Mensur Akgün
Hatırlanacaktır, Joe Biden seçim manifestosu niteliğindeki Foreign Affairs (Mart/Nisan) makalesinde demokrasiye önem vereceğini, seçildikten kısa bir süre sonra Demokrasiler Zirvesi toplayacağını yazmıştı. Daha önce aynı dergide ve başka mecralarda da benzeri görüşleri dillendirmiş, demokrasiyi, demokratikleşmeyi dış politikasının ana eksenlerinden biri haline getireceğini söylemişti. Demokrasinin dünya çapında erozyonundan şikayet etmiş, 2018’de Kopenhag’da “Demokrasiler İttifakı” bünyesinde yaptığı konuşmada otoriterleşme eğilimlerini gündeme getirmiş, Rusya’nın sosyal medya üstünden gerçekleştirdiği müdahalelerini yermişti.
Biden’ın seçilme olasılığı arttıkça da Demokrasiler Zirvesi projesi daha fazla ilgi çekmeye ve aynı zamanda eleştirilmeye başlanmıştı. En önemli eleştirilerden biri de Biden Yönetimi’nin koyduğu ilke karşısında tarafsız davranamayacağı, çıkarlardan ve beklentilerden fedakarlık etmemek için hedef alacağı ülkeler konusunda seçici olacağıydı. Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez dostlarına karşı tutum benimsemekte zorlanacağı, kimin demokrasi kimin değil tartışmasının dünyayı yeni bir eksende böleceği, hatta Amerika’nın güvenirliğinin zedeleneceği söylenmişti.
Benim endişemse demokratikleşmenin demokratikleştirmeye dönüşmesi, teşvik yerine cezalandırma yönteminin seçilmesiyle pek çok ülkenin içine daha fazla kapanması ve demokrasiden daha çok uzaklaşmasıydı. Demokrasi araçsallaştırılabilir, ABD dış politikasının enstrümanlarından biri haline dönüşebilirdi. Ama yine de demokrasiye önem vereceğini ilan eden bir Başkan’ın dünyanın en güçlü ülkelerinden birinde iktidar gelmesi bizim için de, demokratikleşmeye anlam atfeden diğer ülkeler için de değerliydi. Ancak bu mutlak bir değer değil, şarta bağlı, ihtiyata endeksli bir değerlendirmeydi.
***
Benim kadar ihtiyatlı olmayanlar Biden’ın demokrasi manifestosunu çok daha ciddiye aldılar, kendileri ve dünyanın geri kalanı için onun kişiliği üstünden bir kurtarıcı profili inşa ettiler. Şimdi Myanmar’da, askerler değiştirmeden önceki adıyla Burma’da 1 Şubat sabahı yaşanan müdahale, seçilmiş bir iktidarın güç kullanarak görevden uzaklaştırılması, Biden ve ekibi açısından demokrasiye ilişkin iddialarının açık sınaması niteliğinde. Burma, Amerika için turnusol kağıdı işlevi görecek, demokrasi ideali uğruna neleri feda etmeye hazır olduklarını dünyaya gösterecek.
Doğrusunu isterseniz ben çok umutlu değilim. İhtiyatlı iyimserliğimi sürdürmekle birlikte Biden’dan ve Dışişleri Bakanı Blinken’den gelen ilk tepkilerin demokrasi açısından pek iç açıcı olmadığını belirtmem gerek. Her şeyden önce ikisinin de yaptıkları açıklamada darbe lafı geçmiyor. CNN-Int ve Politico’ya göre ABD Yönetiminin kendi içinde tartışarak “darbe” demenin beraberinde getireceği hukuki ve siyasi sorumluluklara katlanmak istememiş, “müdahale” sözcüğüyle yetinmiş. Belli ki endişe Myanmar’ın Çin eksenine daha fazla kayması, Amerika’dan uzaklaşması, Çin’i çevreleyecek, etkisini zayıflatacak stratejiye darbe vurması.
