Raffi Hermon Araks
‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR?
İyi bir lise 1 sınıfı öğrencisinin anlayacağı şekilde anlatıyoruz:
******************************************************************
Başka konularda olduğu gibi, bu konuda da bilinçli / bilinçsiz, çok kirletilmiş bilgi var; hangi kökenden, nereden geldiği önemli değil. Yazarın (Uğur Mumcu) dediği gibi, fikir sahibi olmadan, fikir ileri sürülebiliyor maalesef!
Raffi Hermon Araks- İstanbul - Strasbourg - Paris - Yerevan
Artsax(Dağlık Karabağ, BM gerçeğinde, benzerleri gibi, şimdilik 'kendisi tarafından, bağımsızlığını ilan etmiş’ ama ‘kimse tarafından henüz kabul edilmemiş’ ya da ‘az devlet tarafından bağımsızlığı kabul edilmiş’) Cumhuriyeti, silahlı güçlerince, Adırbaycan'a ait 5+2= 7 bölgenin, denetimi altında olduğunu kim inkâr ediyor?
Birileri, Ermenistan'ı sanki ‘Adırbaycan'a ait bölgelerin, Artrsax Ermeni güçlerince denetim altında tutulduğu gerçeğini, inkâr ediyor’ şeklinde tanıtmaya çalışıyor... Yukarıdan gelen emirle bu yolda yayın yapan tüm gazete ve medya organlarını okuyanlar da, araştırma hevesi, vakti, ilgisi, olmadığından, kirletilmiş bilgiyi gerçek gibi kabul ediyorlar…
Bir devlet, ulusal/uluslararası platformlarda sürekli ‘Neden bu bölgeleri, mecburen, şimdilik denetim altında tutuyoruz?’ diye konferans, demeç, brifing, söyleşiler veriyor ise, o devletin o bölgeleri denetim altında tuttuğunu inkâr ettiği söylenebilir mi?
En tepesinden en mütevazı yetkilisine kadar şu, şu ve şu nedenlerden dolayı, mecburi, geçici olarak, denetim altında tutuyoruz, diyen bir devlet için 'kendi askeri gücüyle buraları işgal ettiğini inkâr ediyor'' denmesi çok zor. Amiyane tabirle ‘Yahu adam, ağzıyla söylüyor, inkâr bunun neresinde?'' derler ama çi fayda?
Dolayısıyla süregelen demagojik söylem merdiveninin ilk basamağını, böylece temizledik!
Gelelim ikinci basamağa.
Şu söylenebilir tabiatıyla ‘Efendim, o zaman mesele nedir? Kim, niye, karşılıklı suçlamalar yapıyor? Sorun nereden kaynaklanıyor’' diye...
Buyurun hemen anlatabileceğimi zannediyoruz…
Yukarıda da arz etiğimiz gibi, Ermenistan, Adırbaycan'a ait 7 bölgenin, Artsax güçlerince neden, nasıl, ne zamana kadar, denetim altında tutulduğunu anlatmaya çalışıyor. Ama her defasında, Adırbaycan tarafı, sanki hiç bu açıklamalar yapılmıyor gibi duymazlığa geliyor.
Onun yerine şu cümle tekrarlanıyor: ‘Ermeniler bize ait bölgeleri işgâl etmişler; ne zaman bundan vazgeçecekler?’
İyi de, bu ‘duymazlığa gelme’ hali, ifademiz bağışlansın ama kırık bir plağı / bir papağanı andırıyor... Avrupa Konsey’i ve Birliği’nde, Adırbaycan’a sempati duyan ülkelerce bile pek hoş karşılanmıyor. ‘Adırbaycan’ın, sanki Ermenistan hiçbir şey demiyor gibi davranıp, aynı şeyi tekrarlaması, Adırbaycan’a yarar sağlamıyor’ diyorlar…
Yani burada 21 Yy şartlarında artık ‘diplomasi strateji becerisi’ diye tanımlamaktan ziyade ‘bilinçli bir kör, sağır ve dilsiz olma’ stratejisi görmekteyiz; ne denli strateji denilebilirse...
