Mensur Akgün
Lawrence Durrell bir İngiliz edebiyatçı, dedikodulara bakılırsa galiba biraz da istihbaratçı. En çok İskenderiye Dörtlüsü, Avignon Beşlisi diye bilinen seri romanlarıyla tanınıyor. Başka şeyler de yazmış, geçimini temin etmek öğretmenlik gibi işler de yapmış. Ölümünden 31 yıl sonra bu yazının başlığına taşınmasının nedeniyse 1952-1956 yılları arasında yaşadığı Kıbrıs’ı anlattığı ve orada biriktirdiği anılarını aktardığı, bendeki Can Yayınları baskısının üstünde 2005 yazan, ama aslı 1957 yılında yayınlanan Kıbrıs’ın Acı Limonları kitabı.
Kitap, Venedik’te binilen gemi ve adanın Venedik geçmişine yapılan atıflarla başlıyor, Durrell’in istemeye istemeye Kıbrıs’tan ayrılışıyla bitiyor. En sonunda da Acı Limonlar adlı şiiri var. İçi ise dostluklarla dolu. Rumlarla daha yakın ama Türklerle de arasında sorun yok. Sabri adı kitapta sık geçiyor. EOKA eylemlerini eleştiriyor, İngiltere’nin sorunu kötü yönettiği imasında bulunuyor. Milliyetçiliğin alevlenmesinden, Enosis çağrısının giderek daha geniş kesimler arasında yankı bulmasından adadaki İngiliz yönetimini sorumlu tutuyor.
Yine de Lawrence Durrell tam bir İngiliz, adaya ve insanlarına tepeden bakmayı ihmal etmiyor. Onları bazen yargılıyor, bazen de kendi anlam dünyası içinde eritiyor. Kitabın sonuna kadar Yunanlıların, Rumların onları sevemeyebileceklerini kabul etmek istemiyor. Ona göre Digenis, yani EOKA lideri Grivas bile İngilizleri seviyor. Bütün mesele iki tarafın birbirini tanımamasından, aynı dili konuşamamasından kaynaklanıyor. İnsanlar birbirini tanıyınca bu tür sorunların çıkmayacağını, adanın Rum ahalisinin Yunanistan ile birleşmeyi istemeyeceğini düşünüyor.
Oysa yanılıyor. EOKA yeni ama birleşme arzusu çok daha eski 1821 Mora İsyanına kadar gidiyor. İlk İngiliz Valisi (Yüksek Temsilci) Garnet Wolseley 22 Temmuz 1878’de Himalaya gemisiyle Larnaka limanına geldiğinde karşılayanlar arasında bulunan Başpiskopos Kyprianos daha o zamanlar Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi gerektiğini söylüyor. Gelen valiyi ve kurulacak İngiliz sömürge yönetimini kurtarıcı olarak karşılıyor. 1879’da bir İngiliz seyyah anılarında Kıbrıs Kardeşlik Cemiyeti diye birleşme yanlısı bir grubun varlığından söz ediyor.
Durrell’in kitabında doğal olarak 1959-60 anlaşmaları, İngiltere’nin iki egemen üs karşılığında adadan çekilişi yok. O sorunu İngiltere ile Yunanistan arasında yaşanan ve NATO’yu da etkileyen bir dram olarak sunmuş, içine kendi hayatından kesitler koymuş. Yaşasaydı yine dil üstünden bir açıklama yapar mıydı, Rumlarla Türkler arasındaki uzlaşmazlığı dil farklılığına indirger miydi tahminde bulunmak zor. Fakat dilin her türlü birleşme, bir arada yaşama çabasının önündeki engellerden biri olduğu gerçek.
Nihayetinden 1964’den bu yana ayrı yaşayan iki halktan söz ediyoruz. Birleşme halinde kurulacak toplumlararası mecliste diyelim ki tercümanlara aracılığıyla konuşacaklar. Peki nasıl siyaset yapacaklar, demokrasiyi nasıl yaşatacaklar? Tarihin en kapsamlı çözüm önerilerinden biri olan Annan Planı’nda bile Durrell’in yıllarca önce gündeme getirdiği bu sosyo-siyasi soruna eğilinmemişti. Son derece yalın bir realite hukuki-teknik formüllerin ardına gizlenmişti.
