington Uzlaşısı Sonrası Uzlaşısı da deniyor (Post Washington Consensus.) Londra Uzlaşısının Washington Uzlaşısından farklarını bir şema eşliğinde gösterebiliriz:
Washington Uzlaşısı kapitalist sitemin, Beijing Uzlaşısı ise Çin tarzı sosyalist sistemin modelini ortaya koyarken Londra Uzlaşısı bu ikisini bir şekilde dengelemeyi amaçlamış bir model olarak karşımıza çıkıyor. Yukarıda değindiğimiz gibi Washington Uzlaşısı pek başarılı olamamış görünüyor. Buna karşılık Beijing Uzlaşısının Çin dışında başarılı olup olmayacağına ilişkin olarak elimizde bir veri bulunmuyor. Londra Uzlaşısı ise değindiğimiz gibi henüz akademik tartışmadan öteye gitmiş değil.
Özetle dünya, sermaye hareketlerinin serbest kalmasıyla başlayan ve küreselleşme olarak anılan yeni paradigmaya yeni bir model oluşturma arayışlarına devam ediyor.
[i] A Short History of the Washington Consensus, John Williamson, 2007 https://ipdcolumbia.org/wp-content/uploads/2024/08/Ch_2.pdf
[ii] The Beijing Consensus, Joshua Cooper Ramo, 2004 https://fpc.org.uk/wp-content/uploads/2006/09/244.pdf
[iii] London School of Economics and Political Sciences (kısaca London School of Economics ya da LSE), Londra’da kurulu dünyaca ünlü bir üniversitedir.
[iv] Towards a London Economic Consensus (Edited by: Tim Besley, and Andres Velasco), https://press.lse.ac.uk/chapters/26/files/63a57c19-b6c5-4644-bc1d-66cf7d6abe7d.pdf
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomideki Gelişmelerin Değerlendirilmesi 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2025
7.10.2025
3.09.2025
2.09.2025
5.08.2025
1.08.2025
26.07.2025
9.06.2025
1.06.2025
29.05.2025