Böyle stratejiler salt zaman kazanmak(!) için kullanılır; oysa Adırbaycan zaman kaybediyor. Yirmi yıl önce, işe yarayabilirdi ama şimdilerde tersi ve bunu pek anlamak istemiyorlar…
Böyle stratejilerin bir de ‘başka argüman ileri süremediği'' zaman tatbik edildiği biliniyor…
Çünkü Ermenistan tarafının sürekli yaptığı açıklamalara karşı kör, sağır, dilsiz olunmadığı takdirde; o ''işgâl'' edildiği söylenilen topraklardan, ne zaman, nasıl çekileceği anlaşılır…
Eğer bir ‘işgâl’ söz konusu olsaydı, diyelim o ‘işgalci tarafın’ sürekli ama sürekli ne zaman, hangi şartlarda, denetimi, nasıl devredeceği konusunda çözüm üretmez, bunları söylemezdi. Hal böyleyken ‘Ermeniler, bize ait bölgeleri, işgâl etmiş; ne zaman vazgeçecekler?’ diye soru içeren beyanlarda nasıl bulunabiliyor, hakikaten anlaması zor…
Peki, bu durumu nasıl yorumlamak mümkün?
Adırbaycan belki, kronik çözümsüzlük yaratıp, bunu Ermenilere yükleyip, iç siyasette bunu baskıcı idaresini sürdürmek için istiyor olabilir. İktidarda daha uzun süre kalabilmek için? Bilemiyoruz. Ama çözümsüzlükten medet umuyor hatta olası bir çözümü, bir kâbus gibi gördüğü intibası uyanıyor… Bu veriler, hangi ülke için geçerli olsa, sanki söz konusu ülke, çözümü değil de, çözümsüzlüğü bir can simidi olarak görüyor, diye düşünülür genelde…
Yıllarca devam eden demagojik söylemin 2. basamağını da temizledik mi?
Gelelim üçüncü basamağa.
İkinci basamağı da temizlediğimize ikna olmayanlar şunu söyleyebilir: ''Hani, Ermeni tarafı, işgâl (!) ettiği bölgelerden, ne zaman çekilecek, madem kabul ediyor, neden işgâl etmiş?''
Geldik, Türkçemizin nefis deyişlerden biri zurnanın zırt dediği yere! İfadesine…
Münih’te, bir hafta önce, Azeri gazetecinin (aynı) körlük-sağırlık-dilsizlik, tarzıyla sorduğu soruya, Sayın Başbakan Nikol Paşinyan tane-tane açıklamıştı:
'(...) Taraflarda konuşulan dil farklı (söz konusu ''dil'', Ermenice, İngilizce, Rusça vs gibi lisan değil tabii) önemli... Bunu çözmek gerek... Adırbaycan söyleminde sürekli TOPRAK telaffuz ediliyor; Ermeni tarafında ise YAŞAM HAKKI, CAN GÜVENLİĞİ... İşte fark!
Hangi toplum olursa olsun, CAN GÜVENLİĞİ yani HAYAT olmazsa, milyonlarca km2 de olsa, TOPRAK neye yarar? Söz konusu(7 bölge) Artrsax Ermenilerce denetime alınmadan önce durum neydi? Hatırlatıyorum, oralar Adırbaycan'ın elindeydi, Artsax Ermenilerinin üzerine ateş yağıyor, nefes aldırılmıyor, silahlı taciz uygulanıyordu.Gaye Ermenilerin bıkıp, usanıp buradan kaçmalarıydı ama olmadı işte! Aylarca, buradaki Ermeniler evlerinin bodrumlarında hapis kaldılar (bu, tanıdık geliyor değil mi (RAH) ... Defalarca ‘yapmayın, etmeyin, kesin şunu, kalıcı ateşkes edelim, doğrudan, dolaylı, araya başkaları girerek vs’ söylenmesine rağmen, fayda etmedi. Başka yol kalmamıştı.
Vurgulanmak istenen şuydu: Bu, bir toplumun üzerine sürekli ateş yağdıran kolu ‘yeter!’ diye tutmak demekti ama kolu kesmek demek değildi! Halkın yaşam hakkını kullanması, nefes alabilmek için, barışın sağlanıncaya kadar, o toprakları hiç olmazsadenetimde tutmaktı.
Gelin şeytanın avukatlığını yapalım ve Adırbaycan, Ermeni tarafına şunu söylesin: ‘Efendim savaşın sıcak dönemiydi o zamanlar; şimdi artık olmaz, Adırnbaycan'a güvenmelisiniz; eğer güvenmezseniz çözüme ulaşılmaz ki?'
Güzel de… Eğer 25 yılı aşkın sürede, Adırbaycan, hal ve davranışlarında, pişmanlık ibaresi, iyi niyet adımı sergilemiş olsaydı; Ermeni tarafına ‘Bakın Adırbaycan iyi niyet gösteriyor, güven olmazsa olmaz, uzatmayın artık!’ denilebilirdi...
