Mensur Akgün
Türkiye’nin dış ve güvenlik politikası son bir yüzyıldır dört farklı aks üstüne oturdu. 1921-1936 arası Sovyetler Birliği’ne dayandı. 1936-1946 arasında İngiltere eksenli bir politika izlendi. 1946-1999 Amerika ile olan ilişkilerin merkeze alındığı dönemdi. 1999- 2010 arasında Türkiye için AB önemliydi. 2010’dan 2020’ye kadar da daha çok aidiyet merkezliydi, Ortadoğu sorun ve fırsatlarıyla Türkiye’nin dış siyaset tercihlerinde etkili oldu.
2021 ve sonrasında ise Rusya ve Çin’e de önem veren ama asıl AB ve ABD’yi önceleyen bir politika izleneceğe benzer. Belli ki aidiyet temelli politikaların artık getirisinin olmadığı da anlaşıldı, bölgesel dengelere ve istikrara dayalı bir vizyon üstünde Ankara’da mutabakat oluştu. Umarım bu dönem uzun soluklu olur, karşılaşılan ilk engel ya da fırsatta değişmez, Türkiye’ye Libya’dan Suriye’ye tüm kazanımlarını koruma imkanı tanır.
* * *
Atılan adımlar iktidar bloğunun dünya siyasetindeki değişimi iyi okuduğuna, gerilim stratejileri ve kriz yönetimiyle diplomasi yapmanın limitlerine ulaşıldığının anlaşıldığına işaret ediyor. Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan ile ilişkilerin normalleşmesi için geliştirilen inisiyatif ve benimsenen üslup ümit verici. Biden yönetimine karşı takınılan tavır ve AB ile ilişkilerde yeni bir sıçrama için çaba harcanması da öyle.
S-400 konusunda Savunma Bakanı Akar’ın gerekmedikçe depodan çıkartmama önerisinden insan hakları alanında eylem planları açıklamaya kadar pek çok siyasi tavır alış da aslında bu değişimin, daha doğrusu değişim isteğinin yansıması. Türkiye bariz bir şekilde son 10 yıldır izlediği politikanın aksayan yönlerini gözden geçiriyor, açılımlarıyla eski “dostlarını” yeniden kazanmak için çaba harcıyor.
Bu çabanın başarı kazanması için siyasi üsluptaki değişimin kalıcı olması gerektiğine şüphe yok. İktidar artık suçlayıcı değil çözüm üretici bir siyasi söylem benimsemek zorunda. Yapması gereken bir başka şey de siyasetinin, diplomasisinin içinde cereyan edeceği ortamdaki algısını değiştirmek. “Batı’ya” insan haklarına saygılı, demokrasisi sorunsuz ülke olduğunu, “Doğu’ya” ise iç işlerine karışmayan tutum benimsediğini göstermek, hatta ispatlamak.
Aslında ikisi de çok kolay ama ilki hepsinden kolay. Tek yapılması gereken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına Anayasanın öngördüğü şekilde uyulması ve hukukun üstünlüğünün sağlanması. Unutmayalım ki, sembol davalarda üstümüze daha fazla baskı konmadan alınacak her karar ufkumuzu açacak, algılanma biçimimizi değiştirecek, bu konularda pazarlık etmemizi gereksiz kılacak, hayati çıkarlarımıza yoğunlaşmamızı kolaylaştıracak.
Doğal olarak böylesi bir değişimin yaşanması, Türkiye’nin komşularıyla barışması, müttefiki Amerika ile yaşadığı sorunları aşması, AB ile yeni bir sayfa açması için muhataplarının da çaba göstermesi gerek. Bu da çıkarlara hassasiyet, fedakarlığın sadece Türkiye’den beklenmemesi demek. AB’nin Doğu Akdeniz’de, ABD’nin Suriye’de atması gereken adımlar var. Özellikle ABD müttefikliğin tek taraflı bir ilişki olmadığını anlamak zorunda. Mısır ve diğer ülkelerden de asgari beklentilerin olmaması imkansız.
Neyse ki verilen mesajlar olumlu. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Afganistan’ın geleceğine ilişkin müzakerelerin Türkiye’de olacağını açıklaması bu ülkede oynadığımız rolün önemine atıfta bulunuyor, Türkiye’yi ciddiye aldıklarını ima ediyor. Türkiye ile Yunanistan arasındaki beş yıllık aradan sonra başlayan arama toplantılarının yeni turunun yakında Atina’da yapılacak olması da bir başka önemli veri olarak önümüzde duruyor.
Fransa ve Türkiye Cumhurbaşkanları arasındaki görüşmeyi, Mısır ve İsrail’in yapıcı tutumlarını da not etmek gerek. Ancak gündem yine de yoğun. ABD ile olan ilişkilerimizi seyri ve sonucuyla rayından çıkartabilecek bir Halkbank davası var. F-35 konusu hala askıda ve S-400’lerle birlikte kapsamlı bir çözümün parçası olmayı bekliyor. PYD’ye verilen ve bitemeyen destek bir başka huzursuzluk kaynağı. Kıbrıs sorunu kendisi ve türevleriyle hem AB, hem de ABD ile olan ilişkilerimizi etkilemeye aday.
* * *
Ama anlaşılan o ki, iktidar dış politikada yeni bir dönem başlatmak istiyor. Bunu mümkün olduğunca geçmişiyle hesaplaşmadan, iç politikada zarara uğramadan, güç dengelerini sarsmadan, dışarıdaki kazanımlardan fedakarlık etmeden gerçekleştirmeye gayret ediyor. Ben Türkiye’nin dış politikadaki değişim teşebbüsünün başarı şansı olduğunu, değişimin muhatapları tarafından da destekleneceğini, fakat dünya siyasetinin doğası gereği değişimden fayda devşirilmeye çalışılacağını düşünüyorum.
Eğer iktidar yılmazsa, hedefine kilitlenirlerse, taktiği stratejinin önüne geçirmezse, üslup kayması yaşamazsa, değişimin imaj ve hukuk da dahil gereklerini yerine getirirse, Türkiye’nin dış ve güvenlik politikasında ve ona paralel olarak iç politikasında gerçek bir paradigma değişimi yaşanabilir. Türkiye, Rusya ve Çin’le işbirliği içinde olur, ama AB ve ABD ile de yakınlaşır. Güven tazeler, meşru çıkar ve beklentilerini askeri imkanlarına dayanmadan korur. Risklere rağmen ortam müsait, sinyaller olumlu. Yeter ki istensin. Kararlı, istikrarlı ve ısrarlı olunsun…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024