Sanırım 1960 Cumhuriyeti’nin çok dilli yapısı bir şekilde sürdürülür diye var sayılmıştı. 2004’de çözüm bulunmuş olsaydı belki sorun AB üyelik heyecanı içinde zamana yayılabilirdi. Fakat çözüm bulunmadı ve 24 Nisan 2004’den günümüze geçen 17 yılda toplumlar birbirinden daha da uzaklaştı, iki kesimli-iki toplumlu çözüme yaklaşıldığı anlarda Rum tarafı bahane bulup masadan kaçtı. Birbirine en yakın liderler müzakere etti olmadı, en yakın müzakereciler konuştu başaramadı.
Rum tarafı adını koymasa da eski stratejisini benimsedi, Türkleri azınlık haline getirecek bir formül bulmaya, maksimum tavizi de bu arada Türk tarafından ve Türkiye’den kopartmaya çalıştı. Toprak istedi, tazminat talep etti. Türk tarafı da artık bıktı. Cumhurbaşkanlığına, dolayısıyla da toplum liderliğine federatif çözüm değil iki devlet isteyen Ersin Tatar’ı seçti. 50 küsur yıldır müzakere eden 1960 Cumhuriyeti’nin federal veya konfederal bir şekilde hayata döndürmeye çalışan Türkiye ise usandı. Açık açık iki devletli çözümü desteklemeye başladı.
Yakında gerçekleşecek 5+1 gayri resmi görüşmelerinden ne çıkacak bilmiyoruz. Ancak Türkiye ve KKTC’nin önünde ciddi bir müktesebat engeli olduğunu, bu müktesebatın farklı nedenlerle BM, AB, ABD tarafında destekleneceğini, Rusya’nın Akdeniz’de gerilim üreten statükoyu değiştirmemek için elinden geleni yapacağını söyleyebiliriz. Elimizdeki en kuvvetli pazarlık kozu olan asimetrik güç kullanımının da limitine ulaştığını, GKRY ve Yunanistan’ın kurdukları ad-hoc ittifaklarla kendilerini güçlendirdiklerini görmezden gelemeyiz.
Mısır ve İsrail’le “barışsak” dahi kurgulanan dengeleri tersine çevirmemiz zor. Biden faktörünü de unutmamamızda yarar var. İki devletli çözüm için bana öyle geliyor ki bazı ilkeler, planlar ortaya koymamız, uzun erimli bir strateji üstünde çalışmamız şart. Rum tarafının razı olmadığı bir çözüm de tabii ki mümkün ama sanırım arzu edilir değil. Öyle olmuş olsaydı BM toplantılarına katılmamıza, dünyaya Kıbrıslı Türklerin izolasyonlarından doğan sorunlarını anlatmamıza gerek kalmazdı. Çözümsüzlük çözümdür deyip KKTC’yi olduğu gibi bırakır, mali yardımla yetinirdik.
Eğer iki devletli çözüm konusunda kararlıysak, çıkışımız iç politikaya ya da Rumları masaya çekme amacına yönelik değilse, yaratıcı ve hepsinden önemlisi de öngörülü olmak zorundayız. Ben Türkiye’de de, KKTC’de ortaya bir yol haritası çıkartabilecek potansiyelin mevcut olduğuna inanıyorum. Cumhurbaşkanı Tatar’ın müzakereci olarak atadığı Ergün Olgun Kıbrıs sorununun seyrini en iyi bile insanlardan biri. Eski müzakereciler Özdil Nami ve Kudret Özersay da siyasi tercihlerinden bağımsız olarak birikimleriyle sürece katkıda bulunabilirler.
Umudum onlar çalışıp yol haritaları üretirken, bulacağım ilk fırsatta Kıbrıs’a gitmek, Bellapais’teki Tembellik Ağacı’nın altındaki Huzur Kahvesinde eski katedrale bakıp, Durrell’i bir kez daha okuyup, onun izini ve geçmişin keyfini sürmek. Bu yazıyı yazarken fark ettim ki Girne’yi de, Lefkoşa’yı da, Kıbrıs’taki arkadaşlarımı da özlemişim. Galiba en çok da eski günleri, iyi niyetle soruna çözüm bulmak için düzenlediğimiz toplantıları. Adanın iki kesiminden de tanıdığım harika insanları. İyi, huzurlu ve tabii ki barış içinde bir Pazar günü dileğiyle...
Yazarlar
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.12.2025
12.11.2025
5.11.2025
2.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
19.10.2025
12.10.2025
8.10.2025