Amerika inisiyatif almaktansa sorunu zamana yaymayı, elindeki demokrasi kozu ve yaptırım tehdidiyle cunta yönetimini kendine stratejik açıdan yakın tutmayı planlıyor. Talep koyup müeyyide hatırlatıyor. Darbeyi ise BM Güvenlik Konseyi’ne, daha doğrusu yaptırımlara karşı çıkması kaçınılmaz olan Çin ve Rusya’ya havale ediyor. Tartışmalar sonrasında muhtemeldir ki, Burma’nın canını fazla acıtmayacak bir kaç ekonomik yaptırımla sorunu geçiştirecek. Sanırım daha önce Abdülfettah es-Sisi’ye tanınan ayrıcalık bu kez Min Aung Hlaing’e tanınacak. En iyi olasılıkla Biden Yönetimi bu olayı Demokrasiler Zirvesi toplanması için bir diğer gerekçe olarak kullanacak.
***
Oysa bu “olay” dünya için de, demokrasilerin geleceği için de büyük bir fırsattı. Askerler tarafından yazdırılmış anayasada olağanüstü durumda müdahale şıkkı olmasına karşın yapılan darbeydi. Demokrasinin askıya alınması, seçilmiş hükümetin devrilmesi, oy kullananların hakkının gasp edilmesiydi. Ve demokrasinin gerilemesinin durdurulması ilerlemesinin sağlanmasından önemliydi. 1 Şubat darbesi hiç demokrasi tecrübesi olmamış bir ülkeye demokratik kurumlar inşa etmeye çalışmaktan daha ciddi ve acil bir sorundu. Ama bir kez daha jeopolitik beklenti, ekonomik çıkar siyasi aklı rehin aldı. Biden Yönetimi samimiyetini ilk günlerden sorgulattı.
Bana öyle geliyor ki Burma konusu, kendi dinamiği içinde bir tırmanma yaşamaması halinde, uykuya yatırılacak. Darbeye maruz kalan kişinin kimliği darbenin darbe olduğundan daha çok konuşulacak. Aung San Suu Kyi’nin 1991’de Nobel Barış Ödülü alması ve Rohingya’lara uygulanan zulüm karşısında kayıtsız tutum takınması gündemi belirleyecek. Zaten DW’den Aften Posten’a, NYT’dan Jerusalem Post’a bir çok yerde çıkan haberler de bu zemini hazırlayıcı mahiyette. Darbe değil darbeye giden yolun nasıl aşıldığı anlatılıyor, darbe sanki bir trafik kazasıymış gibi okuyuculara aktarılıyor.
Yine de bizim açımızdan bakıldığında tüm bunlar Amerika ile olan ilişkilerimizde demokrasi eksikliğimizin gündem maddesi olmayacağı ya da bize bakışı belirlemeyeceği anlamına gelmiyor. Sadece Biden Yönetimi’nin seçici davranabileceğine işaret ediyor. Ayrıca, Naypyitaw’da veya Washington’da olanlar demokrasileri korumakla mükellef NATO ittifakının üyesi olduğumuz, Avrupa Konseyi’nin ve AİHM’nin kararlarına uyma taahhüdünde bulunduğumuz, AGİT’in insani mekanizmaları içinde yer aldığımız gerçeğini değiştirmiyor. Tabii ki coğrafyamızı, 200 yıla yaklaşan demokrasi tecrübemizi, daha 10 küsur yıl önce dünyaya demokrasi ve demokratikleşme emsali olarak gösterilmemizi de…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUYükselen milliyetçilik neye benziyor? 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAdalet ile Ahlâk Arasındaki Kopmaz Bağ 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMHP’nin devrimci etkisi 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİAK Parti bu transferlerle güçlenir mi? 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİndirimli TC vatandaşlığı… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Rojava Hep Gündem… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçParantezler… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDevlet, itibarının zedelenmesi karşısında sessiz kalırsa… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNNiyet Hayır, Akıbet Hayır 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKomisyonun zor tercihi ve yargının yolsuzluk çıkmazı 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERBedeli ücretliye ödetmek 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN24’üncü yıl - Farklar 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
23.07.2025
13.07.2025
18.06.2025
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024