Teşbihte hata olmaz, ağır suç işlemiş birisinin, pişmanlık yasasından yararlanabilmesi için mahkemeye gelip ‘Evet bu suçları işledim, iyi ki işledim, bugün de olsa yine işlerim’ dediği takdirde ona bir daha aynı suçu işlemeyeceğine dair güveniniz olur mu? İşte Ermeni tarafının da, tam da bunun gibi güven duyamaması için, tüm şartlar mevcut…
ERMENİ TARAFI, NEDEN GÜVEN DUYMUYOR?
Adırbaycan tarafı, bunca yıldır, bırakın iyi niyet sergilemeyi…
İnsan Adırbaycan halkı adına üzülüyor…
Sanki kemikleşmiş bir düşmanlık beslediğine dair, intiba uyandırmak için, özel çaba sarf etti.
Ve dolayısıyla, bundan en ama en çok Adırbaycan halkı çekti ve hâlâ da çekiyor…
Sadece bine varan irili ufaklı örnekten bir tanesini arz etsek yeter maalesef…
2004yılında, Ermeni ve Adırbaycanlı subayların vd ülke temsilcilerinin de katıldığı, bir NATO manevralarından birinde, bir Adırbaycanlı subayın, yatağında üstelik uyumakta olan bir Ermenistanlı subayı balta ile katlettiğini hatırlayınız…
‘Münferit bir olay, sanki karşı tarafta benzeri cani ruhlu müstesna bireyler yok mu? veya
‘Bir bireyin kişisel davranışını bütün bir millete mal etmek ne kadar doğru?’ diyerek yine şeytanın avukatlığını yapalım…
Böyle bir çıkış, tartışmasız ama katıksız şekilde doğru olabilirdi, ne zaman biliyor musunuz?
Eğer Adırbaycan, vakit kaybetmeden, Ermenistan’dan özür dileseydi… Cenazesine resmen katılmak istediğini beyan etseydi; o suçlunun etkin cezaya çarptırılması için, çaba sarf etseydi… Giden geri gelmez ama Ermeni subayın ailesine / Ermenistan devletine ‘miktarı siz söyleyin, tazminat ödemeye hazırız’ deseydi; ülkesinde 3 gün diyelim Ermeni subay için (örnek) milli yas ilan etseydi; dünya gözünde büyümüş olurdu… İşte o zaman ‘Bir bireyin yaptığı hareket, millete mal edilmez’ gibi sözün en azından işitilebilirliği sağlanmış olurdu...
Oysa Adırbaycan ne mi yaptı? …
Değerli okurlarımızın, takdir edebileceklerine inanıyoruz…
Macaristan'ın Budapeşte şehrinde olmuştu bu olay...
Macaristan mahkemeleri, bu şahsı müebbet hapse mahkûm ettiler... Sekiz yıl hapiste yattı. Sonra 'cezasının kalan kısmını çekmek için' Adırbaycan'a iade edildi...
Peki, Adırbaycan idarecileri bu şahsa ne yaptı, biliyor musunuz?
Adırbaycan devleti, önce af etti. Onun, hapis yattığı sekiz yılın maaşını kendisine ödedi. Ev armağan edildi. Yüksek rütbeyle taltif edildi... Ve… MİLLİ KAHRAMAN ilan edildi.
..................................................................................................................................
Her şeyi bir kenara bırakalım…
Unutalım aidiyetlerimizi, fikrimizi beyan da etmeyelim, kendi kendimize düşünelim…
Denetimdeki 7 bölgenin, devredilebilmesi için, önce hangi, nasıl, ne gibi güvence ve teminatların verileceğinin bilinmesi gerekiyor değil mi?
İşte… Ermeni tarafının‘bir daha soydaşlarının hayatları cehenneme dönüşmeyeceğine dair güvence istemesinin’ ve‘ikna olmak istemesinin’ mantığı budur!
Dünyaya ‘iflah olmaz bir yönetim’ görüntüsü vererek, Sergey Paracanov’un filmini yaptığı, Âşık Garip gibi bir değeri, bağrından çıkarmış, komşu Adırbaycan halkının geleceğini, idareci kadroların kendisi, ipotek altına almış olmuyor mu?
Şimdi, gelin, nahoş konulardan sonra, biraz da olumluya dönüştürelim ruh halimizi…
https://vimeo.com/335404327?fbclid=IwAR1QNOF8zuZdXLZ8eV7Iu-l6tHU91WslaYf9mCrmEY5HNTM4WqVVe4W_N_g
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.